Şu anda mutluluk oranı bize göre çok daha yüksek olan, medeni olarak da bizden çok daha gelişmiş olan hiçbir ülkede çocuğa şiddet "devlet" boyutunda asla kabul edilebilir bir şey değil. Çocuğun sahibi anne baba değil, toplum oluyor, çocuğa yapılan hiçbir kötü şey karşılıksız bırakılmıyor, anne baba olman bile fark etmiyor. Sence bunun bir bağlantısı yok mu?
Çocuğa atılan dayağın, fiziksel/duygusal işkencenin açıklaması ya da masumiyeti o-la-maz.
4-5 yaşlarındayken biyolojik annem olacak kişi (ban yemeyeyim ama gerçek mesleği hayat kadınlığı) beni piknik tüpünde kızdırdığı bıçakla defalarca kesti, neredeyse her akşam. Kaynattığı sabahtan kalan çayı burun deliklerimden içeri boşalttı. Az miktarda fare zehirini zorla yemeğimle yedirip sabaha kadar ağrıdan anırmamı gülerek izledi. Onu müşterisiyle (anladın) evde yakaladığımda beni öldürmek için odaya kilitleyip komple evi yaktı.
6 yaşındayken, 2. ailemde sırf bana sorulan "sana oyuncak alıyorlar mı?" sorusuna "evet ama az" dediğim için 2. annem olacak kadın tarafından tırnakla sorulmayan derim kalmadı. Sırf oyuncaklarımla biraz sesli oynuyorum diye babam olacak herif beni 4. kattan atmaya kalktı.
1996 yılında geldiğim bu son ailemde ise evlatlık olduğum için bana yapılmayan şey, atılmayan iftira kalmadı. Defterin arasından yaprak koparmak, saçını asker traşı kestirmemek, eve 10 dakika geç gelmek gibi şeylerin hepsinin cezası sırtımda oklava kırılmasıydı. Elin şeyi olarak gördükleri için her şeyi yapabilir bu diyerek her alanda duygusal baskıyla 9 yıl yaşadım.
Çocuğa uygulanan şiddet kadar adice, kötüce bir şey çok az var. Hiçbir koşulda bunu yapan kişiye saygı göstermem. Hiçbir koşulda varlıklarına bile hoşgörü göstermem. Çocukken dayak yemeyi bu kadar kabullenmeyin, gelişmiş ülkelerle bizim gibiler arasındaki en büyük farkın "çocuklara" verilen değer ve koruma olduğunu artık anlayın. Mutsuz, psikolojik sorunları olan, şiddet görmüş çocukların büyüdüğü bir ülkede hiçbir şey iyiye gidebilemez.