İslam tarihi ve rivayetler üzerine kaynağı ve nedeni

  • Konuyu başlatan GCN
  • Başlangıç Tarihi
  • Mesaj 2
  • Görüntüleme 759

GCN

Megapat
Katılım
10 Nisan 2016
Mesajlar
7.423
Makaleler
4
Çözümler
14
Daha fazla  
Cinsiyet
Erkek
Doğru ve yanlış kavramları görecelidir, kişiden kişiye, bakış açısına göre değişir. Günümüzde yaşanan olayı birçok kişi farklı yorumlayabilir. Yorumluyorlar da, okuyor veya izliyorsunuzdur. Her yorumlayan kendisinin doğru olduğunu iddia eder. Çünkü kendi değer yargıları ile bunu ifade ederler.
Ancak gerçek bir tanedir, yorumlanamaz ve ben onun peşindeyim, doğrunun değil!

A.jpg


Hadislerde geçen Muhammed çok fazla evlilik yaptı ifadeleri emeviler döneminde uydurulmuş olabilir. En ince ayrıntılarına kadar anlatılan, eşleri ile hiç çocuğunun olmadığı anlatılmaya çalışılmış olabilir. Bilirsiniz, islamcılar genelde yaptığı evliliklerin dul kadınlarla ve birkaç tanesi hariç, daha önce çocuk doğurmuş kadınlarla evlenmiş olduğunu ifade ederler. Bu evliliklerin aslında kadınları himaye etmek ve korumak adına gerçekleştirmiş olduğunu iddia ederler. Dikkat edin, Muhammed'in bunlardan bir tane bile erkek çocuğu olmamıştır. Birkaç tane çocuk denilen yaşta, erkek çocuk ismi saydıktan sonra konu geçiştirilir. Çoğu çocuk denilecek yaşta ölmüştür. Hatta bir tanesi horozun gagalaması ile ölmüştür.

Şia kesim Muhammed'in tek çocuğunun Fatma olduğunu iddia ederler. Ancak İslam tarihi'ne göre: Emeviler tahtta oturdukları dönem içerisinde, Fatma'dan doğan Hasan ve Hüseyin'in soyunu kurutmak için uğraşmıştır. Hasan zehirlenmiş, Hüseyin de Kerbela'da tüm ailesi ile birlikte öldürülmüştür. O katliamdan tek kurtulan kişi, o masala göre Ali bin Hüseyin'di. Belli ki emeviler masallarında anlattıkları Fatma'nın, Muhammed'in kızı olmadığına inandırmak için hikayeyi geriye doğru yazdırmış olabilirler. Peki neden? Bunun cevabı için Emeviler'in atasına bakmalıyız. Emeviler'in atası ümeyye bin Halef'di ve ümeyye, haşim bin abdümenaf ile ikiz doğan abdüşems bin abdümenâf'ın manevi oğluydu, yani evlatlığı. Bu masala göre haşim ile abdüşems yapışık ikiz olarak doğduklarında abdümenâf bunları kılıçla ikiye ayırmış. Yani ameliyat etmiş bi'nevi. Abdüşems'in oğlu ümeyye de bu masal üzerinden yönetimde hak iddia ediyor. İşte haşim oğulları ve ümeyye oğulları arasındaki ana sebebi bu.

Ümeyye'nin oğlu harb bin ümeyye, daha sonra bölgede yönetime gelecek olan ebu süfyan'ın babasıydı, yani ı. Muâviye'nin dedesi. Tabii bu isimlerin çoğunun uydurma isimler olduğunu unutmayın. Harb adını verdikleri kişi ficar savaş'ında kureyş ordusuna komutanlık yaptığı için harp ismini almış olabilir. Masala göre harb, kureyş kabilesinin ordu komutanlığını için veya kusay bin Kilab'dan miras kalan kureyş sancağı onun elinde olduğu için bu isimle anlatılmış olabilir. Ümeyye oğullarının haşim oğulları ile olan rekabeti, ümeyye ve üvey amcası haşim arasındaki şeref müsabakasından sonra da devam etti. Abdülmuttalib bin haşim'in yakın arkadaşı olan Harb'in kızı olan ümmü cemil, abdülmuttalib'in oğlu ebu leheb ile evlendiği için aralarında yakın akrabalık bağı da kuruldu, üst soydan zaten akrabaydılar.

İslam tarihçisi yakubi, Harb'in sakife kabilesine karşı giriştiği mücadelede abdülmuttalib'i desteklediğini söyler. Aralarındaki dostluk abdülmuttalib'in koruması altındaki yahudi bir taciri gizlice öldürtmesine kadar sürdü. Olayın iç yüzünü öğrenen abdülmuttalib, Harb'ten yahudi tacirin diyetini istedi. Harb'in suçunu inkar etmesi üzerine birbirlerini bi'nevi mahkemeye çağıran taraflar hakim olarak, İslam tarihi'ne göre habeşistan kralı necaşi'yi. Aslında bu ifade de yanlış. Habeş dilinde necaşi zaten kral demek. Habeşlilerin en önemli kutsal kitabının adı kebra negast'ır. Geez dilinde yazılmış kitapta, krallarının, kraliçelerinin, zaferlerinin habeşistan krallarının ortaya çıkışının anlatıldığı bir kitaptır, yani büyük krallar. Kebra-kübra yani en büyükler, negast da krallar. (negast = necaşi) ilginçtir ki habeşçe kral anlamına gelen negast, İslam tarihi'nde necaşi olarak bir tek adammış gibi anlatılıyor. Belki de tıpkı Arabistan'da hüküm süren, tüm Arap krallarını Muhammed olarak tek bir karakterde anlattıkları gibi, kim bilir!

Neyse İslam dilinde anlatmaya devam edeyim. Necaşi'nin hakimliğini kabul etmemesi üzerine Ömer'in dedesi zeyd ibn amr ibn Nufayl'yi hakim yaptılar. Nufayl, Harb'in aleyhine hüküm verdi, yani ebu süfyan'ın babasının. Öldürülen yahudinin diyeti 100 deveyi maktulün amcasının oğluna vermek ve gasp etmiş olduğu malı da iade etmek zorunda kalan harb, daha sonra Nufayl'in kabilesini bölgeden çıkarmaya karar verdi. Bu düşüncesi için diğer kabilelerden de destek aldı. Ancak karşı çıkan ve daha çoğunlukta olan diğer kabilelerin tepkisi üzerine bundan vazgeçmek zorunda kaldı. Dediğim gibi, anlatılan hikaye daha sonra yazıldığı için ve uydurma bir hikaye olabileceği için, okunanlar aslında birer masal formatında. Emeviler'in yazdıkları masallarla, yönetimde nasıl hak iddia ettiklerini anlayabiliyorsunuz değil mi? Yapışık ikiz olarak doğmuşlar ve babaları onları kılıçla ayırmış.

E.jpg


Asabiyet döneminde evlat ve evlatlık arasında miras hukuku açısından fark yoktu. İşte ümeyye ve onun oğulları hatta torunları, bu geleneğe bağlı olarak ve ellerindeki silah gücüne dayanarak hak iddia ediyordu.

Şimdi Emeviler'den sonra yönetimi ele geçiren Abbasiler'in yazdığı hikayelere de bakalım. Onlar da zeyd bin harise üzerinden, evlatlık kurumunun ortadan kaldırıldığını iddia etmişler. Veda hutbesi'nde anlatıldığı gibi çocuk kimin döşeğinde doğduysa onundur denmiştir. Ahzab suresi üzerinden, artık onları kendi ana ve babaları üzerinden anın denmiştir. Yani evlatlığın, gerçek evlatla aynı olamayacağını kabul ettirmeye çalışmışlardır. Kurdukları devleti yönetmek için, daha doğrusu yönetimin kendi hakları olduğunu iddia etmek için, oluşturdukları metinleri görüyorsunuz değil mi?
 
Son düzenleme:
Güzel bir örnek olmuş. Çok değil bundan 150-200 sene öncesinde yaşanmış -daha doğrusu yaşandığı söylenilen- birçok şeye bile kesin gerçek gözüyle bakamıyoruz, kaldı ki 1500 sene için bunu söyleyebilelim.
Tarih ve anlatılagelen rivayetler birileri tarafından yazılır, mutlak gerçekler değildir. Bu yakın tarih için de geçerlidir. Dolayısıyla bunlar üzerine bir oluşum (din, mezhep, ideolojiler vs.) kurulması da mantıken tutarsızdır. Dilendiği gibi müdahale edilebilir.
 
Güzel bir örnek olmuş. Çok değil bundan 150-200 sene öncesinde yaşanmış -daha doğrusu yaşandığı söylenilen- birçok şeye bile kesin gerçek gözüyle bakamıyoruz, kaldı ki 1500 sene için bunu söyleyebilelim.
Tarih ve anlatılagelen rivayetler birileri tarafından yazılır, mutlak gerçekler değildir. Bu yakın tarih için de geçerlidir. Dolayısıyla bunlar üzerine bir oluşum (din, mezhep, ideolojiler vs.) kurulması da mantıken tutarsızdır. Dilendiği gibi müdahale edilebilir.
Zahmet edip bu kadar uzun yazıyı okuduğunuz için teşekkür ederim. Herkes okumuyor ne yazık ki!
 

Geri
Yukarı