Sürprizbozan Soma İncelemesi

Bu konuda spoiler olduğundan sürprizbozan olarak işaretlenmiştir. Spoiler olmadığını düşünüyorsanız konuyu rapor edebilirsiniz.

jAMACİA

Centipat
Katılım
8 Temmuz 2022
Mesajlar
742
Çözümler
1
Daha fazla  
Cinsiyet
Erkek
Simon olmasa güzel oyun : D
Oyuna puanım 6/10.

Aslında 5 puan olurdu fakat Catherine için bir puan daha verdim. Oyun hiç de nadir mücevherlerden falan değil. Ahım şahım bir hikayesi yok, oynanışı ortalama düzeyde, mekanikleri kötü ve mantıken %100 yapabileceğimiz bir şeyi anca oyun izin verirse yapabiliyoruz. Ayrıca oyunda gereksiz mekanikler var. Örneğin cisimleri tutup fırlatabilme özelliği... Bu bazı mekanlardaki camları kırmak için kullanıyoruz ANCAK sadece oyunun izin verdiği camlar kırılıyor. Onun dışında boş mekanik bu. Oyun ayrıca bir noktada kendi koyduğu kuralları bozuyor ki bu kaliteyi yerlere atan bir durumdur.

Fakat oyunun iyi olduğu yanlar da var. Oyun korku öğelerini çok güzel kullanıyor. Düşmanların hareketlerinde bir mantık bulunuyor. Korkmak ve gerilmek için birebir.

Atmosferi harika yansıtıyor. Suda olduğumuzda oluşan hantallık ve olmadığımız zamanlardaki atiklik hissiyatini çok iyi vermiş. Ses efektleri de üzerine tuzu biberi oluyor. Grafiklerine bayıldım. Her yerde çekip masaüstü duvar kağıdı yapabileceğiniz kalitede ortamlar var.

Diyaloglar muazzam. Seslendirme sanatçıları işlerini çok iyi yapmışlar. Durmalar, duraksamalar, vurgular, sönmeler, kinayeler ve imaları çok iyi becermişler.

Oyunun anlatmak istediği hikaye çok felsefikti, beğendim. Fakat şunu belirtmek lazım; anlatmak istenilen hikaye ile anlatılan hikaye birbirlerinden farklıdır. Oyunun anlattığı hikaye ortalama kalitede (ona altta değineceğim) ama anlatmak istediği hikaye muazzam. İnsanın insan olmasıyla alakalı felsefeyi anlatmaya çalışmış.


Gelgelelim zurnanın zart dediği yere. Spoiler okumak istemiyorsanız bundan sonrasını okumayın.

Dediğim gibi oyun nadir şaheserlerden biri değil. Bir oyunun hak ettiği değeri görmediğini düşünüyor olabilirsiniz ama işin aslında o oyun zaten şu an hak ettiği değeri görüyor. Ne bir eksik ne bir fazla...

Oyun tamamen bilim odaklı giderken DUNBOT bölümündeki adam ile finaldeki ROSS adlı herifin metafiziğin nasıl üstesinden gelip de birdenbire var olup sonra yok olabildiklerini anlatmıyor. Bu tamamen korku yaratmak için kullanılmıştır. Bu da oyunun duruşunu bozuyor. Kaldı ki bir noktada bu durum birbiriyle çelişiyor.

Şöyle ki Ross denen adam bizi öldürmek istediği anda kocaman bir balık çıkageliyor ve bu herifi yiyerek öldürüyor. Neden diye sorsan hiç cevap alamazsın. Nasıl desen çözemezsin. Bu balık bu adamı nasıl yiyebiliyor? Ross metafiziğin ötesine geçmiş birisi değil mi! Fiziksel olan bir şey onu nasıl etkileyebiliyor, nasıl öldürebiliyor?

Sırf ölmesi gerektiği için öldürülüyor. Bu da tabi oyunun mantığını çöpe atıyor.

Ek not eklemek istiyorum, eğer fizikten tamamen bağımsız iseniz, yani metafizik ile alakalı iseniz, buna Dünya'nın yerçekimi kuvveti dahil olduğu için ondan da bağımsız olursunuz. Güneş sistemi saatte yaklaşık 72 Bin kilometre hızla gittiği için kendinizi anında uzay boşluğunda bulursunuz. Kaçarı yok! Fakat bu benim dediğim çok ince bir ayrıntı, göz ardı edilebilir.

Ross'un motivasyonu ya çok yetersizdi ya da ben/biz yeteri kadar onu tanıyamadık. WAU'yu öldürmesindeki amacı anlamış değilim. WAU'nun neden ölmesi gerektiğini de anlamış değilim? WAU'nun neden zevkle sol kolumu kemirdiğini anlamış değilim? Yapay bir zeka ne ara tat alma duygusu geliştirdi, anlamış değilim. Tabi bunlar da ağızda ekşimtırak bir tat bırakıyor.

Oyunu Simon olarak oynamak da oyuna devasa bir eksi bana kalırsa. 30+ yaşına gelmiş, Kanada'da yaşayan ve bir kitapçıda çalışan yetişkin bir insanın şu yaşına kadar bu kadar hayatı sorgulamamış olması beni benden alıyor. Ya Kanada refah seviye çok yüksek olduğu bir eli yağda bir balda idi ya da bu herif gerizekalı.

Ben ikincisine daha çok ihtimal veriyorum çünkü bu Simon denilen insanlıktan nasibini alamamış şımarık herif oyunun başında neyse sonunda da o. Karakter gelişimi diye bir şey hiç yok! İşler bir yolunda gitmeyince anında etrafındakilere, daha çok Catherine'ye çemkirmeye başlıyor. Bir ara tamam dedim Simon kalıbını aldı. Artık daha olgun olacak, dedim. Ama değişen hiçbir şey yok.

Cahil herifle farkındalık sahibi bir bireyin tutumu farklı olur.

Oyun Simon'un varoluşsal krizini konu alarak ilerliyor. Fakat sonuç sıfır.

Diğer yönden Catherine onunla taşımamızın daha ilk dakikalarında bilincinin kopyalanabildiğini kabullendi ve sözlerinde "Diğer ben, öteki ben..." diye bahsetmeye başladı. Finalde geride kaldığının farkındaydı ve olması gerektiği gibi kabullendi. Ama bizim Simon "Ben, ben, ben..." diyor. Oyun boyu iki defa bu kadını üzdü. Kadın oyun boyunca ona karşı insiyatif aldı, Simon'un psikolojisinin bozulmasını engelledi, ona arkadaş oldu ama Simon yine bencillik edince en sonunda kadının şalterlerini arttırmayı başardı. Simon'un "Beni yalnız bırakma! " deyişi de ne kadar dengesiz birisi olduğunu gösteriyor. Böyle bir kişilikle oyunu oynamak da hikayeye zarar verdi.


Hikayede anlamsız gelen tek şey tüm insanlığı bir uyduya sokmaktı. Catherine "İnsanlığın gelişimine katkı sağlamak, varlıklarını sürdürebilmek..." falan diyor ama artık bir veri olan insanlık elini kolunu kaybetmiş haldeyken artık neler yapabilirler ki? Bütün teknolojik imkansızlıkları bir yana bıraktım, öyle minik bir Ütopya'da yaşamak bile bir noktadan sonra sıkar. Kaldı ki bunlar ayrıca ölümsüz! Tabii uyduları enerji almayı sürdürdükçe...

Oyunun bizim boylarımızdaki yaratıklara neden vurmamıza izin vermediğini de anlamış değilim. İmkan olsa on tanesini tekte alacağım yaratıklardan kaçmak da çok koydu.



Oyun teknik bir hata yapmış bana kalırsa. İkinci finali önce, ilk finali de sonra verseydi çok daha çarpıcı bir son yapardı. Buna eminim. Oyunun Steam sayfasındaki yorum da bana ait.

Neyse, herkesin mutlaka deneyimlemesi gereken bir oyundur bu. Oynayın, oynattırın.
 
Son düzenleme:
Oyunun mücevher olmadığını söyleyip, herkesin denemesi gereken bir oyun olduğunu belirttiğiniz için sanki biraz kendinizle çelişiyorsunuz :D ve küçük ayrıntılara takılıp oyundan biraz fazla puan kırmışsınız:
İyi yanları:
Atmosfer.
Grafikler.
Korku öğeleri.
Düşmanların davranışları (yapay zeka )
Ses efektleri.
Diyaloglar (ki çok çok önemli )
Seslendirme + manzaralar.
Kötü tarafları:
Sona doğru biraz mantıksız birkaç olay ve karakter gelişiminin iyi olmaması [ bende simonun zekasının amip düzeyinde olmasından yakındım svjszvgsfv (oyunun sonunda bile neden hala buradayım diyor eşek herif)]
Yani bunların genelini baz alırsak 6/10 biraz zalimce bir puan olur :)

-Tabii bunlar benim düşüncelerim-
 
Oyunun mücevher olmadığını söyleyip, herkesin denemesi gereken bir oyun olduğunu belirttiğiniz için sanki biraz kendinizle çelişiyorsunuz :D ve küçük ayrıntılara takılıp oyundan biraz fazla puan kırmışsınız:
İyi yanları:
Atmosfer.
Grafikler.
Korku öğeleri.
Düşmanların davranışları (yapay zeka )
Ses efektleri.
Diyaloglar (ki çok çok önemli )
Seslendirme + manzaralar.
Kötü tarafları:
Sona doğru biraz mantıksız birkaç olay ve karakter gelişiminin iyi olmaması [ bende simonun zekasının amip düzeyinde olmasından yakındım svjszvgsfv (oyunun sonunda bile neden hala buradayım diyor eşek herif)]
Yani bunların genelini baz alırsak 6/10 biraz zalimce bir puan olur :)

-Tabii bunlar benim düşüncelerim-
Hocam oynanılmaz demedim. Dediğimin de hala arkasındayım.
 
Oyunu Simon olarak oynamak da oyuna devasa bir eksi bana kalırsa. 30+ yaşına gelmiş, Kanada'da yaşayan ve bir kitapçıda çalışan yetişkin bir insanın şu yaşına kadar bu kadar hayatı sorgulamamış olması beni benden alıyor. Ya Kanada refah seviye çok yüksek olduğu bir eli yağda bir balda idi ya da bu herif gerizekalı.

Sıradan çoğu vatandaş hayatı sorgulamaz. Toplumlarda bunu çok sık görürsünüz. İnanç sistemleri hayatı sorgulamak konusunda insanları tembelliğe sürükleyen etkenlerden birisidir. Ta ki siz gerçekten sorgulamaya değecek bir olay yaşayana kadar. Ülkemizde de çok var bu.

Ben ikincisine daha çok ihtimal veriyorum çünkü bu Simon denilen insanlıktan nasibini alamamış şımarık herif oyunun başında neyse sonunda da o. Karakter gelişimi diye bir şey hiç yok! İşler bir yolunda gitmeyince anında etrafındakilere, daha çok Catherine'ye çemkirmeye başlıyor. Bir ara tamam dedim Simon kalıbını aldı. Artık daha olgun olacak, dedim. Ama değişen hiçbir şey yok.

Her oyunda karakter gelişimi diye bir şey olmak zorunda değil. Olaylar karşısında Catherine'ye çok fazla yükleniyor. Kabullenmek istemediği konulardaki aksaklıkları tamamen başkalarına yüklüyor. Simon'dan olgun olmasını beklemiyordum ki olmaması çok daha iyi oldu. Catherine ile girdiği çatışmaları dinlemek epey keyif verdi bana. Olgun olup, her şeyi kabullenip devam edebilseydi oyun boyunca çok sıkıcı bir karakter olmaktan öteye gidemezdi diye düşünüyorum.

Veya size göre bu oyundaki karakter gelişimi tanımında "çocukça davranan bireyden artık aşmış bir birey" haline dönüşümünü bu oyunda gözlemlemek varsa, benim için karakter gelişimi bu değil. Her karakter gelişmek zorunda da değil. Misal Geralt oyun dünyasında çok sevilen bir karakter ama Witcher 3 boyunca bir kere bile gelişmiyor. Çünkü ermiş bir karakter artık.

Oyun Simon'un varoluşsal krizini konu alarak ilerliyor. Fakat sonuç sıfır.

Varoluşsal krizlerde sonuç değil, daimilik olur. Varoluşsal krizin bir sonu yoktur. Beden değişimi sahnesinde Simon ile Catherine arasında geçen o diyalogda Simon'un ses tonundaki o titremeden bile bir şeyler alamadıysanız attention to detail biraz diyorum.

Diğer yönden Catherine onunla taşımamızın daha ilk dakikalarında bilincinin kopyalanabildiğini kabullendi ve sözlerinde "Diğer ben, öteki ben..." diye bahsetmeye başladı. Finalde geride kaldığının farkındaydı ve olması gerektiği gibi kabullendi. Ama bizim Simon "Ben, ben, ben..." diyor. Oyun boyu iki defa bu kadını üzdü. Kadın oyun boyunca ona karşı insiyatif aldı, Simon'un psikolojisinin bozulmasını engelledi, ona arkadaş oldu ama Simon yine bencillik edince en sonunda kadının şalterlerini arttırmayı başardı. Simon'un "Beni yalnız bırakma! " deyişi de ne kadar dengesiz birisi olduğunu gösteriyor. Böyle bir kişilikle oyunu oynamak da hikayeye zarar verdi.

Tam tersi. Catherine bilincinin kopyalandığını kabullenmedi... Catherine zaten biliyordu çünkü. Burada bir kabullenme yok.

Simon sadece bencillik yapmadı, aralarında güzel diyaloglar da geçti. Bencillik yapması hem oyuna renk kattı, hem de aralarında çatışmalar doğmasına sebep oldu. "Varoluşsal kriz geçirip kendini kurtarmak isteyen bir adam özünde ne kadar bencil olabilir?" Bir insan ne kadar bencil olabiliyorsa o kadar olabilir. Bu oyunda da bunu aşama aşama gözlemledik. Sadece Simon olarak düşünmeyin, kendinizi herhangi bir X insanının yerine koyun oyunda.

Simon bencil ve öfke kontrolü olan bir karakter. Bencil bir karakterden ermiş bir karakter yerine "Bir insan daha ne kadar bencilleşebilir?" tarafını gördük biz bu karakterin. Her karakter böyle durumlarda belirttiğiniz gibi bir gelişime sahip olup olgunlaşmak zorunda değil. Ben epey beğendim bunu. Varoluşsal mücadalede gittikçe agresifleşip, en yakınındakini bile kırabilecek seviyeye getirdi Simon'u. Ben buna bayıldım.

Bu arada Catherine sütten çıkmış ak kaşık değil.

Oyunun bizim boylarımızdaki yaratıklara neden vurmamıza izin vermediğini de anlamış değilim. İmkan olsa on tanesini tekte alacağım yaratıklardan kaçmak da çok koydu.

Frictional Games'in 2005'li yıllardan beri olan oyun konseptinde bu hep aynı kaldı. Penumbra serisi, Amnesia serisinde de böyle. Siz avcı değil, avsınız. Bunu beğenmiyorsanız bir şey diyemem kişisel bir konu. Yapımcının hep böyle davrandığını bilin yalnızca.

Gameplay konusunda bir şey diyemem, beklentileriniz farklı olabilir. Yine de metninize beğenimi bırakacağım, her ne olursa olsun dikkatlice oynamışsınız ve sizin de fikirleriniz var.
 
Sıradan çoğu vatandaş hayatı sorgulamaz. Toplumlarda bunu çok sık görürsünüz. İnanç sistemleri hayatı sorgulamak konusunda insanları tembelliğe sürükleyen etkenlerden birisidir. Ta ki siz gerçekten sorgulamaya değecek bir olay yaşayana kadar. Ülkemizde de çok var bu.

Her oyunda karakter gelişimi diye bir şey olmak zorunda değil. Olaylar karşısında Catherine'ye çok fazla yükleniyor. Kabullenmek istemediği konulardaki aksaklıkları tamamen başkalarına yüklüyor. Simon'dan olgun olmasını beklemiyordum ki olmaması çok daha iyi oldu. Catherine ile girdiği çatışmaları dinlemek epey keyif verdi bana. Olgun olup, her şeyi kabullenip devam edebilseydi oyun boyunca çok sıkıcı bir karakter olmaktan öteye gidemezdi diye düşünüyorum.

Veya size göre bu oyundaki karakter gelişimi tanımında "çocukça davranan bireyden artık aşmış bir birey" haline dönüşümünü bu oyunda gözlemlemek varsa, benim için karakter gelişimi bu değil. Her karakter gelişmek zorunda da değil. Misal Geralt oyun dünyasında çok sevilen bir karakter ama Witcher 3 boyunca bir kere bile gelişmiyor. Çünkü ermiş bir karakter artık.

Varoluşsal krizlerde sonuç değil, daimilik olur. Varoluşsal krizin bir sonu yoktur. Beden değişimi sahnesinde Simon ile Catherine arasında geçen o diyalogda Simon'un ses tonundaki o titremeden bile bir şeyler alamadıysanız attention to detail biraz diyorum.

Tam tersi. Catherine bilincinin kopyalandığını kabullenmedi... Catherine zaten biliyordu çünkü. Burada bir kabullenme yok.

Simon sadece bencillik yapmadı, aralarında güzel diyaloglar da geçti. Bencillik yapması hem oyuna renk kattı, hem de aralarında çatışmalar doğmasına sebep oldu. "Varoluşsal kriz geçirip kendini kurtarmak isteyen bir adam özünde ne kadar bencil olabilir?" Bir insan ne kadar bencil olabiliyorsa o kadar olabilir. Bu oyunda da bunu aşama aşama gözlemledik. Sadece Simon olarak düşünmeyin, kendinizi herhangi bir X insanının yerine koyun oyunda.

Simon bencil ve öfke kontrolü olan bir karakter. Bencil bir karakterden ermiş bir karakter yerine "Bir insan daha ne kadar bencilleşebilir?" tarafını gördük biz bu karakterin. Her karakter böyle durumlarda belirttiğiniz gibi bir gelişime sahip olup olgunlaşmak zorunda değil. Ben epey beğendim bunu. Varoluşsal mücadalede gittikçe agresifleşip, en yakınındakini bile kırabilecek seviyeye getirdi Simon'u. Ben buna bayıldım.

Bu arada Catherine sütten çıkmış ak kaşık değil.

Frictional Games'in 2005'li yıllardan beri olan oyun konseptinde bu hep aynı kaldı. Penumbra serisi, Amnesia serisinde de böyle. Siz avcı değil, avsınız. Bunu beğenmiyorsanız bir şey diyemem kişisel bir konu. Yapımcının hep böyle davrandığını bilin yalnızca.

Gameplay konusunda bir şey diyemem, beklentileriniz farklı olabilir. Yine de metninize beğenimi bırakacağım, her ne olursa olsun dikkatlice oynamışsınız ve sizin de fikirleriniz var.

Birçok konu hakkında konuşabiliriz ama öncelikle şunu sormak istiyorum. Cath neden sütten çıkmış ak kaşık değil?
 
Son düzenleme:
Birçok konu hakkında konuşabiliriz ama öncelikle şunu sormak istiyorum. Cath neden sütten çıkmış ak kaşık değil? İnsanların kendilerini öldürmelerinden mi bahsediyorsun?

Yok o sebepten değil. Simon ile aralarında olan ilişki konusunda. Ben kendi gözlemlerimi yazayım.

"Cath, Simon'a hep iyi davrandı" kısmı muamma. Önce bununla başlayalım.

İlk olarak iyi davrandığı yerlerin çoğunda Cath, Simon'a bir şeyler anlatmaya çalışıyordu. Anlattığı şey ise bu işin nasıl çalıştığı, ARK'a nasıl varılabileceği gibi konulardı. Simon ne zaman bir krize girse, Cath bir anda ignorant davranıyordu. Hatta bu yüzden pek çok kez tartışmaya girdiler. Bunun sebebi de Cath'in single-minded olmasından kaynaklı. ARK'a ulaşmak için her türlü şeyi yapmaya hazır. Duygularını silip süpürmüş, tek verebildiği tepki "üzgünüm, olur öyle şeyler devam etmeliyiz."

En çarpıcı örneği transfer sahnesinden. Simon, kendisinden bir tane daha görüyor sandalyenin üzerinde ve diğer Simon'un yaşayıp yaşamayacağına karar verecek. Hani biz oynuyoruz basitmiş gibi geliyor da o an onun ruh halini düşün. Cath hiçbir şey olmamış gibi "e ben sana anlattım."

Anlattı da sorun şu. Bu tavırları aşırı irrite edici. Anlatmış olmasına rağmen seçim şansı konusunda neredeyse bize bir şey sunmuyor kendi perspektifinden:

"Anlattım, kabul ettin."

Peki etmeseydim, onu yanımda ARK'a götürmek yerine orada burada dolaşsaydım, bana olan tavırları aynı mı olacaktı? Elbette olmayacaktı. Tek bir amacı var çünkü ve insanları bir tool gibi kullanmaya hazır bu konuda. İyi davranmasının tek sebebi amacına ulaşana kadar Simon'u olabildiğince stabil bir psikolojide tutmak.

Yanlış anlaşılmasın, Cath'in kötü bir insan olduğunu düşünmüyorum. Sadece single-minded. Bu yüzden böyle şeyler çıkıyor ortaya.

Aynı şekilde Simon'un aslında kibar bir yanını da görüyoruz. Transfer sahnesinden sonra Cath ile tartışmasından hemen sonra durumu kendince kabullendi, "peki ya uyanmak zorunda olmasaydı" gibi bir cümle kurmuştu. Yani onun adeta ayrı bir kişiliği olduğunu, yaşayıp yaşamaması gerektiğine dair bir şansı olması gerektiğini düşündü. "Sadece ben" demiş olsaydı "öldürüyorum, kalk gidiyoruz" derdi Cath'e zaten.

Şimdi diyebilirsin "Eh kendisinden bir parça, elbette önemseyecek." Aynı önemsemeyi oyunun sonunda yapmayıp, kendisine küfürler savuruyordu ama. Kendisi için mutlu bile olamamıştı, sadece lanet okuyordu.

Simon bunların hepsini kendi içinde aşıyor. Cath'in hiçbir desteği yok bu konuda. Ignorant davranıyor, yer yer sinirimi bozsa bile ikili arasındaki çatışmayı alevlendirdiği için hoşuma gitmişti.

Bu arada insanlar bu konuda ikiye bölünmüş durumda. Cath'i aşırı sevip Simon'a tilt olan ve Simon'u aşırı sevip Cath'e tilt olan şeklinde. Ben ikisine de hak veriyorum ama iki tarafta da katılmadığım noktalar var işte. Ondan.
 
Yok o sebepten değil. Simon ile aralarında olan ilişki konusunda. Ben kendi gözlemlerimi yazayım.

"Cath, Simon'a hep iyi davrandı" kısmı muamma. Önce bununla başlayalım.

İlk olarak iyi davrandığı yerlerin çoğunda Cath, Simon'a bir şeyler anlatmaya çalışıyordu. Anlattığı şey ise bu işin nasıl çalıştığı, ARK'a nasıl varılabileceği gibi konulardı. Simon ne zaman bir krize girse, Cath bir anda ignorant davranıyordu. Hatta bu yüzden pek çok kez tartışmaya girdiler. Bunun sebebi de Cath'in single-minded olmasından kaynaklı. ARK'a ulaşmak için her türlü şeyi yapmaya hazır. Duygularını silip süpürmüş, tek verebildiği tepki "üzgünüm, olur öyle şeyler devam etmeliyiz."

En çarpıcı örneği transfer sahnesinden. Simon, kendisinden bir tane daha görüyor sandalyenin üzerinde ve diğer Simon'un yaşayıp yaşamayacağına karar verecek. Hani biz oynuyoruz basitmiş gibi geliyor da o an onun ruh halini düşün. Cath hiçbir şey olmamış gibi "e ben sana anlattım."

Anlattı da sorun şu. Bu tavırları aşırı irrite edici. Anlatmış olmasına rağmen seçim şansı konusunda neredeyse bize bir şey sunmuyor kendi perspektifinden:

"Anlattım, kabul ettin."

Peki etmeseydim, onu yanımda ARK'a götürmek yerine orada burada dolaşsaydım, bana olan tavırları aynı mı olacaktı? Elbette olmayacaktı. Tek bir amacı var çünkü ve insanları bir tool gibi kullanmaya hazır bu konuda. İyi davranmasının tek sebebi amacına ulaşana kadar Simon'u olabildiğince stabil bir psikolojide tutmak.

Yanlış anlaşılmasın, Cath'in kötü bir insan olduğunu düşünmüyorum. Sadece single-minded. Bu yüzden böyle şeyler çıkıyor ortaya.

Aynı şekilde Simon'un aslında kibar bir yanını da görüyoruz. Transfer sahnesinden sonra Cath ile tartışmasından hemen sonra durumu kendince kabullendi, "peki ya uyanmak zorunda olmasaydı" gibi bir cümle kurmuştu. Yani onun adeta ayrı bir kişiliği olduğunu, yaşayıp yaşamaması gerektiğine dair bir şansı olması gerektiğini düşündü. "Sadece ben" demiş olsaydı "öldürüyorum, kalk gidiyoruz" derdi Cath'e zaten.

Şimdi diyebilirsin "Eh kendisinden bir parça, elbette önemseyecek." Aynı önemsemeyi oyunun sonunda yapmayıp, kendisine küfürler savuruyordu ama. Kendisi için mutlu bile olamamıştı, sadece lanet okuyordu.

Simon bunların hepsini kendi içinde aşıyor. Cath'in hiçbir desteği yok bu konuda. Ignorant davranıyor, yer yer sinirimi bozsa bile ikili arasındaki çatışmayı alevlendirdiği için hoşuma gitmişti.

Bu arada insanlar bu konuda ikiye bölünmüş durumda. Cath'i aşırı sevip Simon'a tilt olan ve Simon'u aşırı sevip Cath'e tilt olan şeklinde. Ben ikisine de hak veriyorum ama iki tarafta da katılmadığım noktalar var işte. Ondan.
Böyle deyince bana da mantıklı gelmeye başladı. Bir kısımda Simon " Zihnim bu konuyu düşünmemi engelliyor..." gibi içten bir ses tonuyla kendini ifade ettiğinde " Heee, şu tuşa bassana!" demişti Cath. O an garipsedim aslında.

Ama Simon 30+ yaşlarında dediğim gibi. O yüzden Cath'den ilgi beklemesini beklemedim. Simon yeni bedene geçeceği zaman "Sen olsan geçer miydin?" deyince Cath de "Tüm bu işler bittikten sonra istediğini yapmakta özgürsün ama ARK'ı fırlatmak benim için önemli. O yüzden yapardım." dedi. Yani bu gizli saklı değil açık açık beyan etti. Dediğin gibi neler olacağını Cath açıkladı. Simon 100 yıl önceki taramasının kayıtlarını da ulaştı, anladı geçmişe gidemeyeceğini. Bu yüzden ARK'ı fırlatmak ikisinin de ortak motivasyonu oldu.

Catherine bir bilim insanı. Single minded değil de rasyonel bir insan bence. Böyle konuları aşmış durumda. Duruma olması gerektiği gibi davranıyor. Durup da 30+ yaş üstündeki birisine duygusal bakıcılık yapmasına gerek yok. "Simon'cuğum...Haklısın...Hayat böyledir...İstersen oturup konuşalım bir tanem!" demez ki. Demesin de!

Ayrıca Simon da iki sebepden ötürü yarı yolda bırakamaz.
  1. Ark'a ulaşmak Simon'un da amacı.
  2. Cath olmadan Simon yeni giysiye geçemez.
Olgunlaşmıyor dememdeki kısım da bu. Cath olayın nasıl işlediğini defalarca kere anlatıyor. Simon'un anlayıp anlamaması mesele değil, bunu kabullenememesi.

YOU ARE FUCKİNG DİSGUSTİNG!

Bu kısımdan sonra Cath'in ağlamaklı olması çok dokundu. Kimse hayatında hakaret işitmek istemez. Asansör kısmında kadın anısını anlattıktan sonra bir özür dilemesini bekledim. Ne o an ne de daha ileriki kısımlarda diledi.

Ayrıca Cath aynı sahnede iki kere Simon'u önemsediğini söyledi. Simon yalnızlığından bahsedince Cath "Eğer bu işler bittikten sonra hiçbir şey olmasa bile ben varım." dedi. Ardından da Ross gelip Sİmon'u bayıltınca (Ki bir robot nasıl bayılabiliyor orası ayrı bir konu ama.) "Seni öldürdü diye çok korktum!" demesi yetti yani.

Cath de Simon da kişiliği yüzünden sevilmiyor olabilir ama Simon'unki ağır basar. Hala diyorum, yine diyeceğim; İnsan 30+ yaşına gelip de bir karakter oturtamadıysa suçu kendinde aramalı.
 
Son düzenleme:
Böyle deyince bana da mantıklı gelmeye başladı. Bir kısımda Simon " Zihnim bu konuyu düşünmemi engelliyor..." gibi içten bir ses tonuyla kendini ifade ettiğinde " Heee, şu tuşa bassana!" demişti Cath. O an garipsedim aslında.

Ayrıca Cath aynı sahnede iki kere Simon'u önemsediğini söyledi. Simon yalnızlığından bahsedince Cath "Eğer bu işler bittikten sonra hiçbir şey olmasa bile ben varım." dedi. Ardından da Ross gelip Sİmon'u bayıltınca (Ki bir robot nasıl bayılabiliyor orası ayrı bir konu ama.) "Seni öldürdü diye çok korktum!" demesi yetti yani.

İşte şu iki kısım epey tezat. Bunun iki açıklaması olabilir:

1) Cath başından beri pek önemsemiyordu ama oyun ilerledikçe bağ oluşmaya başladığı için bir noktadan sonra önemsemeye başladı,

2) Yalan söylüyor. Simon'a onu özel hissettirmeye çalışıyor ki varlığından haberdar olan tek kişi tarafından da unutulmasın. Simon için inanılmaz önemli bu çünkü.

Bilim insanlarının rasyonalize tarafları olduğu doğrudur ama çoğu dahi denebilecek insanlar ciddi anlamda tek bir işe focuslanan ve sosyal zekadan mahrum insanlar oluyorlar. Bu yüzden çoğu toplumdan dışlanmışlardır ve dedikleri pek önemsenmemiştir.

Bu açıdan bakınca yaptığı proje dolayısı ile Cath'e bir dahi demek mantıklı olur bence. Yaparken çıkan zorlukları düşününce de epey mantıklı geliyor.

Simon'un anlayıp anlamaması mesele değil, bunu kabullenememesi.

Evet Simon'un en büyük problemi bu. Zaten bencilliğinin altında yatan kilit şey de bu. Simon'un kabullenemeyişi ile Cath'in umarsız tavırları olmasa, çok sıradan bir ikilinin ilişkisini izleyip oyunu tamamlardık.

Oyunun epey derin olmasının ve sevilmesinin sebebi bu. Konuşacak tonla materyal çıkıyor. Konu sosyal zeka ve dehalık arasındaki ilişkiye kadar geldi...
 

Geri
Yukarı