Ülkemizdeki gıdalar hakkında

Köye yerleşmek tek başına çözüm değil çünkü tohum yerli değil. Atadan kalma tohum olmadıkça sağlık kısmında, sürekli soru işareti aramak gerekiyor. Fidan alınabilir ama hazır fidanların sebzesi pek güzel olmuyor. Hastalığa karşı dirençleri düşük oluyor. İlaç atmak zorunda kalınabiliyor.

Gübreyi hazır almayım, havyan gübresi olsun derseniz golün kralını yiyorsunuz. Hayvanların büyük kısmı hazır yemle besleniyor. Neresinden tutarsanız tutun elinizde kalıyor.

Tavuk alıyorsunuz, kendiniz yetiştirseniz bile 2-3 ay sonra hemen büyüyor. Oysa 6 aydan önce büyümesi imkansız. Bu nasıl yerli ırk bende bilmiyorum.

Gidip traktör alıyorsunuz, yerli olduğunu söyleyen bir firmadan alıyorsunuz, bakım zamanı parça ararken fiyatların dolar üzerinden hesaplandığını görüyorsunuz. Ne kadar saçma değil mi ?


Durumu şöyle anlatıyım;

Büyükannemden kalma yerli domates tohumu 3-4 hafta boyunca aralıksız mis gibi domates verirken, hazır fidan 1-2 kere veriyor. Konserve yapacaksanız sulu ve ince kabuklu tohum bile var. Hemde yerli. Büyükannemin annesinden kalma, çeyizlik diye verilen tohumlar.

Gene rahmetliden kalma 7-8 çeşit yerli fasulye tohumu var. Kimi ince kabuklu ufak taneli, kimi ince kabuklu iri taneli vs. çeşit çeşit ihtiyaca göre tohum saklamış.

Aynı şekilde kavun, karpuz, patlıcan aklınıza ne gelirse yerli tohumu var. Ne hikmetse ticari olarak ekip satamıyorsunuz. Kendiniz yetiştirir kendiniz pazarda satarsanız o kısım ayrı ama para etmiyor.

Mesela kışlık kavun diye tabir ettikleri kavun var. Geç olgunlaşıyor. Hatta tarladan hasat ettiğiniz zaman neredeyse yaz bitmiş oluyor. Ardından serin yerde 2-3 ay boyunca saklayıp dilediğinizde yiyebiliyorsunuz.

Ah ulan ah. Para kazanacağımı bilsem şu İstanbul'da 2 dk durmam. Bir çiftçi torunu ve oğlu olarak yaşanılan zorlukları gördükçe cesaret edemiyorum.

60.000₺ kazanıyorsunuz budun 40.000-50.000₺ arası gübre, yakıt, yedek parça olarak gidiyor.

Yakıtta ÖTV indirimi, gübrede ucuzluk olmadıkça sıkıntı büyük.
 
Hacı sen zayıflamaya bak. Sağlıksız beslenmek pahalı, sağlıklı beslenmek ucuz. Bulgur yiyeceksin, pırasa yiyeceksin, süt içeceksin. Gidip pringles yer, whopper menüyü götürürsen 200 kilo gezersin. Sıra var Burger'ın önünde. Yemek sepetinden sipariş veriyorsun 2 saatte anca geliyor.
Geçen sene sadece yemek sepetinden 340 milyon porsiyon sipariş vermişiz. Yemeği bile yürüyüp kendimiz almaya üşeniyoruz.


Hareket+Sağlıklı Beslenme önemli.
 
Köye yerleşmek tek başına çözüm değil çünkü tohum yerli değil. Atadan kalma tohum olmadıkça sağlık kısmında, sürekli soru işareti aramak gerekiyor. Fidan alınabilir ama hazır fidanların sebzesi pek güzel olmuyor. Hastalığa karşı dirençleri düşük oluyor. İlaç atmak zorunda kalınabiliyor.

Gübreyi hazır almayım, havyan gübresi olsun derseniz golün kralını yiyorsunuz. Hayvanların büyük kısmı hazır yemle besleniyor. Neresinden tutarsanız tutun elinizde kalıyor.

Tavuk alıyorsunuz, kendiniz yetiştirseniz bile 2-3 ay sonra hemen büyüyor. Oysa 6 aydan önce büyümesi imkansız. Bu nasıl yerli ırk bende bilmiyorum.

Gidip traktör alıyorsunuz, yerli olduğunu söyleyen bir firmadan alıyorsunuz, bakım zamanı parça ararken fiyatların dolar üzerinden hesaplandığını görüyorsunuz. Ne kadar saçma değil mi ?


Durumu şöyle anlatıyım;

Büyükannemden kalma yerli domates tohumu 3-4 hafta boyunca aralıksız mis gibi domates verirken, hazır fidan 1-2 kere veriyor. Konserve yapacaksanız sulu ve ince kabuklu tohum bile var. Hemde yerli. Büyükannemin annesinden kalma, çeyizlik diye verilen tohumlar.

Gene rahmetliden kalma 7-8 çeşit yerli fasulye tohumu var. Kimi ince kabuklu ufak taneli, kimi ince kabuklu iri taneli vs. çeşit çeşit ihtiyaca göre tohum saklamış.

Aynı şekilde kavun, karpuz, patlıcan aklınıza ne gelirse yerli tohumu var. Ne hikmetse ticari olarak ekip satamıyorsunuz. Kendiniz yetiştirir kendiniz pazarda satarsanız o kısım ayrı ama para etmiyor.

Mesela kışlık kavun diye tabir ettikleri kavun var. Geç olgunlaşıyor. Hatta tarladan hasat ettiğiniz zaman neredeyse yaz bitmiş oluyor. Ardından serin yerde 2-3 ay boyunca saklayıp dilediğinizde yiyebiliyorsunuz.

Ah ulan ah. Para kazanacağımı bilsem şu İstanbul'da 2 dk durmam. Bir çiftçi torunu ve oğlu olarak yaşanılan zorlukları gördükçe cesaret edemiyorum.

60.000₺ kazanıyorsunuz budun 40.000-50.000₺ arası gübre, yakıt, yedek parça olarak gidiyor.

Yakıtta ÖTV indirimi, gübrede ucuzluk olmadıkça sıkıntı büyük.

Hibrit tohumlar, aşırı sulama ve aşırı ilaç kullanımı etkiledi Türkiye'yi. Özellikle Anadolu'nun onyıllardır korunmuş gıda türleri, tohumları bu sebepler sonucu bozuldu.
 
Hibrit tohumlar, aşırı sulama ve aşırı ilaç kullanımı etkiledi Türkiye'yi. Özellikle Anadolu'nun onyıllardır korunmuş gıda türleri, tohumları bu sebepler sonucu bozuldu.
Katılıyorum.

İlaç konusunda ciddi hatalar yapılıyor.
  • Kullanılan ilaç ne olursa olsun üzerinde doz miktarı ve su oranı yazar. Kimse bunu okumuyor. Direk boşaltıyor. Fazla atılırsa mahsul kuruyor, az atılırsa hastalık yüzünden mahsul az oluyor.
  • İlaçlama yapılırken farklı durum söz konusu değilse %70 bitkinin yapraklarını ilaçlamamız gerekiyor ama bizim köylü toprağı ilaçlıyor. Haliyle o ilaç köklerden emilip bize geçiyor ve tohumluk olarak seneye ekiliyor.
  • Boş ilaç kutu ve şişeleri sağa sola atılıyor. Nedense köyümde ufak su birikintilerin içi hep şişe dolu. Oradan su içen ineğin akşam sütünden yoğurt yapılıyor.
  • İlaç, bitki çiçek açmadan atılması gerekiyor, bu sayede sebze ve meyvede ilaç kalıntısı kalmıyor fakat bizim köylü yatmayı sevdiği için son ana bırakıyor. Haliyle mahsule geçiyor.
Sonrası malum. Kanser başta olmak üzere çeşitli rahatsızlıklar.

Biz ilaç atmak yerine kükürt atardık. Hem çevre için yararlı, hem canlıları öldürmeden bölgeden uzaklaştırıyorsunuz ama çevre tarlada bilinçsiz ilaçlama vs. yapıldıkça pek anlamı kalmıyor.

Şimdilerde yerli tohum arayışı var. Elinde olan satmıyor sadece kendisi ve ailesi için kullanıyor. Sırf bu yüzden kavga çıkmışlığı bile var.

Anadolu cehaleti çok garip. İlla insanlar ölümle burun buruna gelecek yoksa yaptıklarını asla yanlış kabul etmezler.
 
Anadolu cehaleti çok garip. İlla insanlar ölümle burun buruna gelecek yoksa yaptıklarını asla yanlış kabul etmezler.

Senelerce ilaç bastılar, sözde böcekler ölsun, daha verimli olsun diye. Ne oldu? Ekolojik denge bozuldu. O böcekler ölünce istilacı böcekler türedi...

İnsanımız böyle maalesef, Covid sürecinde bir kez daha kanıtlamış olduk üstelik.
 
Son düzenleme:
Katılıyorum.

İlaç konusunda ciddi hatalar yapılıyor.
  • Kullanılan ilaç ne olursa olsun üzerinde doz miktarı ve su oranı yazar. Kimse bunu okumuyor. Direk boşaltıyor. Fazla atılırsa mahsul kuruyor, az atılırsa hastalık yüzünden mahsul az oluyor.
  • İlaçlama yapılırken farklı durum söz konusu değilse %70 bitkinin yapraklarını ilaçlamamız gerekiyor ama bizim köylü toprağı ilaçlıyor. Haliyle o ilaç köklerden emilip bize geçiyor ve tohumluk olarak seneye ekiliyor.
  • Boş ilaç kutu ve şişeleri sağa sola atılıyor. Nedense köyümde ufak su birikintilerin içi hep şişe dolu. Oradan su içen ineğin akşam sütünden yoğurt yapılıyor.
  • İlaç, bitki çiçek açmadan atılması gerekiyor, bu sayede sebze ve meyvede ilaç kalıntısı kalmıyor fakat bizim köylü yatmayı sevdiği için son ana bırakıyor. Haliyle mahsule geçiyor.
Sonrası malum. Kanser başta olmak üzere çeşitli rahatsızlıklar.

Biz ilaç atmak yerine kükürt atardık. Hem çevre için yararlı, hem canlıları öldürmeden bölgeden uzaklaştırıyorsunuz ama çevre tarlada bilinçsiz ilaçlama vs. yapıldıkça pek anlamı kalmıyor.

Şimdilerde yerli tohum arayışı var. Elinde olan satmıyor sadece kendisi ve ailesi için kullanıyor. Sırf bu yüzden kavga çıkmışlığı bile var.

Anadolu cehaleti çok garip. İlla insanlar ölümle burun buruna gelecek yoksa yaptıklarını asla yanlış kabul etmezler.
Ben de şiddetle katılıyorum. Mesela Antalya'da Kırcami Mahallesi'nde bir türlü imara açamadıkları ve tarlalarla dolu bir yer var. Önceden portakal ağaçları vs. vardı şimdi millet marulu zor yetiştiriyor. Toprağı zamanında çok fazla zehirlediler ve böyle oldu.
 
Bunlar hep yeni dünya düzeninin aşamaları. Örneğin ABD ve İngiltere, Irak'ı işgal ettiklerinde binlerce yıllık tohumların olduğu tohum bankalarını yok ettikten sonra ABD Tarım Bakanlığı aracılığıyla genetiği değiştirilmiş tohumları "lütuf" diyerek Irak'a hediye etmişlerdi. İleriki yıllarda neler neler göreceğiz Allah bilir.
 
Şuan karpuz yiyorum ama çok tatlı değil ve çoğu çekirdekleri beyaz çekirdek nedense... Cinsi nedir bilmiyorum ama favorim değil... Hormonlu olabilir mi? Karpuzun fotoğrafını çektim...
20200811_235302.jpg
 
Uyarı! Bu konu 6 yıl önce açıldı.
Muhtemelen daha fazla tartışma gerekli değildir ki bu durumda yeni bir konu başlatmayı öneririz. Eğer yine de cevabınızın gerekli olduğunu düşünüyorsanız buna rağmen cevap verebilirsiniz.

Technopat Haberler

Yeni konular

Yeni mesajlar

Geri
Yukarı