Gerçekte olunduğu gibi olmamak

Konuyu hatırlamışken bir durum güncellemesi yapmak istiyorum, benim yaşadıklarımı yaşayanlar için(umarım yoktur)

Dünyaya ve hayata karşı görüşüm değişmedi, insanlara karşıda buna Tanrı'da dahil.
Neredeyse artık her hafta ağlıyorum, neden ağlıyorsun diye soracak olursanız size şunu söylerim; Tanrı'nın beni bağışlamasını istiyorum, Tanrı'dan benim acımı kaldırmasını istiyorum ona yalvarıyorum, samimi bir şekilde. Ona neden bunu bana yaşattığını soruyorum, neden bunların olmasına izin verdiğini, neden beni yarattığını, ve tahmin edebileceğiniz üzere bir cevap gelmiyor.

Doğru hatırlıyorsam ateist olduğumu söylemiştim, bir parçam öyle. Uzun zaman önce tanıdığım birisine bu düşüncelerimi anlatmıştım. Oda benim Tanrı'yı kurtarıcı bir ebeveyn olarak gördüğümü söylemişti, bana Tanrı'nın veya şeytanın olmadığını kimsenin benden nefret etmediğini sadece hayatta art arda kötü şeyler yaşadığımı söylemişti.

Tanrı'yı kurtarıcı bir ebeveyn olarak gördüğüm fikrine katılıyorum, bir parçam buna katılıyor.
Diğerki parçam konuda bahsettiğim fikre inanıyor, Tanrı'nın benden nefret ettiğine.
Belkide öyledir, belki de gerçektende Tanrı benden nefret ediyordur? Kim bilir.

Bazen hayal kuruyorum, ölüm anımdayken Tanrı'nın benden yıllardır gizlediği yüzünü ve sesini bana gösterdiğini, ben ruhumu teslim ederken onun yanıma gelmesini. Onun bana beni affettiğini söylemesinin hayalini kuruyorum. Önceden bunu ifade etmek istemezdim, kabul etmek istemezdim. Halada ettiğim söylenemez.

Önceden bana bunları yaşatan insanları affettim, onlara karşı görüşüm değişti.
Onların bir suçu olmadığını kabul ediyorum, onların güzel, uzun ve mutlu bir hayat sürmelerini diliyorum. Umarım düzelmişlerdir. Önceden onların cehennemin en derin yerinde yanmalarını diliyordum, artık dilemiyorum. Dünyadaki kimse cehennemde yanmayı hak etmiyor, şeytan bile. Eğer Tanrı herkesi yargıladığı zaman bana onları affedip affetmediğimi soracak olursa affettiğimi söyleyeceğim.

Son zamanlarda yaşananları göz önüne alınca hayal kuramadığımı fark ettim, yaşama amacımın ve hedefimin olmadığını(yazdıklarım dışında) Bir keresinde gözlerimi kapatıp 10 yıl sonraki beni gözümün önüne getirmeye çalıştım, aklıma hiçbir şey gelmedi, ne iyi ne kötü hiçbir şey sadece hiçlik.

Galiba sadece huzur istiyorum, umarım bulursunuz.
Dostum ilginç. Gerçekten kendimi senin yerine koyamam, bu tarz durumlara hiç girmediğim için atıp tutmam belki yanlış olur zira sağlıklı empati kuramıyorum.

Gene de şöyle söyleyeyim, bence çok kasıyorsun. Bana öyle geliyor yani. Abi hayatın amacı mutlu olmaktır yahu, başka bir sebep bulamıyorum. Belki taş çatlasın 100 sene yaşayacağımız şu yaşamı bir şeylere fazla fazla kafa yorarak kendimizi üzmeyelim. Bazen çok basit düşünmek lazım. Sadece mutlu olduğun şeyi yapmak lazım. Mesela ağaca tırmanmak seni mutlu mu ediyor? Çık tırman. Hiç kimseye de aldırma. Bu kış soğuğunda denizlere dalmak seni mutlu mu ediyor? Git dal. Mutluluk basittir. İlla ki tiyatro, kitap okuma, yeni bir dil öğrnme, arkadaşlarla bir yerler gezme gibi şeylerle mutlu olmak zorunda değilsin. Ha bunlar mutlu edecekse bunları da yap, sorun yok. Ama kendini kasma. Mutlu olacağın şeyi yap, mutsuz olacağın şeyi de salla gitsin. Bırak şu kendi ruhunu üçe beşe bölmeyi. Senden gayrı sen yok. Ne diye daraltıyorsun kendini? Cevabını bulamadığın sorular seni yıpratıyorsa o soruları bir süre rafa kaldır. Sorma. Tanrı varsa, seni sen çabalamadan kurtarmayacak. Senin senden başka kimsen yok. Senin başka tarafların da yok, başka başka düşüncelerinin çatışması var yalnızca. Bunların hepsi tek bir senden çıkan farklı görüşler.

Sana bunları yaşatan biri var, o da sensin. Affetmen gereken kişi, sensin. Kendini affetmeti denedin mi hiç? Kendini yıllarca belki de milyonlarca insandan daha az acı görmüş olmana rağmen bu kadar üzdükten sonra, affedebildin mi? Haftalarca seni ağlatan, sen değil misin? Kendini ağlatmak için kafanda farklı farklı şeyler kuran, sen değil misin?
Kendini affetmeden mutlu olamazsın. Kendini bağışladıktan sonra kendini sevmeyi dene. Kendini sevdikçe kendine saygı da duyacaksın. Kendine saygı duydukça mutlu olmayı hak ettiğin aklına gelecek, bu aklına geldikçe mutlu olabilmek adına belki de çok küçük şeylere bile bazı anlamlar yükleyip o şeylerle hoşnut olacaksın.

Bağışla kendini, senin senden başka kimsen yok. Onunla böyle küs yaşayamazsın.
 
Dostum ilginç. Gerçekten kendimi senin yerine koyamam, bu tarz durumlara hiç girmediğim için atıp tutmam belki yanlış olur zira sağlıklı empati kuramıyorum.

Gene de şöyle söyleyeyim, bence çok kasıyorsun. Bana öyle geliyor yani. Abi hayatın amacı mutlu olmaktır yahu, başka bir sebep bulamıyorum. Belki taş çatlasın 100 sene yaşayacağımız şu yaşamı bir şeylere fazla fazla kafa yorarak kendimizi üzmeyelim. Bazen çok basit düşünmek lazım. Sadece mutlu olduğun şeyi yapmak lazım. Mesela ağaca tırmanmak seni mutlu mu ediyor? Çık tırman. Hiç kimseye de aldırma. Bu kış soğuğunda denizlere dalmak seni mutlu mu ediyor? Git dal. Mutluluk basittir. İllaki tiyatro, kitap okuma, yeni bir dil öğrnme, arkadaşlarla bir yerler gezme gibi şeylerle mutlu olmak zorunda değilsin. Ha bunlar mutlu edecekse bunları da yap, sorun yok. Ama kendini kasma. Mutlu olacağın şeyi yap, mutsuz olacağın şeyi de salla gitsin. Bırak şu kendi ruhunu üçe beşe bölmeyi. Senden gayrı sen yok. Ne diye daraltıyorsun kendini? Cevabını bulamadığın sorular seni yıpratıyorsa o soruları bir süre rafa kaldır. Sorma. Tanrı varsa, seni sen çabalamadan kurtarmayacak. Senin senden başka kimsen yok. Senin başka tarafların da yok, başka başka düşüncelerinin çatışması var yalnızca. Bunların hepsi tek bir senden çıkan farklı görüşler.

Sana bunları yaşatan biri var, o da sensin. Affetmen gereken kişi, sensin. Kendini affetmeti denedin mi hiç? Kendini yıllarca belki de milyonlarca insandan daha az acı görmüş olmana rağmen bu kadar üzdükten sonra, affedebildin mi? Haftalarca seni ağlatan, sen değil misin? Kendini ağlatmak için kafanda farklı farklı şeyler kuran, sen değil misin?
Kendini affetmeden mutlu olamazsın. Kendini bağışladıktan sonra kendini sevmeyi dene. Kendini sevdikçe kendine saygı da duyacaksın. Kendine saygı duydukça mutlu olmayı hak ettiğin aklına gelecek, bu aklına geldikçe mutlu olabilmek adına belki de çok küçük şeylere bile bazı anlamlar yükleyip o şeylerle hoşnut olacaksın.

Bağışla kendini, senin senden başka kimsen yok. Onunla böyle küs yaşayamazsın.

Kendimi bağışlayabileceğimi sanmıyorum, en azından yakın zamanda.
Ama mutluluk konusunda size katıldığımı söyleyebilirim.
Komik gelebilir ama beni mutlu edebilecek tek tük şeyler var, liste yapmam gerekirse bunlar olurdu.
  1. Papaz olmak
  2. Kar yağarken güneşin batışını izlemek
Baştakini yapabileceğimi sanmıyorum, ama en azından ikincisini yapabilirim, dediğinizi uygulayacağım. Düşündükçe dahada batıyorum, normal bir hayat yaşamaya çalışacağım.
Bunu öylesine yazmıyorum, yazdıklarınız içimde bazı şeyleri değiştirdi.
 
Kendimi bağışlayabileceğimi sanmıyorum, en azından yakın zamanda.
"Olmuşla ölmüşe çâre yoktur."derler. Olmuş işte, üzmüşsün kendini. Geçmişi değiştirme kudretine sahip misin? Madem değilsin, ne diye kendinin üstüne bu kadar geliyorsun. Ne yapacaksın kendini mi keseceksin olmus bitmiş şeyler için. Oldu bir kere, bundan sonrası umursamamak. Kabullen ve umursama. Yani evet bunları yaptım ve değiştiremem ve artık bu geçmiş irdelemeyi reddediyorum. Doğru, söylemesi kolay ama ben yolun böyle olduğunu düşünüyorum. Normalde birini affetmek için önce yaptıklarını kabullenmek ve artık bu konuyu burada kapatalım dememiz gerekir kendi kendimize. İşte kendini affederken de böyle yapman gerekiyor, nerdeyse aynısı.

Yani affetmediğin her gün senin hânene daha fazla keder ekliyor, sana hiçbir kârı yok. Yeni bir sayfa açmak lazım. Düşünmeyi kesmek lazım. Düşünüyorum öyleyse varım muhabbetini geç abi. Düşünme, bazen düşünmek gereksizdir ve cahiller bazen sorgulayandan daha mutludur. Belki de senin ilacın budur: cahil gibi davranmak. Bir süre bazı konuların hiç üstüne gitme. Bırak Tanrı var da yok da ebeveyn gibi de seni affediyormuş da, vay efendim mah cemalini sana sunacakmış falaj filan geç bunları abi. Ve daha aklında ne kadar seni yoran düşünce varsa geç abi geç. Hepsini al bir sobaya at. Kendini düşün. Bir tepeye çıkıp karı izlediğini düşün, papaz olup Vatikan'a gittiğini düşün. Bir kuş olduğunu düşün, kanat çırp uçsuz bucaksız bozkırda. O an seni ne mutlu ediyorsa onu düşün. Boşver arkadaş felsefi lakırdıları,ne yapacan şeyh mi kesilecen kendi başına?

Komik komik çizgi romanlar oku, komedili romanlar oku, sana komik gelen şeyler izle, seni mutlu edecek oyunlar oyna, dışarda rek başına uzun bir yürüyüş yap. Yap ki enerjini atasın ve düşünme mecalini yitiresin.
Enerjini belki de sana şuan boş gelecek şeylere harca, mutlu et kendini saçma salak şeylerle. Ya da deneyebildiğin kadar yemek çeşidi dene. Ye iç. Gücün yettifi kadar sokaklarda yeni lezzetler ara. Kendini temel ihtiyaçların gibi ucuz şeylerle mutlu et. Kendini affedip, saygı duyuncaya kadar yap bunu. Ondan sonra zaten kendi kendine bir gelecek planlamanı oluşturursun, hiç dert etme o da olur. Çok da güzel olur.
Evet, dediğim gibi dile kolay şeyler ama sanırım çâre bunlar.

Bir de aşk konusu. Yani biz âşık oluyoruz da je oluyor? Aşk öyke filmlerdeki gibi karnında kelebekler uçuşturan bir şey değildir her zaman. Pek çok acıyı da beraberinde getirir. Yani bilmen gereken aşk senin mutluluğunu belirleyecek bir etken değil senin için. Bu konuda üzülme.

Umarım bir nebze olsun faydalı olmuştur.
Saygılar.
 

Technopat Haberler

Geri
Yukarı