Sürprizbozan Undertale neden çok beğeniliyor?

Bu konuda spoiler olduğundan sürprizbozan olarak işaretlenmiştir. Spoiler olmadığını düşünüyorsanız konuyu rapor edebilirsiniz.
Dergi için yazmıştım, buraya da atayım dedim. İlk yazım olabilir herhalde.

Öncelikle sevgili okuyucu, sen bu yazıyı okurken büyük ihtimalle bilgisayarın başında oturuyorsun ya da telefonun ekranına dalmışsın. O yüzden bu yazıyı okurken fonda yumuşak bir piyano melodisi çalmasını öneririm. Mesela "Undertale Soundtrack" diye aratıp rastgele bir parça açabilirsin. Şimdi, neden bu oyunu anlatıyorum? Çünkü karşımızda sadece bir oyun değil, bir his, bir deneyim, bir yolculuk var.

Undertale, benim hayatımda iz bırakan nadir oyunlardan biri. Ama yanlış anlaşılmasın, bu yazıyı okuyan herkesin gidip oynaması gereken bir oyun mu? Kim bilir, belki senin tarzın değildir. Ama eğer ilginç karakterler, kendine özgü bir dünya ve kararlarının gerçekten bir anlam ifade ettiği bir hikâye ilgini çekiyorsa, o zaman neden olmasın?

Peki nedir Undertale? En basit hâliyle, bir RPG. Ama alışık olduğumuz RPG'lerden biraz farklı. Oyunda savaşmak zorunda değilsin. Evet, yanlış duymadın. Karşına çıkan düşmanlarla savaşmak yerine konuşabilir, onları ikna edebilir ya da dostça yollarla anlaşabilirsin. Ama tabii ki bu tamamen senin seçimlerinle şekilleniyor. Yani oyunun en önemli özelliği, oyuncuya gerçekten özgürlük tanıması.

Undertale’in hikâyesi derin, ancak burada her şeyden bahsetmek istemem. Ama şunu söyleyebilirim ki, oyundaki karakterler birbirinden farklı kişiliklere sahip ve her biri sana unutulmaz anlar yaşatıyor. Sans’ın umursamaz mizahı mı dersin, Papyrus’un azmi mi, yoksa Toriel’in anne şefkati mi? Her karakter, bu dünyada bir iz bırakıyor. Ve bu izler, senin seçimlerinle şekilleniyor.

Peki, Undertale bize ne anlatmak istiyor? Eğer hikâyenin detaylarına dalarsam biraz spoiler vermiş olabilirim, o yüzden dikkatli okumakta fayda var. Oyun aslında bize seçimlerin önemini gösteriyor. Karşına çıkan her düşman, aslında bir hikâyeye sahip. Onları yok etmek mi yoksa anlamaya çalışmak mı? İşte tüm mesele bu.

Ve işte burada Asgore devreye giriyor. Yer altı dünyasının kralı, bir savaşçı gibi görünse de aslında derinlerde çok daha farklı biri. Onun hikâyesi, Undertale’in en dokunaklı yanlarından biri. Asgore bir kral olarak güçlü ve korkutucu olabilir ama içinde büyük bir pişmanlık ve hüzün taşıyor. O, kendi halkını korumak için zor kararlar vermek zorunda kalmış bir lider. Ama bu kararların bedelini de en çok kendisi ödemiş gibi görünüyor. Onunla karşılaştığında, gerçekten neyin doğru olduğunu sorgulamaya başlıyorsun.

Son olarak, şunu söylemek gerek: Undertale sadece bir oyun değil, aynı zamanda bir deneyim. Karakterleriyle, müzikleriyle, hikâyesiyle seni içine çeken bir dünya. Belki de en büyük mesajı şu: Ne yaparsan yap, seçimlerinin bir anlamı var. Ve bazen, en küçük iyilik bile dünyayı değiştirebilir.

Sonraki yazılarda görüşmek üzere…


Bu yazıyı okumak içini azimle dolduruyor.
 
Son düzenleyen: Moderatör:

Technopat Haberler

Geri
Yukarı