Kur'an ve İslamiyet hakkında bilgiler

Durum
Mesaj gönderimine kapalı.

muntaro

Kilopat
Katılım
14 Nisan 2013
Mesajlar
209
Çözümler
2
Sitede felsefe bölümünde özellikle Kur'an konusundaki bilgisizlik ve sağdan soldan toplanmış yalan-yanlış bilgilerle konuların sıkça gereksiz tartışmalara döndüğünü gördüm. Bu durumda Kur'an'ın nasıl bir kitap olduğuna dair birkaç açıklama yapmak istedim. Burada insanlara inanın, inanmayın gibi bir şey anlatma derdinde değilim. Amacım Kur'an konusundaki doğru bilgileri paylaşmak. Yorum yapacak insanların da ona göre yorum yapmalarını rica ediyorum.

Kur'an çokça söz sanatlarının kullanıldığı ve şiirsel özellikleri olan bir kitaptır. Kur'an konusunda ilk başta öğrenilmesi gereken şey böyle toplu halde paket olarak gönderilmediğidir. İlk önce "Oku" diye başlayan cümlenin gelmesiyle Kur'an'ın inme süreci başlamıştır. Kur'an da çoğu cümle "De ki, Ey inananlar, Ey Kafirler(İnkar eden anlamına gelir), Ey Müşrikler(Allah'a ortak koşanlar), Ey Peygamber" gibi girişlerle başlar. İlk başlarda Mekkelilerin çoğunlukla putlara tapması sebebiyle Peygamberin Medineye göçmesi öncesi surelerde onlara yönelik hitaplar çokça bulunur.

Kur'an'ın iniş süreci gün be gün veya paket paket değildir. Bazen yaşanan bir olaydan dolayı Cebrail (Allah'ın sözlerini iletmekle görevli melek) gelip ne yapması gerektiğini Muhammed'e aktarmıştır. Bazen ise geçmiş dönemlere ait olaylar anlatılmıştır. Sıklıkla geçmişte gönderilen peygamberlerden (elçilerden) söz edilmiştir ve onların dönemine ve yaşantısına dair olaylar anlatılmıştır. Çoğunlukla ortadoğu coğrafyasında yaşamış peygamberlerden ve onların hikayesinden söz edilir çünkü Kur'an'ın ilk indiği dönemde yaşayan insanlar kendi tarihlerine ve kültürlerine dair zaten bilgi sahibidirler. Mekke'li müşrikler zaten temelde Allah'a inanırlar ancak kendilerini Allah'a yakınlaştırsın diye (muhtemelen geçmişte yaşamış örnek insanları temsilen yaptıkları) heykelleri yapmışlar ve tanrı edinmişler. Dolayısıyla geçmişte yaşamış insanlar ve devletler hakkında bilgi sahibiler. Bu yüzden Kur'an da geçmişten örnekler sıklıkla verilir. Mantık olarak doğru olan da budur zaten. Mekke'de yaşayan insanlara Japonya adasının tarihinden örnekler verilmesi hem mantıksız olurdu hem de o dönemde yaşayan müşrik Araplar kolaylıkla inkar yoluna gidebilirlerdi. Ancak anlatılanlar kendi tarihlerinden kesitler olduğu için yalanlayamadılar. "Neden peygamberler hep Arap" diye bir yorum görmüştüm. Peygamberler hep Arap değildir. Her kavme kendi içlerinden Allah'ı anlatan elçi gönderilmiştir. Örnek verecek olursak Allah'ın elçilerinden olan Yakub Peygamber'in lakabı İsrail'dir. Dolayısıyla onun 12 oğlu ve soyundan gelenlere de İsrailoğulları denmiştir.

Mekke dönemi çoğunlukla müslümanların sıkıntı çektiği, inkar edenlerin müslümanlara işkence yaptıkları, öldürdükleri bir dönemdir. Dolayısıyla gelen ayetler çoğunlukla inananlara Cenneti vaad ederken inkar edenleri ise sonsuz azab çekecekleri Cehhennem'e gidecekleri konusunda uyarır. Bu sebeple Mekke döneminde ibadetlere veya İslam hukukunu oluşturan hükümlere dair çok az ayet vardır.

Kur'an'ı özellikle kadın hakları konusunda suçlayıcı konuşan insanlarla bazı bilgileri paylaşmak istiyorum. Öncelikle Nebe Suresi Muhammed'in Medine'ye göçünden önceki dönemde inmiştir. O dönemde Arap toplumunda soylu olmayan kadınların hiçbir hakkı yoktu, çoğunluğu köleydi. Muhammed İslam'ı öncelikle yakın çevresine anlattı daha sonra ise Mekke'de güç ve iktidar sahipleri dahil diğer insanlara. İlk inanan insanlar çoğunlukla erkek nufusundan oluşuyordu ve İslamiyet ilk başlarda fakir ve köleler arasında yayıldı. Dolayısıyla o dönemde inanan insanlara cennetin nimetlerinden bahsederken ona göre hitap edildi. Ayrıca Kur'an taşıdığı şiirsel ve bütünsel özelliklerinden dolayı parça parça yorumlanamaz. Bu yüzden Tefsir ilmi gelişmiştir. Kur'an evrensel bir kitaptır. İndirildiği dönemin özelliklerini, yaşam kültürünü, dilini ve diğer etkenleri insanlara aktararak Kur'an'da anlatılanların doğru anlaşılması için bu ilim vardır. Yoksa Kur'an açık ve anlaşılır olmadığı için değil. Tefsir ilminde dilin canlı yapısı dikkate alınarak günümüzde anlam değişmesine uğramış kelimeler, artık kullanılmayan veya az kullanılan atasözleri deyimler, kültürel özellikler gibi durumları içeren veya kasteden Kur'an cümlelerini bu bilgilere sahip olmayan insanlar anlasınlar diye açıklarlar. Tefsir yapan insanlar hem yabancı dil olarak Kur'an'ın indirildiği dönemde ki Arapça'ya hakim olmalıdırlar hem de o dönemdeki Arap toplumunun kültürünü ve tarihini bilmelidirler. Bu yüzden özellikle inanmayan insanların Kur'an'dan bir cümlenin Türkçe çevirisindeki farklı yorumları alıp ve paylaşıp "hadi bunu da açıklayın" gibi yorumlar yapması son derece yanlıştır.

Kur'an'ı incelerken daha sonra ise müminlerin çoğunlukla olduğu ve güç sahibi olduğu Medine dönemini ele almalıyız. Medine döneminde ise zorunlu yapılması gereken görevler (farzlar), yasaklar (haramlar) çoğunlukla bildirilmiştir. Toplum hukuku, bireysel hukuk, kadın hakları gibi konularda da hükümler fazlaca yer alır. Kadın hakları konusunda suçlayıcı konuşan insanlar İslam'ın kadınlara yönelik pozitif ayrımcılık yaptığını bilmiyor olabilir. Genellikle bahsedilen "dayak atma" konusu veya "örtünme" meselesini sürekli gündeme getiren insanlara özellikle anlatmak istiyorum. İslam Hukukunda suç işleyen erkeğe verilen ceza bire bir olarak uygulanır. Aynı suçu işleyen kadına ise 1/2 oranında ceza uygulanır. Evlilik hukukunda kadının hakkını korumak için mehir uygulaması vardır. Bir kadınla evlenmek isteyen erkek o kadının isteyeceği miktarda mehiri vermek zorundadır. Mehirin amacı hem kadının mali olarak güç kazanması hem de erkeğin sorumluluklarını yerine getirmemesi durumuna karşı bir güvencesi olmasıdır. Ayrıca evin geçimi konusunda da erkek zorunludur. Kadına ise bir çalışma zorunluluğu yoktur. Miras'ta ise durum biraz detaylıdır ancak biz basit bir örneklendirme yapalım. Biri kadın biri erkek 2 kardeşe eğer miras kalmışsa erkek 2 pay kadın 1 pay alır. Ancak erkek eşini ve ailesini geçindirmek zorundadır. Kadın ise bu parayla dilediğini yapmakta özgürdür. (İslami sınırlar içerisinde.)

Konuyu daha fazla uzatmayayım. Bir düşünce tarzını eleştireyim, arzuladığım tarz tartışmanın nasıl olması gerektiğini yazayım ve yazımı noktalayayım.

Sitenin yöneticisi Recep Baltaş (ki Technopat'ı Technopat yapan kişidir kendisi, ben de onun sayesinde takibe başladım bu siteyi) daha sonrasında kilitleyip nokta koyduğu İnsanları Ateizm ve Deizime İten Sebepler - Technopat Sosyal konusunun en son mesajında şöyle yazmış:
"Kutsal kitapların erkekleri saflarına çekmek için erkekler tarafından yazıldıklarına inanıyorum.

Şu ayet bile başlı başına kadını erkeğin önüne bir yem gibi koymanın açık ve net kanıtıdır:

Nebe 33: Şüphesiz Allah’a karşı gelmekten sakınanlara bir kurtuluş, bahçeler, üzümler, kendileriyle bir yaşta, göğüsleri çıkmış genç kızlar ve dolu dolu kadehler vardır. "

Recep Baltaş; inanmıyor olabilirsiniz, beğenmiyor olabilirsiniz. Ancak sure olarak adlandırdığımız Kur'an bölümünden bir cümleyi çekip bu şekilde yorumlamanız doğru değil, sizin işiniz de değil. İlahiyat Fakülteleri ve İslami İlimler Fakülteleri var bu konuda çalışmaları, araştırmaları, yorumlamaları zaten onlar yapıyor. Tefsir alanında uzman onca Profesörler, Doçentler varken; "açık ve net kanıtıdır" gibi kesin yargı ifade eden cümleler kurmak size düşmez. Siz cümleyi ancak "... yem gibi koyduğunu düşünüyorum" şeklinde kurabilirsiniz. Sitede yönetici olmanız bu durumu değiştirmez.

Bu yazıyı Kur'an'a iman etmiş insanlar veya inanmayan insanlar okuyor olabilir. İnanmayan insanlardan ricam konu açarken veya site üzerindeki konularda yorum yaparken inanmadıkları Kur'an'dan cümle gösterip açıklayın hadi anlatın gibi şeyler yazmamaları. İnanmadığınız bir kitaptaki cümleyi size neden açıklayalım ki? Ya da neden sizin gibi düşünmek ya da hissetmek zorundayız ki? Sizce böyle değilse, yanlışsa, uydurmaysa bu sizi ilgilendirir. Bizce doğrudur, Allah tarafından gönderilmiştir ve emirlerine uyarız ki bu da bizi ilgilendirir. Açıklayın dediğiniz bir şeyi birisi açıklasa yanlış öyle değil diyorsunuz, açıklamasa işte açıklayamadılar diyorsunuz. Bu tarz yaklaşımlarla felsefe de yapılmaz, bilgi de edinilmez. Bu yüzden illa felsefe yapmak istiyorsanız Kur'an'ı kullanmayı bırakın. Sevgi üzerine felsefe yapın, arkadaşlık üzerine felsefe yapın, barış üzerine felsefe yapın, kötülüğün azalması ve iyiliğin çoğalması üzerine felsefe yapın ki hem çatışmaya dönen tartışmalardan arınsın bu forum hem de insanlar güzel ve olumlu şeyler üzerinden fikirlerini paylaşsın.
 
Çok iyi açıklamıssin, helal olsun 😊


Bu yüzden illa felsefe yapmak istiyorsanız Kur'an'ı kullanmayı bırakın. Sevgi üzerine felsefe yapın, arkadaşlık üzerine felsefe yapın, barış üzerine felsefe yapın, kötülüğün azalması ve iyiliğin çoğalması üzerine felsefe yapın ki hem çatışmaya dönen tartışmalardan arınsın bu forum hem de insanlar güzel ve olumlu şeyler üzerinden fikirlerini paylaşsın.
Bu kısımda da çok haklısın. Din konulu konu açmayın 🤨
 
İnanmadığınız bir kitaptaki cümleyi size neden açıklayalım ki?
Yazınızın sadece bu bölümüne katılmadım. Müslümanların, İslam'ı yaşama görevi olduğu gibi, tebliğ görevi de vardır. Ha bahsi geçen konuda yeterli bilgimiz yoksa, susmak doğrudur. Ancak eksik yönlerimizi tamamlamaya uğraşarak susmak doğrudur. Bir şeyi anlatamıyorsak, biz de anlamamışız demektir. Anlamadan iman etmek, eksik iman etmek olur.
 
İlk önce "Oku" diye başlayan cümlenin gelmesiyle Kur'an'ın inme süreci başlamıştır.
Kuran'in ilk emri "oku" değil "çağır" kelimesidir. Dine çağırmayı emreder.

Neden peygamberler hep Arap" diye bir yorum görmüştüm. Peygamberler hep Arap değildir. Her kavme kendi içlerinden Allah'ı anlatan elçi gönderilmiştir.
Kitap gönderilen peygamberlerin sadece biri Arap diğerleri Yahudidir. Her kavmeymiş Amerika, Asya(Ortadoğu hariç), Afrika, Avustralya kıtalarının peygamberlerden haberi bile yoktu, boş atiyorsun yine.

Kuran'ı özellikle kadın hakları konusunda suçlayıcı konuşan insanlarla bazı bilgileri paylaşmak istiyorum.
Kuran kadini dövmeyi teşvik eder, kadın ve erkeğin şahitliğini bir tutmaz. Kadin Islam dininde asla eşit şartlara tabii değildir. Meşhur hadisçilerinizden biri ismi Buhari Havva olmasaydi kadınlar hain olmazdi diyerek dininizi çok güzel özetlemiş. Cariyeliği yasaklamayan, erkeğe huri vaat eden kadını seks kölesi gören bir dindir.

Tefsir dediğin şey derin anlamcilik yaparak sahtekarlık yapmaktir. Söz sanatlari var orada o değil başka bir şey anlatılıyor demek üç kagitçiliktir. Kuran sade ve anlaşılır bir kitaptır, derin anlamcilik yaparak kitlesini ikna etmeye çalışır.

İnanmadığınız bir kitaptaki cümleyi size neden açıklayalım ki?
Sen de açıklayacak bilgi olmadığı için bir beklentimiz yok boşuna tedirgin olma. Sen de açıklayacak bilgi olsaydi sen millete hakaret etmezdin.

Teori kavramini bilmeyen biri, gidip teorinin ne demek olduğunu söylediğimizde kaynağıniz Wikipedia diyen birini dikkate almamiz beklenemez zaten.
Bu yüzden illa felsefe yapmak istiyorsanız Kur'an'ı kullanmayı bırakın. Sevgi üzerine felsefe yapın, arkadaşlık üzerine felsefe yapın, barış üzerine felsefe yapın, kötülüğün azalması ve iyiliğin çoğalması üzerine felsefe yapın ki hem çatışmaya dönen tartışmalardan arınsın bu forum hem de insanlar güzel ve olumlu şeyler üzerinden fikirlerini paylaşsın.
Kimin ne Felsefesi yapacağına da sen karar veremezsin kişinin hür iradesidir.
 
Kuran kadini dövmeyi teşvik eder,
Erkeğin, kadını dövmesini teşvik ettiği iddia edilen ayet genellikle Nisa Suresi 34. ayet oluyor. Sizin bahsettiğiniz de bu sanırım. Bahsi geçen ayette 'dövün' diye tercüme edilen vadribuhunne ifadesi, darb kökenli, birden fazla anlama sahip bir kelimeden türemedir. Şuara suresinin 63. ayetinde Hz. Musa'ya hitaben "Asan ile denize vur." denilmiştir. Burada bahsedilen vurmak bile denizi dövmek anlamına gelmemektedir. Nur suresinin 31. ayetinde "Mümin kadınlar, örtülerini yakalarının üzerine salsınlar." ifadesi bulunmaktadır. Yine Nisa suresinin 101. ayetinde, "Yolculuğa çıktığınız zaman..." şeklinde bir ifade bulunmaktadır. Bu ifadelerin hepsi, darb kökünden türemiş ifadelerdir. Bahsi geçen Nisa suresinin 34. ayetindeki darb ifadesi ise 'rahat bırakmak, bir süreliğine ayrılmak' anlamlarında kullanılmaktadır. Günümüzdeki 'kafa dinlemek' gibi düşünülebilir. Bu ifadenin hangi anlamda kullanıldığını, önceki ayetlerdeki ifadeleri de karşılaştırarak ortaya çıkartma işi, sizin sahtekarlık dediğiniz tefsir ilminin işidir. Bu ayette dövmekten bahsedilmediğini anlamak için tefsir ilmini beklemeye dahi gerek yoktur. Kızına 'babasının annesi' diyen, kızı yanına geldiği zaman ayağa kalkan bir peygamber, kadın dövmeye teşvik edebilir mi? Enfal suresinin 61. ayetinde "kafirler barışa yanaşırlarsa, sen de barıştan yana ol" diye emreden din, sizinle savaşmadıkları sürece kafirleri bile kafanıza göre dövemeyeceğinizi bildiren din, kafir olmayan eşinizi dövmenizi teşvik edebilir mi?

kadın ve erkeğin şahitliğini bir tutmaz
Kuranda şahitlik, çok önemli bir kavramdır. Erkek, karısının zina ettiğini iddia ediyorsa, ya 4 şahit getirmek ya da 4 kere yemin etmek durumundadır. Aynı şekilde kadına da, zina etmediğine dair 4 kere yemin etmesi söylenir. Kadın, zina etmediğine dair 4 kere yemin ederse, kadının yemini kabul edilir ve kadının zina etmediğine hüküm verilir. Eğer kadının şahitliği, erkeğin şahitliğinin yarısı kadar olsaydı, bu hadisede kadının 8 kere yemin etmesi istenmeliydi. Dahası, kadının yemini üzerine değil; erkeğin yemini üzerine hüküm verilmesi gerekirdi. Şunu da bilmemiz lazım ki, Kuran öncesi Mekke toplumunda kadın, yok hükmündeydi. Kız çocuklarının diri diri toprağa gömüldüğü bir topluluktu. Bu toplulukta tahmin edersiniz ki ticaret, erkeğin tekeli altındaydı. Kadın tüccar da elbet vardı ancak, erkek sayısına oranla çok çok azdı. Erkek ve kadının şahitliğinin bir arada ifade edildiği ayet olan Bakara suresinin 282. ayeti de ticarette borçlar hukukunu konu almaktadır. Yani o günün şartlarında, erkeğin çoğunlukta olduğu bir mesele üzerinedir. Ayet mealen "Borçlarınızı yazdırın. İki erkek şahit de borcun yazıldığına şahitlik etsin." ifadesiyle başlamaktadır. Burada iki erkek diye başlanmasının sebebi, ticarette erkeğin hakim olmasıdır. "İki erkek olmazsa, bir erkek ve iki kadın şahitlik etsin." Burada iki kadın denmesinin sebeplerini düşünecek olursak, erkeğin hakim olduğu bir alanda kadının, erkek baskısıyla şahitliğinin hakkını verememesi şüphesi olabilir. Zira ayetin sonuna doğru "şahit de, katip de bu işten zarar görmesin. Zarar görürlerse, bu sizin fasıklardan olmanız demektir" denilmiştir. Böyle düşünüldüğünde kadına, erkeğe karşı sayıca üstünlük verilerek pozitif bir ayrımcılık yapılmış bile denebilir.

Meşhur hadisçilerinizden biri ismi Buhari Havva olmasaydi kadınlar hain olmazdi diyerek dininizi çok güzel özetlemiş.
Hadis meselesi maalesef günümüz İslamiyetinde, tahrip edilmiş bir müessesedir. Bir örnek vermek gerekirse, bir rivayete göre Hz. Peygamber'in bir bevl kabı vardı. Geceleyin ihtiyacı olduğunda tuvalet ihtiyacını o kaba giderir, sabah olunca da o kabı dökerdi. Bir sabah, kabı dökmek için yatağının altına baktığında, kabı bulamadı. Daha sonra, hanımı Ümmü Habibe'nin yardımcısının, kaptaki idrarı içtiğini öğrendi ve "Büyük ölçüde kendisini ateşten korudu" buyurdu. Bu hadis evrile evrile, 'sahabenin peygamberin idrarını içip şifa bulmayı umduğu' şekline kadar gelmiştir. Halbuki olayın bununla uzaktan yakından alakası yoktur. Biz günlük hayatımızda bu olay başımıza gelseydi "salak bu ya yemin ederim onu nası içmiş?" diyeceğimiz için; bir insanın böyle bir olaya bu tepkiyi vermesini saçma buluyoruz. Bu olaydaki ifade, bir Peygamber duasıdır. Bilerek idrar içmek faydalı bir iş olmadığı için ve bahsi geçen zât bunu bilmeden yaptığı için hayra vesile olması dilenmiştir. Tıpkı bu olaydaki ifade gibi kim bilir Buhari bunu hangi bağlamda ve hangi anlamda söylemiştir? Bu ifadenin ilk anlamıyla dini yansıtmadığına pek çok örnek sayılabilir. Örneklerden biri, İslamiyet için Müslümanın veya kafirin kadını veya erkeği olmaz. Müslüman, Müslümandır. Kafir, kafirdir. Kadın yoldan çıkarıcı, erkek kurban değildir. Kadın yoldan çıkartmamakla yükümlü, erkek layüsel değildir. Erkek de, yoldan çıkmamakla yükümlüdür. Kadına başörtüsünü emreden ayetin bir öncesindeki ayet, "Mü'min erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar." diye emretmektedir. İffeti koruma emri önce erkeğe verilir yani, kadına değil. Örneklerden bir diğeri Fatır suresinin 18. ayetidir. "Kimse, bir başkasının yükünü yüklenmez." der ayet. Yani kimse, Hz. Havva'nın yükünü yüklenmek durumunda değildir. O, onun yüküdür. Sizin yükünüz, sizin yükünüzdür. Ve dahi, din Buhari'nin dini değildir, Allah'ın dinidir. Dini hükümleri verme yetkisi, Buhari'nin tekelinde değildir.

Cariyeliği yasaklamayan, erkeğe huri vaat eden kadını seks kölesi gören bir dindir.
Kuran, kölelik ve cariyeliği kaldırmaya çalışan bir dinin kitabıdır. İslamda bir cariyeyle cinsel anlamda birlikte olmanın şartı, evli olmaktır. Evlendiğinizde de bahsi geçen şahıs cariyeniz değil, eşinizdir. Nur Suresinin 32. ayeti "İçinizden evli olmayanları, kölelerinizden ve cariyelerinizden salih olanları evlendirin." buyurmaktadır. Yani cariyeye özgürlüğünü vermek tavsiye edilmektedir. Dahası, bir cariye evlendikten sonra bile fuhuşa bulaşsa, cariye olmayan bir kadının aldığı cezanın yarısı kadar ceza alır. Dahası, Kuranda 5 yerde, günahların bağışlanması için köle azad etmek önerilir. (Nisa/92, Maide/89, Beled/13) Dahası, bir kölenin veya cariyenin, anlaşma yapma imkanı bulunmaktadır. Belli bir ücret belirlenip, o ücret ödendiğinde kölenin veya cariyenin isteği doğrultusunda serbest bırakılması söylenmiştir. Hal böyle iken, İslam'ın, kölelik ve cariyeliği kaldırmadığını; kadını seks kölesi olarak gördüğünü söylemek, iftira olur. Bir eleştiri de, birden fazla kadınla evlenmek konusundadır. Erkeğin birden fazla kadınla evlenmesini serbest kılan ayetler, Nisa suresinin 2-6. ayetleri arasıdır. Bu ayetler, savaş zamanını anlatmaktadır. Eşi veya velisi savaşta şehit olan kadın ve çocukların muhtaç olmaması için onlara yardım etmek amacıyla bu ruhsat verilmiştir. Evlilik dışı herhangi bir yardım, toplumda zina algısı yaratacağı ve kadını zor duruma düşüreceği için yapılacak yardımların, evlilik çatısı altında yapılması önerilmiştir. Dinde evliliğin şehvani duygularla yapılmaması gerektiğinin en büyük örneği Hz. Muhammed'dir. 25 yaşındayken, 40 yaşında, iki evlilik geçirmiş ve o evliliklerinden çocukları olan bir kadınla evlenmiştir Hz. Muhammed. Müşrikler tarafından "güzel kızlarımızı sana verelim, mallarımızı seninle paylaşalım" denilen biri, seks için evlenen biri, 40 yaşında 3 çocuklu bir kadınla evlenir mi? 25 sene sadece o kadınla evli kalır mı? Hz. Hatice vefat ettikten sonra, 5 çocuklu bir başka dul olan Hz. Sevde ile evlenir mi? Sözün özü, Peygamber'in, Hz. Aişe hariç, bütün eşleri duldur. Bizim zannettiğimiz gibi cinsel bir birliktelik için yapılmamıştır evlilikleri. Yani ne kadın, ne de erkek asla seks kölesi olarak görülmez. Huri; güzel, temiz demektir. Kuranda hurilerin cinsel bir birliktelik için verileceğine dair herhangi bir ifade yoktur. Zira ahiret aleminde cinsel birliktelik diye bir istek de yoktur. Şehvet, insan nefsinin bir ürünüdür. Soyun çoğlamasını sağlamak için cinsel birlikteliği sağlaması amacıyla insan bünyesine dahil edilmiştir. Cennette, üremek diye bir şey yoktur ki cinsel istek olsun. Cinsel isteğin olmadığı yerde, cinsel birliktelik için varlıklar olması da anlamsızdır. Huri, cennet nimetlerinden biri olarak geçer. Ve geçtiği hiçbir ayette erkeklere özel olarak verileceği bildirilmez. Huri vaadinin bulunduğu surelerden biri Vakıa suresidir. Ve surenin hurilerle ilgili bölümüne gelmeden önceki ayetlere bakılırsa 'sabikun' ifadesi görülür. Öndekiler demektir. Yani takvada önde olanlara verilecek nimetler sayılmaktadır; erkeklere verilecek nimetler değil. Kuran'da huri gibi ğilman ve vildan ifadeleri de geçmektedir ve bunlar da huri gibi cennet hizmetçileri olarak geçer. Kadın, erkek ayrımı yoktur ayetlerde. Özetle huri, ne bizim zannettiğimiz gibi cinsel ihtiyaçları gidermek için vardır, ne de sadece erkekler için vardır. Kadınlara da huri verilecektir, içiniz rahat olsun.
 
"Sen" felsefe yapmak ya da düşünmek istemiyorsun. Sen insanları tahrik etmek, gerçekleri reddetmek istiyorsun. Daha Arapça'nın A'sını bilmeden gelmiş ilk cümlesi "Oku" değil diye yazıyorsun. Kelimenin (Kelimeleri Türkçe okunuşuyla yazıyorum) "İkra" yani "Oku!" olduğundan haberin yok. Bu kelime "Karee" fiilinin emir kipidir. Ayrıca Kur'an kelimesi de aynı kökten türemiştir ve "Okunan" anlamına gelir. Arapça bükümlü dillerdendir ve muhteşem bir şiirsel yapısı da vardır. Daha bilmiyorsun gelip yok o öyle değil diyorsun. Zaten konuyu da bunun için açmıştım ve şu cümlelerimi de bu yüzden yazmıştım: "Sitede felsefe bölümünde özellikle Kur'an konusundaki bilgisizlik ve sağdan soldan toplanmış yalan-yanlış bilgilerle konuların sıkça gereksiz tartışmalara döndüğünü gördüm. " Şu yazdığın yorumla tam olarak yine bunu yapıyorsun. Bilmiyorsan bilmiyorum de, inanmıyorsan inanma beni ilgilendirmez. Ancak kelimenin anlamı sana bana göre değişmez.

Kuran'in ilk emri "oku" değil "çağır" kelimesidir. Dine çağırmayı emreder.


Kitap gönderilen peygamberlerin sadece biri Arap diğerleri Yahudidir. Her kavmeymiş Amerika, Asya(Ortadoğu hariç), Afrika, Avustralya kıtalarının peygamberlerden haberi bile yoktu, boş atiyorsun yine.


Kuran kadini dövmeyi teşvik eder, kadın ve erkeğin şahitliğini bir tutmaz. Kadin Islam dininde asla eşit şartlara tabii değildir. Meşhur hadisçilerinizden biri ismi Buhari Havva olmasaydi kadınlar hain olmazdi diyerek dininizi çok güzel özetlemiş. Cariyeliği yasaklamayan, erkeğe huri vaat eden kadını seks kölesi gören bir dindir.

Tefsir dediğin şey derin anlamcilik yaparak sahtekarlık yapmaktir. Söz sanatlari var orada o değil başka bir şey anlatılıyor demek üç kagitçiliktir. Kuran sade ve anlaşılır bir kitaptır, derin anlamcilik yaparak kitlesini ikna etmeye çalışır.


Sen de açıklayacak bilgi olmadığı için bir beklentimiz yok boşuna tedirgin olma. Sen de açıklayacak bilgi olsaydi sen millete hakaret etmezdin.

Teori kavramini bilmeyen biri, gidip teorinin ne demek olduğunu söylediğimizde kaynağıniz Wikipedia diyen birini dikkate almamiz beklenemez zaten.

Kimin ne Felsefesi yapacağına da sen karar veremezsin kişinin hür iradesidir.

Peygamberlerin hepsi Arap değildir, yahudi hiç değildir. Siz daha ırk isimleri ile inanç isimleri arasındaki farkı kavrayamamışsınız. Türkçe'yi düzgün anlayamıyorsunuz ve malesef Arapça bir kelimenin anlamı hakkında yorum yapma talihsizliğinde bulunuyorsunuz. Yahudilik bir dini inancın ismidir. Araplık ise bir ırkın ismidir. Yazımda yazdım, tüm peygamberler aynı dini aynı inancı anlatmıştır. Hz. Davud, Hz. Musa, Hz. İsa hep İslam'ı anlatmışlardır. Sonradan insanların içeriğini değiştirerek saptıkları inançların isimleri yahudilik, hristiyanlıktır. Aradaki farkı öğrendiğiniz zaman gelin tekrar okuyun.

Kadın veya kadın hakları konusunda yine aynı bilgisizlik ve aynı reddetme kültürünüz devam ediyor. Kadın İslam dininde zaten eşit şartlara sahip değildir. Yazdım zaten ancak siz okumak ve anlamak istemiyorsunuz. Birincisi biyolojik varlıklar olarak Kadın-Erkek eşit değildir. İslamiyet kadını dövmeyi teşvik eder diyen siz İslam'ın peygamberinin veya onun yakın arkadaşlarının ve dostlarının neden hiçbir kadına şiddet uygulamadıklarını nasıl açıklarsınız acaba? Kadını seks kölesi yapan demeniz ise komedi falan herhalde. Yukarıda uzun uzun yazdım kadın hakları konusunu. Erkek ile kadını evlilik bağı ile bağlayan, bu durumda kadına da mehir olarak hak tanıyan bir dini böyle suçlamaya çalışmak... Kadın ile erkeğin şahitliği bir değildir ancak sorumluluğu da bir değildir, ceza hükümleri de bir değildir,...

Buhari konusunda yine bilgisizce ve boş bir yorum yapmışsınız. Buhari Hz. Muhammed'in hayatıyla ilgili bilgileri toplayan bir alimdir ancak kitabını bile kendisi yazamamıştır. Topladığı bilgileri ölümünden sonra çocukları kitaplaştırmıştır. Yanlış, hatalı veya eksik anlatılan rivayetleri hadis olarak almamış, topladığı bilgileri ayırmıştır. Ancak tamamını ayırmasına ömrü yetmemiştir ve bu yüzden bazı uydurma veya hatlı aktarılmış hadisler de evlatları tarafından kitaba dahil edilmiştir. Bu konuda araştırma yapan, katkılar veren akademisyenler varken siz yorum yapacak kadar hangi tahsili edindiniz ki kendinizde hak görüyorsunuz? Üstelik bilmediğiniz halde bu yorumları yaparak olayı tekrar çatışmaya dönüştürmeye çalışıyorsunuz.

Türkçe'si açıkça "Kuram" olan kelimeyi teori olarak ısrarla yazmanız sizi daha bilimsel konuşan biri yapmaz. Öncelikle kendi dilimizi güzel kullanmaya dikkat edelim. Wikipedia'dan alıntı yapmıştım doğrudur. Wikipedia'da aynı sayfanın aşağı kısmında bilgilerin toplandığı kaynaklar mevcut. Bir göz atarsanız sanırım bu boş yorumlardan vazgeçersiniz. Haklı çıkmaya çalışmakla veya sadece kendini haklı görmekle haklı olunmaz. Kaynak istiyorsanız yazıda yer alan açıklamanın İngilizce dilinden Türkçe'ye çevrilmiş olduğunu ve kaynaklardan birkaçının da şunlar olduğunu buraya yazabilirim "Bilimi çokça sevenler" için. Scientific Method (Stanford Encyclopedia of Philosophy/Winter 2015 Edition)

Ayrıca bilimsel kuram ile bilimsel kanun aynı şeyler değildirler, sizin sandığınızın aksine. Scientific law - Wikipedia
Sayfanın alt tarafında kaynaklar yazıyor. İnceleyebilirsiniz.

"Sende açıklayacak bilgi olmadığı için" ilginç bir cümle. Şimdiye kadar hiçbir kaynak gösterdiğinizi veya hiçbir bilgi paylaşımı yaptığınızı göremedim. Bilgi kaynağınız sadece kendinizsiniz galiba. Hakaret ettiğimi yazmışsınız. Ben atasözleri ve deyimler kullandım, sizi tahrik etmiş olabilir. Ancak
konu içerisinde bana karşı kullanılan ifadeleri ben kullanınca hakaret veya üsluba uygunsuzluk olarak uyarılınca da hayret ettim. Tek tek alıntılayıp konu açtım ancak yönetici bey sadece benim yazdıklarımı altı çizili bir şekilde yazıp konuyu da kilitlemiş. Bu durumda sizin yazdıklarınız forumdan silinmedi, ceza almadınız, uyarılmadınız da. Konular duruyor, dileyen girip üslubunu da inceleyebilir yorum yapanların hakaret edip etmediklerini de. (Tabi ki ben konu açınca içeriği düzenleyip değiştirirlerse orasını bilemem.)

Hür irade meselesine gelelim ve bu konuyu da kendi adıma noktalayım. Biz zaten bizim istediğimiz şeylerle ilgili konular açın demiyoruz ki. Siz ısrarla din içerikli konular açıp diğer insanların sizinle aynı düşünmek zorunda olduklarını falan sanıyorsunuz. Açıkça yazdım ki "Konuyu daha fazla uzatmayayım. Bir düşünce tarzını eleştireyim, arzuladığım tarz tartışmanın nasıl olması gerektiğini yazayım ve yazımı noktalayayım."
Hepimizin hür iradesi var. Biz bilgiyi kaynağından veya kaynağa en yakınlardan edinmeye çalışıyoruz. Konu neyse, onunla ilgili kaynaklardan bilgi ediniriz.

Biz İslam'ın ne anlattığını, kime ne hak tanıdığını, hangi cümlenin ne anlama geldiğini, hiçbir "bilgi" sahibi olmayan sizlerden öğrenecek değiliz. Bilginiz yok sadece kendinizce yorum yapıyorsunuz ki hoşunuza gidiyorsa dilediğiniz kadar yapın. Bunun bizim için bir önemi yok. Kendi yorumlarınızın bilgi olduğunu iddia edip doğru olduğunu da iddia edebilirsiniz. Bunun da bizim için bir önemi veya anlamı yok. Bizim temel kaynağımız belli, tarihteki örneklerimiz belli, kendimize çizdiğimiz yaşam yolu belli. Kur'an'dan bir bölüm ile konuyu kapatıyorum. Artık size veya benzer düşünenlere cevap yazmakla vaktimi harcamak istemiyorum. (Sonuçta hür iradem :D )

109/Kâfirûn Sûresi
"Rahmeti sonsuz, merhameti sınırsız Allah'ın adıyla!
1- [Ey Peygamber!] De ki: Ey kâfirlikte direnenler!
2- Ben sizin ibadet ettiğiniz şeylere asla ibadet etmem.
3- Siz de benim ibadet ettiğime ibadet etmezsiniz.
4- Bakın, ben sizin ibadet ettiğiniz şeylere asla ibadet edecek değilim.
5- Siz de benim ibadet ettiğime ibadet edecek değilsiniz.
6- Şu halde, sizin dininiz/inancınız size, benim dinim/inancım da bana!"
 
Son düzenleme:
Zira ahiret aleminde cinsel birliktelik diye bir istek de yoktur. Şehvet, insan nefsinin bir ürünüdür. Soyun çoğlamasını sağlamak için cinsel birlikteliği sağlaması amacıyla insan bünyesine dahil edilmiştir. Cennette, üremek diye bir şey yoktur ki cinsel istek olsun. Cinsel isteğin olmadığı yerde, cinsel birliktelik için varlıklar olması da anlamsızdır. Huri, cennet nimetlerinden biri olarak geçer. Ve geçtiği hiçbir ayette erkeklere özel olarak verileceği bildirilmez.
Yine yanlış bilgi veriyorsunuz huri söylemi kadinlar için geçmiyor ve de bu hurinin kadin olduğu da bir gerçektir.

Nebe 33: Şüphesiz Allah’a karşı gelmekten sakınanlara bir kurtuluş, bahçeler, üzümler, kendileriyle bir yaşta, göğüsleri çıkmış genç kızlar ve dolu dolu kadehler vardır.

Açıkca kadın olduğu burada belirtiliyor.

Kadınlara da huri verilecektir, içiniz rahat olsun.
Kadınlara böyle bir şey vaat edilmiyor.

20190429_144345.jpg


Muhammed kıskanç bir insandi. Kadınlar gılman ayarlamaz. Bu gilmandan kasıt kesin olarak kadinda diyemiyoruz. Bu konuda Islam dünyasında her zaman olduğu gibi bir fikir birliği yok.

Muhammed kendi eşlerini müminlere anne olarak göstermiş ve başkalarının onlarla evlenmesini yasaklamistir bakınız.

20190429_144911.jpg



Seks için evlenen biri, 40 yaşında 3 çocuklu bir kadınla evlenir mi? 25 sene sadece o kadınla evli kalır mı?
Hatice için çıkarı için evlenmiştir. Hatice zengin bir kadindi itibari için bundan faydalanmistir. Seks için evlenmedi demek kadar komik bir şey de yok. 57 tane eşi var cariyesi ile beraber kesin cinsellik için evlenmemiş yersen tabii.

Aişe hariç, bütün eşleri duldur.
Ayşe ile 9 yaşında evlenmiştir. Üvey evladı Zeyd'in karısını boşayıp onunla evlenmiştir. Bu nereden baksan sapıklıktır başka açıklaması yok. Hiç boşuna aklamaya çalışmayın sizin ancak sorgulamayan çevrenizi kandirirsiniz. Yok Muhammed bunlari korumak için evlenmiş falan hikaye.

Kuran, kölelik ve cariyeliği kaldırmaya çalışan bir dinin kitabıdır.
Hiçbir şekilde kölelik ve cariyeliği de yasaklamamıştir kısmı hükümler getirmesi kaldırıldığı manasina gelmiyor.

Hadis meselesi maalesef günümüz İslamiyetinde, tahrip edilmiş bir müessesedir
Hadis olmadan Islam dini olmaz ikisi bütündür. Ayetleri ne kadar saçmaysa hadisleri de o kadar saçmadir. Hala deve sidiği içiyor Araplar şifa niyetine.

Kız çocuklarının diri diri toprağa gömüldüğü bir topluluktu.
Bu büyük bir iftiradır bunu defalarca kez söyledik önceki mesajımda da yazdim. Böyle bir şey yok, meydana gelen birkaç münferit olay yüzünden Araplar böyleydi deme hakkiniz yok.

Kuranda şahitlik, çok önemli bir kavramdır. Erkek, karısının zina ettiğini iddia ediyorsa, ya 4 şahit getirmek ya da 4 kere yemin etmek durumundadır. Aynı şekilde kadına da, zina etmediğine dair 4 kere yemin etmesi söylenir. Kadın, zina etmediğine dair 4 kere yemin ederse, kadının yemini kabul edilir ve kadının zina etmediğine hüküm verilir. Eğer kadının şahitliği, erkeğin şahitliğinin yarısı kadar olsaydı, bu hadisede kadının 8 kere yemin etmesi istenmeliydi.
Böyle bir kafa yapisina sahip insana ne anlatabilirsin, ikisi aynı şey mi 8 defa yemin ederdi ayrımcılık olsa diyorsun bu nasil bir mantiktir. Ben de çıkıp diyeyim oruç 30 gündür kadinlara ayrımcılık olsaydi 60 gün oruç tutarlardı. Bu akil tutulmasidir.

Böyle düşünüldüğünde kadına, erkeğe karşı sayıca üstünlük verilerek pozitif bir ayrımcılık yapılmış bile denebilir.
Tabii tabii kadin erkekten daha üstündür dersen şimdi.

Burada iki erkek diye başlanmasının sebebi, ticarette erkeğin hakim olmasıdır. "İki erkek olmazsa, bir erkek ve iki kadın şahitlik etsin." Burada iki kadın denmesinin sebeplerini düşünecek olursak, erkeğin hakim olduğu bir alanda kadının, erkek baskısıyla şahitliğinin hakkını verememesi şüphesi olabilir.
Kanunun olduğu yerde cinsiyet ayrımı olmaz. Kadının şahitliğinin hakkini verememesi şüphesi kabul edilebilir değil.

IMG_20190429_143526.jpg


Bak ne diyor bu hadiste kadını verdiği önem.

20190429_144927.jpg

Sahih hadistir.

Erkeğin, kadını dövmesini teşvik ettiği iddia edilen ayet genellikle Nisa Suresi 34. ayet oluyor. Sizin bahsettiğiniz de bu sanırım. Bahsi geçen ayette 'dövün' diye tercüme edilen vadribuhunne ifadesi, darb kökenli, birden fazla anlama sahip bir kelimeden türemedir. Şuara suresinin 63. ayetinde Hz. Musa'ya hitaben "Asan ile denize vur." denilmiştir. Burada bahsedilen vurmak bile denizi dövmek anlamına gelmemektedir.
Şuara 63:
Fe evhaynâ ilâ mûsâ enıdrib bi asâkel bahr(bahra), fenfeleka fe kâne kullu firkın ket tavdil azîm(azîmi).
Bunun üzerine Mûsâ’ya, “Asan ile denize vur” diye vahyettik. Deniz derhal yarıldı. Her parçası koca bir dağ gibiydi.

Nisa 34: Er ricâlu kavvâmûne alen nisâi bi mâ faddalallâhu ba’dahum alâ ba’dın ve bi mâ enfekû min emvâlihim fes sâlihâtu kânitâtun hâfizâtun lil gaybi bi mâ hafizallâh(hafizallâhu) vellâtî tehâfûne nuşûzehunne fe ızûhunne vehcurûhunn(vehcurûhunne) fîl medâcıı vadrıbûhunne fe in ata’nekum fe lâ tebgû aleyhinne sebîlâ(sebîlen) innallâhe kâne aliyyen kebîrâ(kebîren).

Bahsettiğin kelime Şuara 63. ayetinde geçmiyor, geçseydi bile ayni anlama vurmak anlamina geliyor. Buna meal oyunları denir.

IMG_20190402_140802.jpg
 
Neden kuranı senden öğrenelim ki? Yazdıklarını okumadım. Okumayı da düşünmüyorum, çünkü mantıklı gelmiyor. Eğer tanrı bir kitap yolladıysa açıp okursun ve ne yazıyorsa anlayabildiğin kadarıyla yaşarsın. Yanlış anlaşılıyor veya başkasının yardımıyla anlaşılabiliyorsa orada bir sıkıntı var demektir. Arapça oku o zaman diyecek olursan da, Araplar okudu ve bu yüzden mi bölündüler diyeceğim. Yani dille ilgili bir sorun yok.

Felsefe bölümünü sadece din konuları için kullanmak..

Katılıyorum, gerçekten beğenmediğim bir durum. Din felsefesi diye bir şey var ama çoğu kişinin yaptığı bu değil. Bu direkt olarak din.
 
Durum
Mesaj gönderimine kapalı.

Yeni konular

Geri
Yukarı