İnsanoğlu neden okumaz?

Bana göre üç tip insan vardır, bunlar:

  1. Hiçbir şey okumayan, üşenen, öğrenmeyen ve tembel veya anlama sorunları olanlar.
  2. Sadece okulda sorulacak soruları öğrenip o bilgiler ile işi bitince unutanlar / unutmayanlar.
  3. İşine yaramasa bile ileride belki lazım olur veya öğrenmekten zarar olmaz diyenler, bunlar her şeyi öğrenir araştırır ve kültürlü olurlar.
Nedenine gelecek olursak üşendikleri, sıkıcı buldukları veya anlama sorunları olmaları olabilir.
 
Okuyan da var okumayan da. Genelleme yapmak doğru olmayabilir. Ancak okumayanlara gelecek olursak; yukarıda da belirtilmiş. Gelenek, kültür, töre gibi kavramlar okumanın ve araştırmanın önüne geçer. Birey önce zihnini özgür kılmalı. Zihin özgür kılındıktan sonra okuma/araştırma, merak etme kültürü otomatik olarak devreye girecektir.

Kuşkusuz ki bunun çocuk yaşta bireye kazandırılması önemli. Zira çocukken nelerle beslendiğimiz belki de tüm hayatımızı belirleyecek. O yüzden çocuklar hayal kurabilmeli, kendilerini maksimum performansta gösterebilecekleri aktivitelerle uğraşmalı. Günümüz koşullarında okuldaki eğitimin kişisel gelişim adına yeterli olduğunu düşünmüyorum. Bu sebeple en büyük iş aileye düşüyor. Çocukken kazanılmayan bir alışkanlık(kitap okuma, hayal gücü, merak etme vs. her şey) ilerleyen yaşlarda çok zor kazanılır. İmkansız değil ama zor. İşi zora sokma gereği olmadığından çocukluk çağı önemli diyorum.
 
Cehalet dediğimiz olay, insanoğlunun içindeki kendini tatmin etme duygusundan geliyor olabilir çünkü çoğu kişi bir olay karşısında haksız çıktığı zaman bunu kendine yediremeyip daha da ısrarcı tavır sergiliyor. Örnek vermek gerekirse: Her insan övgüyü sever, bu hepimizin bildiği bir gerçektir. Bazen yaptığı işleri sadece yararlı olması için veya hobi olduğu için yapmaz da sırf insanlar beni övsün diye yapar. Bu cehalet olayı da aynı buna benziyor. Fakat sağlıklı düşünebilen, insan olması gereğini yerine getirebilen kişiler hatalarının farkına vardıkları zaman kendilerini silkeleyip daha da odaklanırlar. Günümüz insanı için -sadece ülke olarak değil genel olarak bakmak lazım- bu hakikaten zor bir şeymiş gibi geliyor fakat eski zamanlarda bu daha kolay başarılıyordu. Şu anki bilimin temeli olan felsefe, eski insanlar tarafından üzerinde çok uğraşılmış bir iş olup eskiden daha hızlı gelişim göstermiştir çünkü o zamanlar insanların elinde uğraşacak ve vakit getirecek imkanları oldukça azdı. Eski düşünürler kendilerini düşünüp sorgulamaya adadıktan sonra felsefe ortaya çıkmış ve asıl "insanlığın" temelini ortaya atmışlardır, bu çok önemli bir başarı. Ama günümüze bakarsanız imkanlarınız oldukça fazla: çayını kahveni hazırlayıp televizyon izlemek, telefona bakmak, bilgisayara bakmak, oyunlar oynamak, arkadaşlarla geyik yapmak... Aklınıza şöyle bir soru gelmiş olabilir: Peki düşünüp sorgulamak için elimizdeki imkanları kısıtlamamız mı lazım? Bu sorunun cevabı benim için hayır. Çünkü burada önemli olan aslında o imkanları yok edip sadece deli gibi düşünmek değil, çünkü bu isteksiz bir iş olur ve isteksiz işler her zaman hüsranla sonuçlanır, kendi isteğinizle insan olduğunuzu hatırlayıp bu işe atılmanızdır. Sadece düşünün demiyorum tabii ki eğleneceğiz, şakalar yapacağız, bazen de üzüleceğiz. Fakat önemli olan bunu fazla abartıp cehalete düşmemektir. Neden insanlar sadece kendi zevkini düşünüp sorgulamayı bırakır, bu soruyu hala kendime sormaktayım.
 
Cehalet dediğimiz olay, insanoğlunun içindeki kendini tatmin etme duygusundan geliyor olabilir çünkü çoğu kişi bir olay karşısında haksız çıktığı zaman bunu kendine yediremeyip daha da ısrarcı tavır sergiliyor. Örnek vermek gerekirse: Her insan övgüyü sever, bu hepimizin bildiği bir gerçektir. Bazen yaptığı işleri sadece yararlı olması için veya hobi olduğu için yapmaz da sırf insanlar beni övsün diye yapar. Bu cehalet olayı da aynı buna benziyor. Fakat sağlıklı düşünebilen, insan olması gereğini yerine getirebilen kişiler hatalarının farkına vardıkları zaman kendilerini silkeleyip daha da odaklanırlar. Günümüz insanı için -sadece ülke olarak değil genel olarak bakmak lazım- bu hakikaten zor bir şeymiş gibi geliyor fakat eski zamanlarda bu daha kolay başarılıyordu. Şu anki bilimin temeli olan felsefe, eski insanlar tarafından üzerinde çok uğraşılmış bir iş olup eskiden daha hızlı gelişim göstermiştir çünkü o zamanlar insanların elinde uğraşacak ve vakit getirecek imkanları oldukça azdı. Eski düşünürler kendilerini düşünüp sorgulamaya adadıktan sonra felsefe ortaya çıkmış ve asıl "insanlığın" temelini ortaya atmışlardır, bu çok önemli bir başarı. Ama günümüze bakarsanız imkanlarınız oldukça fazla: çayını kahveni hazırlayıp televizyon izlemek, telefona bakmak, bilgisayara bakmak, oyunlar oynamak, arkadaşlarla geyik yapmak... Aklınıza şöyle bir soru gelmiş olabilir: Peki düşünüp sorgulamak için elimizdeki imkanları kısıtlamamız mı lazım? Bu sorunun cevabı benim için hayır. Çünkü burada önemli olan aslında o imkanları yok edip sadece deli gibi düşünmek değil, çünkü bu isteksiz bir iş olur ve isteksiz işler her zaman hüsranla sonuçlanır, kendi isteğinizle insan olduğunuzu hatırlayıp bu işe atılmanızdır. Sadece düşünün demiyorum tabii ki eğleneceğiz, şakalar yapacağız, bazen de üzüleceğiz. Fakat önemli olan bunu fazla abartıp cehalete düşmemektir. Neden insanlar sadece kendi zevkini düşünüp sorgulamayı bırakır, bu soruyu hala kendime sormaktayım.
"Doğruluk duygusu, haklı olmanın verdiği doyum, kendini değerlendirmenin sevinci, bayım, bizi ayakta tutan ya da ilerleten güçlü zembereklerdir. Tersine, insanları bundan yoksun ederseniz, onları ağzı köpüren köpeklere çevirirsiniz."

Albert Camus-Düşüş
 
Kimse cahil değildir. Sadece farkında değiliz, nerede olduğumuzu bile bilmiyoruz.

Her şeyin ortasında olabiliriz. Sıfır olabiliriz. Ama başka canlılar da sıfır olabilir. Demek istediğim mikroskobik canlılar, uzaydaki canlılar gibi canlıların bizim bakış açılarımız ile kıyaslarsak çok farklı olduğunu anlarız. Mikroskobik canlılar yerinde olduğunuzu düşünün. Onların da bizim gibi düşündüğünü düşünün. Parmaklarımızın izleri dağlar, üstünde yaşayan canlılar biz olduğumuzu düşünün. Sonra onların da içine girin. O mikroskobik canlılar dediğimiz canlıların da mikroskobik canlıları olduğunu düşünün. Bu sonsuza doğru gider. Biz de göremeyiz. Uzay da böyle olabilir. Orası daha büyük olduğu için orayı asla bulamayız sanki. Aslında hemen hemen aynı uzaklıkta keşfedilmiş iki taraf da. Pi sayısı gibi oldu burası. Sonsuzluk gibi. Ama hala bi ümidimiz var. Şans oyunu gibi, çekiliş gibi bu durum. Ya kazanırsak? Ya sonu çıkarsa? Ya bulursak? Her an bulabiliriz. Ama okunuşunu ve yazılışını bile bilmediğim o upuzun pi sayısı gibiyse? Ya belki de gerçekten sonsuzlukta yaşıyorsak? Belki de bir tür zeno paradoksu?
Bu yaşadığımız yerde bunları hiçbir zaman bilemeyeceğiz gibi. Ee bu farkındalığa, bu okunulan kitaba, düşünülen zamana ne gerek vardı o zaman? Hiçbir gereği yok. Cahil deyip dışlanılan insanlar aslında istemsizce yaptıkları en iyi şeyleri, o dediğiniz dogmatik düşüncelerini devam ettiriyorlar. Farkında olmamak, en iyi şey. Bu durumu fark ettikten sonra normal hayatımıza devam edemeyiz. Hep bunları düşünürüz. Çünkü burası mantıksız ve bir mantık ararız, bulamayız.

Nedense şu videonun gerçek hayatta olmasını çok isterdim. Mutluluğu elime almış, fiziksel bir mutluluk kazanmış gibi oldum. Hataları yani yanlış gözüken her şeyi ve sıkıcı olayları fark edip; düşüncesini insanlara dağıtır gibi ve kimseye kızmadan; gururu yenmesini sağlayıp videoda olan şeyleri öğretmiş oluyor. Acaba ben de böyle yapsam olur mu diye düşündüm. Sonra da ben hariç herkesin böyle düşüneceğini fark ettim. Onların da düşündüğünü fark edip birazcık vazgeçtim.
 
Son düzenleme:
Bu hayatta en sinir olduğum insan tipi okumayan -cahil- insanlardır. Peki sizce insanoğlu neden okumaz, neden gerçekleri görmezden gelip kendini tatmin edecek olan dogmatik düşüncelere kayar?

Her insan cahildir her konu hakkında bilgili olması beklenemez ama bu da mı bilinmez dediğin konular olabiliyor şaşırıyorsun demek ki ilgisini başka şeyler çekiyor normal karşılamak gerek bu insanlar üşengeç veya anlama problemi de çekiyor olabilirler ama anlama problemi çok az olduğunu düşünüyorum. Sarı mikrofonun son videosunda da görülen budur daha mehmetçiğinin neden sınır ötesinde olduğunu bilmiyorlar onlar için Ali, Ayşe ne yapmış, nereye gitmiş, ne zaman gitmiş gibi konular önemli.
 
Kimse cahil değildir. Sadece farkında değiliz, nerede olduğumuzu bile bilmiyoruz.

Her şeyin ortasında olabiliriz. Sıfır olabiliriz. Ama başka canlılar da sıfır olabilir. Demek istediğim mikroskobik canlılar, uzaydaki canlılar gibi canlıların bizim bakış açılarımız ile kıyaslarsak çok farklı olduğunu anlarız. Mikroskobik canlılar yerinde olduğunuzu düşünün. Onların da bizim gibi düşündüğünü düşünün. Parmaklarımızın izleri dağlar, üstünde yaşayan canlılar biz olduğumuzu düşünün. Sonra onların da içine girin. O mikroskobik canlılar dediğimiz canlıların da mikroskobik canlıları olduğunu düşünün. Bu sonsuza doğru gider. Biz de göremeyiz. Uzay da böyle olabilir. Orası daha büyük olduğu için orayı asla bulamayız sanki. Aslında hemen hemen aynı uzaklıkta keşfedilmiş iki taraf da. Pi sayısı gibi oldu burası. Sonsuzluk gibi. Ama hala bi ümidimiz var. Şans oyunu gibi, çekiliş gibi bu durum. Ya kazanırsak? Ya sonu çıkarsa? Ya bulursak? Her an bulabiliriz. Ama okunuşunu ve yazılışını bile bilmediğim o upuzun pi sayısı gibiyse? Ya belki de gerçekten sonsuzlukta yaşıyorsak? Belki de bir tür zeno paradoksu?
Bu yaşadığımız yerde bunları hiçbir zaman bilemeyeceğiz gibi. Ee bu farkındalığa, bu okunulan kitaba, düşünülen zamana ne gerek vardı o zaman? Hiçbir gereği yok. Cahil deyip dışlanılan insanlar aslında istemsizce yaptıkları en iyi şeyleri, o dediğiniz dogmatik düşüncelerini devam ettiriyorlar. Farkında olmamak, en iyi şey. Bu durumu fark ettikten sonra normal hayatımıza devam edemeyiz. Hep bunları düşünürüz. Çünkü burası mantıksız ve bir mantık ararız, bulamayız.

Nedense şu videonun gerçek hayatta olmasını çok isterdim. Mutluluğu elime almış, fiziksel bir mutluluk kazanmış gibi oldum. Hataları yani yanlış gözüken her şeyi ve sıkıcı olayları fark edip; düşüncesini insanlara dağıtır gibi ve kimseye kızmadan; gururu yenmesini sağlayıp videoda olan şeyleri öğretmiş oluyor. Acaba ben de böyle yapsam olur mu diye düşündüm. Sonra da ben hariç herkesin böyle düşüneceğini fark ettim. Onların da düşündüğünü fark edip birazcık vazgeçtim.
Üstteki yazdıklarımı okuduysan cahillerin bunu bilinçli yaptığını rahatlıkla anlayabilirsin. Cahil, dogmatik fikirleri kutsal sayıp yeniliklere kapalı olan ve aynı zamanda yeniliklere açık olan insanlara karşı direnen gereksiz canlılardır benim gözümde. Bunu anlamamak bu kadar zor değil; insanlara kanıtlarıyla birlikte, belgeleriyle birlikte çok fazla bilgi sunarsın fakat o bilmediği halde çok bilmişlik taslayıp seni elinin tersiyle iterse bunu bilinçsiz yapıyor demek kesinlikle doğru olmaz. Ayrıca bir cümlende “Düşünmeye veya okumaya ne gerek vardı o zaman? Hiçbir gereği yoktu.” demişsin. Şu an insanoğlu belki de çok az bilgiye sahip fakat şunu anlıyoruz ki biz bunu başarabiliriz. Teknoloji hızla gelişim gösteriyor ve yeni yeni keşifler yapılıyor, bunu daha da ileriye taşıyıp asıl hedefimize -canlılığın ve evrenin kaynağı- ulaşmaya çalışıyoruz. Belki insanoğlunun ömrü buna yetmeyecek ama en azından edinebildiği kadar bilgiyi edinip bu evrenden öyle yok olup gidecek.
Her insan cahildir her konu hakkında bilgili olması beklenemez ama bu da mı bilinmez dediğin konular olabiliyor şaşırıyorsun demek ki ilgisini başka şeyler çekiyor normal karşılamak gerek bu insanlar üşengeç veya anlama problemi de çekiyor olabilirler ama anlama problemi çok az olduğunu düşünüyorum. Sarı mikrofonun son videosunda da görülen budur daha mehmetçiğinin neden sınır ötesinde olduğunu bilmiyorlar onlar için Ali, Ayşe ne yapmış, nereye gitmiş, ne zaman gitmiş gibi konular önemli.
Bir bilgiyi ona söylediğin zaman bilip bilmeden sebepsizce inkar cümlelerine başvuruyorsa ve özellikle araştırmıyorsa o insan cahildir. İnsanın bilgiye ihtiyacı var, eğer ihtiyacına engel olacak unsurlardan bir tanesi de cehaletse derhal yok edilmesi lazım. Fakat acı gerçek şu ki insanoğlunun cehaleti sınır tanımaz, sonsuzdur. Belki de gelişimimizi yavaşlatan en büyük unsurdur bu, bu olmasaydı belki erkenden bu teknolojiye ulaşıp şu anki zaman diliminde daha üst seviye teknolojiyle birlikte daha inanılmaz bilgiye sahip olacaktık. Bahsettiğiniz videoyu izlemeden yorum yapacağım: Daha ülke gündeminden doğru dürüst haberdar olmayıp bu ülkenin başına geçecek lidere karar verilirken onun da yorumu alınıyorsa bu yanlıştır. Saçma sapan konularla ilgileneceği zamanı bilgiye ayırsa en azından bir faydası dokunurdu. Bu insanlar da cahildir, dürüst olmak lazım.
 
Son düzenleme:

Yeni konular

Geri
Yukarı