İçine edilen bir hayat

ekrem816

Kilopat
Katılım
13 Kasım 2015
Mesajlar
1.156
Çözümler
3
Yer
Gaziantep
Daha fazla  
Cinsiyet
Erkek
Bu gönderi çaresizlik, hüzün, pişmanlık ve bir kaç damla gözyaşı içerir.
Fazla uzun olmuş. Kusura bakmayın.

Nereden başlanır bilmiyorum. Bir oyun yüzüne hayatımı bitirdim. Hiçbir beklentim yok. Boşu boşuna yaşıyorum. Etrafımda bir tane dostum yok. Trilyoner patronum birkaç trilyon daha fazla kazansın diye eşekler gibi çalışıyorum ve üstelik 6 ay civarı sigortasız çalıştırılmama karşın akrabam olması sebebiyle şikayet dahi edemedim. 14 yaşındaydım, ortaokula gidiyordum. Günün sonunda bir futbol maçı yapalım dedik, oynarken parmağımı kırdım ve 3 ay parmağım alçıda kaldı. Bilgisayar bağımlısıydım, Metin2 denen lanet oyunla arama mesafe koyamadım. Hafta 1 gün bilgisayar oynama iznim olurdu ve sabah 6 da kalkıp gece 12'ye kadar oynardım. Yeni evimize taşınmıştık. Gaziantep'in o zamanlar yeni gelişmeye başlayan şimdiki en elit semtine taşınmıştık. Bunu fırsat bilip gece gündüz Metin2 oynadım. Ayağım iyileşmişti ama ben bağımlı olmuştum, okula gitmiyordum. Babam buna bir son vermek adına çareyi internet aboneliğini kapattırmakta buldu. İş yerimize gittim ve orada oynamaya başladım, laptopumu kırdı ve iş yerinden öfkeyle eve yürüdüm. Babam eve geldi ve dananın kuyruğu koptu. Onu bıçaklamaya kalkıştım, polisleri çağırdı. Babam beni istemedi, dedem sahip çıktı. Babaannem yoktu, dedemle beraber yaşamaya başladık. Dedem yalnızdı, yemek yapmaktan anlamazdı. Haftanın bazı günleri fırın yemekleri yaptırırdı, diğer günlerde de evli evlatlarına davetli olurdu ya da onlar gelirlerdi. 16 yaşındaydım, asalak gibi yaşıyordum. Bazı şeylere kafam basmaya başlamıştı. Babama gittim, "ben hata yaptım, ben ne olacağım? Okula gitmem gerek" dedim. Kabul etmedi. "hayır, sen okumazsın, sen gidip serserilik yapacaksın" cevabını aldım. Kimim kimsem yoktu. Kimseye beni okula gönderin diyemedim çünkü dedem de babamla benzer bir kafaya sahipti. Dedemin kardeşinin oğlu yani babamın amcası oğlunun iş yerinde işe başladım. Onun da oğlu ile kuzen gibiydik, çok sıkıydık. Sabah 7 de arabaya binerdik, o okula giderdi, ben ise haftada 125 TL kazandığım işe giderdim. Arada bir ultraslan serüveni oldu. İnsan ilişkilerimin ne kadar körelmiş olduğunu, ne kadar geri kaldığımı hissettim. Deplasmana giderlerdi, param yoktu gidemezdim. 1 sene kabul edilmek için çabaladım, ama kimseye kendimi sevdiremedim, kimse arkadaşlık kurmak istemedi. Belediyenin bir bilgisayar kursu vardı, kuzenim arayıp "sen de gel" dedi. Gittim, serfitikayı da aldım. Bir de kız arkadaş edinmiştim. Tabii ilk günden kızı öpünce arkadaşlığımız fazla uzun sürmedi. İnsan ilişkilerimin ne kadar körelmiş olduğunu buradan anlayabilirsiniz. 18 yaşıma girince ilk işim internet bağlatmak oldu. Dedemden gizli internet bağlattım. Onun günde 5 TL verdiği harçlıklarla internet faturamı öderdim. Sonra duydum ki benim okula gitmek istediğimi babam anneme söylememiş bile, hatta karar kendisinin değil, Kilis'te peygamber olarak gördükleri, taptıkları bir adamdan akıl almışlar. Tabii uzun zaman sonra öğrendim ki akıl aldığı tek konu geleceğim değilmiş, isimlerimizi de o adama sormuşlar. 5 yıl bu şekilde geçti. Dedemin büyük kızının eşinin küçük bir tuhafiye dükkanı vardı, kendi hallerinde geçinirlerdi. İflas etti. Bizimle yani dedemin evinde yaşamaya başladılar. 19 yaşında babam geldi ve "artık yeter, eve dönme vakti geldi" dedi. Şaşırmıştım, ama hala bağımlıydım. Öyle ki babama eve gelme şartı olarak bana sistem toplamasını istedim ve o da yaptı. Nasıl kabul ettiğini anlamamıştım ve sonradan duydum ki, halam gidip o ailecek taptığımız adama gidip benden rahatsız olduğunu, eve gitmem gerektiğini söylemiş. Şikayet edilmişim de babam eve öyle çağırmış. Yaş 20 askerlik vakti geldi. Askere gittim, sivilce, kilo ve kıl dönmesi gibi birçok rahatsızlığıma deva oldu. Tam 28 kg verdim. Ama tabii ezildim, aşağılandım. Hayat tecrübem yoktu, insanları tanımıyordum. Bir fanus içindeki bebek gibi yıllarca evde yaşadım. Bunun olması normaldi. Askerden geldim yaş 21. beklentim arttı. 28 kg vermiştim. Belki bir arkadaş edinirim, hatta bir kız arkadaşım olur diye umuyordum. Ama bu kez de eğitim seviyesi bir tokat gibi indi yüzüme. Kimle tanışsam, kimle konuşsam hor görüldüm. Ortaokul mezunu diye burun kıvırdılar. Haklılardı. Yalan söylemeyi tercih etmezdim. Tabii dürüstlük de para etmiyordu. Yaş 22, insanlar için hep basit insan olduğumu fark ettim. Hayır demeyi öğrendim. Tabii bu 5 yıldır bulunduğumuz FIFA ortamında hoş karşılanmadı. Ben basittim, ona alışmışlardı. Çok sürmeden birliktelik sona erdi. Bilgisayarı sattım, spora başladım, bir ayda 11 kg verdim ve tekrar kendimi sevmeye başladım. 22 yılın vermiş olduğu yalnızlık ve ilgi yoksunluğu birleşince spor salonunda bir kıza aşık oldum ve reddedildim. Salona bir daha gitmedim. Spor bitmişti. Bir süre sonra o da geçti. Kendimi seviyordum, lazer epilasyona başladım, ehliyet kursuna başladım. Lazer sonuç vermedi ama ehliyeti aldım. Babam bana "ehliyetini al beraber çalışalım" demişti yıllar önce. Babam kuruyemişçi ve şehir dışına servis aracıyla satış yapıyor. Tek rahat olduğum nokta gelecek kaygısı olmamasıydı. Yaş 23, babam işlerinin çok kötü olduğunu, bu işten nefret ettiğini, kendinden sonra kimsenin bu mesleği yapmasını istemediğini söyledi. Ben geleceğimden o kadar emindim ki 2012'de kayıt olduğum açık lise sınavlarına sadece 2 kez girmiştim. Şimdi kaldım öyle. Kendi işimin patronu olmayı beklerken, ortaokul mezunu bir işçi olarak kaldım. Açık lise de 60 kredim var. Bu sene 4 sınav birden yaparlarsa ve ben hepsinden tüm kredileri toplayabilirsem mezun olabilirim. Peki sonra? 25 yaşında üniversiteye başlamak? Üstelik başından beri okuyacağıma inanmayan bir aileyle bunu nasıl yapabilirim? Sen okumazsın serserilik yaparsın diyen adam şimdi de bana gelmiş "mezun ol bir şeyler yapmaya çalış, bizim işten bir halt olmaz" diyor. Peki neden o zaman neden beni o gün reddettin? Neden geleceğim için bu kadar kritik bir kararı gidip başkalarından akıl alarak verdin? Yasaklardan önce çocukluk arkadaşım Ali ile dışarı çıkardık. Sağ olsun bir o kaldı çevremde. Diğer çocukluk arkadaşımız Alper'in arkadaş çevresi vardı. Gelir hep bize anlatırdı. İmrenirdim, davet etmesini beklerdim. Ali anlamış olmalı ki iş çıkışı beni arabasıyla aldı ve bunların bulunduğu kafeye götürdü. 5-6 kişilik bir gruplardı. 3 kız 3 erkek vardı. Mutlu olmuştum. İlk kez böyle bir ortama girmiştim. Sürekli boş yapan, etrafımdaki insanları gülme krizlerine sokan ben kitlendim konuşamadım. Alışamadım. Çok detaycıydım. O söylenir mi, o saçma mı olur diye düşünürken bir baktım o kafeye bir daha gelmemeye başladılar. Beni öyle tanımalarına çok üzüldüm. Sonra yasaklar geldi ve bilgisayarımı sattıktan sonra aldığım konsolu satıp tekrar kendime sistem topladım. Ve evet başa döndüm. Verdiğim kiloları tekrar aldım. Yine beş para etmez bir hayat yaşıyorum ve üstüne üstlük gelecek kaygısı güncellemesi aldı. Cahilim, çok eksiğim. Mental olarak zayıfım, yalnızım, çaresizim, sevgisizim. Bu hayattan nefret ediyorum. Ama biliyorum ki bunların hepsini kendime ben yaptım. Günün sonunda her zaman yaptığım gibi kendime acıyorum ve kendime acımaktan ilerleyemiyorum. Başınızı ağrıttığım için özür dilerim.
 
Öncelikle bir kardeşin olarak yardım etmek istiyorum. Dinini bilmiyorum fakat ben dinim üzerinden konuşmamı yapacağım, belki okuyan arkadaşlar da nasibini alır :). Abiciğim hayatının geri kalanını güzel geçirmek istiyorsan sırtını Allah'a daya. Sonuçta bu dünyaya sınanmak için gelmedik mi? Şeytanın yaptığı bir şey yüzünden buralarda bu şekilde yaşamıyor muyuz? Şeytan insana vesvese verir onu her zaman kötü yola iletmeye çalışır. Kendisiyle beraber bizi de cehenneme götürmeye çalışır. Biz buna kanmazsak inşallah hep birlikte cennette oluruz. Namaz kılmaya başla kuran oku duanı et gerisi evelallah gelir. Allah çok affedendir. Ne yaptıysan yap o seni bir şekilde affeder yeter ki tövbeni et. Belki bu yazı hayatını değiştirecek belki de hiçbir etkisi olmayacak, ama bir ihtimal bu yazı ile hayatına yeni bir sayfa açılacak. Allah'a emanet. Vesselam...
 
Bu gönderi çaresizlik, hüzün, pişmanlık ve birkaç damla gözyaşı içerir.
Fazla uzun olmuş. Kusura bakmayın.

Nereden başlanır bilmiyorum. Bir oyun yüzüne hayatımı bitirdim. Hiçbir beklentim yok. Boşu boşuna yaşıyorum. Etrafımda bir tane dostum yok. Trilyoner patronum birkaç trilyon daha fazla kazansın diye eşekler gibi çalışıyorum ve üstelik 6 ay civarı sigortasız çalıştırılmama karşın akrabam olması sebebiyle şikayet dahi edemedim. 14 yaşındaydım, ortaokula gidiyordum. Günün sonunda bir futbol maçı yapalım dedik, oynarken parmağımı kırdım ve 3 ay parmağım alçıda kaldı. Bilgisayar bağımlısıydım, Metin2 denen lanet oyunla arama mesafe koyamadım. Hafta 1 gün bilgisayar oynama iznim olurdu ve sabah 6 da kalkıp gece 12'ye kadar oynardım. Yeni evimize taşınmıştık. Gaziantep'in o zamanlar yeni gelişmeye başlayan şimdiki en elit semtine taşınmıştık. Bunu fırsat bilip gece gündüz Metin2 oynadım. Ayağım iyileşmişti ama ben bağımlı olmuştum, okula gitmiyordum. Babam buna bir son vermek adına çareyi internet aboneliğini kapattırmakta buldu. İş yerimize gittim ve orada oynamaya başladım, laptopumu kırdı ve iş yerinden öfkeyle eve yürüdüm. Babam eve geldi ve dananın kuyruğu koptu. Onu bıçaklamaya kalkıştım, polisleri çağırdı. Babam beni istemedi, dedem sahip çıktı. Babaannem yoktu, dedemle beraber yaşamaya başladık. Dedem yalnızdı, yemek yapmaktan anlamazdı. Haftanın bazı günleri fırın yemekleri yaptırırdı, diğer günlerde de evli evlatlarına davetli olurdu ya da onlar gelirlerdi. 16 yaşındaydım, asalak gibi yaşıyordum. Bazı şeylere kafam basmaya başlamıştı. Babama gittim, "ben hata yaptım, ben ne olacağım? Okula gitmem gerek" dedim. Kabul etmedi. "hayır, sen okumazsın, sen gidip serserilik yapacaksın" cevabını aldım. Kimim kimsem yoktu. Kimseye beni okula gönderin diyemedim çünkü dedem de babamla benzer bir kafaya sahipti. Dedemin kardeşinin oğlu yani babamın amcası oğlunun iş yerinde işe başladım. Onun da oğlu ile kuzen gibiydik, çok sıkıydık. Sabah 7 de arabaya binerdik, o okula giderdi, ben ise haftada 125 TL kazandığım işe giderdim. Arada bir ultraslan serüveni oldu. İnsan ilişkilerimin ne kadar körelmiş olduğunu, ne kadar geri kaldığımı hissettim. Deplasmana giderlerdi, param yoktu gidemezdim. 1 sene kabul edilmek için çabaladım, ama kimseye kendimi sevdiremedim, kimse arkadaşlık kurmak istemedi. Belediyenin bir bilgisayar kursu vardı, kuzenim arayıp "sen de gel" dedi. Gittim, serfitikayı da aldım. Bir de kız arkadaş edinmiştim. Tabii ilk günden kızı öpünce arkadaşlığımız fazla uzun sürmedi. İnsan ilişkilerimin ne kadar körelmiş olduğunu buradan anlayabilirsiniz. 18 yaşıma girince ilk işim internet bağlatmak oldu. Dedemden gizli internet bağlattım. Onun günde 5 TL verdiği harçlıklarla internet faturamı öderdim. Sonra duydum ki benim okula gitmek istediğimi babam anneme söylememiş bile, hatta karar kendisinin değil, Kilis'te peygamber olarak gördükleri, taptıkları bir adamdan akıl almışlar. Tabii uzun zaman sonra öğrendim ki akıl aldığı tek konu geleceğim değilmiş, isimlerimizi de o adama sormuşlar. 5 yıl bu şekilde geçti. Dedemin büyük kızının eşinin küçük bir tuhafiye dükkanı vardı, kendi hallerinde geçinirlerdi. İflas etti. Bizimle yani dedemin evinde yaşamaya başladılar. 19 yaşında babam geldi ve "artık yeter, eve dönme vakti geldi" dedi. Şaşırmıştım, ama hala bağımlıydım. Öyle ki babama eve gelme şartı olarak bana sistem toplamasını istedim ve o da yaptı. Nasıl kabul ettiğini anlamamıştım ve sonradan duydum ki, halam gidip o ailecek taptığımız adama gidip benden rahatsız olduğunu, eve gitmem gerektiğini söylemiş. Şikayet edilmişim de babam eve öyle çağırmış. Yaş 20 askerlik vakti geldi. Askere gittim, sivilce, kilo ve kıl dönmesi gibi birçok rahatsızlığıma deva oldu. Tam 28 kg verdim. Ama tabii ezildim, aşağılandım. Hayat tecrübem yoktu, insanları tanımıyordum. Bir fanus içindeki bebek gibi yıllarca evde yaşadım. Bunun olması normaldi. Askerden geldim yaş 21. beklentim arttı. 28 kg vermiştim. Belki bir arkadaş edinirim, hatta bir kız arkadaşım olur diye umuyordum. Ama bu kez de eğitim seviyesi bir tokat gibi indi yüzüme. Kimle tanışsam, kimle konuşsam hor görüldüm. Ortaokul mezunu diye burun kıvırdılar. Haklılardı. Yalan söylemeyi tercih etmezdim. Tabii dürüstlük de para etmiyordu. Yaş 22, insanlar için hep basit insan olduğumu fark ettim. Hayır demeyi öğrendim. Tabii bu 5 yıldır bulunduğumuz FIFA ortamında hoş karşılanmadı. Ben basittim, ona alışmışlardı. Çok sürmeden birliktelik sona erdi. Bilgisayarı sattım, spora başladım, bir ayda 11 kg verdim ve tekrar kendimi sevmeye başladım. 22 yılın vermiş olduğu yalnızlık ve ilgi yoksunluğu birleşince spor salonunda bir kıza aşık oldum ve reddedildim. Salona bir daha gitmedim. Spor bitmişti. Bir süre sonra o da geçti. Kendimi seviyordum, lazer epilasyona başladım, ehliyet kursuna başladım. Lazer sonuç vermedi ama ehliyeti aldım. Babam bana "ehliyetini al beraber çalışalım" demişti yıllar önce. Babam kuruyemişçi ve şehir dışına servis aracıyla satış yapıyor. Tek rahat olduğum nokta gelecek kaygısı olmamasıydı. Yaş 23, babam işlerinin çok kötü olduğunu, bu işten nefret ettiğini, kendinden sonra kimsenin bu mesleği yapmasını istemediğini söyledi. Ben geleceğimden o kadar emindim ki 2012'de kayıt olduğum açık lise sınavlarına sadece 2 kez girmiştim. Şimdi kaldım öyle. Kendi işimin patronu olmayı beklerken, ortaokul mezunu bir işçi olarak kaldım. Açık lise de 60 kredim var. Bu sene 4 sınav birden yaparlarsa ve ben hepsinden tüm kredileri toplayabilirsem mezun olabilirim. Peki sonra? 25 yaşında üniversiteye başlamak? Üstelik başından beri okuyacağıma inanmayan bir aileyle bunu nasıl yapabilirim? Sen okumazsın serserilik yaparsın diyen adam şimdi de bana gelmiş "mezun ol bir şeyler yapmaya çalış, bizim işten bir halt olmaz" diyor. Peki neden o zaman neden beni o gün reddettin? Neden geleceğim için bu kadar kritik bir kararı gidip başkalarından akıl alarak verdin? Yasaklardan önce çocukluk arkadaşım Ali ile dışarı çıkardık. Sağ olsun bir o kaldı çevremde. Diğer çocukluk arkadaşımız Alper'in arkadaş çevresi vardı. Gelir hep bize anlatırdı. İmrenirdim, davet etmesini beklerdim. Ali anlamış olmalı ki iş çıkışı beni arabasıyla aldı ve bunların bulunduğu kafeye götürdü. 5-6 kişilik bir gruplardı. 3 kız 3 erkek vardı. Mutlu olmuştum. İlk kez böyle bir ortama girmiştim. Sürekli boş yapan, etrafımdaki insanları gülme krizlerine sokan ben kitlendim konuşamadım. Alışamadım. Çok detaycıydım. O söylenir mi, o saçma mı olur diye düşünürken bir baktım o kafeye bir daha gelmemeye başladılar. Beni öyle tanımalarına çok üzüldüm. Sonra yasaklar geldi ve bilgisayarımı sattıktan sonra aldığım konsolu satıp tekrar kendime sistem topladım. Ve evet başa döndüm. Verdiğim kiloları tekrar aldım. Yine beş para etmez bir hayat yaşıyorum ve üstüne üstlük gelecek kaygısı güncellemesi aldı. Cahilim, çok eksiğim. Mental olarak zayıfım, yalnızım, çaresizim, sevgisizim. Bu hayattan nefret ediyorum. Ama biliyorum ki bunların hepsini kendime ben yaptım. Günün sonunda her zaman yaptığım gibi.

Ben dini muhabbetlere girmeyeceğim istediğinize inanın, istediğiniz kadar kilo alın verilir, iş kurun kendinize ya da üniversite okuyun hiçbir şey geç değil kendinizi gelistirmek istiyorsanız kitap okuyun ve yaşamaktan vazgecmeyin iyi günler.
 
Evet, bak bakalim omrunun ne kadarini tamamlamassin. Geriye kalan yillarinin boyle gecmesini ister misin? Eger cevap evet ise boyle devam edebilirsin.
Sen kendini sevmedigin surece kimse seni sevmeyecek, saygi duymayacak. BIr seyleri denemekten korkmaman gerekiyor. Insanlar 40 yasinda universiteden mezun oluyor.
Bu hayatta kollarin, bacaklarin ve guclu bir kalbin oldugunda yapamayacagin bir sey yok.
 
Hepsi senin seçimlerin ve belki de bunları yaşadığın için şanslısın. Bir sürü tecrübe edinmişsin sen hayat okulunu okumuşsun. Kolay değil, kendine kızma, barış. Hedefler koy kendine küçük veya büyük hiçbir şey için geç değil. Hayatına yön verirken sana tavsiyem kişisel gelişim kitapları oku, onlar seni güçlü yapabilir. Olumsuz şeylerde yıkılmaz, daha güçlü çıkarsın hayata.
 
Kendi elinle hayatına yön vermek istemişsin ama bunu çok küçük yaştan bilgin yokken yapmaya çalışmışsın, aileni dinlesen çok bir şey farkedeceğini düşünmüyorum aynı durum olacaktı, ya bi yerde hâla çalışıyor ya da okul okumaya çalışan bilgisayar bağımlısı olacaktın, burada amacım seni kötülemek değil sakın yanlış anlama diceğim o ki, bunca yıkıma, deneyime rağmen neden hâla bağımlılığına karşı koyamıyorusun, burda motive etmeyecem seni herkes başarır, başarmak kolaydır falan diye biraz iradeni güçlendirmen gerekiyor. Hayata sadece biraz geniş açı ile bak, seni mutlu eden şeylere yönel bilgisayar dışında ki, hayatı sev, kendini dine ver neye inanırsın bilmem ama denemeni öneririm mutlaka. Diceğim o ki hiçbir şey için geç değil, bağımlılığından kurtul kendine güzel bi çeki düzen ver. Hiçbir insan gereksiz yere yaratılmadı.
 
Eğer bağımlılığından hiçbir şekilde kurtulamıyorsan, onu yaşayabilmen için kendine ortam yarat...(zaman alacak). Tamam, çoğu insanın en son isteyeceği tarzda şeyler yaşamışsın ama herkesin diyeceği gibi "vazgeçme, kitap okumaya devam et, internette araştır, izle, dinle". Çok gençsin (( bende gencim yanlış anlama )), yılmak yok samuray. Bazı b"ktan şeyler oldu bir kere yapacak bir şey yok... Bu saatten sonra kendini geliştireceksin sadece. Evet hala geç değil. Hatta köprüden önce birkaç çıkış daha var önünde. İstediğin aktiviteleri rahat rahat yaşamak istiyorsan, para şart usta, bol para şart. Önce hayatını düzene sokacaksın, ondan sonra istediğin şeyleri zamanla rahat rahat yapabilir hale getireceksin. Yani statünü yükselt ( her bakımdan, (sosyal, iş) ). İnternette ne istersen bulabilirsin. Güzel zamanlardayız. İyi değerlendir. Ayrıca kız işlerini şimdilik rafa kaldır...
 

Geri
Yukarı