Kadınlar Günü Kutlanmalı mı?

Hocam ateistlik konusunda eğer Yaratıcı böyle bir kitap getiriyorsa, kendisinin de varlığını reddederim anlamında söylemiştim. O anlamda değil yani.

Hocam arkadaşın verdiği ayetten yola çıkıyorum. Oradaki ‘dövmek' fiilinin 15 farklı anlamı var Arapça'da. İsteyen istediği gibi anlar, ben diğer ayetlerde belirtilen davranışlara göre yorumladım.

Çocuğunuzun kendi dinini seçmesi için olanak tanıdığınız için mutlu oldum. Birçok aile, çocuklarını zorla Müslüman yapıyor. Çocuklar da zorlandığı için Kur'an'a değil, zorunluluğa bakıyor. Hele ergenlikteki yasakların üstüne gitme isteği, onları saptırıyor. İyi bir evlat yetiştireceğinizi düşünüyorum.
Ok.
 
1. Ben kadın erkek eşitliğini savunmam.
2. Bu ülkede eşitlik yok kadına pozitif ayrımcılık yapılıyor. Devlete göre kadın erkek eşit ise neden erkek kadına nafaka ödüyor. Zorunlu askerliği erkek yapıyor. Askerlikten dolayı işe almıyorlar askerliği yapta gel diyorlar ama kadına doğum yapta gel demiyorlar. Erken emeklik, çocuk parası süt parası, bilmem ne parası.
3. Şu günlere de uyuz oluyorum. Ana, baba, teyze, nine, kadınlar, eczacılar, overlokçular günü kim uyduruyor bunları...
 
Hocam arkadaşın verdiği ayetten yola çıkıyorum. Oradaki ‘dövmek' fiilinin 15 farklı anlamı var Arapça'da. İsteyen istediği gibi anlar, ben diğer ayetlerde belirtilen davranışlara göre yorumladım. Hz. Muhammed de kadın-erkek eşitliğini savunduysa, böyle bir anlam çıkarmanın yanlış olduğunu düşünüyorum.
Ayette yanlışlık yok. Açıkça dövün demiş. Çevirme hatası bu kelimenin bu kadar anlamı var gibi şeyler boş söylemlerden öte bir şey değil. Bir de dalga geçer gibi "anlayabilesiniz diye Arapça indirdik" diyor Kuranda. Ha tabi durduk yere keyfi döv demiyor. Hak ederse (!) döv diyor.
 
Ayette yanlışlık yok. Açıkça dövün demiş. Çevirme hatası bu kelimenin bu kadar anlamı var gibi şeyler boş söylemlerden öte bir şey değil. Bir de dalga geçer gibi "anlayabilesiniz diye Arapça indirdik" diyor Kuranda. Ha tabii durduk yere keyfi döv demiyor. Hak ederse (!) döv diyor.

Kur'an'ın Arapça indirilmesinin sebebi Arabistan'ın da Müslüman olması gerektiği. Eğer Kur'an başka bir dilde indirilseydi, Arabistan herkesi putlara tapmaya zorlardı. O zamanlar Arabistan çok güçlüydü. Arap'ların da Müslüman olması için Arapça indirildi.

O ayetin tefsirlerinde (Diyanet'in kendi sitesinde) şöyle diyor:

Dövme tedbiri ve hükmünün –bu âyet dışında– en önemli dayanağı ilgili hadislerdir. Bu hadislerin, aksini söyleyen rivayetlere nisbetle daha sahih ve sağlam olanlarında Peygamberimiz kadınların dövülmesini menetmekte, eşlerini dövenlere “hayırsız” demekte, bu davranışla aynı yuvayı ve yatağı paylaşmanın bağdaşmazlığına, insanî ve ahlâkî olmadığına dikkat çekmektedir (Buhârî, “Nikâh”, 93). Bu âyetin geliş sebebi olarak zikredilen bir olay da, esasen Araplar'da âdet haline gelmiş bulunan kadın dövme eylemine Hz. Peygamber'in olumsuz bakışını ve bunu ortadan kaldırma iradesini yansıtmaktadır (bk. Cessâs, II, 188; Ebû Bekir İbnü'l-Arabî, I, 415).

Bize göre bu âyette, kadının aile hukukunu çiğnemesi halinde bir ıslah tedbiri olarak başvurulabilecek belli başlı yolların insanlığın tecrübeleri ve özellikle içinde yaşanılan topluluğun örf ve âdeti dikkate alınarak zikredilirken “kocanın karısını dövmesi” eylemine de yer verilmiş olmakla beraber, bu uygulama Hz. Peygamber tarafından toplum ıslah edilerek, insanın ve özellikle zevcenin dövülemeyeceği ifade ve telkin edilerek kötülenmiş, “iyi bir kocanın karısını dövemeyeceği” kaidesi bu yakışıksız davranışın önüne bir set olarak konmuştur. Burada sünnet (Resûlullah'ın sözleri ve uygulaması) âyeti neshetmemiş, yerelliğini ve kültürel bağlamını açıklamıştır.

İkinci nesil âlimlerinden Atâ, hukuku çiğneyen kadına uygulanacak müeyyi de ile genel olarak kadını dövme konusundaki hadisleri birlikte değerlendirmiş ve şu sonuca varmıştır: Erkek, namusu lekeleyecek bir davranışta bulunmayan, yalnızca nâşize olan karısını dövemez, ancak ona karşı öfkesini ortaya koyabilir. Atâ'nın bu anlayışını açıklayan –biri eski, diğeri çağdaş– iki tefsir âlimi farklı dayanaklardan hareket etmişlerdir. Bunlardan Ebû Bekir İbnü'l-Arabî'ye göre Atâ, âyette geçen dövmenin ibâha (serbest bırakma) ifade ettiğini, genel olarak erkeğin karısını dövmesini yasaklayan hadislerin ise kerâhet (mekruh ve çirkin görme) hükmü getirdiğini tespit etmiş ve sonuç olarak “Koca, karısını dövemez” demiştir (I, 420; Atâ'nın konuya ilişkin diğer bir açıklaması için bk. İbn Âşür, V, 43-44).

Okumanızı istediğim yerleri yazdım. Devamını şuradan öğrenebilirsiniz:



Hala kadın-erkek eşitliğinden devam ediyoruz. Kadınların dövülmesinin caiz olup olmadığını tartışıyoruz.
 
Kur'an'ın Arapça indirilmesinin sebebi Arabistan'ın da Müslüman olması gerektiği. Eğer Kur'an başka bir dilde indirilseydi, Arabistan herkesi putlara tapmaya zorlardı. O zamanlar Arabistan çok güçlüydü. Arap'ların da Müslüman olması için Arapça indirildi.
Bu durumda Kur'an'ın evrenselliği kalmıyor. Kuran zaten mekke ve çevresine inmiştir. Bu ayet yeter evrensel bir kitap olmadığına. Zaten Kur'an iyi ki kuran inmiş yoksa bizi puta tapmaya zorlayacaklarmış. 🙄
O ayetin tefsirlerinde
Şu an tefsire baktım ve dövmesiyle alakalı mantıklı bir sebep bulamadım. Ve Nisâ Sûresi 34. ayeti ve tefsiri | Kuran ve Meali buradaki tefsirde bile dövme var. Nisâ Suresi 34. Ayet Buradaki çevirilerde yanlışlık yok. Turkiye diyanet vakfının kuran mealinde kitabında bile belirtmiş. Yani kısacası İslam'da kadina vurma hakki var. Var diyor ama kafana demiyor. Kendince şartları var. Ban soracak olursan kimsenin kimseye ne olursa olsun ne yaparsa yapsın dövmeye hakkı yoktur.
 
Bu durumda Kur'an'ın evrenselliği kalmıyor. Kuran zaten mekke ve çevresine inmiştir. Bu ayet yeter evrensel bir kitap olmadığına. Zaten Kur'an iyi ki kuran inmiş yoksa bizi puta tapmaya zorlayacaklarmış. 🙄

Hocam Kur'an bizim kullandığımız gibi çevrilerek kullanılabilir. Dillerden dolayı evrenselliğini yitirmesi doğru değil diye düşünüyorum.

Şu an tefsire baktım ve dövmesiyle alakalı mantıklı bir sebep bulamadım. Ve Nisâ Sûresi 34. ayeti ve tefsiri | Kuran ve Meali buradaki tefsirde bile dövme var. Nisâ Suresi 34. Ayet Buradaki çevirilerde yanlışlık yok. Türkiye diyanet vakfının kuran mealinde kitabında bile belirtmiş. Yani kısacası İslam'da kadina vurma hakki var. Var diyor ama kafana demiyor. Kendince şartları var. Ban soracak olursan kimsenin kimseye ne olursa olsun ne yaparsa yapsın dövmeye hakkı yoktur.

Hocam lütfen Diyanet'ten bakın tefsirlere. Her bilgisine doğru diyemem tabii Diyanet'in ama bu konuda Diyanet'in yanındayım. Ama bence bu kadar tartışmaya gerek yok. Ben de sizin fikrinizdeyim, kimsenin kimseye vurmaya hakkı yoktur. Dinimizde öyle yazıyorsa bile yapmayacağımdan emin olun. En kötü antidepresan alır evimde otururum birine zarar vermek yerine.
 
Herhangi bir yasa veya düzenleme yok. Buradaki tartışmanız kahvede okey oynayan dayılardan farklı değil. 8 Mart'ı feminizmin kucağına oturtmuşlar. Ağzına da maskülen türkü koymuşlar. Aşağıda neden kadınların haklarını korumak için hazırlanan İstanbul Sözleşmesi'nin haklarını korumadığını anlatacağım.
“kadın” terimi, 18 yaşından küçük kızları da kapsayacaktır.
Burada İstanbul Sözleşmesi'ni savunanları görüyoruz ki çocuk hakları sözleşmesine bile ters düşüyor.
Kadınların toplumsal cinsiyete dayalı şiddete karşı korunması için gerekli olan özel tedbirler, bu Sözleşme hükümlerince ayrımcılık olarak sayılmayacaktır.
Yani insanlara semer bağlayıp sokağa salsan yine ayrımcılık olmayacak. Çok kusurlu maddeler var. Devamı da var bunların.
Taraflar bu Sözleşme kapsamındaki her türlü şiddetin önlenmesi ve bu tür şiddet eylemleriyle mücadele edilmesine yönelik ilgili tüm tedbirleri içeren Devlet çapında etkili, kapsamlı ve birbiriyle koordineli politikaların benimsenip uygulanmasını mümkün kılacak, gerekli yasal ve diğer tedbirleri alacak ve kadına karşı şiddete karşı bütüncül bir mukabelede bulunulmasını temin edeceklerdir.
Diyor ki biz bu sözleşmeyi kadınlar olarak yaptık. Bu sözleşmeyi eleştiremezsiniz. Burada "kadına karşı şiddete karşı" denmiş fakat üstü kapalı bir şekilde sözleşmenin belirtildiği gayet ortada. Yoksa kimse sokaklara dökülüp "Biz kadınları döveceğiz bize karışmayın diyerek gezmeyecek".
Bu fıkra uyarınca alınacak tedbirlere, yerine göre, hükümet kuruluşları, ulusal, bölgesel ve yerel parlamentolar ve yönetimler, ulusal insan hakları kurumları ve sivil toplum kuruluşları gibi, ilgili tüm aktörler müdahil olacaktır.
Her protestoda belirli devlet ve hükumet karşıtı sözler söylenerek(hükumete yapabilirler ama devlete asla) yurt dışı kaynaklı STK'lar ile insanlara fikir empoze etmek.
Taraflar kültür, töre, din, gelenek veya sözde “namus” gibi kavramların bu Sözleşme kapsamındaki herhangi bir şiddet eylemine gerekçe olarak kullanılmamasını temin edeceklerdir.
Aşiretin içinde yaşayan birine sosyal medyadan yarım yamalak bir İstanbul Sözleşmesi şöyle sizi korur diye söylersen ve bu maddeleri açıklamazsan sonunda yine cinayete kurban gidecekler. Farkeder mi?
3 Taraflar bu bölüm uyarınca alınan tedbirlerin:

– kadınlara karşı şiddetin ve aile içi şiddetin toplumsal cinsiyet boyutlu bir anlayışa dayalı olmasını ve mağdurun insan haklarına ve emniyetine odaklanmasını,

– mağdurlar, mağduriyete neden olanlar ve çocuklar arasındaki ilişkileri ve bu unsurların daha geniş toplumsal ortamını da göz önüne alan bütüncül bir yaklaşıma dayalı olmasını, – ikincil mağduriyetten kaçınılmasını amaçlamasını,

– Şiddetin kadın mağdurlarının güçlendirilmesini ve ekonomik bağımsızlığını amaçlamasını, – yerine göre çeşitli koruma ve destek sistemlerinin aynı binalarda bulunmasına imkan sağlamasını,

– Çocuk mağdurlar dahil, hassas konumdaki insanların spesifik ihtiyaçlarına dönük olmasını ve bu imkanların mağdurlara sağlanmasını temin edeceklerdir.

4 Söz konusu hizmetler, mağdurun şikayette bulunarak dava açmasından veya mağduriyete neden olanlar hakkında ifade vermesinden bağımsız olarak sağlanacaktır. 5 Taraflar uluslararası hukuk uyarınca konsolosluk korumasına veya diğer tür korumaya veya desteğe hakkı olan vatandaşlarına ve diğer mağdurlara bu tür hizmetleri sağlamak üzere uygun tedbirleri alacaklardır.
İstanbul Sözleşmesi olmasına rağmen tedbir alınıyor mu? Alınmıyor. O zaman bence insanların savunmasına da gerek yok. Türkiye'de en az 3-4 nesil sonra ancak kadın eşit olabilir.
 
Insanlar sadece yasalar onunde esit olmalidir.

Diger hic bir konuda 2 insan esit falan olamaz.

Kadin - erkek esitligi, firsat esitligi vs bunlar hep palavra.

Ayrica bugun populer hic bir din kadinlara erkekler kadar onem vermez, verdigini iddia eden dinini bilmiyor.

Zaten 8 Mart gibi gunler yeterince samimiyetsiz, yalandan "kutlu olsun" dedikten sonra hayatina devam ediyorsun. Bana gore kutlamakta bir sorun yok, zaten kadinlarin da cok salladiklarini sanmiyorum.
 

Geri
Yukarı