Dediklerinizin çoğuna katılmakla birlikte, karşı çıktığım durumları izah edeceğim.
Öncelikle, saman ithalatı denen şey, zengin besicilerin özel olarak yaptığı bir olaydır. Tamamiyle kişiye bağlı bir durum. İster yurt içinden alır, ister yurt dışından. Kendi ineklerini yetiştiren büyük Steakhouse'lar kendi yetiştirdikleri büyük başlar için yurt dışından özel yemler temin ederler. "Samanı bile ithal eden ülke" kavramına, bizzat bu işlerin içerisinde olan birisi olarak asla katılmıyorum. Ki şuan ciddi bir şekilde ambargo uygulanıyor bize hem tarım-hayvancılık yönünden hem de silah sanayisi yönünden.
Üretim azalmıyor aslında, ülke büyüyor, nüfus artıyor, harcamalar artıyor, balon şeklinde büyüyen lüks ihtiyacı(!) artıyor. Bu yüzden ithalat da artıyor. İhracatın azaldığı bir dönem neredeyse yok sayılır. Ama ithalat ihracattan fazla büyüdüğü sürece (ki fazla büyüyor) bu böyle kötü yönde devam edecek. Cari açık da, dolar da artmaya devam edecek.
Fabrikaların özelleştirilmesi ile ilgili, fazlasıyla geç kalınmış bir adım. Dış güçlerle hiç bir alakası yok.
Bunu 2 farklı örnek ile vereyim. Birinci örnek SpaceX. Nasa'nın senelerdir yapamadığını adamlar çok kısa bir sürede başardılar. Neden mi? SpaceX özel bir kuruluş, kar amacı güdüyor. Bu yüzden risk alarak daha fazla yatırım yapıyor, başarıya daha hızlı ulaşıyor.
Bu örnek uçuk ise şunu vereyim. 17 Adet şeker fabrikası özelleştirilecek diye kıyamet kopuyor. O 17 şeker fabrikasının ismini daha önce kaçınız duydu? Kaçınız orayla bağlantı kurdu? Çok nadir. Peki Konya Şeker Fabrikası? Konya Şeker, Devletin özelleştirdiği bir kuruluş. Kar amacı güden bir kuruluş. Bu yüzden sürekli büyüyen, büyüme ihtiyacı olan bir kuruluş. Hiç biriniz 17 şeker fabrikasının ismini daha önce duymamıştır belki. Ama birçoğunuz Torku markasını görmüştür. Konya Şeker'in yönetiminin kurduğu, Konya Şeker'den kazanılan paralarla finanse edilen bir marka. Ve hayatımızın içerisinde. O fabrikalar devletin elinde olduğu sürece böyle sönük kalmaya, birçoğu da her yıl zarar çıkarmaya devam edecek. Özelleştirilene dek.
Ekonomik krizden dem vurup da yastık altında altın biriktirin demek hiç yakışık kalmamış. Yastık altında tutulan para, piyasadan uzak tutulan para, daha çok cari açık, daha yüksek kur, daha az yatırım demek. Devir artık dolar gibi sanal para devri. Paranız ne kadar bankada durur da sanal olursa, o kadar ekonomik katkı sağlar. Dolar gibi sanal para dedim, çünkü basılı olan dolar miktarı, bankalar ve piyasalar arası dönen miktarın sadece %1'i kadar. TL bazında bu miktar çok çok fazla.
Bu konuları düzeltmek istedim sadece. Onun dışında en etkili ve en hızlı yöntem şuan için tasarruf önlemleri olacaktır. Tasarruf önlemlerinden kastım ise asla 5 Nisan kararları tarzı önlemler değil. Şu an için sadece israfı yarı yarıya önlesek bile cari açık kapanacak. Bakalım devletimiz(hükümet değil, devlet.), kriz gelmeden gereken adımları atabilecek mi.
Ek olarak, millette para olmadığı kısmına asla ama asla katılmıyorum. Sadece ÇiftlikBank'a bile 1 Milyar liradan daha fazla yatırım yapacak para var bu millette. Ve daha nicesi var...