Allah'ın insanları yaratma sebebi cehenneme atmak mı?

Sen kuran çelişiyor diyen, inkar eden birisin. Kuranda onca açıklanmış şeyi dahi inkar eden biri, benim açıklamamı mı umursayacak da kabul edecek. Ne desem, sen bildiğin gibi anlayıp onu savunacaksın zaten.

O zaman çekileceksen en başından bu konulara girip yorum atarak sonuca bağlanmayan yorumlarla iddiaları ortaya doldurup geri çekilerek taşırmayacaksın konuyu.
 
O zaman çekileceksen en başından bu konulara girip yorum atarak sonuca bağlanmayan yorumlarla iddiaları ortaya doldurup geri çekilerek taşırmayacaksın konuyu.

Sana göre sonuca bağlanmayan yorumlar, vazifemi yerine getirir daha da uğraşmam. Anlayıp anlamamak kişiye kalmış, zamanımı niye heba edeyim.
 
O zaman çekileceksen en başından bu konulara girip yorum atarak sonuca bağlanmayan yorumlarla iddiaları ortaya doldurup geri çekilerek taşırmayacaksın konuyu.

Dostum internetten 7 24 soru bakıyorsun adam anlatıyor okuyorsun takmıyorsun Müslüman olmak istemediğin halde Müslüman'lara sorular soruyorsun bu böyle mi bu şöyle mi diye bilmişlik taslıyorsun söyle okudum böyle yaptım sonra bize soru soruyorsun biliyorsan niye soruyorsun soruyorsan neden biliyorsun derler adama.
 

Aralarından tek bildiğim/saygı duyduğum elmalı var oda şunu demiş.

Elmalılı hamdi yazır meali.

“Celâlim hakkı için, biz cehennem için birçok cin ve insan yarattık. Onların kalbleri vardır, onlarla anlamazlar; gözleri vardır, onlarla görmezler; kulakları vardır, onlarla işitmezler. İşte bunlar hayvanlar gibidir; hatta daha sapıktırlar. Onlar gafillerdir.”

Allah için her an aynı olduğundan gelecekte kişi ölürkende geçmişde kişi doğarkende her an aynıdır onun için ayrıca senin gibi insanlar hakkında doğru yorum yapmış onların kalbleri vardır, onlarla anlamazlar; gözleri vardır, onlarla görmezler; kulakları vardır, onlarla işitmezler. İşte bunlar hayvanlar gibidir; hatta daha sapıktırlar. Onlar gafillerdir.
 
Dostum internetten 7 24 soru bakıyorsun adam anlatıyor okuyorsun takmıyorsun Müslüman olmak istemediğin halde Müslüman'lara sorular soruyorsun bu böyle mi bu şöyle mi diye bilmişlik taslıyorsun söyle okudum böyle yaptım sonra bize soru soruyorsun biliyorsan niye soruyorsun soruyorsan neden biliyorsun derler adama.

Anlatmıyor dsotum anlatmıyor ben burada nabza göre müslümanına göre şerbet veririm. Saygılı olana anlatana bende derdimi anlatırım üslup bozulursa bende ona göre bozarım hakaret etmeden. O şahıs ortaya iddia attı gidip ofansif olanı seçmişsin diye. Say diyorum 14 tane alim var buseferde yok diyor seni Allah ikna edememiş benmi edeceğim diyor gidiyor diğerleride beğeniyor. E şimdi bu normal mi hocam ortaya bir şey koyup sonra çekilmek yani. Niyeyse bu dini ve siyasi tartışmalarda birbirimizi çok kırıyor ve ana amaç konudan çok sapıyor tabiri caizse kudurtmaya çalışmaya dönüyor.
 
Dostum, mesele dönüp dolaşıp hep aynı yere geliyor:
“Allah neden yarattı, cehennem niye var, insanlar neden sınanıyor?” ya da "Cehennem için" pardon "için"
Bu sorular, sadece teolojik bir merak değil; insanın kendi varoluşunu anlamaya çalışmasının ifadesidir anlıyorum.
Sorun şu ki, çoğu zaman senin cevapların gerçeği aramaktan çok, bir tarafı haklı çıkarma çabası oluyor.
Kimi “Allah zaten cehennem için yarattı” der, kimi “herkes kurtulacak” der.
Ama Kur'an'a ve akla birlikte bakınca tablo daha açık: Allah kimseyi zorla bir yere koymuyor; insan kendi seçimleriyle yönünü belirliyor.

1. Yaratılışın amacı: Kulluk ve Farkındalık

Kur'an bu konuda zaten oldukça nettir:

“Ben cinleri ve insanları ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.”
(Zâriyât 51/56)

Bu ayet, “itaat edin yoksa yanarsınız” anlamında bir tehdit değil; “varlık nedeninizi fark edin” anlamında bir çağrıdır.
Kulluk, Tanrı'ya hizmet değil; insanın kendini ve hayatı anlamlandırma biçimidir
İbadet, insanın varoluşuna yön vermesi, hayatına anlam katmasıdır.
Kulluk; özgür iradenin Tanrı'ya teslim edilmesi değil, o özgürlüğün doğru yönlendirilmesidir.

2. İmtihan ve Özgür İrade


“Biz yeryüzündeki her şeyi, kimin daha güzel amel edeceğini denemek için yarattık.”
(Kehf 18/7)

Bu ayet açıkça gösterir: Hayat bir imtihandır ama zorunluluk değil, özgürlük alanıdır.
Allah, insana akıl, vicdan ve irade vermiştir.
O halde insan, davranışlarının sonucundan da sorumludur.
Birine önceden “cehennemlik” damgası vurmak, Nisâ 4/40'ın “Allah zerre kadar zulmetmez” ilkesine açıkça ters düşer.

“Allah insanlara asla zulmetmez; fakat insanlar kendilerine zulmederler.”
(Yunus 44)

İnsanın cehenneme gitmesi Allah'ın isteği değil, kendi seçimlerinin doğal sonucudur.
Bu anlamda A‘râf 7/179'da geçen “Biz cinlerden ve insanlardan birçoğunu cehennem için yarattık” ifadesi, bir amaç değil, akıbet bildirmektedir.
Klasik müfessirlerin tamamı (Elmalılı, Râzî, İbn Kesîr) bu konuda hemfikirdir:

“Onların cehennem için yaratılması, o sonuca gidecek kabiliyeti yanlış yönde kullanmaları nedeniyledir. Allah onları akıllı yarattı, ama onlar akıllarını küfür yolunda harcadılar.”
(Elmalılı Hamdi Yazır, A‘râf 179 Tefsiri)

Yani mesele Tanrı'nın iradesi değil, insanın yönelimiyle ilgilidir.

3. Rahmet ve Adalet Dengesi


“Rahmetim her şeyi kuşatmıştır.”
(A‘râf 7/156)

Bu ayet Allah'ın yaratışında temel ilkenin rahmet olduğunu bildirir.
Cehennem bile bu rahmet sisteminin dışına çıkmaz; çünkü o da adaletin bir sonucudur.
Kötülük cezasız kalmaz, iyilik karşılıksız bırakılmaz.
İşte bu nedenle:

“Kim bir iyilik yaparsa kendi lehinedir; kim kötülük yaparsa kendi aleyhinedir? Rabbin kullara zulmetmez.”
(Fussilet 46)

İmtihanın anlamı da burada yatar: İnsanın kendi iç dünyasında adaletle yüzleşmesi.

4. Felsefî Bakış: Özgürlük, Bilinç ve Anlam


Teolojinin anlattığı şey, felsefede “özgür irade problemi” olarak bilinir.
Eğer Tanrı her şeyi biliyorsa, insanın seçimi gerçekten özgür müdür?
İslam kelamcıları bu paradoksu şöyle çözer:
Allah bilir, ama zorlamaz.
Bilgi ile zorlama aynı şey değildir.
İnsan seçimlerinde özgürdür, sonuçta o seçimi yaratan kudret yine Allah'tır.
Bu, ilahi bilginin iradeyi yok etmediği, sadece sonucu önceden bildiği anlamına gelir.
Varoluş felsefesi açısından da insan, anlamını kendisi kuran bir varlıktır.
Kur'an bu farkındalığı “akletmek” kavramıyla tanımlar:

“Onlar yeryüzünde gezmezler mi ki kalpleriyle düşünsünler, kulaklarıyla işitsinler?”
(Hac 22/46)
Yani akıl, iman kadar kutsaldır.
İman, düşüncenin bittiği yerde değil, düşüncenin olgunlaştığı noktada başlar.

5. İnsan, Hayvan ve Bilinç

@Hazarcobann dikkat ile oku.

Kur'an, insanın sorumluluğunu hayvanî bilinçle kıyaslayarak açıklar:

“Kalpleri vardır ama anlamazlar, gözleri vardır ama görmezler, kulakları vardır ama işitmezler; onlar hayvanlar gibidir, hatta daha da aşağıdadırlar.”
(A‘râf 7/179)

Bu ayet kimseye hakaret değildir; bir bilinç eleştirisidir.
Hayvan içgüdüyle hareket eder; insan ise bilinçle.
Eğer insan, aklını ve vicdanını kullanmazsa, farkını yitirir.
Köpek sadakatiyle, eşek sabrıyla bir değere sahiptir; ama insan, bilinçli tercihiyle değer kazanır.
Bu yüzden asıl “insanlık”, konuşmakla/aşşağılamakla veya "Laf sokmak" ile değil, anlamak ve saygı duymak ile başlar.

6. Ahlak ve Tartışma Üzerine


Bu noktadan sonra tartışma, bilgi alışverişi olmaktan çıktı ve egoya/kazanmaya dönütü.
Bazı insanlar konuşurken anlamaya değil, kazanmaya çalışır.
Oysa ilim, ses yükseltilerek değil, delil yükseltilerek savunulur.
Kur'an bile “Onlarla en güzel şekilde tartışın.” (Nahl 16/125) der.
Yani bir meselede saygı yitirildiğinde, hakikat arayışı da biter.

Gerçek inanç, sadece Allah'a yönelmekte değil, insana saygı gösterebilmekte yatar.
Birinin fikrine saldırarak değil, düşüncesini anlamaya çalışarak insan olunur.
Kur'an'ın “insan” kavramı, hem aklı hem ahlakı kapsar.
İkisi birden yoksa, o zaman insan sadece biyolojik bir varlık olarak kalır.

7. sonuç

Sonuç olarak:
Allah'ın bir ihtiyacı yok; insanın anlam bulma ihtiyacı var.
Kulluk, Allah'a hizmet değil, insanın kendi varlığını anlamlandırma biçimidir
Cehennem ise bu özgürlüğün karanlık yüzü: Kim özgürlüğünü inkârla kullanırsa, sonuç orası olur.

Ve eğer bir tartışma bu kadar ayet, bu kadar açıklamadan sonra hâlâ “ama…” ile başlıyorsa,
Orada bilgi değil, niyet sorgulanmalıdır.
Benim niyetim anlamak.
Anlamamakta ısrar edenin meselesi artık benimle değil, kendi vicdanıyla ilgilidir.

Bu yüzden,
insan olalım.
Sesimizi değil, sözümüzü yükseltelim.
Tepkiyle değil, tefekkürle konuşalım.
Çünkü köpek sadakatle, eşek sabırla yaşar ama insan, bilinciyle insan olur. @Hazarcobann

Teşekkür ederim.
 
Anlatmıyor dsotum anlatmıyor ben burada nabza göre müslümanına göre şerbet veririm. Saygılı olana anlatana bende derdimi anlatırım üslup bozulursa bende ona göre bozarım hakaret etmeden. O şahıs ortaya iddia attı gidip ofansif olanı seçmişsin diye. Say diyorum 14 tane alim var buseferde yok diyor seni Allah ikna edememiş benmi edeceğim diyor gidiyor diğerleride beğeniyor. E şimdi bu normal mi hocam ortaya bir şey koyup sonra çekilmek yani. Niyeyse bu dini ve siyasi tartışmalarda birbirimizi çok kırıyor ve ana amaç konudan çok sapıyor tabiri caizse kudurtmaya çalışmaya dönüyor.

Ben o mesajın için mi kurdum o cümleyi, hala daha anlamamakta ısrar edip çarpıtmaya devam ediyorsun. Allah akıl fikir versin sana ne diyeyim.
 
Aralarından tek bildiğim/saygı duyduğum elmalı var oda şunu demiş.

Elmalılı hamdi yazır meali.

“Celâlim hakkı için, biz cehennem için birçok cin ve insan yarattık. Onların kalbleri vardır, onlarla anlamazlar; gözleri vardır, onlarla görmezler; kulakları vardır, onlarla işitmezler. İşte bunlar hayvanlar gibidir; hatta daha sapıktırlar. Onlar gafillerdir.”

Allah için her an aynı olduğundan gelecekte kişi ölürkende geçmişde kişi doğarkende her an aynıdır onun için ayrıca senin gibi insanlar hakkında doğru yorum yapmış onların kalbleri vardır, onlarla anlamazlar; gözleri vardır, onlarla görmezler; kulakları vardır, onlarla işitmezler. İşte bunlar hayvanlar gibidir; hatta daha sapıktırlar. Onlar gafillerdir.

Al işte bak klasik örneksin resmen. Ben diyorum ki için kelimesini elmalılı gibi güvenilir bir adam bile kullanmış sen diyorsun alttaki kısım sana ne güzel uyuyor. Yazık sizin gibi Müslüman'lara gerçekten. Şunu diyeceğim sadece. Sence oradaki için kelimesinin kaldırılması gerekli mi gereksiz mi? Yani şu alimin yaptığı çeviri sence de daha doğru değil mi?

Abdullah parlayan=Gerçek şu ki, biz kalpleri olup, gerçeği kavrayamayan, gözleri olup da göremeyen, kulakları olup da işitemeyen cinlerden ve insanlardan pek çoğunu cehennem için ayırmışızdır.
 
Abicim ne olsun istiyonuz Allah insin ben buradayım kullarım demesinimi bekliyorsun inandırmak için daha ne yapalım be arkadaş :D
 

Technopat Haberler

Geri
Yukarı