İçine edilen bir hayat

Bu gönderi çaresizlik, hüzün, pişmanlık ve bir kaç damla gözyaşı içerir.
Fazla uzun olmuş. Kusura bakmayın.

Nereden başlanır bilmiyorum. Bir oyun yüzüne hayatımı bitirdim. Hiçbir beklentim yok. Boşu boşuna yaşıyorum. Etrafımda bir tane dostum yok. Trilyoner patronum birkaç trilyon daha fazla kazansın diye eşekler gibi çalışıyorum ve üstelik 6 ay civarı sigortasız çalıştırılmama karşın akrabam olması sebebiyle şikayet dahi edemedim. 14 yaşındaydım, ortaokula gidiyordum. Günün sonunda bir futbol maçı yapalım dedik, oynarken parmağımı kırdım ve 3 ay parmağım alçıda kaldı. Bilgisayar bağımlısıydım, Metin2 denen lanet oyunla arama mesafe koyamadım. Hafta 1 gün bilgisayar oynama iznim olurdu ve sabah 6 da kalkıp gece 12'ye kadar oynardım. Yeni evimize taşınmıştık. Gaziantep'in o zamanlar yeni gelişmeye başlayan şimdiki en elit semtine taşınmıştık. Bunu fırsat bilip gece gündüz Metin2 oynadım. Ayağım iyileşmişti ama ben bağımlı olmuştum, okula gitmiyordum. Babam buna bir son vermek adına çareyi internet aboneliğini kapattırmakta buldu. İş yerimize gittim ve orada oynamaya başladım, laptopumu kırdı ve iş yerinden öfkeyle eve yürüdüm. Babam eve geldi ve dananın kuyruğu koptu. Onu bıçaklamaya kalkıştım, polisleri çağırdı. Babam beni istemedi, dedem sahip çıktı. Babaannem yoktu, dedemle beraber yaşamaya başladık. Dedem yalnızdı, yemek yapmaktan anlamazdı. Haftanın bazı günleri fırın yemekleri yaptırırdı, diğer günlerde de evli evlatlarına davetli olurdu ya da onlar gelirlerdi. 16 yaşındaydım, asalak gibi yaşıyordum. Bazı şeylere kafam basmaya başlamıştı. Babama gittim, "ben hata yaptım, ben ne olacağım? Okula gitmem gerek" dedim. Kabul etmedi. "hayır, sen okumazsın, sen gidip serserilik yapacaksın" cevabını aldım. Kimim kimsem yoktu. Kimseye beni okula gönderin diyemedim çünkü dedem de babamla benzer bir kafaya sahipti. Dedemin kardeşinin oğlu yani babamın amcası oğlunun iş yerinde işe başladım. Onun da oğlu ile kuzen gibiydik, çok sıkıydık. Sabah 7 de arabaya binerdik, o okula giderdi, ben ise haftada 125 TL kazandığım işe giderdim. Arada bir ultraslan serüveni oldu. İnsan ilişkilerimin ne kadar körelmiş olduğunu, ne kadar geri kaldığımı hissettim. Deplasmana giderlerdi, param yoktu gidemezdim. 1 sene kabul edilmek için çabaladım, ama kimseye kendimi sevdiremedim, kimse arkadaşlık kurmak istemedi. Belediyenin bir bilgisayar kursu vardı, kuzenim arayıp "sen de gel" dedi. Gittim, serfitikayı da aldım. Bir de kız arkadaş edinmiştim. Tabii ilk günden kızı öpünce arkadaşlığımız fazla uzun sürmedi. İnsan ilişkilerimin ne kadar körelmiş olduğunu buradan anlayabilirsiniz. 18 yaşıma girince ilk işim internet bağlatmak oldu. Dedemden gizli internet bağlattım. Onun günde 5 TL verdiği harçlıklarla internet faturamı öderdim. Sonra duydum ki benim okula gitmek istediğimi babam anneme söylememiş bile, hatta karar kendisinin değil, Kilis'te peygamber olarak gördükleri, taptıkları bir adamdan akıl almışlar. Tabii uzun zaman sonra öğrendim ki akıl aldığı tek konu geleceğim değilmiş, isimlerimizi de o adama sormuşlar. 5 yıl bu şekilde geçti. Dedemin büyük kızının eşinin küçük bir tuhafiye dükkanı vardı, kendi hallerinde geçinirlerdi. İflas etti. Bizimle yani dedemin evinde yaşamaya başladılar. 19 yaşında babam geldi ve "artık yeter, eve dönme vakti geldi" dedi. Şaşırmıştım, ama hala bağımlıydım. Öyle ki babama eve gelme şartı olarak bana sistem toplamasını istedim ve o da yaptı. Nasıl kabul ettiğini anlamamıştım ve sonradan duydum ki, halam gidip o ailecek taptığımız adama gidip benden rahatsız olduğunu, eve gitmem gerektiğini söylemiş. Şikayet edilmişim de babam eve öyle çağırmış. Yaş 20 askerlik vakti geldi. Askere gittim, sivilce, kilo ve kıl dönmesi gibi birçok rahatsızlığıma deva oldu. Tam 28 kg verdim. Ama tabii ezildim, aşağılandım. Hayat tecrübem yoktu, insanları tanımıyordum. Bir fanus içindeki bebek gibi yıllarca evde yaşadım. Bunun olması normaldi. Askerden geldim yaş 21. beklentim arttı. 28 kg vermiştim. Belki bir arkadaş edinirim, hatta bir kız arkadaşım olur diye umuyordum. Ama bu kez de eğitim seviyesi bir tokat gibi indi yüzüme. Kimle tanışsam, kimle konuşsam hor görüldüm. Ortaokul mezunu diye burun kıvırdılar. Haklılardı. Yalan söylemeyi tercih etmezdim. Tabii dürüstlük de para etmiyordu. Yaş 22, insanlar için hep basit insan olduğumu fark ettim. Hayır demeyi öğrendim. Tabii bu 5 yıldır bulunduğumuz FIFA ortamında hoş karşılanmadı. Ben basittim, ona alışmışlardı. Çok sürmeden birliktelik sona erdi. Bilgisayarı sattım, spora başladım, bir ayda 11 kg verdim ve tekrar kendimi sevmeye başladım. 22 yılın vermiş olduğu yalnızlık ve ilgi yoksunluğu birleşince spor salonunda bir kıza aşık oldum ve reddedildim. Salona bir daha gitmedim. Spor bitmişti. Bir süre sonra o da geçti. Kendimi seviyordum, lazer epilasyona başladım, ehliyet kursuna başladım. Lazer sonuç vermedi ama ehliyeti aldım. Babam bana "ehliyetini al beraber çalışalım" demişti yıllar önce. Babam kuruyemişçi ve şehir dışına servis aracıyla satış yapıyor. Tek rahat olduğum nokta gelecek kaygısı olmamasıydı. Yaş 23, babam işlerinin çok kötü olduğunu, bu işten nefret ettiğini, kendinden sonra kimsenin bu mesleği yapmasını istemediğini söyledi. Ben geleceğimden o kadar emindim ki 2012'de kayıt olduğum açık lise sınavlarına sadece 2 kez girmiştim. Şimdi kaldım öyle. Kendi işimin patronu olmayı beklerken, ortaokul mezunu bir işçi olarak kaldım. Açık lise de 60 kredim var. Bu sene 4 sınav birden yaparlarsa ve ben hepsinden tüm kredileri toplayabilirsem mezun olabilirim. Peki sonra? 25 yaşında üniversiteye başlamak? Üstelik başından beri okuyacağıma inanmayan bir aileyle bunu nasıl yapabilirim? Sen okumazsın serserilik yaparsın diyen adam şimdi de bana gelmiş "mezun ol bir şeyler yapmaya çalış, bizim işten bir halt olmaz" diyor. Peki neden o zaman neden beni o gün reddettin? Neden geleceğim için bu kadar kritik bir kararı gidip başkalarından akıl alarak verdin? Yasaklardan önce çocukluk arkadaşım Ali ile dışarı çıkardık. Sağ olsun bir o kaldı çevremde. Diğer çocukluk arkadaşımız Alper'in arkadaş çevresi vardı. Gelir hep bize anlatırdı. İmrenirdim, davet etmesini beklerdim. Ali anlamış olmalı ki iş çıkışı beni arabasıyla aldı ve bunların bulunduğu kafeye götürdü. 5-6 kişilik bir gruplardı. 3 kız 3 erkek vardı. Mutlu olmuştum. İlk kez böyle bir ortama girmiştim. Sürekli boş yapan, etrafımdaki insanları gülme krizlerine sokan ben kitlendim konuşamadım. Alışamadım. Çok detaycıydım. O söylenir mi, o saçma mı olur diye düşünürken bir baktım o kafeye bir daha gelmemeye başladılar. Beni öyle tanımalarına çok üzüldüm. Sonra yasaklar geldi ve bilgisayarımı sattıktan sonra aldığım konsolu satıp tekrar kendime sistem topladım. Ve evet başa döndüm. Verdiğim kiloları tekrar aldım. Yine beş para etmez bir hayat yaşıyorum ve üstüne üstlük gelecek kaygısı güncellemesi aldı. Cahilim, çok eksiğim. Mental olarak zayıfım, yalnızım, çaresizim, sevgisizim. Bu hayattan nefret ediyorum. Ama biliyorum ki bunların hepsini kendime ben yaptım. Günün sonunda her zaman yaptığım gibi kendime acıyorum ve kendime acımaktan ilerleyemiyorum. Başınızı ağrıttığım için özür dilerim.
Hocam, Allah izin verirse ömrünüz daha var, yaşayabildiğiniz sürece üniversite de okursunuz, hayatınızı da yoluna koyarsınız, iş de bulursunuz. Hocam, yalan yok hayatımda sadece bir kıza aşık oldum söylemedim ve geçti, üzülüyor muyum, hayır. Bazı şeyleri takmamalısınız. Ayrıca Allah'a dua et, yapabildiğini yap üzülmezsin. Allah'tan tövbe et, Allah bağışlayandır, Allah merhametlidir. Siz mutlu olun, tövbe edin, çalışın, dua edin, alın size güzel bir hayat.
 
Multiplayer yerine singleplayer oyun oynamanın daha yararlı olduğunun kanıtı niteliğinde paragraf, bağımlılık yapmıyor en azından.


Gerçekten zor bir şey. Oyunlarla beraber yaşayan bir insanım ama siz dozu kaçırmışsınız gibi gözüküyor. İyi düşünün ve mümkün oldukça buraya yazın, sizi biraz da olsa düzeltir.
 
Bu yazıyı yazarken çok uzun olduğu için kimsenin okuyup ipleyeceğini düşünmemiştim. Bu kadar olumlu, yapıcı yorum gelmesi beni çok mutlu etti. Yorumlarınız için teşekkür ederim. Tavsiyelerinizi elbette göz önünde bulunduracağım fakat eklemeyi unutmuşum şu an bağımlı değilim. Tamamen can sıkıntısından ve arkadaşım olmadığından takılıyorum. Kafeye gittiğimiz zamanlar aklıma bile gelmiyordu.
 
Son düzenleme:
Bazılarımız için hayatın tadı tuzu yok, oyunlarda farklı gerçeklikler deneyimliyoruz ve bu bizi mutlu ediyor. ''Bağımlılık.'' Değil yani. ''Güzel vakit geçirmek.'' denir buna. Beyne iyi geliyor çünkü beyin sevdiği bir hobiyi yapıyor burada.
 
Dostum merhaba, forumda yeniyim. Yaşadıkların tamamen sana deneyim olarak görmüş, ders almışsın. Ve durumunu değiştirmek istediğin için buraya yazmışsın. Bak benim bir hocam şu an 46 yaşında ve hukuk okuyor. Üniversite okumak istiyorsan, hayatını değiştirmek istiyorsan hiçbir şey geç değil. Günümüzde insanlar çok tembel dostum, sen kendinin farkına varmışsın. Mükemmel noktalara gelmen için inanılmaz çalışman lazım. Çok basit bir şey yap ve Chrome'da "Nasıl kendimi geliştiririm?, Nasıl yatırım yapılır?, Para nasıl kazanılır? Nasıl çalışılır?" gibi bir şeyler arat. Önüne bir kağıt kalem al ve önemli gördüğün her şeyi not al. O kadar basit bir şey ki. Bilmediğin her terimi, kelimeyi arat öğren. Öyle bir döngüye gireceksin ki 2 saat içerisinde bile inanılmaz şeyler öğrendiğini fark edeceksin. Bir sürü kitap önerisi aldığını ve hepsini bir an önce okumak istediğini fark edeceksin. Tüm not aldığın şeyleri uygulamak istediğini fark edeceksin. En önemlisi bugün uyumadan önce "Bugün hayatım değişti, hissediyorum." diyeceksin. İyi geceler dostum.
 
Öncelikle hiç kimse başkasının tattığı duyguyu tatmadan ne hissettiğini anlayamaz. Bu yüzden kendi hayatına sen yön ver. Arkadaşlar çok güzel tavsiyeler yazmış bende bir şeyler eklemek ve bana göre hatalarını paylaşmak isterim. Derdini anlatırken gözüme ilk takılan şey yaptığın herhangi şeyde bir olumsuzluk olursa o olaydan direk kopuyorsun. Mesela spora giderken kız tarafından reddediliyorsun ve sporu bırakıyorsun. Bence bu yaptığın en büyük hatalardan birisi. Ve okul okuyamadığını söylüyorsun bu konu hakkında çok üzgünüm böyle olaylar gerçekten üzüyor okumak isteyipte okuyamamak gibi. Fakat okul okuyamadığın seni kültürsüz cahil biri yapacağı anlamına gelmiyor. Etrafımda bir sürü okul okuyupta cahil olan insan biliyorum ki maalesef bu bir gerçek. Bir zaman sonra gerçek işte çalışmaya başlayacaksın hayat aslında o zaman başlıyor olucak. O yüzden bence şu andan itibaren kafanı sokabilecek bir işin varken. Gir bir ustanın yanına meslek öğrenmeye başla ve para biriktir. Böyle yaparak kendi işini kurarsın ve aileye ihtiyaç duymazsın. Çevrenin olması en önemli faktörlerden biri o yüzden biriyle konuşurken kasma arkadaşları varsa seni tanıştırması için bekleme git ve kendin söyle olur veya olmaz ama her zaman %100 olumsuz olacak diye bir şey yok değil mi? Hayatında başarılar dilerim.
 

Geri
Yukarı