AidenPearce
Hectopat
- Katılım
- 19 Haziran 2020
- Mesajlar
- 3.759
- Çözümler
- 25
İnancınızdan bağımsız olarak düşünün. İnanıp inanmamanız önemli değil.
Nasıl öldüğünüzü bilmiyorsunuz. En son yolda yürürken kulaklıkla müzik dinliyordunuz. Sonrasını hatırlamıyorsunuz. Kendinizi hafif loş ışık olan, kapalı gibi gözüken ama ne duvar ne de tavan göremediğiniz bir yerde buluyorsunuz. Yukarıya sağa sola bakınca alabildiğine karanlık, ama zemin loş, bu da etrafınızdaki insanları görmenizi sağlıyor. Tanımadığınız milyonlarca insan. Herkes fısıldaşıyor. Annenizi, babanızı, kardeşinizi, sevgilinizi, en yakın arkadaşınızı, rastgele bir çok insan aklınıza geliyor. Sağa sola koşturup insanların yüzlerine bakıyorsunuz. Kimi kendinize çevirseniz korkmuş ve şaşırmış bir şekilde size bakıyor. Ama hiç biri tanıdık değil. Fısıltılar gittikçe yükseliyor ve kendinizi sağır edici insan sesi uğultusundan korumak için kulaklarınızı kapatıyorsunuz. Sonra birden herkes kayboluyor. Etrafınıza dikkatli bakınca biraz uzakta karanlığın içinde bir adam görüyorsunuz. Yavaş yavaş korkarak yaklaşıyorsunuz. O da size doğru yürümeye başlıyor. Yüz yüze gelince bakıyorsunuz ama tanımıyorsunuz. Sonra yan taraftan bir kadın yaklaşıyor. Yürüyüşü tanıdık geliyor size ama kestiremiyorsunuz. Yaklaştıkça loş ışık yüzünü aydınlatıyor, yüzünü net bir şekilde görüyorsunuz artık ama yine de kim olduğunu bulamıyorsunuz. Yavaş yavaş etrafınızdaki kalabalık büyüyor. Kimisi tanıdığınız, kimisi tanımadığınız, anneniz, babanız, dostlarınız, nefret ettiğiniz, sevdiğiniz binlerce insan toplanıyor etrafınızda.
Aniden yukarıda bembeyaz bir dikdörtgen beliriyor. O kadar beyaz ki gözünüzü kısıp ışığına alışmaya çalışıyorsunuz. Gözünüz ışığa alışınca dikdörtgenin içinde kendinizi görüyorsunuz. Yağmurlu bir gün, yolda yürüyorsunuz, Önünüzde yürüyen kadın cebinden telefonunu çıkarırken parasını düşürüyor. Aranızda az mesafe olduğu için parayı hızlıca alıp cebinize atıyorsunuz.
Sizinle birlikte oradaki herkes izliyor bunu. Anneniz, babanız, sevgiliniz, dostlarınız...
Yüzünüz kızarıyor, pişmansınız. Ama kayıt devam ediyor, sıcak bir yaz gününde metroya yetişmek için hızlı hızlı yürüyorsunuz. Metronun girişinde sokak hayvanları için koyulmuş su kabını görüyorsunuz. İçi pislik dolmuş, sinekler, ağaç yaprakları, izmaritler. Hızlı bir şekilde suyu döküp kendi şişenizdeki temiz suyu kaba döküyorsunuz. Metroya yetişmek için koştur koştur yürümeye devam ediyorsunuz. Siz gittikten 1 dakika sonra susamış bir kedi gelip kana kana koyduğunuz temiz sudan içiyor.
Sonsuz gibi gelen bir süre kadar yaptığınız iyi kötü (günah veya sevap değil, iyi ve kötü) her şey size ve oradaki herkese izletiliyor.
Yaptığınız her şey izletildiğinde, herkes size dönüyor. İlk izletilen şey hızlı bir şekilde tekrar izletilip açıklama yapmanız bekleniyor. Her kötü şey için açıklama yapmanız gerekli.
Şimdi o ortamdaymış gibi açıklamanızı yapın. Bir çoğumuz anonim olduğu için yüzleşmek daha kolay olacaktır diye tahmin ediyorum.
Nasıl öldüğünüzü bilmiyorsunuz. En son yolda yürürken kulaklıkla müzik dinliyordunuz. Sonrasını hatırlamıyorsunuz. Kendinizi hafif loş ışık olan, kapalı gibi gözüken ama ne duvar ne de tavan göremediğiniz bir yerde buluyorsunuz. Yukarıya sağa sola bakınca alabildiğine karanlık, ama zemin loş, bu da etrafınızdaki insanları görmenizi sağlıyor. Tanımadığınız milyonlarca insan. Herkes fısıldaşıyor. Annenizi, babanızı, kardeşinizi, sevgilinizi, en yakın arkadaşınızı, rastgele bir çok insan aklınıza geliyor. Sağa sola koşturup insanların yüzlerine bakıyorsunuz. Kimi kendinize çevirseniz korkmuş ve şaşırmış bir şekilde size bakıyor. Ama hiç biri tanıdık değil. Fısıltılar gittikçe yükseliyor ve kendinizi sağır edici insan sesi uğultusundan korumak için kulaklarınızı kapatıyorsunuz. Sonra birden herkes kayboluyor. Etrafınıza dikkatli bakınca biraz uzakta karanlığın içinde bir adam görüyorsunuz. Yavaş yavaş korkarak yaklaşıyorsunuz. O da size doğru yürümeye başlıyor. Yüz yüze gelince bakıyorsunuz ama tanımıyorsunuz. Sonra yan taraftan bir kadın yaklaşıyor. Yürüyüşü tanıdık geliyor size ama kestiremiyorsunuz. Yaklaştıkça loş ışık yüzünü aydınlatıyor, yüzünü net bir şekilde görüyorsunuz artık ama yine de kim olduğunu bulamıyorsunuz. Yavaş yavaş etrafınızdaki kalabalık büyüyor. Kimisi tanıdığınız, kimisi tanımadığınız, anneniz, babanız, dostlarınız, nefret ettiğiniz, sevdiğiniz binlerce insan toplanıyor etrafınızda.
Aniden yukarıda bembeyaz bir dikdörtgen beliriyor. O kadar beyaz ki gözünüzü kısıp ışığına alışmaya çalışıyorsunuz. Gözünüz ışığa alışınca dikdörtgenin içinde kendinizi görüyorsunuz. Yağmurlu bir gün, yolda yürüyorsunuz, Önünüzde yürüyen kadın cebinden telefonunu çıkarırken parasını düşürüyor. Aranızda az mesafe olduğu için parayı hızlıca alıp cebinize atıyorsunuz.
Sizinle birlikte oradaki herkes izliyor bunu. Anneniz, babanız, sevgiliniz, dostlarınız...
Yüzünüz kızarıyor, pişmansınız. Ama kayıt devam ediyor, sıcak bir yaz gününde metroya yetişmek için hızlı hızlı yürüyorsunuz. Metronun girişinde sokak hayvanları için koyulmuş su kabını görüyorsunuz. İçi pislik dolmuş, sinekler, ağaç yaprakları, izmaritler. Hızlı bir şekilde suyu döküp kendi şişenizdeki temiz suyu kaba döküyorsunuz. Metroya yetişmek için koştur koştur yürümeye devam ediyorsunuz. Siz gittikten 1 dakika sonra susamış bir kedi gelip kana kana koyduğunuz temiz sudan içiyor.
Sonsuz gibi gelen bir süre kadar yaptığınız iyi kötü (günah veya sevap değil, iyi ve kötü) her şey size ve oradaki herkese izletiliyor.
Yaptığınız her şey izletildiğinde, herkes size dönüyor. İlk izletilen şey hızlı bir şekilde tekrar izletilip açıklama yapmanız bekleniyor. Her kötü şey için açıklama yapmanız gerekli.
Şimdi o ortamdaymış gibi açıklamanızı yapın. Bir çoğumuz anonim olduğu için yüzleşmek daha kolay olacaktır diye tahmin ediyorum.