Hayır batmayacağız. Gün gelecek devran dönecek; ülkemizdeki mültecileri gönderecek, satılan topraklarımızı, fabrikalarımızı, limanlarımızı geri alacak; çiftçimizi, işçimizi huzura kavuşturacak, eğitimin kalitesini artıracak, toplumdaki ahlaki çöküşün önüne geçecek, bilinçli bir nesil yetiştirecek, mahkemeleri bağımsız hale getirecek ve o mahkemelerde bugün olan olaylardan sorumlu olanları yargılayacağız. Emin olun bunu yapacağız. Bunda kuşkunuz olmasın. Toplum zaman zaman buhranlı dönemler geçirebilir.
"Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar, gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir."
Atam bu günlerin geleceğini bize 100 yıl önce haber vermiş zaten. Şaşkınlığa gerek yok.
Dostlar, karanlıklar her zaman aydınlığa çıkar. Ama unutmayın ki yeterince karanlık olmadan da güneş doğmaz. Ne kadar karanlık olduysa şafak vakti o kadar yakın demektir. Zincirin zayıf halkaları birer birer kopacak ve "Herşey bitti, battık, ülke bitti, yıkıldık, kimse kurtaramaz..." gibi çaresiz ve aciz sözlerin arkasına sığınacaklardır. 110 yıl önce topraklarımız işgal edildiğinde de Avrupa'ya topuklayanlar olmuştu. Lakin eğer sizin damarınızda Türk kanı akıyorsa asla bu sözleri sarfedemezsiniz. Siz zincirin en dayanıklı halkası olmak zorundasınız. Sizin doğacak güneşe olan inancınızı yitirmeye hakkınız yok.
Mübadelede topraklarımızda kalan Yunanların torunlarının size gülüp yıldırmasına izin vermeyin.