Bal gibi oluruz hocam. Enflasyona dümdüz bir örnek çünkü bu. O dönem 500 bin lirayla ev alınabiliyorken miktarı kafamda sallıyorum şuanda bırakın evi araba bile imkansız yukarıdaki mesajda da söyledim. Eskiden de pahalılık vardı da onlar daha eski zamanlardı özellikle 2010'dan 2019'a kadar ekonomi elle tutulur seviyedeydi hatta gayet iyiydi. Hayat pahalılığından o dönemde böyle şikayet eden çok az insan vardı insanlar daha mutluydu. Avrupa'ya yaklaştığımız dönemler var doların 1 40 olduğu zamanlar var o kadar iyi olmasak da yeterliydi. Eskiden insanlarda para vardı hizmet alacak yer yoktu şimdi para yok hizmet alacak yer çok. Eskiden insanlar eti yağı alabildiği için kuyruğa girerdi şimdi alamadığı için giriyor. Aradaki fark bu. Yani işin özeti senin benim düşüncemden bağımsız refah seviyesinin en düşük olduğu zamanlardayız. Bunu bilmek için insan davranışlarına bakmak bile yeterli evlenme ve genç nüfusun düşmesi bile buna en büyük kanıttır.
Enflasyon piyasadaki para arzından ibarettir. Bir para piyasada ne kadar fazlaysa o kadar değersiz olur. Enflasyon ile alım gücü arasındaki fark şudur; enflasyon, piyasada rezerv para biriminin artması, alım gücü ise halkın aylık geliriyle sahip olabilecekleridir.
Alım gücü için kişi başı milli gelir ülkeler için fikir sahibi yapabilecek güzel bir göstergedir. Bizim burada bakmamız gereken enflasyondan çok alım gücüdür. Çünkü bu gösterge halkın refah seviyesini en net şekilde gösterebilir. Sizin veya benim düşüncemden bağımsız en net gösterge budur.
Alım gücüne bakmak için onlarca imkanımız var, ben size örnek olarak sadece kişi başı milli geliri söyleyeyim, bakmak istediğiniz başka ölçümler olursa kendiniz bakarsınız zaten. 2002 yılında 3.608 dolar olan kişi başı milli gelir, şu anda 15 bin dolar seviyelerine gelmiş durumda. Bu zaten en büyük örnektir.
1 doların 1.40 Tl olması veya 40 Tl olması önemli değil. Önemli olan o 1 doları ne kadar sürede kazanabildiğinizdir. Dolar şu anda 100 Tl olsa ve ortalama maaş aylık 200 bin Tl olsa halk şu ankinden çok daha zengin bir hale gelmiş olur.
Et, yağ alamama kısmına ayrıca değinmeyi düşünmüyorum aslında çünkü yukarıda alım gücü ile ilgili söylediklerimin arasında en nihayetinde bunlarda var fakat işletmelerin en temel prensibi iş yapmak. Eğer ki ülkede insanların yağı boşverin et alamayacak durumu olmasa ülkede kasap olmayacağını elbette ki tahmin edebilirsiniz. Ekonomi tamamen denge içinde arz - talep meselesidir.
İnsanlarda para yok değil, sadece şu anki enflasyonist ortam insanları harcamaya itiyor. Harcamaya itmesinin haricinde, insanları daha fakirleşmiş gibi hissettiriyor.
Büyük şehirlerde özellikle konut ve kira fiyatları tüm Dünya'da olduğu gibi Türkiye'de de arttı. Özellikle İstanbul gibi büyük şehirlerde artık maddi durumu iyi olmayanların kalması hayli güç hale geldi. Lakin bu çok daha önceleri olması gereken fakat gene bir şekilde idare edilerek bugünlerde yaşanan bir ekonomik denge.
Dünya'daki gelişmiş ülkelerin çoğunun büyük şehirlerine baktığınızda hep ortalama üstü gelire sahip kişilerin yaşadığını görürsünüz, örneğin; Fransa - Paris, Almanya - Berlin, Amerika Birleşik Devletleri - New York, Avustralya - Sydney gibi gibi bir çok örnek. Bu şehirlerde ortalama altı gelire sahip bir kişinin ev kiralaması veya ev satın alması hayalden öteye gidemez maalesef.
Türkiye'de de durum aynı noktaya geliyor. Sadece bunu bizler şu anda canlı yaşadığımız için bu ayrımı derinden hissediyoruz. Eğer ki bizler doğduğumuzda bu ayrım çoktan oluşmuş olsaydı ve biz bu ayrımın bilinciyle büyüseydik bugün birçoğumuz küçük şehirlerde yaşıyor olurduk. Büyükşehirlerde hayata gelip bu ayrımı yaşamak çok daha kötü hissettiriyor.
Evlenme mevzusu zaten ekonomiyle neredeyse uzaktan yakından alakalı bir durum değil. Almanya'da yıllarca çocuk yardımları, evlilik yardımları verildi ve veriliyor fakat buna rağmen evlenme oranları ve çocuk yapma oranları fazlasıyla düşük. Aynı şekilde Dünya'nın en fakir ülkelerine baktığımızda çift başına ortalama 7 - 8 çocuk düştüğünü görüyoruz.
Bu olay daha çok eğitim durumuyla alakalı. Türkiye'de yeni nesiller artık çok eğitimli ve modern. Bireysellik artık çok daha ön planda. Bunu eğitim sistemine bağlamıyorum, artık insanlar kendilerini fazlasıyla geliştiriyor. Bu da beraberinde kendilerine uygun buldukları kaliteli yaşamı getiriyor. Bu da günümüz Dünyasında çoğu zaman evlenmemek, evlenilse bile çocuk yapmamak, çocuk olsa bile maksimum 1 çocuk şeklinde gidiyor.
Türkiye artık yavaş yavaş bir üst lige çıkmaya başlayan bir ülke. Bunun beraberinde artan refah ve modernleşme söz konusu. Bugünlerde bahsettiğimiz sorunların hepsi bundan kaynaklı. Şu anda daha tam olarak o üst lige geçemediğimiz için bugün bu sıkıntıları yaşıyoruz. Üst lige geçtiğimiz zaman bu geçiş tamamlanmış olacak ve yeni ekonomik denge oturmuş olacak.