İman sorunsalı

Durum
Mesaj gönderimine kapalı.
Biraz geç oldu ama ben de son olarak sana şunu sorayım:

Mantıken Tanrı her şeyi önceden planlayıp canlıları ona göre programladıysa bu dünyadaki amacımız ve Tanrının amacı ne? Zaten Ahmet'in kötü biri olacağını önceden yazmış. Onu Dünya'ya atıp kendi özgür iradesini kullandırmayıp, kendi programladıklarını yaptırmasındaki amaç ne olabilir? Ahmet'in burada suçu ne? Burada Tanrı bazılarını fedai olarak seçiyor ve oyun oynuyor sonucu çıkar. Peki bu kusursuz bir Tanrının yapacağı bir iş mi? Veya neden yapsın?
 
Başka kitaplar okumadım demedim siz neden her dediğimi yanlış anlıyorsunuz? Hep dediklerimden bir anlam çıkarıyorsunuz benim demek istediğimle alakası yok böyle anlaşamayız.

Başka kitaplar okumadınız mı dedim ya? Giriş kitaplarıyla başlamanızı öneririm dedim. Gerçek ile doğru arasındaki basit farkı bile tam olarak anlamamışsınız az önceki cümlenize göre. En temel şeydir bu. Neyse yeterli bu kadar. Konuyu takibi bırakıyorum. 40 yılın başında bir kozmoloji falan kastık şu forumda ya, ölsem de gam yemem.
 
Biraz geç oldu ama ben de son olarak sana şunu sorayım:

Mantıken Tanrı her şeyi önceden planlayıp canlıları ona göre programladıysa bu dünyadaki amacımız ve Tanrının amacı ne? Zaten Ahmet'in kötü biri olacağını önceden yazmış. Onu Dünya'ya atıp kendi özgür iradesini kullandırmayıp, kendi programladıklarını yaptırmasındaki amaç ne olabilir? Ahmet'in burada suçu ne? Burada Tanrı bazılarını fedai olarak seçiyor ve oyun oynuyor sonucu çıkar. Peki bu kusursuz bir Tanrının yapacağı bir iş mi? Veya neden yapsın?
Kainat ya bu dediğiniz gibi yada Tanrı geleceği bilmiyor. İkisi bir arada olmuyor. Tabi Evrenin imtihan amacıyla yaratıldığına inanıyorsanız ve monoteist bir dini inanca sahipseniz
 
Son düzenleme:
Ufacicik bir düğmenin meydana gelebilmesi için bile bir üretici gerekirken, evrenin var olması için hiç bir iradeye gerek duymamasini düşünmek talihsizliktir.
Filozof ararsanız Descartes'e bakın.
Şanslı veya şanssız doğmak konusunda size biraz katılıyorum.
 
@35UPGRADER36 Hep ezber şeyler hiç mi araştırma, kitap falan okumuyorsun? Düğme nasıl kendiliğinden oluşsun, hücreli bir şey mi düğme?

Evrimi reddetmek mantık dışıdır. En basitinden köpeklere bakarsanız bile evrimi anlamaniz mümkün. Köpekler 10 bin yıl önce kurtlardan evcilleştirilerek yapay seçilim yoluyla ortaya çıkmış bir canlı. Varyasyon yoluyla yapıldı bu durum. Doğada köpek diye bir tür yok aslinda. Bugün dünyadaki envai çeşit köpekler son 300 yılda ortaya çıktı. Yapay seçilim evrimin mekanizmalarından sadece biri, madem evrim yalan bu köpekler nasıl ortaya çıktı peki? Bu sadece ufak bir kanıtı, çok çok sayıda örnek verebiliriz buna.

Abiyogenez Teorisini oku sana gereken cevapları verir. Atom ve aminoasitler bir üreticiye gereksinim duymaz.

Yoktan hiçbir şey var olmaz diyorsan seni yaratan varlıkta yoktan var olamaz.

@Jira Kuran'ın değiştirilmediğini Islamcilar söylüyor. Kuranın değişmemiş hali böyleyse değişmiş hali nasıl olur daha da endişe verici.

Muhammed öldüğünde Kuran diye bir kitap yoktu. Muhammedden kalan ayetler yakıldı, Ebubekir döneminde kitap haline getirilmeye çalışıldı bu defa da eksik ayetler vardi, bu ayetlerde yakildi. Osman döneminde tekrar toplanarak 6 kopya yapildi, bu kitapta yine günümüze sağ salim ulaşmadi. Ayetlerin sırasını derleyenler yapmıştır, Muhammed döneminde ayrıca Arap alfabesinde esre, üstün, ötre harekeleri ve noktalama işaretleri yoktu. Bunlar 718 yilindan sonra kullanılmaya başlandı.
 
Hücreli varlıklar kendiliğinden mi oluşur? Benimki bir örnektir. Teşbihte hata olmaz. Allah düğme yaratmaz. Sana onu üretecek akıl vermiştir. Sen yapmişsındir. Benim dediğim basit cansız ufak bir plastik parçasına şekil vermek icin bile irade lazımsa hücreli bir varlığın var olmasının kendi kendine olması beklenemez.
 
@35UPGRADER36 Abiyogenezi bilmeden niye yorum yapiyorsun? Sana onu oku dedim kafana göre yine değerlendirmeye başlamışsın.

Hücre atom ve moleküllerden oluşur bunlar cansız bileşenlerdir. Yeryüzündeki hayatın temelini aminoasitler oluşturur, onlarda hücreden olur. Aminoasitler dünya koşullarında da oluşabilir, yeryüzüne düşen meteorlar tarafından da ortaya çıkmış olabilir. Neticede dünyada hayatın başlamasi için yeterli koşullar vardi.

Hücrenin oluşması için bir yaraticiya ihtiyaç yok gerekli şartlar olduğunda kendisi kimyasal tepkimesini gerçekleştiriyor. Laboratuvar ortaminda bile bilim adamları molekülleri kullanarak aminoasitlerin ortaya çıkabileceğini kanitladilar. Biyokimya tarafından hepsi ispatlanmış şeyler bunlar.

Dünya’nın 4,55 milyar yıl yaşında olduğunu biliyoruz. Bilim adamlarına göre, 4 milyar yıl kadar önce ilk olarak RNA molekülü oluştu. Daha sonra bu molekül çift sarmal yapıya bürünerek, çok daha kararlı bir molekül olan DNA molekülü oluştu. Bu molekül zamanla bir hücre zarı ile çevrelenerek, ilk ilkel tek hücreli organizmalar ortaya çıkmış oldu.


700 milyon yıl öncesine kadar, tek hücreliler dünyaya hakim oldular ve birbirleri ile rekabet ederek geliştiler, kendilerini geliştiremeyenler ise doğal seçilim kanunları gereğince yok oldular. 700 milyon yıl önce ise, tek hücrelilerin karşılıklı iş birliği maksadıyla birleşmeleriyle çok hücreliler ortaya çıkmaya başladı. 550 milyon yıl önce Kambriyen Dönemi’nde ise çok hücreli türlerin ortaya çıkışında müthiş bir patlama yaşandı. Bugün yeryüzünde yaşamakta olan Hayvanlar alemine ait 35 Filum ve Bitkilere ait 12 Filum’un tamamı bu dönemde ortaya çıktı. Biz insanlar olarak, bu filumlardan Kordalılar (Chordata) filumuna dahil oluyoruz.

RNA ve DNA nedir bunları bilir misin hiç.

Virüsler ikiye ayrılır. DNA ve RNA virüsleri. Virüslerin kendilerini kopyalama sistemleri olmadığı için diğer canlıların kopyalama sistemlerini kullanırlar. RNA virüsleri (retrovirüsler) bir hücreye girdiklerinde, özel enzimleriyle, önce RNA’larından DNA yaparlar. Sonra bu DNA, normal hücre mekanizmasıyla RNA üretir ve yeni virüsler oluşur.

Retrovirüslerin çoğu normal hücrelere girerler ancak bazı retrovirüsler üreme hücrelerinin DNA’sına girebilir. Bunlara endojen retrovirüsler (ERV) denir. ERV’ler üreme hücresinin DNA’sına girdiği için sonraki nesillere aynı şekilde aktarılır. ERV’ler az buz değil, binlerce nükleik asit diziliminden oluşuyor. Örneğin HERV-K10 türü 9.000 küsur nükleik asit. İnsan genomu ise 3.2 milyar nükleik asit diziliminden oluşmaktadır.

Şimdi sadede gelelim. Bir ERV’nin üreme hücresinin DNA’sına yerleşmesi ne demektir? Bu bireyin çocuklarında, onun çocuklarında ve gelecek tüm nesillerinin DNA’larında bu virüsü bulacağız demektir. Yani, eğer iki tür, ortak bir atadan geliyorsa, bu iki türün DNA’sında, aynı yerde, aynı virüsü bulacağız demektir.

1. İnsan, şempanze, goril, orangutan, şebek, Afrika ve Amerika maymunlarının DNA’sında, 2 aynı yerde aynı ERV var.
2. İnsan, şempanze, goril, orangutan, şebek ve Afrika maymunlarının DNA’sında, 4 aynı yerde aynı ERV var.
3. İnsan, şempanze, goril, orangutan ve şebek DNA’sında, 7 aynı yerde aynı ERV var.
4. İnsan, şempanze, goril ve orangutan DNA’sında, 9 aynı yerde aynı ERV var.
5. İnsan, şempanze ve goril DNA’sında, 11 aynı yerde aynı ERV var.
6. İnsan ve şempanze DNA’sında 16 aynı yerde aynı ERV var.
7. İnsan DNA’sında diğerlerinden farklı olarak, 3 ayrı yerde aynı ERV var.

Neticede ortaya çıkan tablo çok açıktır. Bütün bu türler, insan dahil, tek bir ortak atadan ortaya çıkmıştır. Amerika maymunları 50 milyon yıl önce başka bir dala ayrılmıştır. Diğer daldaki Afrika maymunları ise kendi içlerinde dallanmalar yaşayarak bugünkü konuma ulaşmıştır. En yakın akrabamız ise DNA’mızın % 98’i de özdeş olan Şempanzelerdir.

Herhangi iki ayrı canlı türünde, 3.2 milyarlık genom diziliminde birkaç binlik nükleik asit diziliminin tesadüfen aynı yerde, aynı dizilim ile bulunuyor olmasının olasılık hesabını yapmak bile akıllara zarar bir durumdur.

Işte evrim bu kadar kanıtları fazla fazla olan bir şeydir. Kabul etmeseniz de tüm canlılar ayni atadan geliyor. Bu süreci bir yaratıcı da yaratmadı.

Istediğiniz kadar inkar edin gerçekler değişmiyor. Bugün 200 binden fazla evrimle ilgili kanit niteliğinde makale var. Evrimi çürüten tek bir makale bile yok.
 
Kainat ya bu dediğiniz gibi yada Tanrı geleceği bilmiyor. İkisi bir arada olmuyor. Tabi Evrenin imtihan amacıyla yaratıldığına inanıyorsanız ve monoteist bir dini inanca sahipseniz
Çift yarığa bir elektron gönderdiğimiz de, elektron iki yarıktan birden geçer ve arkada oluşacak dalga deseninin saçaklarından birinde patlar. Young deneyi olarak bilinen bu deneyde elektron dediğimiz parçacık yarıkların 1 tanesinden geçmesi gerekirken, dalga gibi hareket ederek iki yarıktan birden geçer. Ancak elektron acaba hangi yarıktan geçecek diye yarıklardan birinin önüne dedektör koyarsak, elektron dalga hareketi yapıp iki delikten birden geçeceğine, bu sefer tek delikten geçer ve parçacık hareketi yapar.

Peki dedektörü, elektronun hangi yarıktan geçtiğini anlamak için yarıkların önüne değilde, arkasına koyarsak ne olur? Elektronun normalde yaptığı gibi iki yarıktan birden geçmesini bekleriz. Ancak burada çok tuhaf bir olay gerçekleşir. Elektron dalga hareketi yaparak her iki yarıktan birden geçer, sonra dedektörü fark eder ve zamanda geriye giderek yarıkların ikisinden birden geçmek yerine parçacık hareketi yaparak, yarıkların birinden geçer.

İşte bu young deneyinde bildiğimiz uzay zaman algımız çöker, fizik bilimi çöker. Bu noktada kuantum fiziğinin alanına girmiş oluruz. Biz 3 boyutlu varlıklar olarak hapsolduğumuz 3 boyutlu uzay-zaman evrenin ötesini algılayamayız. Oysa ki evrenimiz 3 boyutun çok ötesinde, en az 4 veya 11 boyutlu bir evrendir. Bizim fizik yasalarımız, algılayabildiğimiz 3 boyutlu evrende geçerlidir. Daha ötesi için kuantum fiziği kanunları geçerlidir. Kuantum fiziğinde neden-sonuç çöker, determinizm çöker, akıl-mantık yürütme çöker. Bir şeyin nedeni, sonucuna dönüşebilir. Neden sonuca, sonuç nedene dönüşebilir. Kuantum fiziğinde zamanın tersine simetrisi kavramı vardır. Bir topa vurduğun için top uçup gidebildiği gibi, bir top uçup gittiği için topa vurmuş olabilirsin. Zamanın tersine simetrisi vardır.

İçinde var olduğumuz 3 boyutlu uzay-zamanı ve algıladığımız her maddeyi oluşturan atomları meydana getiren atomaltı parçacıkların dünyasında işler böyle yürür. Bizim fizik kurallarımız o dünyada sökmez. Kendine has kanunları ve kuralları vardır. Bu kurallar ve kanunlar bütünü de kuantum fiziğidir. Bizim fizik kanunlarımıza göre imkansız olan şeyler, kuantum aleminde mümkündür. Kuantum kanunları tüm evrene hakimdir. O yüzden evreni anlamaya çalışırken kendi 3 boyutlu maddesel evrenimizin sınırları dışına çıkıp kuantum fiziği yasalarını iyi anlamamız gereklidir. At gözlüğünü takıp, evrene 3 boyutlu maddeci bakış açısıyla bakmak hiçbir problemi çözmez. Kuantum fiziği ile birlikte, evreni maddeci bakış açısıyla çözümlemeyemiyecemiz ortaya konmuştur.
@35UPGRADER36 Abiyogenezi bilmeden niye yorum yapiyorsun? Sana onu oku dedim kafana göre yine değerlendirmeye başlamışsın.

Hücre atom ve moleküllerden oluşur bunlar cansız bileşenlerdir. Yeryüzündeki hayatın temelini aminoasitler oluşturur, onlarda hücreden olur. Aminoasitler dünya koşullarında da oluşabilir, yeryüzüne düşen meteorlar tarafından da ortaya çıkmış olabilir. Neticede dünyada hayatın başlamasi için yeterli koşullar vardi.

Hücrenin oluşması için bir yaraticiya ihtiyaç yok gerekli şartlar olduğunda kendisi kimyasal tepkimesini gerçekleştiriyor. Laboratuvar ortaminda bile bilim adamları molekülleri kullanarak aminoasitlerin ortaya çıkabileceğini kanitladilar. Biyokimya tarafından hepsi ispatlanmış şeyler bunlar.

Dünya’nın 4,55 milyar yıl yaşında olduğunu biliyoruz. Bilim adamlarına göre, 4 milyar yıl kadar önce ilk olarak RNA molekülü oluştu. Daha sonra bu molekül çift sarmal yapıya bürünerek, çok daha kararlı bir molekül olan DNA molekülü oluştu. Bu molekül zamanla bir hücre zarı ile çevrelenerek, ilk ilkel tek hücreli organizmalar ortaya çıkmış oldu.


700 milyon yıl öncesine kadar, tek hücreliler dünyaya hakim oldular ve birbirleri ile rekabet ederek geliştiler, kendilerini geliştiremeyenler ise doğal seçilim kanunları gereğince yok oldular. 700 milyon yıl önce ise, tek hücrelilerin karşılıklı iş birliği maksadıyla birleşmeleriyle çok hücreliler ortaya çıkmaya başladı. 550 milyon yıl önce Kambriyen Dönemi’nde ise çok hücreli türlerin ortaya çıkışında müthiş bir patlama yaşandı. Bugün yeryüzünde yaşamakta olan Hayvanlar alemine ait 35 Filum ve Bitkilere ait 12 Filum’un tamamı bu dönemde ortaya çıktı. Biz insanlar olarak, bu filumlardan Kordalılar (Chordata) filumuna dahil oluyoruz.

RNA ve DNA nedir bunları bilir misin hiç.

Virüsler ikiye ayrılır. DNA ve RNA virüsleri. Virüslerin kendilerini kopyalama sistemleri olmadığı için diğer canlıların kopyalama sistemlerini kullanırlar. RNA virüsleri (retrovirüsler) bir hücreye girdiklerinde, özel enzimleriyle, önce RNA’larından DNA yaparlar. Sonra bu DNA, normal hücre mekanizmasıyla RNA üretir ve yeni virüsler oluşur.

Retrovirüslerin çoğu normal hücrelere girerler ancak bazı retrovirüsler üreme hücrelerinin DNA’sına girebilir. Bunlara endojen retrovirüsler (ERV) denir. ERV’ler üreme hücresinin DNA’sına girdiği için sonraki nesillere aynı şekilde aktarılır. ERV’ler az buz değil, binlerce nükleik asit diziliminden oluşuyor. Örneğin HERV-K10 türü 9.000 küsur nükleik asit. İnsan genomu ise 3.2 milyar nükleik asit diziliminden oluşmaktadır.

Şimdi sadede gelelim. Bir ERV’nin üreme hücresinin DNA’sına yerleşmesi ne demektir? Bu bireyin çocuklarında, onun çocuklarında ve gelecek tüm nesillerinin DNA’larında bu virüsü bulacağız demektir. Yani, eğer iki tür, ortak bir atadan geliyorsa, bu iki türün DNA’sında, aynı yerde, aynı virüsü bulacağız demektir.

1. İnsan, şempanze, goril, orangutan, şebek, Afrika ve Amerika maymunlarının DNA’sında, 2 aynı yerde aynı ERV var.
2. İnsan, şempanze, goril, orangutan, şebek ve Afrika maymunlarının DNA’sında, 4 aynı yerde aynı ERV var.
3. İnsan, şempanze, goril, orangutan ve şebek DNA’sında, 7 aynı yerde aynı ERV var.
4. İnsan, şempanze, goril ve orangutan DNA’sında, 9 aynı yerde aynı ERV var.
5. İnsan, şempanze ve goril DNA’sında, 11 aynı yerde aynı ERV var.
6. İnsan ve şempanze DNA’sında 16 aynı yerde aynı ERV var.
7. İnsan DNA’sında diğerlerinden farklı olarak, 3 ayrı yerde aynı ERV var.

Neticede ortaya çıkan tablo çok açıktır. Bütün bu türler, insan dahil, tek bir ortak atadan ortaya çıkmıştır. Amerika maymunları 50 milyon yıl önce başka bir dala ayrılmıştır. Diğer daldaki Afrika maymunları ise kendi içlerinde dallanmalar yaşayarak bugünkü konuma ulaşmıştır. En yakın akrabamız ise DNA’mızın % 98’i de özdeş olan Şempanzelerdir.

Herhangi iki ayrı canlı türünde, 3.2 milyarlık genom diziliminde birkaç binlik nükleik asit diziliminin tesadüfen aynı yerde, aynı dizilim ile bulunuyor olmasının olasılık hesabını yapmak bile akıllara zarar bir durumdur.

Işte evrim bu kadar kanıtları fazla fazla olan bir şeydir. Kabul etmeseniz de tüm canlılar ayni atadan geliyor. Bu süreci bir yaratıcı da yaratmadı.

Istediğiniz kadar inkar edin gerçekler değişmiyor. Bugün 200 binden fazla evrimle ilgili kanit niteliğinde makale var. Evrimi çürüten tek bir makale bile yok.
Lütfen işkembe-i kübra'dan sallamayalım. Dünya üzerinde, aminoasitlerin rastgele yan yana dizilerek bir protein oluşturduğu bir deney yapılmamıştır. Yapılamaz. En basit proteinlerden biri olan, oksijen taşımakla görevli hemoglobin proteini 512 aminoasidin yan yana dizilmesinden oluşur. Proteinler 20 çeşit aminoasidin yan yan dizilmesinden oluşur. Hemoglobin proteinin ilk aminoasidinin doğru aminoasid olma ihtimali 20'de 1 ihtimaldir. İkinci aminoasidin doğru olma ihtimali 20*20=20 üzeri 2'dir. 512 tane aminoasidin doğru şekilde dizilip bir hemoglobin proteinini oluşturma ihtimali 20 üzeri 512'de 1'dir. Matematikte 1 üzeri 50 ihtimalden ötesi imkansız olasılık olarak tanımlanır ki 20 üzeri 512 ihtimali bunun çok çok ötesindedir.

Kaldı ki bir protein hemen dağılır. Onu bir arada tutacak bir zara ihtiyaç duyar. Hücre zarı da zaten pek çok değişik proteinden meydana gelir. Kendiliğinden, imkansız olasılıkla oluşacak protein, yine kendiliğinden imkansız olasılıkla oluşacak hücre zarı tarafından çevrelenmesi gerekir. Hücre zarı olmadan protein oluşamaz, protein olmadan hücre zarı oluşamaz.
 
Son düzenleme:
Durum
Mesaj gönderimine kapalı.

Technopat Haberler

Yeni konular

Geri
Yukarı