Deontoloji ve Sonuççuluk

Evet. Ama burada da işin içine "iyi" olgusunun değerinin belirlenmesi girmektedir.
Yalan söylemek ahlaksızcadır, doğruyu söylemek ise ahlaklı bir davranıştır. Ancak doğruyu söylemenin verdiği etki olumlu/iyi olmayabilir. Doğruyu söylemeniz bir insanın ölümüne sebebiyet verecekse bile doğru söylemek yine etik olandır diyebilir miyiz? Eğer eylemlerin ahlaklılığının "iyiye sebebiyet verme" gibi bir zorunluluğu varsa eylemlerin doğasında nasıl bir ahlak vardır diyebiliyoruz?

Bu çizgi kritik bir çizgi, eğer buradan ahlaklı eylemin iyiye sonuç verme zorunluluğu olduğunu kabul edersek deontolojik çizgiden çıkıp yararcı, sonuççu bir anlayışa gidiyoruz.
 
Doğruyu söylemeniz bir insanın ölümüne sebebiyet verecekse bile doğru söylemek yine etik olandır diyebilir miyiz? Eğer eylemlerin ahlaklılığının "iyiye sebebiyet verme" gibi bir zorunluluğu varsa eylemlerin doğasında nasıl bir ahlak vardır diyebiliyoruz?

Bu verdiğiniz örnekle sadece son noktadaki hareketi değerlendirebiliriz. Fakat işin ya da verdiğiniz örnekteki gibi o insanın durumunu "kişinin ölmesi ya da yaşaması arasındaki seçime" getiren diğer eylemler gözardı edilirse, pek de doğru bir değerlendirmeye ulaşılamayabilir.

Başka eylemlerde yapılan eksiklikler, hatalar veya yanlışlarla beraber bizim doğruyu söylememiz ve bundan sebep birinin kötülüğünün meydana gelmesi durumunda; o kişinin, bunu hakedip etmediği hakkında bir fikrimizin olmaması, ahlaki bir değerlendirmeyi imkansız kılar.

Verdiğiniz örneği "ispiyonculuk" yaftası ile benzeştirebiliriz. Ortada bir suç vardir ama suçu işleyeni açığa çıkaran kişiye kötü gözle bakılır. Zannımca burada, uygulamada kabul görmüş bir ahlaki problem mevcuttur. Tabii bahsi geçen durum gerçekten suç mudur? Konusu da başka bakışlara neden olacaktır.
 
Son düzenleme:
Bu verdiğiniz örnekle sadece son noktadaki hareketi değerlendirebiliriz. Fakat işin ya da verdiğiniz örnekteki gibi o insanın durumunu "kişinin ölmesi ya da yaşaması arasındaki seçime" getiren diğer eylemler gözardı edilirse, pek de doğru bir değerlendirmeye ulaşılamayabilir.

Başka eylemlerde yapılan eksiklikler, hatalar veya yanlışlarla beraber bizim doğruyu söylememiz ve bundan sebep birinin kötülüğünün meydana gelmesi durumunda; o kişinin, bunu hakedip etmediği hakkında bir fikrimizin olmaması, ahlaki bir değerlendirmeyi imkansız kılar.

Verdiğiniz örneği "ispiyonculuk" yaftası ile benzeştirebiliriz. Ortada bir suç vardir ama suçu işleyeni açığa çıkaran kişiye kötü gözle bakılır. Zannımca burada, uygulamada kabul görmüş bir ahlaki problem mevcuttur. Tabii bahsi geçen durum gerçekten suç mudur? Konusu da başka bakışlara neden olacaktır.
Demek istediğim şu idi aslında; eğer eylemin ahlaki boyutu o eylemin sonuçlarına dayalıysa, nasıl eylemlerin doğasında ahlaki bir değer mevcuttur diyebiliriz? Zira eylemin doğası ahlaksızsa, iyi bir sonuç vermesi onu ahlaklı yapar mı? Ya da eylemin doğası ahlaklıysa, kötü bir sonuç vermesi o eylemi ahlaksız yapar mı? Yalan söyleyerek birisinin hayatını kurtarmak yalanı ahlaklı kılar mı? Doğruyu söylemeniz masum bir hayatın ölümüne sebep olursa bu doğru söylemeyi ahlaksız kılar mı?
 
@beksin bir suçlu; cellat, idam sehpasını ayağının altından çektiği için mi ölür? Olayların öncesi, insanların o hâle nasıl geldiği ya da eylemlerin direkt ve dolaylı etkilerinin tamamı değerlendirilmeden, verdiğiniz örneklerdeki davranışların iyiliğinin ya da kötülüğünün anlaşılabilmesi olanaksızdır.

Robin Hood'un zenginden çalıp, fakire vermesi iyilikmiş gibi gelebilir. Lakin bu, zengini daha fazla sinirlendirip, fakire daha da zulmetmesine de sebep olabilir.
 
@beksin bir suçlu; cellat, idam sehpasını ayağının altından çektiği için mi ölür? Olayların öncesi, insanların o hâle nasıl geldiği ya da eylemlerin direkt ve dolaylı etkilerinin tamamı değerlendirilmeden, verdiğiniz örneklerdeki davranışların iyiliğinin ya da kötülüğünün anlaşılabilmesi olanaksızdır.

Robin Hood'un zenginden çalıp, fakire vermesi iyilikmiş gibi gelebilir. Lakin bu, zengini daha fazla sinirlendirip, fakire daha da zulmetmesine de sebep olabilir.
Odak noktanızı anlıyorum ancak eğer verilen durumların sonuçlarının kapsamlı incelemesine dayalı olarak bunların ahlaki olup olmadığını saptayabiliriz dersek ahlaki eylemleri sonuççu bir çizgide incelediğimiz manasına gelir. Sonuçta deontolojik bakışta olayın sonuçlarını inceleme gibi bir durum yoktur. Doğru olanı yap çünkü doğru olan odur. Yani verdiğim durumları yüzeysel olarak inceleyip bir sonuca varsak da, daha kapsamlı bakılması gerektiğini söylesek de aslında aynı sonuççu çizgideyiz. Burada bunu belirtmemin sebebi dediğim örneklere direkt cevap vermenin de, olayı daha kapsamlı ele almalıyız demenin de aynı çizgide olmasıdır.

Kant'ın örneklerinden birisini verelim mesela: Evdesiniz ve kapınız çalıyor. Bir kadın yaralı bir şekilde evinize geliyor ve kocasının ona şiddet gösterdiğini söylüyor. Siz onu eve kabul ediyorsunuz. Belli bir süre sonra evinizin kapısı tekrar çalıyor ve bu sefer karşınıza bir adam çıkıyor. Bu adam karısının nerede olduğunu biliyor musunuz diye soruyor. Ne yapmalısınız?

Burada yalan söyleyip kadının hayatını kurtarabilirsiniz. Ancak mesela Kant'a göre burada yalan söylemek ahlaksızlık olurdu, zira yalan söylemek etik değildir ve olamaz. Burada kadının hayatı için yalan söylemenin ahlaklı olduğunu söylersek ise sonuççu ve faydacı bir şekilde olayı ele almış oluruz. Bu sefer ise eylemlerin doğasında ahlaklılık veya ahlaksızlık vardır demek yanlış olur diye düşünüyorum, bunun sebebi eylemlerin ahlakiliği değişkense "Yalan söylemek ahlaksızlıktır." önermesi "Hangi durumda?" şekilde cevaplanır. Siz de benim odak noktamı anlamışsınızdır diye düşünüyorum. Görüşleriniz için teşekkür ederim.
 
Kant'ın örneklerinden birisini verelim mesela: Evdesiniz ve kapınız çalıyor. Bir kadın yaralı bir şekilde evinize geliyor ve kocasının ona şiddet gösterdiğini söylüyor. Siz onu eve kabul ediyorsunuz. Belli bir süre sonra evinizin kapısı tekrar çalıyor ve bu sefer karşınıza bir adam çıkıyor. Bu adam karısının nerede olduğunu biliyor musunuz diye soruyor. Ne yapmalısınız?

Kadını eve alıp, adamı da mahkemeye çıkarmak gerekir ama biz, mahkeme safhasına gitmeyip ortadaki suça karşı almamız gereken önlemi almadığımız için iş, içinden çıkılmaz bir hâle gelmiş olmaz mı?

Bu sefer ise eylemlerin doğasında ahlaklılık veya ahlaksızlık vardır demek yanlış olur diye düşünüyorum, bunun sebebi eylemlerin ahlakiliği değişkense "Yalan söylemek ahlaksızlıktır." önermesi "Hangi durumda?" şekilde cevaplanır.

Buna şöyle bir cevap versem, kaçamak olduğunu düşünür müsünüz? İdeal şartlar altında ya da gerekli ahlaki normların sağlandığı ve korunduğu bir ortamda; eylemler, kendi ahlaki değerlerine denk durumda olabilirler. Ahlaki olarak esnek bir yaşamın mevcut olduğu ortamda ise bahsettiğiniz sonuca ulaşmak kaçınılmazdır.

Bu minvalde, özde; deontolojik tarafa yakın olduğumu, lakin sonuçların da doğru değerlendirilmesi hâlinde eylemin degerinin belirlenebilmesi açısından faydalı olabileceğini ifade edebilirim.
 

Yeni konular

Geri
Yukarı