Uykuya gitmeden önce bir şeyler yazayım madem.
İlk olarak konudaki yorumların %95'ine katılmıyorum. Aslında hemen hemen hiçbirisine katılmıyorum denebilir. Özellikle şu "insan doğası" konusu. Artık o kadar çok yerde görüyorum ki bu tarz genellemeleri, genelleştirme eğilimi sürekli arttığı için derinliğini epey kaybetmiş durumda bu argümanlar. Yorumları tek tek alıntılayıp cevap vermeyeceğim, kendi görüşümü yazıp kaybolacağım paragrafın ile alakalı.
İnsanın, düşünsel herhangi bir oluşumu; herhangi bir başkası tarafından, çıkar maksatlı kullanılabilmektedir. Bu, insanın eseridir.
Bu konuyu önceden başka bir yerde ele almıştık. Sanıyorum ki blog yazılarından birisinde olmalı. İnsan tam anlamıyla kendi çıkarını bir damla bile düşünmeden hareket etmez, edemez. Bu, insanın bencil bir canlı olduğu anlamına da gelmez.
Evrimleştik artık. Cinsellik konusunu sadece neslin devamlılığını sağlamaktan ibaret görmenin anlamsızlığı bile gün gibi ortada. En basitinden kendimize "fetişler" yarattık. Çünkü cinsellik tekrara binen sıkıcı bir aktiviteye dönüşüyor günün sonunda. Partnerinin tatminini kendi tatmininden ön planda tutan pek çok insan var ki fetişler de bu yüzden var zaten.
Çocuk sahibi olmak istemeyen epey insan mevcut. Doğum oranları bazı ülkelerde inanılmaz düşük. İçgüdüsel hareket etme eylemini konuşmuştuk, hatırla. Büyük filozofların, bilim insanlarının hayatlarından yaptıkları fedakarlıklar gün gibi ortada. Uyku örneğini vermiştim, hatırlarsın.
Düşünsel oluşumlar çıkar maksatlı kullanılabilirler, doğru. Devamındaki iki cümlen de doğru. Ancak:
O hâlde, insanın düşüncesi, insanın onayı, insanın seçimi aynı noktaya dayanmaktadır da o insanın çabası, ne içindir?
Sorusunun sorulduğu adres yanlış. Düşünce, onay ve seçim mekanizmaları tek bir noktaya bağlanamaz. Düşünce soyut bir kavramdır, eylem içermez. Onay ve seçim mekanizmaları da düşüncenin sonuçlarından yalnızca iki tanesidir. Buradaki sorunlar:
1- İnsan, düşündüğü her şeyi pratikte onaylar mı?
2- İnsan, düşündüğü her şeyi pratikte seçer mi?
Elbette hayır... Çıkarın için bir şey düşündüğünü farz et. Misal, arkadaşın ile beraber bir yemek yiyorsun. Burada senin çıkarına fayda sağlayacak bir şey için anlık olarak içindeki "şeytan" seni dürttü ve maddi anlamda bir çıkar sağlaman gerektiğini fark ettin. "Bir şekilde hesabı ona ödetmem lazım." Bu senin maddi çıkarına fayda sağlamaz mıydı? Elbette ki sağlardı. Hatta yakın bir arkadaşın ise manevi olarak ona duygu sömürüsü yapıp, oradan bile bir manevi çıkar elde edebilirdin ama yapmadın. Neden? Vicdan.
Beynimiz şu an dünya üzerinde bildiğimiz en kompleks şey. Her şeye "içgüdü" veya "çıkar" demek, karmaşıklığını idrak etmenin imkansız olduğu bu organizmada kolaya kaçmaktır. Kendisini içgüdülerinden soyutlamayı başarmış insanlar filozof, sanatçı veya bilim insanı olmuşlardır.
Kant bakire ölmüştür mesela. Şaka gibi geliyor değil mi? Gerçek. Kendisi bu tarz cinsel yakınlaşmaları anlamsız, vakit kaybı olarak gören bir insandı çünkü. İçgüdü veya çıkar bunun neresindedir? Cinsel tatminden elde edeceği çıkarın farkında. Peki neden yapmıyor? Çünkü bir deha. İnsan, içgüdülerine karşı gelebilecek mekanizmaya sahiptir. Kendisini diğer canlılardan ayıran da budur zaten.
Eskiden ben de bu şekilde bakıyordum bu olaya. Sonrasında böyle olmadığını kendi yaşadığım deneyimlerde ve okumalarını yaptığım insanlarda gördüm. Kişisel bir konu aslında epey. Yaşadıklarım, okumalarını yaptıklarım insanlardan sonra bakış açım komple değişti.
Ve neden, ayrılıklar, düşünceler, onaylar, aynı noktada tıkanmış; çaba göz ardı edilmiştir?
Hali ile buna da cevap vermiş oldum zaten. Artık uyumaya gidebilirim.