Tesadüf imkansızlık olasılığı

Bugün gelinen nokta da önce olay görülüyor. Sonra bu olaya isim takılıyor. Yetmiyor bu olayın bu isim yapıyor deniliyor. Bu görüş natüralizm etkisinde kalanlar söylüyor. Yani ateizm bunu sık sık yapıyor. Yanıldıkları nokta isim takılan olaylar sadece süreçlerdir. Neden sorusu ise bunu bir yaratıcı olmadan açıklanması imkansızdır. Bilimin yaptığı şey sadece daha ayrıntılı görebilmesidir. Ve formülize edebilmesidir. Eğer bugün gelinen nokta da tesadüf mantığı ile evren oluşsaydı tek bir formül bulabilmemiz mümkün olur mu? Kısa sonuç olarak yaratıcı olmadan tek bir olay açıklanması mümkün değildir. Düşünmek eylemi güzeldir. Mantık denklemi kurarak düşünmek ise daha güzeldir.
Aynı şekilde haklısınız fakat buradan bizi bir şeyin "yaptığı" sonucuna da varamayız. Tesadüfen var olmadıysak geriye kalan tek seçenek tanrının var olduğu ön kabulüne göre konuşuyorsunuz.
 
Neden sorusu ise bunu bir yaratıcı olmadan açıklanması imkansızdır.
Yaratıcı düşüncesi kolaya kaçmaktır. Dersiniz ki, tanrı yarattı. Neden yarattı, niye yarattı, nasıl yarattı soruları boşta kalır. Tanrıya akıl sır ermez dersiniz. Bahsettiğin olay "yasalar" bu yasalar evrenin dokusundan ortaya çıkan şeylerdir. Niye ortaya çıktığını günümüzde açıklayamamak ortaya bir tanrı sokmayı gerektirir mi? Tanrı sokarsan sadece kendini rahatlatırsın. Neden, niye ve nasıl gibi soruları cevaplayamazsınız. Bir de gelip bilime sallarsınız sonra. Tanrıyı ön koşul olarak alıyorsunuz.
 
Yaratıcı düşüncesi kolaya kaçmaktır. Dersiniz ki, tanrı yarattı. Neden yarattı, niye yarattı, nasıl yarattı soruları boşta kalır. Tanrıya akıl sır ermez dersiniz. Bahsettiğin olay "yasalar" bu yasalar evrenin dokusundan ortaya çıkan şeylerdir. Niye ortaya çıktığını günümüzde açıklayamamak ortaya bir tanrı sokmayı gerektirir mi? Tanrı sokarsan sadece kendini rahatlatırsın. Neden, niye ve nasıl gibi soruları cevaplayamazsınız. Bir de gelip bilime sallarsınız sonra. Tanrıyı ön koşul olarak alıyorsunuz.
Yaratıcı bize sürekli araştırmamızı emreder. Yani inandığımız için araştırmamızı emreder. Sizin varsayılan yasalar sadece isim takılıyor. Yazdığım yazıdan kopuyorsunuz. Yani sırf bir olay oluyor. Bu olaya x denilirse o açıklanmış olmaz. Eğer x diyorsunuz sonra bu olayı x yapıyor diyorsunuz. Mantığa baktımızda bu mantıklı bir şey olmaz.
Aynı şekilde haklısınız fakat buradan bizi bir şeyin "yaptığı" sonucuna da varamayız. Tesadüfen var olmadıysak geriye kalan tek seçenek tanrının var olduğu ön kabulüne göre konuşuyorsunuz.
Başka türlü bir seçenek var mı? Sizin söylediğinize göre mesela bir mağara var. Ve içi resimler yer alıyor. Bunun bir insan tarafında çizildiğini nasıl anlayabiliriz?
Yaratıcı düşüncesi kolaya kaçmaktır. Dersiniz ki, tanrı yarattı. Neden yarattı, niye yarattı, nasıl yarattı soruları boşta kalır. Tanrıya akıl sır ermez dersiniz. Bahsettiğin olay "yasalar" bu yasalar evrenin dokusundan ortaya çıkan şeylerdir. Niye ortaya çıktığını günümüzde açıklayamamak ortaya bir tanrı sokmayı gerektirir mi? Tanrı sokarsan sadece kendini rahatlatırsın. Neden, niye ve nasıl gibi soruları cevaplayamazsınız. Bir de gelip bilime sallarsınız sonra. Tanrıyı ön koşul olarak alıyorsunuz.
Ayrıca yaratıcı istediği için yarattı. Bilim hiçbir olayı açıklayamaz. Söylediğin evrenin dokusunda ortaya çıktığını nasıl bu kadar eminsin?
 
Yaratıcı bize sürekli araştırmamızı emreder.
Hangi yaratıcı? Yaklaşık 4300 tane din var. Hangisinin yaratıcısı? Hepsi hak din olduğunu, en doğru olduğunu iddia eder.
Sizin varsayılan yasalar sadece isim takılıyor.
Evrenin dokusundan oluşuyor dedim. Yasalar oluştu, çünkü evren oluştu. Onları gözlemlemek bilimin yaptığı şeydir.
Bu olaya x denilirse o açıklanmış olmaz.
Bilim sadece isim mi takıyor sence? Gözlemliyor ve o yasa hakkında teoriler oluşturuluyor. Kütle çekim yasası, kütle çekim teorisi; evrim yasası, evrim teorisi gibi.
Doğa yasaları evrenin dokusundan ortaya çıkarlar (kanun/ilke). Bu doğa yasasının neden ve nasıl çalıştığını açıklayan bilgiler bütününe "... teorisi" adı verilir.

Günümüzde bilim insanları sürekli olarak etraflarını gözlemlerler ve literatür taramaları sayesinde diğer bilim insanlarının gözlemlerini ve bu gözlemlerden vardıkları sonuçları takip ederler. Bu sayede doğadaki bazı sorunları ve soru işaretlerini tespit edebilirler.

Bilim insanları, bu gözlem ve tespitlerden yola çıkarak bazı gerçeklere ulaşırlar. Gerçekler, bizlerin onları keşfinden, algılamasından, kabul etmesinden bağımsız olarak gerçektirler. Evren'in dokusundan ve yapısından ötürü gerçektirler. Bu gerçeklerin değişmesi için, Evren'in kendi dokusunun ve yapısının, yani var oluş biçiminin değişmesi gerekir. Ayrıca bu gerçekler, yapıları dolayısıyla genellikle kendini tekrar eden ve Evren'in ilk var oluşundan bu yana süregelen süreçlerdir. Yani belirli çerçeveler dahilinde değişken değillerdir; sabit bir şekilde çalışırlar. Bu doğaları nedeniyle bu gerçeklere kimi zaman kanun (yasa, ilke, doğa yasası, doğa kanunu) denir.

Ne var ki bu doğa yasaları veya kanunlar, tek başlarına herhangi bir açıklayıcı güce sahip değildir. Bir gerçeği gözlemlemiş veya tespit etmiş olmak, yalnızca onun gerçekliğini doğrulamamızı mümkün kılar. Fakat onun neden ve nasıl o şekilde olduğunu açıklamamızı mümkün kılmaz. Bunu yapabilmek için tespitlerden fazlasına ihtiyacımız vardır. Bilimin eleştirel ve araştırmaya/deneye dayalı yöntemlerini kullanarak, bu gerçeklerin arkasında yatan mekanizmaları açığa çıkarmamız gerekir. İşte burada hipotezler, ardından teoriler işin içine girer.
Eğer x diyorsunuz sonra bu olayı x yapıyor diyorsunuz. Mantığa baktığımızda bu mantıklı bir şey olmaz.
X isimli "şeyi" gözlemledik diyelim. Buna "X yasası" dedik. Bunu açıklamak ise yine bilimin işidir. Sana mantıklı gelmiyor olabilir. Fakat evrensel bilimde bu mantıklıdır, gerçektir. Araya bir yaratıcı sokmak sadece inançtır. Çünkü yaratıcıya gerek yok.
 
Başka metodlara hiç baktınız mı? Ayrıca Newton kuramları yanıldığı halde nasıl günlük yaşamda işe yaradılar. Burdan şunu çıkarmamız gerekir. Demek metodun ne yanlış ise bir kısmı işe yarayabilir. Sırf işe yaradığı bu metodun güvenilirliği sağlayamaz. Bunu demek istedim. Bu konu biraz araştırın. Daha detayları görebilirsiniz.
Yanılmak, bilimin işleyişiyle alakalıdır. Bilmiyorum hiç Karl Popper okudunuz mu ancak okumuşsunuz gibi durmuyor. Bilimsel metodun iki sorunu vardı: Tümevarım problemi ve doğrulamacılık. Kendisi bu iki sorunu da iyice tokatladı. Bilimin yanlışlamacı olduğunu öğrenmeniz gerekiyor.

Bilim gibi nesnel olgular sunan ampirik bir daldansa, ilkel insanların uydurduğu mitolojilere inanmak, yalnızca aptalların işidir.
 
Okurken ben kanser oldum. @359149 azminize hayran kaldım açıkçası, ben bu kadar dayanamazdım.
Hayır en azından düzgün bir argüman sunsa keşke. Aynı şeyleri söylemekten başka bir şey yapmamış.
 
Hangi yaratıcı? Yaklaşık 4300 tane din var. Hangisinin yaratıcısı? Hepsi hak din olduğunu, en doğru olduğunu iddia eder.

Evrenin dokusundan oluşuyor dedim. Yasalar oluştu, çünkü evren oluştu. Onları gözlemlemek bilimin yaptığı şeydir.

Bilim sadece isim mi takıyor sence? Gözlemliyor ve o yasa hakkında teoriler oluşturuluyor. Kütle çekim yasası, kütle çekim teorisi; evrim yasası, evrim teorisi gibi.
Doğa yasaları evrenin dokusundan ortaya çıkarlar (kanun/ilke). Bu doğa yasasının neden ve nasıl çalıştığını açıklayan bilgiler bütününe "... teorisi" adı verilir.

Günümüzde bilim insanları sürekli olarak etraflarını gözlemlerler ve literatür taramaları sayesinde diğer bilim insanlarının gözlemlerini ve bu gözlemlerden vardıkları sonuçları takip ederler. Bu sayede doğadaki bazı sorunları ve soru işaretlerini tespit edebilirler.

Bilim insanları, bu gözlem ve tespitlerden yola çıkarak bazı gerçeklere ulaşırlar. Gerçekler, bizlerin onları keşfinden, algılamasından, kabul etmesinden bağımsız olarak gerçektirler. Evren'in dokusundan ve yapısından ötürü gerçektirler. Bu gerçeklerin değişmesi için, Evren'in kendi dokusunun ve yapısının, yani var oluş biçiminin değişmesi gerekir. Ayrıca bu gerçekler, yapıları dolayısıyla genellikle kendini tekrar eden ve Evren'in ilk var oluşundan bu yana süregelen süreçlerdir. Yani belirli çerçeveler dahilinde değişken değillerdir; sabit bir şekilde çalışırlar. Bu doğaları nedeniyle bu gerçeklere kimi zaman kanun (yasa, ilke, doğa yasası, doğa kanunu) denir.

Ne var ki bu doğa yasaları veya kanunlar, tek başlarına herhangi bir açıklayıcı güce sahip değildir. Bir gerçeği gözlemlemiş veya tespit etmiş olmak, yalnızca onun gerçekliğini doğrulamamızı mümkün kılar. Fakat onun neden ve nasıl o şekilde olduğunu açıklamamızı mümkün kılmaz. Bunu yapabilmek için tespitlerden fazlasına ihtiyacımız vardır. Bilimin eleştirel ve araştırmaya/deneye dayalı yöntemlerini kullanarak, bu gerçeklerin arkasında yatan mekanizmaları açığa çıkarmamız gerekir. İşte burada hipotezler, ardından teoriler işin içine girer.

X isimli "şeyi" gözlemledik diyelim. Buna "X yasası" dedik. Bunu açıklamak ise yine bilimin işidir. Sana mantıklı gelmiyor olabilir. Fakat evrensel bilimde bu mantıklıdır, gerçektir. Araya bir yaratıcı sokmak sadece inançtır. Çünkü yaratıcıya gerek yok.
Yazdıklarımı tekrar gözden geçirin. Natüralizm etkisinde gelişen şey önce x gözlemleniyor. Bu gözlemenen x bir isim takılıyor. Daha sonra bu işi bu isim yapıyor diyorsunuz. Yanıldığınız nokta süreçler farklıdır nedenler farklıdır. Sizin yaptığınız sadece süreçleri daha detaylı görebilmenizdir.
Gözlemlenebilir alanın dışına yorum yapmadığı için koyduğu kural gereği, teorisi şu olur. "Yağmurun yağması bitkinin büyümesine etki eder."
Delili de şu, yağmur yağmadığında bitki büyümüyor. Ya tamam da bu birisinin tercihi de olabilir. Yani maddi alanın dışında olan ve yağmur yağdığında bitkiyi büyütmeyi tercih edip, yağmadığında da büyütmemeyi tercih eden bir ilim sahibi bir İlahta olabilir. Sırf her seferinde öncesinde yağmur var diye bu inanılmaz fiil yağmura verilir mi?
Yani eğer önceden sadece bakış açınızı gözlemlenebilir şartı koyarsanız size ne kadar anlatılırsa anlatılsın mantıklı düşünceleri yalanlarsınız. Siz dine dogmatik diyorsunuz ama sizin hiç kendinize dönüp sadece gözlemlenebilir şartı koyuyorsunuz ve bunun şartı reddet edenleri üstünü bilimsel değil diyorsunuz. Alıntı yaptığım eski mesajımı tekrar düşünüp yazın. Sürekli önerdiğiniz siteyi önerip duruyorsunuz. Önerdiğiniz site birçok yanlış içeriyor. Onu bari sorgulayın. Gözlemlenebilir şartını inanış gibi kabul ediyorsunuz. Tekrar söylüyorum sırf x isim taktığınız için onu açıklamış olmazsınız.
Yanılmak, bilimin işleyişiyle alakalıdır. Bilmiyorum hiç Karl Popper okudunuz mu ancak okumuşsunuz gibi durmuyor. Bilimsel metodun iki sorunu vardı: Tümevarım problemi ve doğrulamacılık. Kendisi bu iki sorunu da iyice tokatladı. Bilimin yanlışlamacı olduğunu öğrenmeniz gerekiyor.

Bilim gibi nesnel olgular sunan ampirik bir daldansa, ilkel insanların uydurduğu mitolojilere inanmak, yalnızca aptalların işidir.
Bize aptal diyorsunuz. Baya eminsiniz galiba. Mesela bir teknolojiden uzak bir insan bir telefon buluyor. Bu telefonu çekiç gibi kullanıyor. Baya adamın işine yarıyor. Birisi gelip ona şöyle dese: ''Onu kullanma metodunun doğru olduğunu nerden biliyorsun?'' Teknolojiden uzak olan insan şöyle dese:''Çalışıyor. Benim metodum çalışıyor'' Şimdi gördüğümüz gibi ne kadar benziyor değil mi? Yani sırf telefonu çekiç gibi kullandığı için onun metodu ne kadar doğru? Peki bu adam telefonu kullanma metodunun yanlış olduğunu nasıl anlardı? Bir kere kafasında vizyonu çok derinden sorgulayabilir olması lazım. Bu elimdeki şey ya çekiç değilse? Yaptığı onca işe rağmen metodunun yanlış olabileceği olasılığına değer vermesi lazım.
Okurken ben kanser oldum. @359149 azminize hayran kaldım açıkçası, ben bu kadar dayanamazdım.
Hayır en azından düzgün bir argüman sunsa keşke. Aynı şeyleri söylemekten başka bir şey yapmamış.
Bir kişiyi eleştirirken önce kendinize bakmayı öğrenin. Sırf sizin gibi düşünmediği için kendi arkadaşınızı haklı bulmanız ne kadar mantıklı?
 
Bir kişiyi eleştirirken önce kendinize bakmayı öğrenin. Sırf sizin gibi düşünmediği için kendi arkadaşınızı haklı bulmanız ne kadar mantıklı?
Benim böyle bir düşüncem yok. Çok saçma argümanlar sunan ateistler de var. Onları da desteklemiyorum.
Ama sen aynı şeyleri döndürüp döndürüp söylemene rağmen uğraşıp anlatmaya çalışmış. Söyledikleri de mantık çerçevesi içinde.
 
Benim böyle bir düşüncem yok. Çok saçma argümanlar sunan ateistler de var. Onları da desteklemiyorum.
Ama sen aynı şeyleri döndürüp döndürüp söylemene rağmen uğraşıp anlatmaya çalışmış. Söyledikleri de mantık çerçevesi içinde.
Ben x yazıyorum. Karşımdaki ise y yazıyor. Tekrar x açıklamaya çalışıyorum. Karşımdaki ise y tekrar yazıyor. Ben çok sorguladım. Çok düşündüm. Yine de her gün düşünmeye çalışıyorum. Karşımdaki ise y sorgulamıyor. Şöyle yapıyor sorguluyor havası veriliyor. Natüralizm etkisinde kalanları anlamaya çalışıyorum. Ama onlar y sorgulanabilir bir değer vermeleri gerekir. Yoksa ne kadar x yazarsam yazayım bir etki belirmiyor.
 
Natüralizmi bir kenara atarak yazdığım yazıya da aynı şekilde tekrar cevaplar vermiştin. Cevabını bilmediğimiz sorulara tanrı yanıtını tek seçenekmiş gibi görüyorsun. Geriye başka bir seçenek kalmadığını düşünmen beklenilir bir durum zira yeryüzündeki hiçbir insan evrenin var oluş nedenini anlayacak bilgi veya kapasiteye sahip değil.
 

Geri
Yukarı