Hayattan eski zevki almıyorum

Ben de aynı problemi benzer dönemlerde yaşamış birisi olarak söyleyebilirim ki yeni hobiler edinmek çok faydalı oluyor. Açıkçası ben oyun oynamayı eğlenmek için değil de vakit geçirmek için zorla oynadığımı fark edince bir süre bilgisayar başından uzaklaştım. Başka hobiler edinerek boş vaktimi kullandım. Yürüyüş yapmak bile daha mutlu olmamı sağlıyordu. Bütün bu sürecin sonunda da daha mutlu bir ben olarak geri döndüm.
Ayrıca arkadaşlarınla daha çok vakit geçirmeni, rekabetçi oyunlar oynamamnı ve mastürbasyondan kafanı uzaklaştırmanı öneririm. Zaten kafan başka şeylerle dolu olunca mastürbasyon aklına bile gelmiyor. Son zamanlarda Rimworld, Total War, Crusader Kings gibi oyunlar oynuyorum ve benim için rekabetçi oyunların verdiği stresin yerini huzur aldı.
İstemediğin bir şey için kendini zorlama, mutlu kal.
 
Ben de aynı problemi benzer dönemlerde yaşamış birisi olarak söyleyebilirim ki yeni hobiler edinmek çok faydalı oluyor. Açıkçası ben oyun oynamayı eğlenmek için değil de vakit geçirmek için zorla oynadığımı fark edince bir süre bilgisayar başından uzaklaştım. Başka hobiler edinerek boş vaktimi kullandım. Yürüyüş yapmak bile daha mutlu olmamı sağlıyordu. Bütün bu sürecin sonunda da daha mutlu bir ben olarak geri döndüm.
Ayrıca arkadaşlarınla daha çok vakit geçirmeni, rekabetçi oyunlar oynamamnı ve mastürbasyondan kafanı uzaklaştırmanı öneririm. Zaten kafan başka şeylerle dolu olunca mastürbasyon aklına bile gelmiyor. Son zamanlarda rimworld, Total War, Crusader Kings gibi oyunlar oynuyorum ve benim için rekabetçi oyunların verdiği stresin yerini huzur aldı.
İstemediğin bir şey için kendini zorlama, mutlu kal.

Kafamdaki şeylerin bir kısmının tercüme edilmiş hali gibisiniz. Bende bir gün fark ettim ki ben bu oyunları eğlendiğimden ya da istediğimden oynamıyorum. Zorundaymış gibi, pervasızca sadece vaktimi öldürüyorum. Oyunlar zevkten çıkıp rekabete dönüşmüş bunu fark ettiğimde hem kendime ettiğim eziyeti gördüm hem de oynadığım oyunlardan aslında nefret ettiğimi.
 
Kafamdaki şeylerin bir kısmının tercüme edilmiş hali gibisiniz. Bende bir gün fark ettim ki ben bu oyunları eğlendiğimden ya da istediğimden oynamıyorum. Zorundaymış gibi, pervasızca sadece vaktimi öldürüyorum. Oyunlar zevkten çıkıp rekabete dönüşmüş bunu fark ettiğimde hem kendime ettiğim eziyeti gördüm hem de oynadığım oyunlardan aslında nefret ettiğimi.

Bir pdr öğrencisi olarak söylebilirim ki okulundaki rehber öğretmeninle bütün konuları konuşabilirsin. Kafandaki problemlerin çözümlerine beraber daha kolay odaklanacağınız için senin için çok faydalı olacaktır. Zaten buradaki gibi orada da gizliliğin esas olacak.
 
CS:GO ne olduğunu bile bilmeyen eski oyuncularız biz eskiden CS 1.6 oynardık internetten o kadar keyifli olurduki hey gidi günler heyy...
 
CS:GO ne olduğunu bile bilmeyen eski oyuncularız biz eskiden CS 1.6 oynardık internetten o kadar keyifli olurduki hey gidi günler heyy...
:) Bana göre cs 1.6 san andreas gibi oyunlar boş. Sizin anılarınız depreşiyor ama çoğu zaman "oLdLaR hATIrlAR" diyenlerden de tiksinmiş biriyim. Bana göre cs 1.6, gta sa sadece çöp kutusu. ama zevkler ve renkler tartışılmaz tabii
 
Ya da bir tanrı varsa gerçekten ona tapmamızı isteyecek kadar egoist mi?
Egoistlik aynı türler arasında kullanabilecek bir argüman. Örneğin ikimizde insanız ve benim himayemde sana bir şeyler yaptırmak beni egoist yapar çünkü üstünlük taslayacak bir olguya kapı açarım. Ama yaratıcının egoist olması iki ilahın olma zorunluluğunu getirir ki bu akla ve mantığa tamamen ters düşer. Sen yarattığın bir şeye karşı egoist olamazsın. Hangi marangoz yaptığı masasına karşı üstünlük taslamaya çalışır? Saçmalık. Aynı şekilde de Yaratıcının egoist olması saçma olur ki ibadetler şükrün göstergesidir. Yaratıcı ile kulunun arasındaki münasebeti gösterir. Yaratıcı sadece seni değil senin faydalandığın her şeyi yaratıyor. Ve sen verdikleri karşısında teşekkür (şükür) ediyorsun. Örneğin ben iyi biriyim ve her gün senin önüne bi tabak yemek koyuyorum. Sende yiyip yiyip yüzüme bile bakmadan gidiyorsun. Biz insanlar yaradılışın gereği bunu yüzsüzlük hatta terbiyesizlik olarak algılarız. İslamda bunlar Latife-i Rabbaniyedir. Ama senin burada teşekkür etmen her iki taraf içinde pozitif bir duyguyu ortaya çıkarır. Karşındakine teşekkür edince onun malı/mülkü artmayacağı gibi onun senin teşekkürüne ihtiyacı olmaz. Aynı şekilde onun senin şükrüne ihtiyacı yok senin teşekkür ederek insan olmaya ihtiyacın var.
Tanrı nasıl oluşur?
Bak bu konuyu da anlatayım, aslında bu soru tamamen materyalizmin kafanda bug'a girerek oluşturduğu bir sorudur. 🤣 Bir muhabbet tarzında yazayım sorunun ne kadar saçma olduğunu anla.
Örneğin önce üzerime ardından masaya su dökülüyor. Elbisem ve masa ıslanıyor.
Sen: Abi bu masadaki ıslaklık neredendir?
Ben: Sudandır.
Sen: Peki üzerindeki ıslaklık neredendir?
Ben: O'da sudandır.
Sen: Ohoo! Sende ne sorsam sudandır diyorsun, peki sudaki ıslaklık neredendir?
(Ve beyin oradan köyüne göçer...)
Suyun ıslaklığı nereden diye bir soru sorulmaz, ıslaklık suyun iktiza (bağımlı gereklilik) ettiği bir özelliktir. Su ıslatır, suya nasıl ıslandı diyemezsin. Zaten kendi özelliği, amacı o. Islatır ama ıslatılmaya ihtiyacı yoktur. Zatında kaynağını barındırır.

Sen: Abi bu penceredeki ışık neredendir?
Ben: Güneştendir.
Sen: Bu denizin üzerindeki yansıyan ışık neredendir?
Ben: O'da güneştendir.
Sen: Aga sende her şey güneştendir diyorsun, güneşteki ışık neredendir?
(404 Error)
Güneş ışık kaynağıdır, güneşteki ışık neredendir diye bir soru çok saçma olur. Zaten zatında aydınlatmak vardır, güneş aydınlatır. Kendisi aydınlanmaz. Aynı şekilde su ıslatır, ıslanmaz. Yine aynı şekilde Yaratıcının özelliği, zatında yaratmak vardır yaratılmaz. Her şeyi ıslatan suyu kim ıslattı diye bir soru olamadığı gibi her şeyi yaratanı kim yarattı gibi bir soru da olamaz.
Yaratılanların kaynağı o, yaratma özelliği zatında var. Senin maddi gördüğün evren yapım yıkım reaksiyonları üzerine kurulduğu için materyalizmi en öne alıp bu soruyu soruyorsun.
"Herşeyi yaratanının yaratıcısı" gibi Sonsuz bir sayı doğrusunda en baştaki sayı nerede demek gibi.

Zamanım olsa aslında seninle çok uzun konuşmak isterim, sorularının hepsinin cevabı kırmızı asa serisinde var. Videolar çok kısa, birazcık zaman ayırıp izlersen aklında hiçbir soru kalmaz.
Ve de şunu eklemek isterim, tek başına aklına gelen soruları yine kendine sorup "Ya çok saçma, tabi ki böyle olamaz" gibi kendi kendine cevaplar veremezsin. Her soruyu araştırman gerek, çünkü yıllar önce bende bu konulara uzak biri iken aynı hataya düşüyordum. Dört işlemden başka bir şey bilmeyen bir ilkokul çocuğunun Türev-İntegral'e "bu ne saçmalık" demesi gibi bir durum ortaya çıkıyor ama bunun farkında olmuyorsun. Bakış açın kırmızı asa serisiyle tamamen değişecektir. Senin mantığın sorunun cevabı olmadığı kararını veremez. Sorunun cevabının doğru olup olmadığı kararını ancak verebilir. Bu iki arasında çok kilit bir noktadır.
 
Son düzenleme:
Egoistlik aynı türler arasında kullanabilecek bir argüman. Örneğin ikimizde insanız ve benim himayemde sana bir şeyler yaptırmak beni egoist yapar çünkü üstünlük taslayacak bir olguya kapı açarım. Ama yaratıcının egoist olması iki ilahın olma zorunluluğunu getirir ki bu akla ve mantığa tamamen ters düşer. Sen yarattığın bir şeye karşı egoist olamazsın. Hangi marangoz yaptığı masasına karşı üstünlük taslamaya çalışır? Saçmalık. Aynı şekilde de yaratıcının egoist olması saçma olur ki ibadetler şükrün göstergesidir. Yaratıcı ile kulunun arasındaki münasebeti gösterir. Yaratıcı sadece seni değil senin faydalandığın her şeyi yaratıyor. Ve sen verdikleri karşısında teşekkür (şükür) ediyorsun. Örneğin ben iyi biriyim ve her gün senin önüne bir tabak yemek koyuyorum. Sende yiyip yiyip yüzüme bile bakmadan gidiyorsun. Biz insanlar yaradılışın gereği bunu yüzsüzlük hatta terbiyesizlik olarak algılarız. İslam'da bunlar latife-i rabbaniyedir. Ama senin burada teşekkür etmen her iki taraf içinde pozitif bir duyguyu ortaya çıkarır. Karşındakine teşekkür edince onun malı/mülkü artmayacağı gibi onun senin teşekkürüne ihtiyacı olmaz. Aynı şekilde onun senin şükrüne ihtiyacı yok senin teşekkür ederek insan olmaya ihtiyacın var.

Bak bu konuyu da anlatayım, aslında bu soru tamamen materyalizmin kafanda Bug'a girerek oluşturduğu bir sorudur. 🤣 bir muhabbet tarzında yazayım sorunun ne kadar saçma olduğunu anla.
Örneğin önce üzerime ardından masaya su dökülüyor. Elbisem ve masa ıslanıyor.
Sen: Abi bu masadaki ıslaklık neredendir?
Ben: Sudandır.
Sen: Peki üzerindeki ıslaklık neredendir?
Ben: O'da sudandır.
Sen: Ohoo! Sende ne sorsam sudandır diyorsun, peki sudaki ıslaklık neredendir?
(Ve beyin oradan köyüne göçer...)
Suyun ıslaklığı nereden diye bir soru sorulmaz, ıslaklık suyun iktiza (bağımlı gereklilik) ettiği bir özelliktir. Su ıslatır, suya nasıl ıslandı diyemezsin. Zaten kendi özelliği, amacı o. Islatır ama ıslatılmaya ihtiyacı yoktur. Zatında kaynağını barındırır.

Sen: Abi bu penceredeki ışık neredendir?
Ben: Güneştendir.
Sen: Bu denizin üzerindeki yansıyan ışık neredendir?
Ben: O'da güneştendir.
Sen: Aga sende her şey güneştendir diyorsun, güneşteki ışık neredendir?
(404 error)
Güneş ışık kaynağıdır, güneşteki ışık neredendir diye bir soru çok saçma olur. Zaten zatında aydınlatmak vardır, güneş aydınlatır. Kendisi aydınlanmaz. Aynı şekilde su ıslatır, ıslanmaz. Yine aynı şekilde yaratıcının özelliği, zatında yaratmak vardır yaratılmaz. Her şeyi ıslatan suyu kim ıslattı diye bir soru olamadığı gibi her şeyi yaratanı kim yarattı gibi bir soru da olamaz.
Yaratılanların kaynağı O, yaratma özelliği zatında var. Senin maddi gördüğün evren yapım yıkım reaksiyonları üzerine kurulduğu için materyalizmi en öne alıp bu soruyu soruyorsun.
"Her şeyi yaratanının yaratıcısı" gibi sonsuz bir sayı doğrusunda en baştaki sayı nerede demek gibi.

Zamanım olsa aslında seninle çok uzun konuşmak isterim, sorularının hepsinin cevabı kırmızı asa serisinde var. Videolar çok kısa, birazcık zaman ayırıp izlersen aklında hiçbir soru kalmaz.

Öncelikle yazımı ciddiye alıp bu kadar uzun bir cevap yazdığın için çok teşekkür ederim. 2. olarak gerçekten büyük bir aydınlanma yaşadım. Bu islama hatta komple dinlere karşı bakış açımı değiştirdi gerçekten çok teşekkür ederim. Gerçekten baktığım açının mantıksız olduğunu fark ettim. Böyle hiçbir sonuca ulaşamayacağımı, sadece kendini tekrar eden bir şeye varacağımı fark etmemi sağladın. Forumda sizin gibi saygıdeğer kişiler varsa gerçekten bu platforma sık sık gireceğim demek. İlgilendiğiniz için sağ olun gerçekten hocam iyi forumlar.
 
Merhaba. Öncelikle samimi olacağım o yüzden yargılayıcı veya alaycı tipler çıksın direkt. Foruma yeni girdim benim gibi olan insanları görmek ya da başka insanların dertlerini anlamak için. Sorun şu 13 yaşındayım ergenliğe yeni yeni giriyorum 4-5 yaşlarımdan beri fazlasıyla CS:GO oynamış birisiyim 3000 saatim var bir gün uyandığımda şaka gibi oyundan gram zevk almamaya başladım. Aradan 1-2 yıl geçti 7. sınıfım şu son 5-6 aydır hayatı çok sorguluyorum oynadığım hiçbir oyundan zevk almıyorum ülkenin hali yüzünden vs. değil eskiden bir yere giderdik misafirliğe giderdik çok heyecanlanırdım çok eğlenirdim acaba çocukluktan çıktığım için hayatın toz pembe algısından kurtulduğumdan gerçekleri görmeye başladığımdan kaynaklı mı yoksa ne bileyim mastürbasyon vs. yüzünden mi çünkü inanın anneme babama anlatıyorum coronadandır evladım deyip geçiştiriyorlar oyunlardan bir 20-30 gün uzak duracağım belki eski zevkimi tekrar alırım diye. Foruma 7/24 giren birisi değilim yine kontrol ederim. Her cevap benim için önemli iyi forumlar.

Aynı şeyleri bende yaşıyorum büyük ihtimal bunun kaynağı ergenlik denen dönem.
 
Öncelikle yazımı ciddiye alıp bu kadar uzun bir cevap yazdığın için çok teşekkür ederim. 2. olarak gerçekten büyük bir aydınlanma yaşadım. Bu İslama hatta komple dinlere karşı bakış açımı değiştirdi gerçekten çok teşekkür ederim. Gerçekten baktığım açının mantıksız olduğunu fark ettim. Böyle hiçbir sonuca ulaşamayacağımı, sadece kendini tekrar eden bir şeye varacağımı fark etmemi sağladın. Forumda sizin gibi saygıdeğer kişiler varsa gerçekten bu platforma sık sık gireceğim demek. İlgilendiğiniz için sağ olun gerçekten hocam iyi forumlar.
Rica ederim.
Aslında insan doğruyu bulunca bundan başka insanların da faydalanmasını istiyor. Bunu anlatmaktan zevk alır hale geliyor ki İslam'da Allah'ın bir esması olan Rahman isminin bir yansıması diyoruz.
Örneğin her yerde görmüşsündür, Youtube'da yüzlerce Müslüman vs Ateist röportajları var. Ya kardeşim bu Müslümanlara para mı veriyorlar ki eline mikrofon alıp her önüne gelene yaratıcıyı anlatıyorlar. Videonun reklamlarını da kapatıyorlar. Aç reklamı bari para kas diyorsun izleyenler sayesinde. 2 milyon abonesi var o kanalların ama yapmıyorlar. Dünyanın alıştığımız huzur ve mutluluk sistemine tamamen ters bir şekilde parasız, mal mülksüz kolayca mutlu olabiliyorlar. Bunu nasıl yaptıklarını da insanlara yaymak istiyorlar. Çünkü bunu aynen benim gibi depresyonlara girip cevapsız sorular içinde boğulup, hayatta her insandan bir tekme yiyen ve intihara doğru giden hiçbir vucut hastalığına denk düşmeyecek manevi bir hastalıktan, İslam gibi mükemmel bir din ve yaşayış tarzını keşfedip manevi bir ilaçla kurtulan insanlar yapıyor. Senin "hayattan zevk almıyorum" cümleni duyunca içimde ister istemez yardım etme hissiyatı beliriyor. Bu yaradılıştan sana tahsis edilen bir duygu bir latife. Maddiyatta bunu bilim ile kanıtlayamazsın. Kansere karşı bir ilaç bulduğunda herkesin faydalanmasını istemek gibi.
Ya adam anne babasından ayrılmış, mal mülkü satıp şehir değiştirip Hayalhanem'e (Gençlerin oluşturduğu İslami bir kanal) hizmet etmeye gelmiş. Mutluluktan havaya uçuyor. Dert tasa kalmıyor, üstelik bu müessesede insanlara hizmet ederken bunu söylüyor.
Bu duruma nasıl girdiklerini düşünmeye kalkınca mantığın hiçbir şekilde buna bir cevap bulamıyor. Bunları görünce bir arayış içine girdim. İnan ki her şey önyargıları kırmakla başlıyor. "Kulum bana bir karış yaklaşırsa ben ona bir arşın yaklaşırım" hadisi çok ilgimi çekmişti. Araştırmaya başladıktan sonra birden hayatında garip olaylar olmaya, her sorunun cevabı sen garip bir şekilde önüne çıkmaya başlıyor. Şuan bir inancın olmadığı için yaşadığım duyguların etkisini muhtemelen sana aktaramıyorum ama gerçekten muazzam bir bakış açısı ve aydınlanma kazanıyorsun.
Bak şuan dediklerime saçma, hurafe, olmaz böyle şey diyebilirsin. Ama kesinlikle böyledir deyip, araştırmayacağım deme. Örneğin Kırmızı Asa izlemeni önerdim. Bunu izle, sonra gel seninle muhabbet edelim. İstersen sana Neden bir yaratıcı olduğunu düşünmemiz gerekiyor? Yaratıcı varsa illa bir dine mi mensup olmalıyız? Olacaksak niye Hristiyanlık değil de İslam? gibi konuları anlatabilirim. Bunları düşünmemiz gerekiyor, kafa yormamız gerekiyor çünkü bir kere geliyoruz ve kimse sana ölümsüzlük iksiri diye bir şey vermiyor. Her gün birilerinin öldüğünü görüyorsun ve ölüm yokmuş gibi yaşıyorsun.

Bak sana Risale-i Nur'da okuduğum bir temsili hikayeyi aklımda kaldığı kadarıyla anlatayım;
Birden gözünü açıyorsun sen ve bir adam uzun bir yoldasınız. Yolda yürümeye başlıyorsun ve yol ikiye ayrılıyor. Sağ ve Sol yol. Yolun ayrım noktasında bir görevli/personel var. Bu görevli sana bazı bilgiler veriyor.
-Sağ yolun bir sahibi, bir yaratıcısı var ama sol yolun yok. Sana sağ yoldan gidersen belirli kurallara tabi bir yere gideceğini söylüyor. Sana bu kurallar biraz özgürlüğünü kısıtlıyor gibi gelebilir ama senin için en iyisi bu. Örneğin kırmızı ışıkta durmak zorundasın. Sen kendi bakış açınla arabanın içindeyken kırmızı ışıkta durmadan geçersem daha rahat ederim diye düşünebilirsin fakat kaza yapmaman için bu kurala uymak lazım gelir. Bu şehri kuran seni senden daha iyi tanır. Bu kurallar senin için en iyisidir. Burada senin emniyetin bizim için önemlidir.
-İkinci yol olan Sol yol ise sahibi olmayan tamamen özgürce yaşayabileceğin Free takılabileceğin, rahat bir yol. Bu yoldan gidersen sahipsiz, kuralsız bir yere gideceksin. Fakat buradaki serbestiyet ile birlikte bir tehlike ve güvensizlik vardır. Bütün sorumluluk da size aittir. Seçeceğin yolda zorlama yoktur!
Adam düşünüp taşınıyor ve biri sağ yola diğeri sol yola gidiyor.

Şimdi sol yolu seçen adamı izliyoruz;
Sol yola girip ilerliyor, dağ tepe aşıp geniş ve sonu görünmeyen uçsuz bucaksız bir çöle giriyor. Bu çölde yürümeye devam ediyor ve arkasından gelen bir ses işitiyor. Kafasını çevirip bakıyor, bir de ne görsün? Bir arslan peşinden ona doğru hücum ediyor. Birden kaçmaya başlıyor, ileride 60 arşın derinliğinde bir kuyuya gözünü kestiriyor. Başka kaçış yolu yok, bomboş bir çölde tek çareyi orası gözüküyor. Kuyuya doğru koşup, 60 arşın derinliğindeki o kuyuya atlıyor. Kuyunun yarısına kadar düşerken, içeride bulunan bir dala sımsıkı yapışıyor ve aşağı düşmüyor.
Kuyunun duvarında yeşermiş o ağacın sağda ve solda iki kökü var. Bir kökünde beyaz, diğer kökünde siyah bir fare var. Bu fareler küçücük dişleriyle bir kökten diğer köke sürekli gidip gelip sırayla o dalın kökünü yavaş yavaş kemiriyorlar. Adam yukarıya bakıyor, kuyunun ağzında arslan pençesi hazır vaziyette onu bekliyor. Aşağı bakıyor, kuyunun dibinde dehşetli bir ejderhaya benzer yaratık, ağzını açmış onun düşmesini bekliyor. Kuyunun duvarlarına bakıyor, akrepler, yılanlar, türlü türlü zararlı böcekler yer etmiş. Dolanıyorlar. Kafasını nereye çevirse ayrı bir dehşetle karşılaşıyor. Sonra tutunduğu dalın bir ucuna bakıyor ki mükemmel meyveler, elmalar, incirler, portakallar var. Bir ağaçta çeşit çeşit meyveler var.

İşte bu adam akılsızlığından anlamıyor ki bu işte bir iş var. Ortam bu kadar dehşetliyken bu ağaçta bir mükemmellik var. Fakat hiç umursamıyor. Bulunduğu durumun vahimiyeti verdiği korkuyu unutmak için gözlerini kapatıyor ve kendini cennette hayal ediyor. Düştüğü çaresizliği kendi kafasında hayal ederek güzelmiş gibi kendini kandırıyor. Aynen şu şekilde yapıyor;
Şu elmayı yersem mutlu olucam, bak elim şu incire yeterse valla mutlu olucam. Dalın biraz daha uzak ucundaki karpuzu görüp, bak şunu da alsam varya dünyanın en mutlu insanıyım diyor.

Sana soruyorum bu insan böyle bir durumda gerçekten mutlu olabilir mi ya? Ya fareler zaten kemiriyor o dal kırılacak banko düşeceksin, etrafın akreplerle çiyanlarla kaplı. Aşağıda senin düşmeni bekleyen bir ejderha var, yukarıda arslan her an pençesini vurup sana zarar verebilir. Ama sen diyorsun ki şu meyveleri yersem mutlu olucam. Gerçekten mutlu olabilir mi? İmkanı yok mutlu olamaz.

İşte bu 60 arşın kuyu senin 60 yıllık ömründür. O tutunduğun dal senin tutunduğun hayat dalındır. O siyah ve beyaz fareler senin ömrünü kemiren gece ve gündüzdür. Yukarıdaki arslan her an gelecek olan ecelindir. Aşağıda bekleyen ejderha ise muhakkak ki ölüp içine düşeceğin karanlık toprağın altındaki kabrindir. Etrafındaki böcekler, akrepler ve türlü türlü haşeratlar da hayatın boyunca başına gelen olaylar, sıkıntıların hatta şuan bu konuyu açmana sebep olan müsibetlerdir. Ve sen böyle vahim bir haldeyken sanki ölüm yokmuş, o kabre girmeyeceğim, o hayat dalı kırılmayacakmış gibi kafanda her şeyi unutup;
Ya bak şu üniversiteyi kazanayım mutlu olucam, şu işe gireyim dünyanın en mutlu insanı benim, bak şurada bir evim bir arabam olsun başka bir şey istemem diyorsun. Sen gerçekten bu durumda mutlu olabileceğini düşünüyor musun?

Hem madem herşey geçici ve fânidir ve ölüm ölmüyor ve kabir kapısı kapanmıyor ve zahmet ise rahmete kalboluyor; elbette biz, sabır ve şükürle tevekkül edip sükût ederiz. Bütün bu olayları sol yoldan değil de sağ yoldan giden adam gibi sahibinin olduğunu ve bunun bir imtihan olduğunu biliriz. O ağzını açıp bekleyen ejderhanın aslında Rabb'e gidecek yol olduğunu, yukarıda bekleyen arslanın senin için bir alem değişikliği olduğunu, kısacık dünya ömründen ebedi hayata geçiş olduğunu, etrafındaki haşerelerin, böceklerin bir imtihan olduğunu biliriz. Ve kırmızı ışıkta dur diyorlarsa elbette bir bildikleri vardır diyip bu yolu araştırırız. Örneğin birden uyanıyorsun önünde bir perde var ve en sevdiğin kişiyi örneğin eşini o perdenin arkasında bıçaklarla kesiyorlar. Ve senin elinden hiçbir şey gelmiyor, perdenin gölgesinden o bıçak darbelerini, kesme seslerini duydukça için içini yiyor. Burada korkmanın sebebi o bıçağın eşine temas edip zarar vermesi olduğunu zannedersin. Hatta bunu okurken de onu kastettiğimi sanırsın. Ben diyorum ki araştır! Aslında o bıçağın bir sahibi var, o bıçak doktorun elinde ve eşini kanserden kurtarmak için ameliyat ediyor. Birden bütün düşüncelerin değişip o bıçak için para bile verirsin. Aynı şekilde araştır ve gör! Bu musibetlerin bir sahibi var. Ağzına düşeceğin ejderha da yukarıdaki arslanda sahipsiz değil. Aynı şekilde sende yaratıcının varlığını araştırmazsan bu belalar içinde kaybolup hayatta mutlu olamazsın. Gözünü kapatan gündüzü gece yapmaz, ancak kendine gece olur. Umarım yazdıklarımın bir faydası dokunur. Çünkü ben Rabb'imi tanımadan önce tabiri caizse hayatımın bir hayvandan farkı yoktu. Ve şuan başıma kötü bir olay gelmiyor, gelse de hikmetinden haberdarım. Bıçağın kimin elinde olduğunu biliyorum. Beni hiçbir şey üzemez. Sende üzülme kardeşim!
Lütfen bu hayatta neden olduğumuzu, bu olayları neden yaşadığımızı merak et. Benim bunları düşünmekten gözüme uyku girmiyordu, sende düşün lütfen. Sana her türlü ispatı, yaratıcının varlığını kanıtlarım.
Bu içeriği görüntülemek için üçüncü taraf çerezlerini yerleştirmek için izninize ihtiyacımız olacak.
Daha detaylı bilgi için, çerezler sayfamıza bakınız.
Bu içeriği görüntülemek için üçüncü taraf çerezlerini yerleştirmek için izninize ihtiyacımız olacak.
Daha detaylı bilgi için, çerezler sayfamıza bakınız.
Ve daha fazlası;
Bu içeriği görüntülemek için üçüncü taraf çerezlerini yerleştirmek için izninize ihtiyacımız olacak.
Daha detaylı bilgi için, çerezler sayfamıza bakınız.
Bu içeriği görüntülemek için üçüncü taraf çerezlerini yerleştirmek için izninize ihtiyacımız olacak.
Daha detaylı bilgi için, çerezler sayfamıza bakınız.
Bu içeriği görüntülemek için üçüncü taraf çerezlerini yerleştirmek için izninize ihtiyacımız olacak.
Daha detaylı bilgi için, çerezler sayfamıza bakınız.
Bu içeriği görüntülemek için üçüncü taraf çerezlerini yerleştirmek için izninize ihtiyacımız olacak.
Daha detaylı bilgi için, çerezler sayfamıza bakınız.
Bu içeriği görüntülemek için üçüncü taraf çerezlerini yerleştirmek için izninize ihtiyacımız olacak.
Daha detaylı bilgi için, çerezler sayfamıza bakınız.
 
Son düzenleme:
Rica ederim.
Aslında insan doğruyu bulunca bundan başka insanların da faydalanmasını istiyor. Bunu anlatmaktan zevk alır hale geliyor ki İslam'da Allah'ın bir esması olan Rahman isminin bir yansıması diyoruz.
Örneğin her yerde görmüşsündür, YouTube'da yüzlerce Müslüman vs Ateist röportajları var. Ya kardeşim bu Müslüman'lara para mı veriyorlar ki eline mikrofon alıp her önüne gelene yaratıcıyı anlatıyorlar. Videonun reklamlarını da kapatıyorlar. Aç reklamı bari para kas diyorsun izleyenler sayesinde. 2 milyon abonesi var o kanalların ama yapmıyorlar. Dünyanın alıştığımız huzur ve mutluluk sistemine tamamen ters bir şekilde parasız, mal mülksüz kolayca mutlu olabiliyorlar. Bunu nasıl yaptıklarını da insanlara yaymak istiyorlar. Çünkü bunu aynen benim gibi depresyonlara girip cevapsız sorular içinde boğulup, hayatta her insandan bir tekme yiyen ve intihara doğru giden hiçbir vucut hastalığına denk düşmeyecek manevi bir hastalıktan, İslam gibi mükemmel bir din ve yaşayış tarzını keşfedip manevi bir ilaçla kurtulan insanlar yapıyor. Senin "hayattan zevk almıyorum" cümleni duyunca içimde ister istemez yardım etme hissiyatı beliriyor. Bu yaradılıştan sana tahsis edilen bir duygu bir latife. Maddiyatta bunu bilim ile kanıtlayamazsın. Kansere karşı bir ilaç bulduğunda herkesin faydalanmasını istemek gibi.
Ya adam anne babasından ayrılmış, mal mülkü satıp şehir değiştirip Hayalhanem'e (gençlerin oluşturduğu İslam'i bir kanal) hizmet etmeye gelmiş. Mutluluktan havaya uçuyor. Dert tasa kalmıyor, üstelik bu müessesede insanlara hizmet ederken bunu söylüyor.
Bu duruma nasıl girdiklerini düşünmeye kalkınca mantığın hiçbir şekilde buna bir cevap bulamıyor. Bunları görünce bir arayış içine girdim. İnan ki her şey ön yargıları kırmakla başlıyor. "kulum bana bir karış yaklaşırsa ben ona bir arşın yaklaşırım" hadisi çok ilgimi çekmişti. Araştırmaya başladıktan sonra birden hayatında garip olaylar olmaya, her sorunun cevabı sen garip bir şekilde önüne çıkmaya başlıyor. Şu an bir inancın olmadığı için yaşadığım duyguların etkisini muhtemelen sana aktaramıyorum ama gerçekten muazzam bir bakış açısı ve aydınlanma kazanıyorsun.
Bak şu an dediklerime saçma, hurafe, olmaz böyle şey diyebilirsin. Ama kesinlikle böyledir deyip, araştırmayacağım deme. Örneğin Kırmızı Asa izlemeni önerdim. Bunu izle, sonra gel seninle muhabbet edelim. İstersen sana neden bir yaratıcı olduğunu düşünmemiz gerekiyor? Yaratıcı varsa illa bir dine mi mensup olmalıyız? Olacaksak niye Hristiyan'lık değil de İslam? gibi konuları anlatabilirim. Bunları düşünmemiz gerekiyor, kafa yormamız gerekiyor çünkü bir kere geliyoruz ve kimse sana ölümsüzlük iksiri diye bir şey vermiyor. Her gün birilerinin öldüğünü görüyorsun ve ölüm yokmuş gibi yaşıyorsun.

Bak sana Risale-i Nur'da okuduğum bir temsili hikayeyi aklımda kaldığı kadarıyla anlatayım;
Birden gözünü açıyorsun sen ve bir adam uzun bir yoldasınız. Yolda yürümeye başlıyorsun ve yol ikiye ayrılıyor. Sağ ve sol yol. Yolun ayrım noktasında bir görevli/personel var. Bu görevli sana bazı bilgiler veriyor.
-sağ yolun bir sahibi, bir yaratıcısı var ama sol yolun yok. Sana sağ yoldan gidersen belirli kurallara tabii bir yere gideceğini söylüyor. Sana bu kurallar biraz özgürlüğünü kısıtlıyor gibi gelebilir ama senin için en iyisi bu. Örneğin kırmızı ışıkta durmak zorundasın. Sen kendi bakış açınla arabanın içindeyken kırmızı ışıkta durmadan geçersem daha rahat ederim diye düşünebilirsin fakat kaza yapmaman için bu kurala uymak lazım gelir. Bu şehri kuran seni senden daha iyi tanır. Bu kurallar senin için en iyisidir. Burada senin emniyetin bizim için önemlidir.
-İkinci yol olan sol yol ise sahibi olmayan tamamen özgürce yaşayabileceğin Free takılabileceğin, rahat bir yol. Bu yoldan gidersen sahipsiz, kuralsız bir yere gideceksin. Fakat buradaki serbestiyet ile birlikte bir tehlike ve güvensizlik vardır. Bütün sorumluluk da size aittir. Seçeceğin yolda zorlama yoktur!
Adam düşünüp taşınıyor ve biri sağ yola diğeri sol yola gidiyor.

şimdi sol yolu seçen adamı izliyoruz;
Sol yola girip ilerliyor, dağ tepe aşıp geniş ve sonu görünmeyen uçsuz bucaksız bir çöle giriyor. Bu çölde yürümeye devam ediyor ve arkasından gelen bir ses işitiyor. Kafasını çevirip bakıyor, bir de ne görsün? Bir aslan peşinden ona doğru hücum ediyor. Birden kaçmaya başlıyor, ileride 60 arşın derinliğinde bir kuyuya gözünü kestiriyor. Başka kaçış yolu yok, bomboş bir çölde tek çareyi orası gözüküyor. Kuyuya doğru koşup, 60 arşın derinliğindeki o kuyuya atlıyor. Kuyunun yarısına kadar düşerken, içeride bulunan bir dala sımsıkı yapışıyor ve aşağı düşmüyor.
Kuyunun duvarında yeşermiş o ağacın sağda ve solda iki kökü var. Bir kökünde beyaz, diğer kökünde siyah bir fare var. Bu fareler küçücük dişleriyle bir kökten diğer köke sürekli gidip gelip sırayla o dalın kökünü yavaş yavaş kemiriyorlar. Adam yukarıya bakıyor, kuyunun ağzında aslan pençesi hazır vaziyette onu bekliyor. Aşağı bakıyor, kuyunun dibinde dehşetli bir ejderhaya benzer yaratık, ağzını açmış onun düşmesini bekliyor. Kuyunun duvarlarına bakıyor, akrepler, yılanlar, türlü türlü zararlı böcekler yer etmiş. Dolanıyorlar. Kafasını nereye çevirse ayrı bir dehşetle karşılaşıyor. Sonra tutunduğu dalın bir ucuna bakıyor ki mükemmel meyveler, elmalar, incirler, portakallar var. Bir ağaçta çeşit çeşit meyveler var.

İşte bu adam akılsızlığından anlamıyor ki bu işte bir iş var. Ortam bu kadar dehşetliyken bu ağaçta bir mükemmellik var. fakat hiç umursamıyor. bulunduğu durumun vahimiyeti verdiği korkuyu unutmak için gözlerini kapatıyor ve kendini cennette hayal ediyor. düştüğü çaresizliği kendi kafasında hayal ederek güzelmiş gibi kendini kandırıyor. Aynen şu şekilde yapıyor;
Şu elmayı yersem mutlu olacağım, bak elim şu incire yeterse vallahi mutlu olacağım. Dalın biraz daha uzak ucundaki karpuzu görüp, bak şunu da alsam varya dünyanın en mutlu insanıyım diyor.

Sana soruyorum bu insan böyle bir durumda gerçekten mutlu olabilir mi ya? Ya fareler zaten kemiriyor o dal kırılacak banko düşeceksin, etrafın akreplerle çiyanlarla kaplı. Aşağıda senin düşmeni bekleyen bir ejderha var, yukarıda aslan her an pençesini vurup sana zarar verebilir. Ama sen diyorsun ki şu meyveleri yersem mutlu olacağım. gerçekten mutlu olabilir mi? imkanı yok mutlu olamaz.

İşte bu 60 arşın kuyu senin 60 yıllık ömründür. O tutunduğun dal senin tutunduğun hayat dalındır. o siyah ve beyaz fareler senin ömrünü kemiren gece ve gündüzdür. yukarıdaki aslan her an gelecek olan ecelindir. Aşağıda bekleyen ejderha ise muhakkak ki ölüp içine düşeceğin karanlık toprağın altındaki kabrindir. Etrafındaki böcekler, akrepler ve türlü türlü haşeratlar da hayatın boyunca başına gelen olaylar, sıkıntıların hatta şu an bu konuyu açmana sebep olan müsibetlerdir. Ve sen böyle vahim bir haldeyken sanki ölüm yokmuş, o kabre girmeyeceğim, o hayat dalı kırılmayacakmış gibi kafanda her şeyi unutup;
Ya bak şu üniversiteyi kazanayım mutlu olacağım, şu işe gireyim dünyanın en mutlu insanı benim, bak şurada bir evim bir arabam olsun başka bir şey istemem diyorsun. sen gerçekten bu durumda mutlu olabileceğini düşünüyor musun?

Hem madem her şey geçici ve fânidir ve ölüm ölmüyor ve kabir kapısı kapanmıyor ve zahmet ise rahmete kalboluyor; elbette biz, sabır ve şükürle tevekkül edip sükût ederiz. Bütün bu olayları sol yoldan değil de sağ yoldan giden adam gibi sahibinin olduğunu ve bunun bir imtihan olduğunu biliriz. O ağzını açıp bekleyen ejderhanın aslında rabb'e gidecek yol olduğunu, yukarıda bekleyen arslanın senin için bir alem değişikliği olduğunu, kısacık dünya ömründen ebedi hayata geçiş olduğunu, etrafındaki haşerelerin, böceklerin bir imtihan olduğunu biliriz. Ve kırmızı ışıkta dur diyorlarsa elbette bir bildikleri vardır deyip bu yolu araştırırız. Örneğin birden uyanıyorsun önünde bir perde var ve en sevdiğin kişiyi örneğin eşini o perdenin arkasında bıçaklarla kesiyorlar. Ve senin elinden hiçbir şey gelmiyor, perdenin gölgesinden o bıçak darbelerini, kesme seslerini duydukça için içini yiyor. Burada korkmanın sebebi o bıçağın eşine temas edip zarar vermesi olduğunu zannedersin. Hatta bunu okurken de onu kastettiğimi sanırsın. Ben diyorum ki araştır! aslında o bıçağın bir sahibi var, o bıçak doktorun elinde ve eşini kanserden kurtarmak için ameliyat ediyor. Birden bütün düşüncelerin değişip o bıçak için para bile verirsin. aynı şekilde araştır ve gör! bu musibetlerin bir sahibi var. Ağzına düşeceğin ejderha da yukarıdaki arslanda sahipsiz değil. Aynı şekilde sende yaratıcının varlığını araştırmazsan bu belalar içinde kaybolup hayatta mutlu olamazsın. gözünü kapatan gündüzü gece yapmaz, ancak kendine gece olur. Umarım yazdıklarımın bir faydası dokunur. Çünkü ben rabb'imi tanımadan önce tabiri caizse hayatımın bir hayvandan farkı yoktu. Ve şu an başıma kötü bir olay gelmiyor, gelse de hikmetinden haberdarım. Bıçağın kimin elinde olduğunu biliyorum. Beni hiçbir şey üzemez. Sende üzülme kardeşim!
Lütfen bu hayatta neden olduğumuzu, bu olayları neden yaşadığımızı merak et. Benim bunları düşünmekten gözüme uyku girmiyordu, sende düşün lütfen. Sana her türlü ispatı, yaratıcının varlığını kanıtlarım.
Bu içeriği görüntülemek için üçüncü taraf çerezlerini yerleştirmek için izninize ihtiyacımız olacak.
Daha detaylı bilgi için, çerezler sayfamıza bakınız.
Bu içeriği görüntülemek için üçüncü taraf çerezlerini yerleştirmek için izninize ihtiyacımız olacak.
Daha detaylı bilgi için, çerezler sayfamıza bakınız.
Ve daha fazlası;
Bu içeriği görüntülemek için üçüncü taraf çerezlerini yerleştirmek için izninize ihtiyacımız olacak.
Daha detaylı bilgi için, çerezler sayfamıza bakınız.
Bu içeriği görüntülemek için üçüncü taraf çerezlerini yerleştirmek için izninize ihtiyacımız olacak.
Daha detaylı bilgi için, çerezler sayfamıza bakınız.
Bu içeriği görüntülemek için üçüncü taraf çerezlerini yerleştirmek için izninize ihtiyacımız olacak.
Daha detaylı bilgi için, çerezler sayfamıza bakınız.
Bu içeriği görüntülemek için üçüncü taraf çerezlerini yerleştirmek için izninize ihtiyacımız olacak.
Daha detaylı bilgi için, çerezler sayfamıza bakınız.
Bu içeriği görüntülemek için üçüncü taraf çerezlerini yerleştirmek için izninize ihtiyacımız olacak.
Daha detaylı bilgi için, çerezler sayfamıza bakınız.

Hocam ben anlattığınız hikayeden sadece o kadar dehşetin arasında muhteşeminde var olabileceğini anladım adamın değer yanılgıya düşmesi pek bir şey ifade etmedi benim için daha detaylı açıklar mısınız?
 

Yeni konular

Geri
Yukarı