Arkadaşım herkesin dediği gibi bu korkunun üzerine gitmeden, korkundan kurtulamazsın. Küçükken yaklaşık 6. sınıfa gidiyordum herhalde tam olarak hatırlamıyorum, bende o yaşlarda yapılabilecek kendimce hız yapmıştım. Önüme araba çıktı, çocuksun zaten panik yaptım direksiyonu kırdım kaldırıma çarptım. Elim, dizim, başım her yerim kanıyordu. Bisiklet desen o da rahmetli oldu zaten. Eve de biraz uzak sayılırdım yani 500 metre kadar. O yaralı halim ile yamulmuş bisikleti eve götürmek işkence olmuştu bana. İyi ki etrafımda kimse yoktu diyorum, utanırdım çünkü. O önüme çıkan araba da zaten arkasına bakmadan bastı gitti. Neyse 1, 2 sene kadar hiç binmedim bisiklete. Sonra arkadaşım bisiklet binelim, gezelim biraz yalnız çok canım sıkılıyor dedi. Kıramadım, çok korksam da zar zor bindim. Ama inan o olaydan sonra hız yapmak aklımın ucundan bile geçmiyor, o korku yüzünden sürekli ellerim frende idi. Neyse korkumu ufak ufak hızlar arttırarak yendim. Şimdi trafikte arabaların arasından sıyrılarak geçiyorum gidiyorum. Çarparsa da çarpsın yani. O kadar da çarpmak kolay değil zaten. Çarparsa bisikletten düşerim eyvallah da, bana çarptığı için o adamın başı yanacak. Mecbur fren yapacak yani, en fazla korna çalıyorlar onuda pek takmamaya çalışıyorum. Bundan bahsederken de trafikte yüzsüzlük yapmıyorum tabii ki de. Trafikte normal araçlar ne kadar önem, değer kazanıyorsa bende o değeri trafikte elime almaya çalışıyorum. Sonuçta ben trafikte giden normal bir araç hızında giderken neden beni yolun kenarına çekmeye çalışıyorlar ki? Bu insanın sinirini bozuyor işte. Benim yerimde sabit 30-40 KM/S hızla giden bir araba olsa hiç bir şey diyemezler ama. Bende yaklaşık aynı hızla gidiyorum, beni neden yoldan atmaya çalışıyorsunuz ki? Bisikletlere cidden hiç önem verilmiyor.
O gün bugündür yani korku falan kalmadı, korkuyu bırak biraz fazla cesaretlendim trafiğe çıkma konusunda.
Yani uzun lafın kısası korkunu üzerine gitmeden aşamazsın.
Elimden geldiğince kısa kesmeye çalıştım yazdıklarımı.