Allah'ın insanları yaratma sebebi cehenneme atmak mı?

Kaçırdığınız bir nokta var. Bunu önceden de belirtmiştim zaten, Allah katında zaman ve mekan yok.

Bunu idrak ederek yorumlamaya çalışırsanız, bir şeyler oturabilir ama zamanla...
 
Kaçırdığınız bir nokta var. Bunu önceden de belirtmiştim zaten, Allah katında zaman ve mekan yok.

Bunu idrak ederek yorumlamaya çalışırsanız, bir şeyler oturabilir ama zamanla...
Haklısın Hocam ancak Şu durumda göz önünde bulundurmak gerekiyor ki Allah'ın zaman ve Mekandan münezzeh olma durumuna biz inanıyoruz . Ancak bunu sadece kalben değil bununla alakalı da bir delil sunmamız gerekiyor çünkü insan aklen kabul etmek ister ve Kur'an'da bunu emreder zaten. Bununla alakalı okuduğum kitapta çok güzel bir örnek vardı ancak şu an bulamadım bulduğum gibi atmaya çalışacağım sizin de aklınızda varsa yazabilirsiniz.
 
Andolsun ki cinlerin ve insanların çoğunu cehennem için yarattık. Onların kalpleri vardır fakat anlamaz.
Gözleri vardır fakat görmez. Bunlar hayvanlar gibi hatta daha da aşağıdırlar. ( Araf suresi 179 )

Ve Rabb'inin "Andolsun ki cehennemi cinlerle ve insanlarla tamamen dolduracağım. " sözü gerçekleşecektir/kesinleşmiştir. (HUD suresi 119)

Dostlar bu ayete göre Allah zaten söz vermiş cehennemi cin ve insanlarla tamamen dolduracağım diye. Böyle büyük bir cezanın sözünün verilmesi sizce de yanlış değil mi? Üstelik bu sözünün gerçekleşmesi için de ( iyi insanları cehenneme atmayacağına göre ) kalbi olup da görmeyen, gözü olup da duymayan, yani cehenneme atmak için bu kötü özelliklere sahip kötü kullar yarattığını söylüyor. Bu ayetler özgür iradeyle çelişkili değil midir? Sizin fikirleriniz nedir dostlar?

Allah bilir.
 
Allah sana irade ve akıl veriyor gerisi sana kalmış dostum ister bunları kullanıp iyi bir insan olursun ve cennete gidersin, veya kötü bir insan olursan cehenneme gidersin. Bu ayetleri cımbızla çekip okumaya çalışırsan anlamazsın dostum mesela araf suresinden yazdığın ayeti anlaman için araf suresinin başından başlayarak okursan ne demek istediğini anlarsın. Onların kalbi taşlaşmıştır vs. diyorsa Kur'an-ı Kerim'in mealinde bu lafla tesvir edilen kötü, cehennemlik insanlara diyor onlar hiçbir şekilde doğruları görmez, doğruları işitmez çünkü işlediği günahlar, yaptığı kötülükler artık onlar için sıradan şeyler olmuş gibi düşünebilirsin. Yaşar Nuri Öztürk diye bir hoca var ondan dinlemeni tavsiye ederim.
Allahın verdiği akıl hiç bir anlam ifade etmez kardeşim. Yaratan zaten sonsuz olanağı bilir yani senin yanacağını veya yanmayacağını bile bile seni cehenneme tıkmıştır veya cennetle ödüllenmiştir. Tanrı denilen kavram açıklanması imkansızdır çünkü tanrı özneldir. Acizlik, acı, mutsuzluk gibi insana özgün dediğimiz duygular insana özgünse eğer Tanrı kendinde olmayanı nasıl verebilir ki ? Tanrıda her şey vardır ve herşey olduğu için mi tanrıdır ? Onu geçtim çok paradoks bir canlı tanrı. Kendinden güçlüsünü yaratabilir mi ? Kendisinin en üst olduğunu bilmesinin bile bi imkanı yoktur. Tanrı kavramı insan tarafından yaratılmış bir şeydir, eğer sen tanrının varlığı var olabilir diyorsan evreninde tanrının kendisi olabiliceğini kabul etmen gerekir. Mesela tanrı kendisiyle nasıl başa çıkıyor, sıkılmıyor mu vesaire dediğimiz de de tanrının acaba doğanın bir parçası olup olmadığını da düşünüyoruz ya da doğanın kendisi mi olduğu gibi.
 
Allahın verdiği akıl hiç bir anlam ifade etmez kardeşim. Yaratan zaten sonsuz olanağı bilir yani senin yanacağını veya yanmayacağını bile bile seni cehenneme tıkmıştır veya cennetle ödüllenmiştir. Tanrı denilen kavram açıklanması imkansızdır çünkü tanrı özneldir. Acizlik, acı, mutsuzluk gibi insana özgün dediğimiz duygular insana özgünse eğer Tanrı kendinde olmayanı nasıl verebilir ki ? Tanrıda her şey vardır ve herşey olduğu için mi tanrıdır ? Onu geçtim çok paradoks bir canlı tanrı. Kendinden güçlüsünü yaratabilir mi ? Kendisinin en üst olduğunu bilmesinin bile bi imkanı yoktur. Tanrı kavramı insan tarafından yaratılmış bir şeydir, eğer sen tanrının varlığı var olabilir diyorsan evreninde tanrının kendisi olabiliceğini kabul etmen gerekir. Mesela tanrı kendisiyle nasıl başa çıkıyor, sıkılmıyor mu vesaire dediğimiz de de tanrının acaba doğanın bir parçası olup olmadığını da düşünüyoruz ya da doğanın kendisi mi olduğu gibi.
Hocam merhaba, öncelikle bir yaratıcının varlığı hakkında konuşmalıyız bunu idrak edemezsek tanrının yüceliğini ve kudretini anlayamayız. Bu konuyu kainatın yaratılışıyla ele almak istiyorum.
Kâinatta görülen her sanatlı varlığın ortaya çıkışını akılca yalnız beş ihtimal açıklayabilir: Birinci ihtimal, bu varlığı tabiatın yapmasıdır; fakat tabiat, içindeki unsurlardan ibarettir ve unsurların hiçbirinde ilim, irade, kudret veya maksat bulunmaz; hâlbuki bir sanatın yapılabilmesi için sanatkârda eserin tüm ayrıntılarını kuşatan bir bilgi ve güç gerekir. Mesela, insan bedeninin tek bir hücresi bile trilyonlarca kimyevî işlemi kusursuz koordine eder; bu ise ancak ilim sahibi bir failin işi olabilir. Tabiat ise böyle bir ilimden mahrumdur. Dolayısıyla tabiatın sanat eseri yapması, harfleri bilmeyen bir taş yığınının divan-ı hikmet yazmasına benzer ki aklen imkânsızdır. İkinci ihtimal, sanatın sebepler tarafından yapılmasıdır; ancak sebepler çoğu zaman cansız, şuursuz ve iradesizdir. Bir şeyin sanatkârı olabilmesi için yapılan eserdeki intizamın tümünü bilmesi gerekir; zira failde olmayan bir nitelik esere geçmez. Bu sebeple, bir çekirdekte ağacın programını yazan sebeplerin, o muazzam bilgiye sahip olmaları gerekirdi; hâlbuki sebepler böyle bir özellikten tamamen uzaktır. Üçüncü ihtimal, sebeplerin birlikte, toplu hâlde sanat icra etmesidir; fakat binlerce kudretsiz şey toplansa yine bir kudret meydana gelmez; yetersizliklerin toplamı yetkinlik üretmez. On âmâ birleşince gören biri ortaya çıkmadığı gibi, milyonlarca şuursuz sebep bir araya gelse yine ilim ve irade doğmaz. Bu nedenle kolektif sebep anlayışı da imkânsızdır. Dördüncü ihtimal ise varlıkların kendi kendine meydana gelmesidir; oysa bir eserin kendi kendine sanatkâr olması mantıken mümkün değildir. Kendi kendine meydana gelme iddiası, hem failin hem eserin aynı anda aynı şey olması gibi bir çelişki doğurur; bu da aklen bâtıldır. Böylece akıl, her ihtimali tek tek elediğinde geriye yalnızca bir hakikat kalır: Kâinattaki her bir sanatlı varlığın, ilmi her şeyi kuşatan, iradesi her şeye taalluk eden, kudreti sonsuz olan bir Sâni-i Hakîm tarafından yaratıldığı kesinleşir. Çünkü diğer dört ihtimal mantık ve gerçeklik bakımından batıl, imkânsız ve çelişkili olup; yaratıcıyı inkâr eden bir form bırakmaz

Umarım açıklayıcı olabilmiştir.
 
Son düzenleme:
Hocam merhaba, öncelikle bir yaratıcının varlığı hakkında konuşmalıyız bunu idrak edemezsek Tanrı'nın yüceliğini ve kudretini anlayamayız. Bu konuyu kainatın yaratılışıyla ele almak istiyorum.
Kâinatta görülen her sanatlı varlığın ortaya çıkışını akılca yalnız beş ihtimal açıklayabilir: Birinci ihtimal, bu varlığı tabiatın yapmasıdır; fakat tabiat, içindeki unsurlardan ibarettir ve unsurların hiçbirinde ilim, irade, kudret veya maksat bulunmaz; hâlbuki bir sanatın yapılabilmesi için sanatkârda eserin tüm ayrıntılarını kuşatan bir bilgi ve güç gerekir. Mesela, insan bedeninin tek bir hücresi bile trilyonlarca kimyevî işlemi kusursuz koordine eder; bu ise ancak ilim sahibi bir failin işi olabilir. Tabiat ise böyle bir ilimden mahrumdur. Dolayısıyla tabiatın sanat eseri yapması, harfleri bilmeyen bir taş yığınının divan-ı hikmet yazmasına benzer ki aklen imkânsızdır. İkinci ihtimal, sanatın sebepler tarafından yapılmasıdır; ancak sebepler çoğu zaman cansız, şuursuz ve iradesizdir. Bir şeyin sanatkârı olabilmesi için yapılan eserdeki intizamın tümünü bilmesi gerekir; zira failde olmayan bir nitelik esere geçmez. Bu sebeple, bir çekirdekte ağacın programını yazan sebeplerin, o muazzam bilgiye sahip olmaları gerekirdi; hâlbuki sebepler böyle bir özellikten tamamen uzaktır. Üçüncü ihtimal, sebeplerin birlikte, toplu hâlde sanat icra etmesidir; fakat binlerce kudretsiz şey toplansa yine bir kudret meydana gelmez; yetersizliklerin toplamı yetkinlik üretmez. On âmâ birleşince gören biri ortaya çıkmadığı gibi, milyonlarca şuursuz sebep bir araya gelse yine ilim ve irade doğmaz. Bu nedenle kolektif sebep anlayışı da imkânsızdır. Dördüncü ihtimal ise varlıkların kendi kendine meydana gelmesidir; oysa bir eserin kendi kendine sanatkâr olması mantıken mümkün değildir. Kendi kendine meydana gelme iddiası, hem failin hem eserin aynı anda aynı şey olması gibi bir çelişki doğurur; bu da aklen bâtıldır. Böylece akıl, her ihtimali tek tek elediğinde geriye yalnızca bir hakikat kalır: Kâinattaki her bir sanatlı varlığın, ilmi her şeyi kuşatan, iradesi her şeye taalluk eden, kudreti sonsuz olan bir Sâni-i Hakîm tarafından yaratıldığı kesinleşir. Çünkü diğer dört ihtimal mantık ve gerçeklik bakımından batıl, imkânsız ve çelişkili olup; yaratıcıyı inkâr eden bir form bırakmaz

Umarım açıklayıcı olabilmiştir.

Sizin bu anlattıklarınız gene birçok soruma cevap olmuyor. Tanrı'nın edebiyyen olduğunu nasıl bildiği, kendini yaratanın olup olmadığını nasıl bildiği, eğer ki Tanrı hep varolabiliyorsa evren gibi bir şeyinde varolabiliceği düşüncesini çürütmemekle kalmayıp hiçbir şekilde bir bakış acısı sunmadı açıkçası yazdıklarınız." kimyevî işlemi kusursuz koordine eder; bu ise ancak ilim sahibi bir failin işi olabilir" Bu tarz şeyi birçok din hocasından duydum ve bu oldukça saçma bir düşünedir? Farz edelim ki %1 ihtimalle bile evren bu denli kendi kendine kusursuz dediğiniz şekilde kusursuz olmuşsa eğer bunun bir ihtimali vardır, eğer evrende bir denge olmasaydı zaten bizler bunu düşünmeyi geçin aklımızdan bile geçiremezdik çünkü hiç varolmazdık. Düzensizlik bile bir düzendir halbuki, çünkü bir şeyin düzensizliğini neye göre veya neye kıyaslayıp vereceğimiz de önemlidir. Eğer evren kendine kendine uyum sağlayamasaydı zaten sürekli kaos içerisinde olurdu ama bu da neye göre kaos? Şu an bile yıldızlar vesaire yok oluyor, karadelikler bir şeyleri yutuyor tonla hastalık vesaire meydana geliyor. Dünyadamız da bile uyum sağlayamayanın yok olduğunu görüyoruz, İnsanlığın çok öncesinde insan 4 türe ayrılırdı ve bizim atalarımız hayatta kalanlardır. İşte bu yönden de bir düzen görüyoruz evrende çünkü eğer atalarımız da hayatta kalmasaydı, eğer adapte olamasalardı zaten en temelinde bizlerde olmazdık. Tanrı'daki bu ilimin tabiat ve doğada olmadığı inancına nereden ve nasıl varıyorsunuz anlamış değilim, belki de ilim doğanın kendisidir? Sürekli aradığımız o şey aslında bizler ve gördüğümüz her şeydir. İnsan aklının ötesinde dahi olsa Tanrı. Gene hiçbir mantık, en ufak mantık içerisinde bile kendi yaratıcısı olup olmadığını veya hep olup olmadığını hiçbir şekilde bilemez çünkü bu öyle saçma bir şeydir ki, bu açıklanamayacak bir sorudur ve bu denli de bende Tanrı inancına öznel inanç diyorum.
 

Technopat Haberler

Yeni konular

Geri
Yukarı