Son 2 yıldır artmakla beraber bir gösteriş furyası sürmekte. İnsanlar yedikleri yemekleri, marka kıyafetlerini, arabalarını, bilgisayarlarını vesaire sosyal ortamda paylaşıp hem hava atmak hem de beğenilmek, taktir toplamak derdinde. Bu da bir bakıma öz güveni olmayan, sosyal (!) ilişkileri zayıf sanal karakterler çıkartıyor ortaya.
- Dur yemeden fotoğrafını çekeyim,
- Hemen bir story atalım!
- Konsere gidip cep telefonuyla baştan sona çekelim, yayınlarız vesaire...
Anı yaşamaktan, olaylardan keyif almaktan ve sosyal insan ilişkileri kurmaktan aciz bir nesil yetişiyor diyeceğim ama sadece yeni nesil değil, büyük bir kitleyi kapladı bu durum. İçsel dünyasını keşfedemeyen, hobi sahibi olamayan kimseler tüm zamanlarını sosyal medya üzerinde geçiriyor. Gündemde olabilmek için ise paylaşım yapmak, bunun için de harcamak zorundasınız.
Tüketim dönemi hızla yayılıyor ve bu sadece maddi anlamda değil. İnsanlar tükeniyor dostlarım.
Liseye giden çocuk anne ve babasını sıkıştırıp, belki ağır borca sokup burada 8-10 bin liralık sistemlerden bahsediyor. Yok RGB olsun, 100 FPS alayım, yayın yapayım (binler izleyecek çünkü)...
Bugün bir arkadaşımızın burada bir mesajını gördüm, inanın çok duygulandım. Elimde imkanım olsa yardımcı olmak isterdim ama şu sıralar bütçem el vermiyor o duruma. Babası hasta olduğu için internete bile bağlanamayan bir bilgisayarla işlerini görmeye çalışıyor.
5'i, 6'sı, 7'si çıkmış, 9'u bekliyorum mantığıyla yaşanmaz. İhtiyacınızı karşılıyorsa çok daha fazlasını istemek, sosyal medyanın dibini sömürerek kim ne yapmış diye sürekli takip etmek (bilgisin sosyal gıybete hazırlık), yediği her yemeği paylaşmak (paylaştığı kişilerin en az yarısı ona para yettiremeyecek olsa ki).
Bu insanların iç dünyasında mutsuz olduğunu düşünüyorum. Beyin uyuşturuyorlar, en değerli şeyleri olan zamanlarını harcıyorlar.
Uzun oldu ama içimde kalmasın, söz uçar yazı kalır. Belki bu yazı da uçar