Evrimin insan zekasını diğer zekalardan yeni ayırdığı ve konuşarak öğrenmenin ilk tetiklendiği dönemde bir numaralı iletişim aracı "ses" idi. Karşınızda bir aslan varsa bile, yanınızdaki "dur" diyince içgüdülerinizle savaşıp durabiliyordunuz. "ses" görüntüden, ve hatta yer yer güdülerinizden bile daha öncelikli olabiliyordu ilken beyin için.
Modern beyin ne yaptı? Sesi, kendi kendini ikna etmek için kullanmayı öğrendi
Bir şey okurken, bir karar almaya çalışırken, stres altındayken, mutluyken, heyecanlıyken ve bütün anlarda kendi sesimizle kendimizle konuşuyoruz zaten. Söylediğimiz şeyin (atıyorum, bir planın) önemli olduğu anlamına geliyor bu. Çünkü beyin onu bize "ses" ile anlatıyor. Kafanızın içinde size ders çalışmanız gerektiğini söyleyen "ses" haklı yani
Bunun ötesi ise, dinlemeye programlı olduğumuz sesler. "kabilemiz"deki sesler. Beynimiz bazen bize kusursuzca güvendiğimiz insanların sesleri ile seslenir ki iyice ciddiye alalım.
Aynı durum kitap okurken de olur. Yazıları iç sese dönüştürür, öyle anlarız.
Kısacası evrimsel bir durum kendimizle konuşmak. Bunu farkına varmayan, ya da kafa dışı hayat ile kafa içi hayatı birbirine karıştıran insanlar tıbbi olarak yardıma ihtiyaç duyanlar. Sizin durumunuz herkesinki ile aynı.
Kafanızın içinde bir konuşan olması, tıbbi bir durum değil yani. Ancak belli ki, içinizde, özünü de bir parçanız size bir şey anlatmak istiyor. Bir şeye dikkat etmenizi istiyor.
Kafanızın içindeki susturmak yerine dinlemeyi deneyin, bırakın anlatsın. Onu anlayın, kendinizi de anlarsınız.. Kendinizle bütünleşmenin en güzel yoludur.