Umberto Eco, Foucault Sarkacı kitabında, Shakespeare'in arkasındaki ismin Francis Bacon olduğunu yazar.
Bu kitap, bir romandır ve zaten spekülatif bir kurguya sahiptir. Kişisel zevkleri için komplo teorileri üreten Acobo Belbo, Casaubon ve Diotallevi'nin Plan adını verdikleri proje üzerinden ilerlemekte ve bunları ciddiye alan başka bir grup tarafından hedef alınması hakkında bir konuya sahiptir. Özetle güzel konusu olan, insanı düşündüren, ağır dilli, anlaşılması biraz güç bir "roman"dır. Sheakespeare'nin Bacon olabileceğine dair bir kaynak değildir. Çünkü, kurgudur. Buradan hareketle kurduğunuz bağlantıda buna dikkat ettiğinizi zannetmiyorum.
Birbirini tamamlamak üzere yazıldıkları ortada. Örneğin anlatılanların birinde Adem ve Havva'dan bahsedilir. Kuran'da Havva ismi geçmez. Adem'in eşinin adının Havva olduğunu o dönemli Tevrat'ı bilen yahudi dönmelerin yazdırdığı hadislerden biliyoruz. Yunus kıssasında, Yunus'un nerede yaşadığı Kuran'da geçmez.
Burada zaten bir sorun yok. Mushafta öncekileri tasdik için gönderildiği yazmaktadır. Zaten Eski Ahit ve İncil hikaye açısından Kuran'dan daha geniş bir yapıya sahiptir. Tasdik hususuna bir örnek vermek gerekirse, Tesniye 18/18'de gelecek olan nebinin özelliklerinden bahsederken "sözlerimi onun ağzından işiteceksiniz" der. Kur'an da ise ilk ayette okuma eyleminin "Rabbin" adıyla olması söylenir. Tevrat'ta ilahın adı çoğunlukla "Rab"dır. Ayrıca Araf 148'de geçen altın buzağı hadisesini de Tevrat Mısır'dan Çıkış 32/7-14 ayetlerinde de görebilmekteyiz.
Aslında bakarsanız ne kadar inkar etmeye çalışsalar da ayetler ve hadisler aynı kaynaktan geliyor.
Hayır gelmiyor. Sıffin Savaşı'ndan haberiniz yok sanırım. Nebi'den sadece 25 yıl sonra birbirleri ile savaşmış insanlardan bahsediyoruz. Hangi aynı kaynak?
Bugün birçok dini tartışma kanalında, Muhammed'in bazı uygulamalarının Kuran ayetlerine uymadığı iddia edildiğinde;
Ortada zaten, bütün hadislerin doğru olduğuna dair bir iddia yoktur ki. Kuran ayetlerine uymuyorsa aktarılışında ya da hadiste problem olması mümkün değil mi?
Peki Zuhri kimdir? MS 671'de Medine'de doğduğu rivayet edilen birisi Zuhri. Bedir ve Uhud'da müşrik denilen orduda yer alan dedesinin babası Abdullah bin Şihab, Uhud'da Muhammed'i öldürmek için yemin eden, hatta onu alnından yaralayan, daha sonraları da müslüman olan kişidir.
Bakın buradan iyi komplo çıkar. Misal, bir diğer hadis toplanması destekçisi Muaviye'nin babası Ebu Süfyan oğlu ise Yezid'dir. Hadis yöntemleri konusunda tartışmalar hala sürmektedir. Kitap ile hadis çelişkisinin ya da ortada bir çelişkinin olmaması gerekir. Lakin ortalık çelişkiden geçilmemektedir. Bu da yüksek ihtimalle kişilerin eseridir.
Basit örnek olarak abdestleri bile farklıdır. Sunniler kollarını parmaktan dirseğe doğru yıkarken, şiiler dirsekten parmağa doğru yıkarlar. Bu farklılığın sebebini sorduğumuz zaman cevaplar aynıdır.
Kitapta ise buna dair sadece nerelerin yıkanması gerektiği söylenmektedir. Bakınca çok da mühim bir tartışma hususu değildir. Fakat sanki büyük sonuçları varmış gibi gösterilmekte ve sizin de yaptığınız gibi ana nokta göz ardı edilmektedir.
Muhammed ünvanı bölgede ilk defa, daha önce Sanhedrşn meclisi tarafından sapkınlıkla suçlanan ve kendi kitaplarındaki bir takım emareleri kendilerince yorumlayarak bir mesih bekleyen ve bu yüzden Yesrib denilen bölgeye yerleşen yahudi kabileleri tarafından kullanıldı. Yesrib'i bir şehir devletine çevirerek adını Medine olarak değiştirdikten sonra, bir de devlet başkanına ihtiyaç duydular.
Bir kaç tutar yanı birleştirip, içerisinde hak ve adalete dair pek çok işaret barındıran bir kitabı topyekün göz ardı etmek pek de tarafsız bir bakış açısı değildir.
Bunların hepsi belli dönemlerde koltuğa oturan arap iktidarların halkı bir arada tutmak için, saraylarında yazdırdığı metinlerden başka bir şey değil.
Ortada bir iktidar kaygısı ve bilgi kirliliği mevcuttur. Lakin unutulmamalıdır ki; "mülk ve hüküm yalnızca Allah'ındır."
...maliki yevmiddiiiiiiiiiiin... (Dünya'nın malikleri de yasaları oluşturur ve Dünya'yı taşırlar. Hatta kimileri onları göklerden bir kuvvetin gönderdiğine inanır.)
Bu arada "maliki yevmiddin" "yasa gününün sahibi" demektir. Dünya'da olduğu pek de düşünülemez ki Dünya'da sahip olanların aslında ellerinde hiçbir şey olmadığını, ortada bir "mutlak" olduğunu hatırlatmak içindir. Yasanın hakim olacağı ve işleyeceği gün belli olacak yegane sahipten bahsetmektedir.