Çok zaman oldu azizim sana bir fincan yazı veriyim.

  • Ekleyen Alfa
  • Oluşturma tarihi
  • Blog girdisi okuma süresi 3 dakika okuma
Önsöz: Uzun zamandır (yaklaşık 6 ay kadar) burada bir şey yazmadım. Üniversiteye hazırlık, YGS dönemi ve ardı sıra gelen ve gelmeye devam eden LYS dönemince bırakmak istediğim demeçler için Technopat’a ve yazılarımı okuyan tüm Forum’a teşekkürlerimi sunuyorum.

Sizlere demeçler topladım bilmem okur musunuz?
Sizlere.
Fikirlerimin bir kısmını
Çeneden ziyade, aklımın
Parmaklar doğrultusunda hür ifadesini
Sunuyorum!


Şiirsel bir giriş oldu değil mi? “Hey! Arkadaşım: Burası bir edebiyat forumu mu sence!?” “Değil tabi ki.

Değişen toplumda (u)mutsuzluklar

atari-salonu_229655.jpg


2001 dönemleridir yalan olmasın. Ateri (ya da atari) denen bir alet ile tanıştım. Micro Genius. Dokuzbindokuzyüzdoksandokuz oyunun tek bir kaset olduğu dönemlerde o zamanlar bekar dayım Mario ile Ejderha kovalıyor. Zaten ondan bana kalmıyordu atari. 2003 döneminde beyaz kasa bir toplama içinde Fifa 2001 yüklü Pentium III bir makine geldi Ankara’da oturan amcamdan. Kendi oğluna yeniyi almış “çocuktur hevesi kırılmasın” diye bana da eskiyi yollamıştı. Açtım ve geldi. Güç düğmesi Allah’a emanet bağlanmış içten bilmiyordum ve çalışmıyordu. Vurunca çalışırdı kerata. Diskide mortmuş zaten. Sonra allem kallem bi ara idare ettim. 2006’da yeni makineme geçtim. Eskiye nazaran GTA Vice City, King Of The Road oynanıyor diye nasıl seviniyorum anlatamam. Tabi 2 sene önce onu da rafa kaldırık. Yatıyor hantalca.

Forumda sürekli görüyorum bilgisayar toplamaya, oyunların tadını son sürat, deyim yerindeyse “yardıra yardıra” oynamak isteyen insanlar. Harcadıkları çabaya sonsuz bir saygım var. Gerçekten! Belki de bir zamanlar bende yazmışımdır bunu. Ama sonra? 2006’da aldıktan sonra 2012’de yenilediğim bilgisayarımı elime alınca ne geçti elime? Evet artık o efsanevi oyunları çok yüksek modlarda olmasada bana yetecek düzeyde oynuyordum. Ama şimdi gel gör çoklu ortam işlevlerini yürütmesi bile bana büyük bir velinimet geliyor. Şuan aynı anda Word, Spotify ve fazladan sekmeli bir Mozilla açık. Eski bilgisayalarım mı? Peh! Hayatta yapamazdı bunları.

Sizlere soruyorum sevgili arkadaşlar: Ben mi şuanda elimde iyi bir bilgisayar (yani bana yetecek kadar iyi) bulunduğu için sizleri anlamıyorum? Yoksa gerçekten bu toplamaya harcadığınız heveste bir zirve ya da ciddi bir mesele var mı? Neler hissediyorsunuz? Lütfen yazın. Özelden olur, E-Posta olur, Yorum olur, Sosyal mecralarım olur... Yeter ki yazın. Sizleri seviyorum. Olmasanız bu yazıyı ben okuyacak değilim.


Beklentiler de farklılaşıyor bu hayatta

Fe617Jf.jpg



Kızılay - Güvenpark’ta, Taksi Depolama’nın orada yürüyorum. Genç bir abimiz var. Telefondan birini arıyor ve şöyle bir dialoğa kulak misafiri oluyorum:

“ (dalga potansiyeli yüksek bir ağız ve eda ile)

-Alo! Ben Umut. Umut Zengin. Hani şu zengin olan!

Vay bee!” dedim içimden. Beklentiler çok farklı bu hayatta. Hala devam eden bir olgu var içimizde: Zengin Olmak! Başlıkta belirttiğim gibi beklentiler zamanla değişiyor. Bilim ve Teknik dergisi Şubat 2014 sayısında “Sosyal Ağlar Beynimizi Nasıl Etkiliyor adında bir yazı okudum. Hatta kapak konusu.

Yazının bir bölümünde şöyle bir kısım var:

Facebook ve Mutluluğumuz

Facebook kullanımının mutluluk üzerindeki etkilerini belirlemek için Michingan Üniversitesi’nde yapılan çalışmalarda yaşları ort. 20 olan 53 kadın 29 erkekten oluşan bir grupta 14 günde 5 metin mesajı gönderiliyor. Her mesaj denekleri bir ankete götürüyor ve şu sorular soruluyor:

-Şu anda kendini nasıl hissediyorsun?
-Şu anda ne kadar endişelisin?
-Kendini ne kadar yalnız hissediyorsun?
-En son gönderdiğimiz mesajda beri Facebook’u ne kadar kullandın?
-En son gönderdiğimiz mesajdan beri kaç kişiyle doğrudan temasta bulundun?

Bunların sonunda kendilerini nasıl hissetiklerine dair sonuçlar toplanıyor ve ortaya çıkan “uzun süreli kullanım insanların mutsuzluğuna sebebiyet veriyor”

Ancak dikkat çeken nokta ise şu: Anketin son sorusu deneklerin insanlar ile doğrudan iletişime geçmelerinin onlara kendilerini nasıl hissetirdiklerine yönelik bir soru. Sonuç tahminimce. Doğrudan iletişim her iki kriterde olumsuzluk yaratmayıp, kendilerini daha iyi hissetmelerine, hayatlarından memnuniyet düzeyinin neden olumsuz etki yarattığı bilinmiyor.

Ancak yazıda dikkatimi çeken şu kısım var:

…Facebook’un kişinin başkalarının kendi hakkındaki düşüncelerini etkilemek için son derece uygun bir ortam sunduğunu, bu nedenle insanların Facebook’ta kendilerini ve yaşamlarını olduğundan daha iyi göstermeye çalıştığını belirtiyor.

Benimde kullandığım sosyal ağ’da yaklaşık 70 tane arkadaşım var. Abonesi olduğum insanların sayısıda 30 vardır. Yani kabaca 100 farklı insanın bir parçasını görüyorum. Eğer bu sayıya çok az dediyseniz ve sizinde az arkadaşınız varsa yine yazıdan şöyle bir cümle ikram ediyorum:

“Facebook’u daha çok kullananların diğer insanların kendilerinden daha mutlu ve hayatlarının daha iyi olduğuna inandığını ve adil olmadığını keşfediyorlar. Çalışmanın en ilginç sonucu ise kişisel olarak tanımadığı Facebook arkadaşlarının sayısı fazla olanlar, başkalarının kendilerinden daha mutlu olduklarına inanıyor."

Beklentiler hep değişecek. Bilgisayar toplarken ki beklentiler, Umut Abimiz’in zengin olma düşüncesi, Facebook “beğenilerimiz” ve ona bağlı iç güdülerimiz. Hep değişecek. Komünizim parayı, Feminizim kocayı bulana kadar derler hep. Peki ya Egoizim? O neyi bulduğunda değişecek?

Saygılarımla.
Alfa.

Yorumlar

Gösterilecek yorum bulunamadı.

Blog girdisi detayları

Ekleyen
Alfa
Okuma süresi
3 dakika okuma
Görüntüleme
1.372
Son güncelleme

Genel kategorisindeki diğer girdiler

Alfa adlı kullanıcının diğer girdileri

Bu girdiyi paylaş

Geri
Yukarı