Oyunun atmosferi, savaş dolayısıyla gri renklerde. Ayrıca Witcher evreni'nde de iyi veya kötü insanlar yok. Sürekli gri. İnsanları pek anlayamıyorsunuz. Bu oyuna iyi lanse edilmiş. At konusuna gelirsek evet, atımız ile ilgili birçok sorunla, bugla karşılaşabiliyoruz. Ben yumruk dövüşüne pek girmediğim için bana kötü gelmedi açıkçası. RPG tarafına gelirsek evet, elbette oyun bir New Vegas değil fakat oyundaki çoğu seçim oynayışınıza etki ediyor. Bunu siz fark etmemiş olabilirsiniz. Sadece ana görevler değil, yan görevler de dahil olmak üzere. Bir insanla konuşurken seçimlerin önemsiz veya önemli olduğu konuşmalardan anlaşılabiliyor zaten. Örnek verirsem, ben bazı insanlara acı çektirerek öldüren birini arıyordum. O adamı ilk bulduğumda hiç konuşmaya fırsat vermeden direk onu öldürmüştüm. Oyunu tekrar oynadığımda yine aynı göreve denk geldim ve bu sefer konuşmak istedim. Konuştuğumda, o Emir'leri veren kişinin bambaşka biri olduğunu gördüm ve onu öldürmek için yola koyuldum. Bu sadece bir yan görev ve hikayesi her yan görev gibi harika hazırlanmıştı. Bunun gibi akıllıca karar vereceğiniz bir sürü yan görevlerde dahil olmak üzere görevler var. İlk 10 saati oynadıysanız, çok önemli kararlar vereceğiniz yerlere gelmiş olmalısınız bu arada. Birçok fenomenin övmesinden dolayı Witcher'ın da kanser bir kitlesi çıktı maalesef, buna katılıyorum.
Witcher'a 3. oyundan başlayan neredeyse herkes oyunu genellikle anlamıyor. Diğer serilerini de oynamanızı tavsiye ediyorum. Veya özetini okuyup geçin. Böylece 3. oyundaki atmosfer ve karakterler hakkında daha fazla bilgiye sahip olursunuz. Zaten Witcher Evreni'ni sevmiyorsanız oyunlarını da sevemezsiniz. Zevk meselesi. Kararınıza saygım var
Peki sen neden bu oyunu seviyorsun diye soracak olursan, oyunu benim için özel kılan en güzel tarafları görevleri, kararları ve açık dünyası. Oyun, gözünüzün içine soka soka burada farklı kararlar verebilirsiniz vs. gibi bir şey demiyor. Siz keşfediyor, karar veriyor, bu seçeneği seçtiğimde ne olabilir diye hesaplamalar yapıyor, kötünün kötüsü arasında bir seçim yapıyorsunuz. Ben bunu seviyorum. Görevlerini ise arkasında iyi bir hikaye barındırdığı için seviyorum. Yolda giderken bir görevle karşılaşabiliyorsunuz ve bu genellikle hep oluyor. Görevlerin hikayesi zaten mükemmel. Ana görevler kadar iyi hazırlanmışlar. Sadece bir süreden sonra ana görevleri yaparken, Ciri'yi bulmak için hep aynı işleri yaptığımız için insan bir sıkılmıyor değil. Beni görevler konusunda rahatsız eden şey bu. Açık dünya konusuna da gelirsek, yine o da içinde irili ufaklı görevler barındırıyor. Ve sizi keşfetmeye itiyor. Olduğunuz yerden 500-600 metre ötesine gittiğinizde terk edilmiş bir kale, bir yapıt, haydutlar tarafından istila edilmiş bir köy, ne olduğu belirsiz bir mağara, bir gemi görebiliyorsunuz. Bunları siz keşfederek buluyorsunuz. Oyun oraya git falan demiyor. Siz merak edip gidiyorsunuz. Veya bir göreve giderken örneğin bir harpi sürüsüyle karşılaşıyorsunuz ve o harpi sürüsü örneğin bir hazineyi koruyor. Hazineyi açtığınızda bir not görüyorsunuz ve bir teslimat gerçekleştirileceğini öğreniyorsunuz. İpuçlarını arayıp oraya gidiyor ve teslimat gerçekleşirken kötü bir durum olduğunu, teslimatın gerçekleşemediğini öğreniyorsunuz. Biraz ortamı araştırınca sonradan olayı anlıyor ve hazineyi buluyorsunuz gibi gibi. Hepsi farklı hikayeler barındıran ve yaparken merak duygusunu ikiye katlayan, açık dünyada çokça karşılaşılabilen görevler. Oyunun, o kadar oynamama rağmen beni sıkmayan noktaları genellikle bunlar.