Öyle bir yazmışsınız ki ne cümlede özne var ne nesne var ne de cümlelerin bir anlamı var. Konuşmak istediğiniz konu ise bilim kurgu filmlerindeki bilim mi yoksa modern astronomi mi anlam veremedim. Yaptığınız ankette ise Hawkings ile Einstein'i karşılaştırmışsınız. Hawkings sizin ilgi duyduğunuz karadelikler, solucan delikleri gibi konular üzerinde çalışmalar yapan değerli bir insandı ancak karşılaştırma isteğinizi çocukça buldum. Hawkings'in çalışmaları tamamen Einstein'in kurduğu fizik üzerine çalışmalar. Solucan deliği dediğiniz şey bile aslında Einstein-Rosen köprüsü olarak adlandırılan spekülatif yapılardır. Hawkings tarafından yazılan "Zamanın Kısa Tarihi" kitabını okuduysanız (okumadıysanız tavsiye ediyorum) karadelik fikrinin Einstein'in teorilerinden nasıl ortaya çıktığını güzelce öğrenebilirsiniz. Şimdi yavaş yavaş yazdığınız şeyler hakkında konuşalım.
Kara deliğe geldiğimiz zaman bilim karmakarışık olur çünkü sen bir başka bir boyut girdiğinden dolayı. Zaman farklı gelecek farklı o yüzden kara deliğin içerisinde girmedikçe sürece hiçbir şey bilemeyiz ama zamanda yolculuk yapabiliriz.
Karadeliğe geldiğimiz zaman bilim karmakarışık olmaz. Karadeliklerin olay ufku denen ışığın bile kütle çekimden kurtulamadığı bir sınırı vardır. O sınıra kadar olacak şeyler bellidir ve fiziksel olarak karadelikten bu noktaya kadar kurtulmak mümkündür. Bu noktaya kadar olacak şeyler sizin kütle çekim tarafından çekilmeniz olacaktır. Kütle çekim zamanı etkilediğinden dolayı sizin için geçen zaman ve sizi dışarıdan izleyen birine göre zaman farklı geçecektir. Ancak bu zaman yolculuğu ile yakından uzaktan alakası olmayan, zamanın göreli olmasından kaynaklanan bir durumdur. Karadeliklerin farklı boyutlara açıldığı da şu anlık bilimsel dayanağı olmayan bir fikirdir.
Karadelik o kadar kütleliki düşünemezsiniz ve kara deliğin içene girdiğimizde tabii ki iki kara delik üst üste olması lazım ölmemek için.
Karadeliklerin kütlesi ölçülebilir şeylerdir. Zira Hawkings'in yazdığı "Zamanın Kısa Tarihi" adlı kitabın 126. sayfasında kendisinin de belirttiği gibi "karadelik oluşumundan sonra cisme dair ölçmemizin olası olduğu tek şey kütlesi ve dönme hızıdır." karadeliğin olay ufkuna yaklaştığınız zaman ayaklarınızın altında hissedeceğiniz kütle çekim ile başınızın ucunda hissedeceğiniz kütle çekim ( newton fiziği ile hesaplamak isterseniz F = k.(M1. M2)/r^2 ) arasında fark olacağından "makarnalaşma" olarak bilinen fenomeni yaşarsınız. Vücudunuz bu kütle çekim farkına dayanamayıp ip gibi uzamak zorunda kalır. Buna çözüm olarak bulduğunuz iki karadeliğin üst üste olması gerekmesi de çocukça bir çözüm. 180 Cm'lik uzunluk farkından dolayı vücudunuzun ip gibi uzamak zorunda kaldığı ortamdan 2 karadeliği üst üste koyarak kurtulmak hayal gücü sınırlarını bile zorlayan saçma bir düşünce. Bunu bir de içine düştüğünüz karadeliğin olay ufkuna yaklaşmanızın sizin üstünüzdeki kütle çekimi arttıracağı düşünülürse, üst tarafa koyduğunuz karadeliğin sizin düştüğünüz karadeliğe düşme hızınızla aynı oranda size yaklaşması gerekmesi gibi saçma bir sonuç çıkartıyor. (Bunların vektörel hesaplamalarını konuşmaya bile gerek yok)
Çünkü nötron yıldızlardan direkt ıçabilirsiniz.
Karadeliğe girdik nötron yıldızı ne alaka, buraya nasıl geldik?
Direkt aşağı düşdüğümüz zaman bizim için ilerliyormuş gibi gelir ilerlemez. Zaman sanki geriye sarıyormuş gibi olur.
Zaman sizin için ilerler, sizi izleyen gözlemci için sizin düşüşünüz sonsuza kadar sürer. Sebebiyse kütle çekimin uzay zamanı etkiliyor oluşu. İntersteller filminde de gösterildiği gibi yoğunluğu fazla (kütlesi fazla hacmi az) cisimler zamanın hızında önemli etkilere sahip olurlar. Çünkü uzayzaman dokusunu daha fazla bozarlar. Ancak bu zaman farkları olayları farklı yerden gözlemleyen gözlemciler için farklıdır. Filmde de olduğu gibi yoğun bir cismin içerisinde 1 saat geçirmeniz sizi dışarıdan izleyen gözlemci için 10 yıl gibi gelebilir. Ancak bu sizin için zamanın durması yada geriye akıyormuş gibi hissetmeniz anlamına gelmez. Siz normal şekilde yaşarsınız, dışarıdan sizi izleyen yavaş çekimdeymiş gibi sizi izler.
Size tavsiyem bilimi biraz daha araştırmadan ve kendi hayal gücünüzü dahil etmeden önce cümlenin ögelerini, çekim eklerini, hâl eklerini kısaca dil bilgisini öğrenmeniz olacak. Yıllardır karadelikleri, kuantum fiziğini amatörce araştırırım, kitaplarını okurum ama sizin yazdığınız paragraflar kadar anlamsız, kafa karıştırıcı cümleler okumadım. Belki yazdığım bu uzun yazı içinizde bir şeyleri araştırmaya, mantıklı yorumlamaya ve doğru şekilde cümle kurmayı öğrenmeye teşvik eder.
Ama böyle bir konuya ünlü gökbilimci Carl Sagan' da dahil edilmeliydi bence
