Niye kimse mutlu değil?

Bu içeriği görüntülemek için üçüncü taraf çerezlerini yerleştirmek için izninize ihtiyacımız olacak.
Daha detaylı bilgi için, çerezler sayfamıza bakınız.
 
Aristoteles dahil birçok filozof hayatın anlamının mutlu olmak olduğunu söyler. Bu doğrudur da. Yaptığımız her eylemin nedenini sorguladığımızda en sonunda ana neden olarak "mutlu olmak için" söylemine ulaşırız.
Katılmıyorum canım.
Bir hayvan asla kötü ya da iyi bir eylemde bulunamaz.
Katılmıyorum canım.

Biliyorum felsefe yapıyorsun ancak olay gözümde buram buram nöroloji kokuyor. Gene de ben de bilimi bir kenara atarak kendi felsefi fikrimi söyleyeceğim.

Hafızanın yalnız duyulardan gelen verilerle ve zaten hafızada olan verilerin birbiriyle etkileşime girmesiyle dolabileceğini düşünüyorum. Ve zekanın da farklı hallerde bilinç ve bilinçaltında bulunup farklı görevler üstlendiğini düşünüyorum. Bir duygu hissetmek için zekanın şart olmadığını düşünüyorum. Haliyle bu bakış açımla olay herkesin hafızasındaki verilerin beraberinde bilinç ve bilinçaltının farklılığı sebebiyle herkesin kendi hakikati ve kendi duygu mekanizmaları olmuş oluyor. Tek bir hakikatten bahsetmek mantıksız oluyor çünkü zaten bu bakış açımdan dolayı insanın düşünceleri doğuştan gelen bilinç ve bilinçaltı yapısıyla doğduğu çevrenin birbirlerini şekillendirmesinin ürününden ibaretken insan bilgi olarak çevresinin ötesine gene yalnız deneyimlediği çevreyle geçebilir. Örnek veriyorum. Kapı görürsün ve pembe bir duvar görürsün. Sonra hayatın boyunca hiç deneyimlemediğin pembe kapıyı hayal edersin. Deneyimlediğin çevrenin ötesine geçtin ama bunu gene çevreden deneyimlediğin verileri kombine ederek geçtin. Herkesin bilinç ve bilinçaltı doğuştan farklı parametrelere sahipken ve doğduğu çevreyle bilinç ve bilinçaltının birbirlerini sürekli şekillendirmesiyle sürekli herkesin kendi hakikati ve kendi duygu mekanizmaları söz konusu olduğundan "insanın nihai amacı mutlu olmaktır" vb. söylemlerle tutarlı bir genelleme yapılamaz. En fazla genellemeyi yapan kişi için pratik ama tutarsız genellemeler yapılabilir.

Edit: Hayvan kısmına değinmemişim. Hayvanlarda iyilik veya kötülük yapabilir. Onlarında bilinci olabilir. Ki muhtemelen var. Sadece insan kadar kompleks değiller.
Edit-2: Bu felsefi fikrimi eksik ve yanlış görüyorum. Çünkü bu tür işlerin köküne kadar anlaşılması için bilime de ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Veya bu işlerin bitmez bilmeksizin uzun bir kökü varsa bile felsefeyi tek başına eksik buluyorum.
 
Son düzenleme:
Mutlu olup sonunda üzülmek varsa neden mutlu olunsun? Ve, bir anda hiçbir şey olmadan da insan mutlu olamaz, o etken de zaten ortalıkta yok. İnsan kendinin mutlu olduğunu düşünür ve buna inanır, aslı olan mutlu değildir. Yani bir nevi kendisine yalan söylüyor.

Not: Bu yazı özneldir.
 
Son düzenleme:
Ben de biraz genel kültürümüze yönelik düşünerek yazmak istiyorum. Önce kendimden başlayarak...16 yaşıma kadar evden pek çıkmazdım, en fazla 1 KM ilerde ki basketbol potası olan okulun bahçesinde basketbol oynardım kendi kendime, ve müzikler dinlerdim. Bununla birlikte ablam, annem ve yakın tanıdıklarımla vakit geçirirdim. Ve aslına bakarsanız o zamanlarda kendimi mutsuz hissetmiyordum, taa ki kendimi mutluluğu arayan birisi olarak duyumsayana kadar. Bunun gelişimide şu şekilde olmuştu...Bu zamanlardan yakın zaman sonra mahalleden aynı müzikleri dinlediğim birisi ile tanışmıştım, o kişi beni Kadıköye götürdü, ve orada esrar içen bir grup yaşıtlarım olan insanlarla tanıştım. 10 dakka sonra hep birlikte Fransız koleji vardı, oranın bahçesine gitmiştik, ve kısa süre önce tanıdığım bu insanlar esrar içmeye başlamıştı, ben de ne içtiklerini sormuştum önce, onlarda bana "kafanı çok güzel yapar, mutlu olursun" demişti. Ve tüm samimiyetimle diyorum hiçbir şekilde mutlu olmayı o an sorgulamamıştım, sadece bilmediğim bir şey vardı ortada, ve yeni tanıdığım kişiler. Ne yapacağımı bilemediğim için, yaşımında verdiği o deneyimsizlikle şaşkındım. İçlerinden birisi bana içmemi teklif etmişti, ben de istememiştim, hepsi birlikte aynı psikoloji ile üzerime yaklaşınca içmek zorunda kalmıştım, daha sonra öyle uzun yıllar devam etti. Uyuşturucu kullanarak mutlu olduğumu, ve eskiden hiç mutlu olmadığımı söz de anlayan birisine dönüşmüştüm. Taa ki yine bir gün kendi kendime "bu ben değilim" diye sorguladığım bir güne kadar. O güne kadar dışarıda uzun yıllar yatıp kalktım uyuşturucu kullanarak, ve bununla birlikte elimde hep bir defterim olurdu yazılar yazdığım, bunları yazarken hiçbirinin farkında değildim, ama sadece uyuşturucu kullansamda o yazıları yazarken pek iyi olmadığımı biliyordum en azından. O günden sonra yazılarımı okuduktan sonra kendimi kaybettiğimi anlamıştım mutluluktan ve mutsuzluktan öte. Kullandığım şeylerin ben de etkisi büyüktü, çünkü neyi fazla ve hızlı tüketirseniz tüketin, bu insanın tüm yaşamını etkileyen bir boşluğa dönüşüyor. Tekrar ayağa kalkmam gerekiyordu, çünkü sevdiğim insanlar ben de artık eski enerjiyi göremiyordu. İsteksizdim, gülerken ve severken bile bunu sanki bir şey olması için yapıyormuşum gibi düşünüyordum. E uzun süre bunu öyle düşünerek yaptığım için kurtulması zor oldu benim için, hatta bazen yine aynı boşluğa düşerim. Şimdi gelelim genel kültür içinde yaşayan toplum insanlarına. Kendi edindiğim deneyim çok uç bir yaşamdı, ama genel olarak insanların yaşam biçimi, ne kadar benim yaşadığım hayata farklı görünsede, sonuçlar aynıydı. Ben kendimi uyuşturup mutlu olduğunu düşünen bir ergendim, toplum insanlarıda benzer şeyleri yapıyordu. Ve hatta günümüzde ki çocuklar bile artık mutlu olması için bir şeylere gereksinimi var gibi. Elinde tablet olmayan, ne bileyim tüketemeyeceği bir şey olmadığı zaman mutsuz hissediyor, çünkü çevresinde ki çocuklar dahil ebeveynleri bile bu tutumla yaşama tutunuyor. Eski çocuklar mutluluğunu yaratarak bulurdu. En azından var olanı geliştirerek, ama şimdi ki insanlar var olanı tüketerek mutlu olduğunu sanıyor. Bu mutluluk değildir. Çünkü bu nasıl anlatılır bilemem, ama gereksinimi olması beni doğruluyor. Bu sanki bir tür alışılagelmiş bir düzene ayak uydurmak gibi, bir tür çaresizlik gibi, insan mutlu olmak için artık değişmesi gerek, bence insanın mutlu olması bunlarla ilgili değil. Bir hayvan severken, bir insan severken, doğayı izlerken, yıldızlara bakarken, nasıl olursa olsun, bulutlara bakarken, o bulutlar yokken gökyüzünün renginden bile huzur bulan insan zaten mutluluğu aramaz. Onu arayan her kim olursa olsun çaresiz birisidir. Demek istediğim huzur herkesin çok yakınlarında aslında, ama biz gerçeği görmektense, bize bunları unutturan, ve kendine bağlayan her şeye bağlı kalmayı seçiyoruz. Kendi istencimiz bu değil ama, yani düşünün hayatlarımız ne kadar birbirine benziyor, ve her önüne gelen "kendi seçimim" diye ekliyor. Anlıyorum, böyle bir şey demeseydi herkes, o zaman neyden kaçtığını bilmek batmazdı. Ben de kaçıyorum aslında, ama bir gün olacak benimde, ve herkes gibi alışkanı olduğu bu durağan hayattan kendimi koparacağım, ve daha sade olan yaşamı süreceğim. Şimdilik bu benim uzun zamandır hep içimde istediğim bir hayal olarak devam etti, yapılması çok zor bir şey de değil aslında, ama alışmış kudurmuştan beterdir. Gerçekten hiç hoşnut değilim burada bile olmaktan. İşim gücüm yok bilgisayar ile vakit geçir, çık dışarı zamanı hızlı geçirmek için bir takım iletişimler kur, akşam oldu mu bir önce ki akşam gibi kendini tekrar eden aynı şeyleri yap, ve sonra uyu, tekrar devam et kaldığı yerden. Süreklilik bu değil.
 
Mutluluk bir amaç değildir, sonuçtur. Amaç olarak belirlenmesi onu ulaşılmaz kılar. Doğru fikirler ve eylemler bir araya gelir ve bunun sonucunda mutluluk hasıl olur. Tabii öncelikle doğrunun anlaşılması gerekir. Doğruyu anlayabilmek için de hakikati bilmek gerekir ve doğal olarak bu da hayatın, insanın, doğanın anlaşılmasını elzem kılar.
 
İnsan bir şeye ulaşana kadar ulaşmak istediği şeyin ona yeteceğini düşünür. Ulaşmak istediği şeye ulaştığında iste fikri güncellenir ve daha iyi bir yere şeye ulaşmak ister. Bu döngü böyle devam eder ve insanın isteklerinin sonu yoktur.

İsteklerinde sınır olmayan bir varlık için mutlu olmak anlık bir olaydır. İstediği gerçekleştiği ve aldığı haz bittiği zaman yeni istekler, yeni hazlar peşinde koşacaktır. Genelde de bu koşuşturmaca sırasında mutsuz olacaktır.

Her insan için mutluluk farklı bir anlam ifade eder. Kimisi için bir evinin olması kimisi için havanın güneşli olmasıdır mutluluk. Fakat her ne olursa olsun hiçbir zaman sınırlarla çevreli değildir. Bu yüzden mutlu olmak peşinde koşup durur insanoğlu. Hayatının sonuna da mutlu olmaya çalışırken gelir.

Basit bir varlık için basit bir döngü. :)

Schopenhauer şöyle demiştir: "Haz ve tutkularının kölesi olan, ulaştığı noktayla yetinmeyip hep daha fazlasını isteyen kişi nasıl mutlu olacak? Sonunda ıstıraba ve can sıkıntısına düşer. Kişinin yaşadığı böyle bir dünyayı iyi diye nitelendirmesi mümkün müdür?" bu duruma gene Schopenauer şunu demiştir: "yalnızlığı sevmeyen özgürlüğü de sevmez. Kişi ancak yalnız olduğunda özgürdür çünkü."

Kendi görüşlerime gelirsem kişi bazen elindekiyle mutlu olmayı bilmelidir. Mutluluğu yanlış yerlerde değil, kendisi olarak bulmalıdır.
 
Schopenhauer şöyle demiştir: "Haz ve tutkularının kölesi olan, ulaştığı noktayla yetinmeyip hep daha fazlasını isteyen kişi nasıl mutlu olacak? Sonunda ıstıraba ve can sıkıntısına düşer. Kişinin yaşadığı böyle bir dünyayı iyi diye nitelendirmesi mümkün müdür?" bu duruma gene Schopenauer şunu demiştir: "yalnızlığı sevmeyen özgürlüğü de sevmez. Kişi ancak yalnız olduğunda özgürdür çünkü."

Kendi görüşlerime gelirsem kişi bazen elindekiyle mutlu olmayı bilmelidir. Mutluluğu yanlış yerlerde değil, kendisi olarak bulmalıdır.
Birbiriyle etkileşim halinde bulunan bir varlık olarak insan çevresinde başka kişilerin de bulunmasını ister. Hatta insan anlık mutluluklarını ilk olarak bu çevresindeki insanlarla paylaşır.

Sağlıklı bir şekilde yalnız kalmak çok mümkün değildir. Yalnızlık, psikolojik sorunlara yol açabileceği gibi insanın değişmesine de sebebiyet verebilir. Her şeye rağmen insan yalnız olmayı başarırsa zaten kendisini tatmin etmeyi başarmıştır. Bu da ona mutluluğu verir. Fakat basit bir varlık olan insan için bu mutlulukta genellikle yeterli gelmeyecektir.
 

Yeni konular

Geri
Yukarı