Dünyanın Oluşumu: İlk Atmosfer ve Okyanuslar

Katılım
14 Ağustos 2010
Mesajlar
79.057
Makaleler
289
Çözümler
2.268
Yer
İstanbul
Daha fazla  
Cinsiyet
Erkek
Profil Kapağı
1522743131
Dünyanın oluşumu sorunu,yüzyıllar boyunca insanı düşündüren ve düşündürmeye devam etmekte olan, önemli bir bilimsel sorundur. Gerçi Jeoloji bilimi sayesinde Dünya'nın oluşumu konusunda, bugün geçmişe oranla , daha çok şey bilmekteyiz. Ancak yine de, problemle ilgili görüşler, hipotez düzeyindedir. Bunların delilleri güçlü olmakla birlikte, kesin birtakım sonuçlara ulaşıldığı ileri sürülemez. Dünyanın yaşının 4,57 milyar yıl dolayında olduğu sanılmaktadır. Bunun 5 milyar yılı bulduğunu ileri süren kaynaklara da rastlanır.

550178_336438539754462_182193035_n.jpg

Büyük Patlama Evrelerini Gösteren Figür

Dünya'nın nasıl oluştuğu sorusunu cevaplamayı amaçlayan teoriler ve bunların eksikliklerini daha iyi anlayabilmek için Güneş Sistemi’nin nasıl oluştuğu sorusuna kısaca değinmek gerekir. Güneş sistemi bu sistemden çok daha büyük bir sistemdir. Fakat güneş sistemini de içine alan daha büyük bir dev sistem vardır. Bu sistemde pek çok sisteme ayıılmıştır. Bu sistemlerin herbirine Galaksi denir. Yer’in de içinde yer aldığı insalığın Galaksi’sine,Türkçe bir terim ola Samanyolu denir. Batı kaynaklarda Samanyolu, Yunanca da Sütlü yol diye geçer.(Yani bu anlama gelir.)

Samanyolu’nda bazı kaynaklara göre 100 milyar,bazı kaynaklara görede 200 milyar yıldız ve gök cismi vardır. Kuşkusuz bunlardan biri de şimdiki bilgilerimize göre insan barındıran tek gök cismi olan Dünya’mızdır. Dünya, Samanyolu’nun merkezi kabul edilen Güneş’ten149,6 milyon km. uzaktır. Çapı hemen hemen 300 milyon km yi bulan yörünge adı verilen bir düzlem üzerinde dolanır. Bu düzleme, eliptik düzlem (tutunma düzlemi) denir. Bunun üzerindeki dolanımını, bir yılda 365 gün 6 saatte tamamlar.

Dünya’nın oluşumu ile Samanyolu’nun oluşumu, aynı esaslara ve büyük bir ihitimalle de aynı zaman dilimine rastlanmaktadır. Bu konudaki ilk teori ünlü Franız gök bilimci Laplace (Laplaş;1749-1827) tarafından 1796 yılında ileri sürülmüştür. Teori’i ilme, Nebula kuramı diye geçmiştir. Halende bu kuram bilim dünyasında geçerlidir.

Laplace’ın varsayımına göre, Güneş ve gezegenler ile Samanyolun’daki diğer gök cisimleri, oluşum tarihinin (4.7 ile 5 milyar yıl) ilk evresinde, kütle çekimi etkisi altında sıkışarak dönmeye başlayan, bir gaz ve toz kümesinin birleşmesi sonunucu oluşmuştur. İleri sürülen bu teoriye Birleşme hipotezi adı verilir. Teorinin kabülüne göre, nebulayı oluşturan sıcak gaz ve tozlar sıkıştıkça merkezde yıldız formuna almaya başlar (mesela güneş gibi), etrafında da halkalar teşkil etmeye başlamıştır. Oluşan halkaların giderek yoğuşması sonucu, önce asteroitler, sonra asteroitlerde birleşerek gezegenleri oluşturmaya başlamıştır. Gazlardan hafif olanları (Hidrojen, Helyum gibi) Güneş tarafından çekilmiş, çekim etkisi dışındakiler uzay boşluğuna dağılmış ağır olan atomlar mesela (Silisyum Karbon Demir Kalsiyum gibi) Güneş’ten farklı uzaklıklarda soğuyarak gezegenleri oluşturmuşlardır. Dolayısıyla önce iç gezegenler (Mars ile Güneş arasındakiler), dış gezegenler ise , daha sonra oluşmuştur. Ancak bu süreç bile yüzbinlerce yıl sürmüştür.

Kısaca söylersek, Laplace’ın görüşüne göre Samanyolu, milyarlarca yıl önce, bir gaz ve toz kümesi idi. Ekseni çevresinde bir bulutsu, kütle çekimi etkisi altında çevresine gaz ve toz saçabilir. Peki bu nebulalar nereden gelmişti? Nasıl oluşmuştu?

427793_336439963087653_652994546_n.jpg

Yıldızların Evrimini Gösteren Figür

Nebulalar, Evrenin ilk oluşumunda meydana gelmiş güneşimizden 200 kat daha büyük olduğu düşünülen dev yıldızların zaman içerisinde enerjisini nükleer füzyonla tüketmesinden ötürü bir süpernova gibi patlaması sonucu oluşurlar. Bu yıldızlar güneş gibi yıldızlara nazaran daha çabuk ölmesinin sebebi kütlesinin çok çok daha fazla olmasından kaynaklanır. Kütle daha fazla olduğu için merkezdeki basınç ve sıcaklık çok daha yüksek olacağından nükleosentezler çok daha kısa sürelerde yaşanacaktır. Dolayısıyla nükleer füzyon yüzünden enerjisini çok daha fazla tüketecektir. Süpernova patlaması o kadar muazzam olur ki evrenin her noktasından görülebilir. Patlama sonucu yıldızın içerisinde nükleer füzyon sonucu nükleosentezle üretilen demire kadar olan elementler uzay boşluğuna yayılır. Bu yayılma o kadar büyüktür ki ışık yılı ile ancak ölçülebilir. Zaman içerisinde bu elementler kütle çekimin etkisiyle tekrar bir araya gelirler. Patlama sırasında açığa çıkan enerji ve ısı okadar çok yüksektir ki demirden sonra gelen tüm elementler de bu esnada nükleosentezle oluşmuş olabileceği varsayılır.

Dünya’nın Oluşumu


Dünya, Güneş Sistemi oluştuğunda kızgın bir gaz kütlesi halindeydi. Zamanla ekseni çevresindeki dönüşünün etkisiyle, dıştan içe doğru soğumuş, böylece iç içe geçmiş farklı sıcaklıktaki katmanlar oluşmuştur. Günümüzde iç kısımlarda yüksek sıcaklık korunmaktadır. Dünya’nın oluşumundan bugüne kadar geçen zaman ve Dünya’nın yapısı jeolojik zamanlar yardımıyla belirlenir.

Jeolojik Zamanlar


Yaklaşık 4,57 milyar yaşında olan Dünya, günümüze kadar çeşitli evrelerden geçmiştir. Jeolojik zamanlar adı verilen bu evrelerin her birinde , değişik canlı türleri ve iklim koşulları görülmüştür. Dünya’nın yapısını inceleyen jeoloji bilimi, jeolojik zamanlar belirlenirken fosillerden ve tortul tabakaların özelliklerinden yararlanılır. Jeolojik zamanlar günümüze en yakın zaman en üstte olacak şekilde sıralanır. Dördüncü Zaman Üçüncü Zaman İkinci Zaman Birinci Zaman İlkel Zaman

İlkel Zaman


Günümüzden yaklaşık 600 milyon yıl önce sona erdiği varsayılan jeolojik zamandır. İlkel zamanın yaklaşık 4 milyar yıl sürdüğü tahmin edilmektedir. Bu zaman aralığında ilk atmosferin ve okyanusların oluştuğu bilinmektedir.

Zamanın önemli olayları : Sularda tek hücreli ilk prokaryot canlıların ortaya çıkışı, En eski kıta çekirdeklerinin oluşumu ve İlkel zamanı karakterize eden fotosentetik tek hücreli canlılar da bu zaman diliminde ortaya çıkmıştır.

Birinci Zaman (Paleozoik)


Günümüzden yaklaşık 225 milyon yıl önce sona erdiği varsayılan jeolojik zamandır. Birinci zamanın yaklaşık 375 milyon yıl sürdüğü tahmin edilmektedir.

543691_336438903087759_1979827347_n.jpg

Dünyanın 250 milyon yıl önce ki kıtalarını gösteren figür

Zamanın önemli olayları : Kaledonya ve Hersinya kıvrımlarının oluşumuÖzellikle karbon devrinde kömür yataklarının oluşumu İlk kara bitkilerinin ortaya çıkışı Balığa benzer ilk organizmaların ortaya çıkışı Birinci zamanı karakterize eden canlılar graptolith ve trilobittir.

İkinci Zaman (Mezozoik)


Günümüzden yaklaşık 65 milyon yıl önce sona erdiği varsayılan jeolojik zamandır. İkinci zamanın yaklaşık 160 milyon yıl sürdüğü tahmin edilmektedir. İkinci zamanı karakterize eden dinazor ve ammonitler bu zamanın sonunda yok olmuşlardır.

Zamanın önemli olayları : Ekvatoral ve soğuk iklimlerin belirmesiKimmeridge ve Avustrien kıvrımlarının oluşumu İkinci zamanı karakterize eden canlılar ammonit ve dinozordur.

Üçüncü Zaman (Neozoik)


Günümüzden yaklaşık 2 milyon yıl önce sona erdiği varsayılan jeolojik zamandır. Üçüncü zamanın yaklaşık 63 milyon yıl sürdüğü tahmin edilmektedir.

Zamanın önemli olayları : Kıtaların bugünkü görünümünü kazanmaya başlamasıLinyit havzalarının oluşumuBugünkü iklim bölgelerinin ve bitki topluluklarının belirmeye başlamasıAlp kıvrım sisteminin gelişmesiNümmilitler ve memelilerin ortaya çıkışı Üçüncü zamanı karakterize eden canlılar nummilit, hipparion, elephas ve mastadondur.

Dördüncü Zaman (Kuaterner)


Günümüzden 2 milyon yıl önce başladığı ve hala sürdüğü varsayılan jeolojik zamandır.

558692_336439403087709_1667859909_n.jpg

Günümüz Modern Dünyası

Zamanın önemli olayları : İklimde büyük değişikliklerin ve dört buzul döneminin (Günz, Mindel, Riss, Würm) yaşanması İnsanın ortaya çıkışı bu zaman diliminde olmuştur. Dördüncü zamanı karakterize eden canlılar mamutlar ve insandır.

Dünya’nın İç Yapısı


Dünya, kalınlık, yoğunluk ve sıcaklıkları farklı, iç içe geçmiş çeşitli katmanlardan oluşmuştur. Adeta bir soğana benzetebiliriz. Bu katmanların özellikleri hakkında bilgi edinilirken deprem dalgalarından yararlanılır.
Çekirdek
Manto
Taşküre (Litosfer)

534787_336437479754568_1118166860_n.jpg

Dünya'nın iç katmanları

Deprem Dalgaları: Deprem dalgaları farklı dalga boylarını göstermektedir. Deprem dalgaları yoğun tabakalardan geçerken dalga boyları küçülür, titreşim sayısı artar. Yoğunluğu az olan tabakalarda ise dalga boyu uzar, titreşim sayısı azalır.

Çekirdek


Yoğunluk ve ağırlık bakımından demir ve nikel gibi en ağır elementlerin bulunduğu bölümdür. Dünya’nın en iç bölümünü oluşturan çekirdeğin, 5120-2890 km’ler arasındaki kısmına dış çekirdek, 6371-5150 km’ler arasındaki kısmına iç çekirdek denir. İç çekirdekte bulunan demir-nikel karışımı çok yüksek basınç ve sıcaklık etkisiyle kristal haldedir. Dış çekirdekte ise bu karışım ergimiş haldedir. Ergimiş Sıvı çekirdek sayesinde dünyanın etrafında bir mayetik alan (Manyetosfer) oluşur. Eğer manyetik alan olmasaydı Dünya, Güneşten gelen şiddetli ve zararlı güneş riüzgarlarından korunamazdı. Dolayısıyla Dünya da Mars gibi kup kuru ve çok ince bir atmosfere sahip olurdu. Dolayısıyla da dünya da yaşam oluşamayabilirdi.

522235_336437776421205_960587950_n.jpg

Manyetosferi Gösteren Temsili Figür

Manto


Litosfer ile çekirdek arasındaki ergimiş katmandır. Ergimiş bu katmana magma denir. 100-2890 km’ler arasında bulunan mantonun yoğunluğu 3,3-5,5 g/cm3 sıcaklığı ortalama 1900-3700 °C arasında değişir. Manto, yer hacminin en büyük bölümünü oluşturur. Yapısında ergimiş halde silisyum, magnezyum, karbon, kalsiyum, uranyum, nikel ve demir elementleri bulunmaktadır. Mantonun üst kesimi yüksek sıcaklık ve basınçtan dolayı plastiki özellik gösterir. Alt kesimleri ise sıvı halde bulunur. Bu nedenle mantoda sürekli olarak alçalıcı-yükselici hareketler görülür.

Mantodaki Alçalıcı-Yükselici Hareketler: Mantonun alt ve üst kısımlarındaki yoğunluk farkı nedeniyle magma adı verilen kızgın akıcı madde yer kabuğuna doğru yükselir. Yoğunluğun arttığı bölümlerde ise magma yerin içine doğru sokulur.

Taşküre (Litosfer)


Mantonun üstünde yer alan ve yeryüzüne kadar uzanan katmandır. Kalınlığı ortalama 100 km’dir.Taşküre’nin ortalama 35 km’lik üst bölümüne yerkabuğu denir. Daha çok silisyum, kalsiyum ve alüminyum bileşimindeki silikat yapıdaki taşlardan oluşması nedeniyle sial de denir. Yerkabuğunun altındaki bölüme ise silisyum ve magnezyumdan oluştuğu için sima denir. Sial, Okyanus tabanlarında incelir yer yer kaybolur.Örneğin Büyük Okyanus tabanının bazı bölümlerinde sial görülmez. Yeryüzünden yerin derinliklerine inildikçe 33 m’de bir sıcaklık 1 °C artar. Buna jeoterm basamağı denir.

İlk Atmosfer ve Okyanusların Oluşumu

Dünya 4,57 milyar yıl önce oluştuğunu daha önceki konularda bahsetmiştik. Dünya ilk oluştuğu zamanlarda o kadar çok yoğun ve sıcaktı ki adeta bir lav okyanusundan oluşmuş bir küreyi andırıyordu. Sıcaklık o dönemde ortalama 3500 °C dolaylarındaydı. Yoğun olarak iç kısımlardan hidrojen, nitrojen, su buharı, karbon dioksit ve karbon monoksit gazları çıkmaktaydı. Uzay boşluğunun da -271 °C olduğunu unutmamak gerekir. Ayrıca dünya yoğun bir asteroit ve kuyruklu yıldız yağmuruna maruz kalıyordu. Ancak bugün biliyoruz ki kuyruklu yıldız ve asteroitlerin iç kısımlarındaki silikat yüzeylere yapışmış kristal halde donmuş su moleküllerini ve organik maddeleri barındırmaktadırlar. Bu meteor yağmuru o kadar çok yoğun yaşanıyordu ki Dünya'nın üst katmanları soğumaya başladı ve bir aluminyum kalsiyum silikat yapıda kabuk oluşmaya başladı. Bu katmanlar arasında oluşan yanardağlar yoğun bir gaz karışımı çıkmaktaydı. Ancak bu gaz karışımı oldukça zehirliydi ama bugün biliyoruzki modern dünya atmosferinin oluşumunda fotosentez yapan canlıların çok büyük bir payı vardır.


Asteroit ve kuyruklu yıldız içlerindeki donmuş su molekülleri eriyerek, oluşan ilk atmosferdeki su buharı molekülleri de atmosferin üst katmanlarında yoğunlaşarak yağmur olarak inmiş ilk gölcükleri oluşturmuştu. Bu gölcükler de zaman içerisinde büyük okyanusları oluşturmuştu. Ancak ilk oluşan okyanuslar tuz miktarı yüksek ortalama 50-70 °C dolaylarında ph oranı oldukça asidik bir ortamdı. Dolayısıyla ilk ön hücrelerin oluşması için mükemmel ortamlar meydana gelmişti. Okyanus tabanında ki demir sülfür ve bakır sülfürden meydana gelmiş baca şeklindeki çatlaklardan bugün bile devam eden siyah bir duman şeklinde bir gaz çıkışına rastlanmaktadır. Bu bacaların etrafında ilk prokaryot canlıların oluştuğu düşünülmektedir.



Kaynak: Yaşamın Kökeni Ekibi

Kaynakça:

Blum, J. and G. Wurm (2000) Icarus 143, 138
Bodenheimer, P. (1985) In Protostars and Planets II, eds. D.C. Black and M.S. Matthews,Tucson: Univ. of Arizona Press, 493
Bodenheimer, P. (1986) In Cosmogonical processes, eds. W.D. Arnett, C. Hansen,J. Truran, S. Tsuruta, Utrecht, VNU Sci. Press, 249
Bodenheimer, P., and J.B. Pollack (1986) Icarus, 67, 391
Bodenheimer, P., Ruzmaikina, T., and Mathieu, R.D. (1993) In Protostars & Planets III,eds. E.H. Levy and J.I. Lunine (Tucson: Univ. of Arizona Press), 367
Boss., A.P. (2003) ApJ 599, 577
Bryden, G., D.N.C. Lin, and S. Ida (2000), Astrophys. Journ. 544, 481
Chambers, J. and G.W. Wetherill, (1998) 136, 304
D’Angelo, G., T. Henning and W. Kley (2002) Astron. Astroph. 385, 647
D’Angelo, G., W. Kley and T. Henning (2003) Astroph. Journ. 586, 540
DeCampli, W.M., and Cameron, A.G.W. (1979) Icarus, 38,367
 

Geri
Yukarı