Buna birçok açıdan bakılabilir. Materyalist açıdan hiçbir manası yoktur. Koltuk ile senin arandaki fark pek fazla değildir. Bu yüzden insanlar bu hayatlarını iyi yaşayıp ot gibi ölmeye başladı. 7-65 yaş arası yapılan, ardı arkası kesilmeyen bir kölelik serüveni. Oysa bu hayatın manası bu olamaz. Bu hayat üremek demek olmamalı, gerçekten hastalıklar, belalar, aşırı kazanılan para, aşırı kaybedilen para gibi yüzlerce etmeni toplayınca ortaya tek bir kelime çıkıyor: İmtihan. İşte biz de ne zaman indirileceğimiz belirsiz bir otobüsteyiz. Herkes bize "inmeden önce arkandakilere bir şey bırak" diyor. Fakat, bu ne indirilme gerçeğini değiştiriyor ne de indirilecek insanların gittikleri yere cevap verebiliyor. İşte ruhsal bunalım da burada başlıyor. Ancak biz, hisleri olan, düşünebilen, ayrım yapabilen canlılar olarak ağaçtan ve inekten farklıyız, hepsini domine edebiliyoruz, hepsini lehimize kullanabiliyoruz. Hem uçma hem yüzme özelliklerini aklımız sâyesinde aynı anda kullanabiliyoruz ve daha niceleri. İşte bu dünya, sâdece kısa bir rüya. Ne kadar uğraşsan da uyanacağın bir rüya. Fakat biz şu gerçekte 10 saniye süren rüyaları güzelleştirme derdindeyiz. Oysa her düşünen insan bunun bir ardı olması gerektiğini düşünebilir. İşte insan olarak sen! Kendini bir ottan ayrı tut ve asıl hayatın için çalış. Kendine ebedi arkadaşlar edin. Öyle arkadaşlar edin ki ailen bile seni gömüp, bırakıp gittiğinde elinden tutsunlar. Öyle arkadaşlar edin ki yarın büyük mahkemede senden iyi biri olarak bahsetsinler. Öyle arkadaşlar edin ki altta seni yutmaya çalışan bir alev okyanusu varken seni köprüden geçirsinler. İşte ben her ne kadar tam yapamasam da o arkadaşları edinmeye çalışıyorum. Mesela bir arkadaşım var, ismi namaz. Biri var ki 12 ayda bir geliyor. Vesayre. İşte hayatın amacı bu arkadaşları yâni amelleri edinmektir. Aslında bunun özel bir kelimesi vardır ki daha kapsayıcıdır. İbâdet! Benim için hayatın anlamı 2 kelimedir, ben onun için yaşarım. İbâdet, imtihan. Vesselam...