Bilginin doğrulanması

Gitmeseydiniz iyiydi.

Gitmeyeyim madem haklısın. Gitmek pek benlik değildi ama kafam epey dağınık şu sıralar. Odak sorunları yaşıyor gibiyim, o sebepten uzatarak cevap vermek istemedim saçmalayabilirim diye düşünerek. Uzatayım madem:

"Bilginin doğrulanması" konseptine aslında "yanlışlamacılık" mantığı ile yaklaşmaya çalışmıştım. Epistemolojide önemli problemlerden bir tanesiydi çünkü bu durum. "Bildiğimizi nereden biliyoruz?" "İnsan gerçekten bir şeyi bilebilir mi?"

Sonrasında ise Karl Popper buna bir çözüm getiriyor. Bir bilgiyi doğrulamak isterken yapılan en büyük hatanın onu sürekli doğrulamak olduğunu söylüyor. Yani aslında bir bilgiye mantık ile yaklaşan pozitivistlere karşı direkt bir argüman sunuyor. Peki bunu neden söylüyor? (Örneğini verdiğin bir buçuk dakikalık video ile anlatacağım):

İlk olarak verdiğin örnek konu için uygun. Çünkü verdiğin örneğin içeriği ampirik bir bilgi içeriyor. Yanlışlamacılık kuramı ise ampirik olmayan bir bilgi için uygulanamaz. Örneğin: psikolojisi bozuk bir insanın tedavisinde gördüğü sürecin "doğru" olduğunu söylemek yanlışlanamaz. Çünkü psikoloji ampirik bir bilim değildir. Deneye ve gözleme dayanmaz. Öte yandan bir buçuk dakikalık bir videoda öğrendiğiniz bilimsel bir bilgi (misal epey ilgilendiğimiz için güç kaynakları) yanlışlanabilir.

Video birinci saniyeden başlar ve saniyeler geçtikçe bilginin karmaşıklığı artar. Sonuna gelindiğinde ise o videonun içindeki her bir bilgi "tanesini" doğrulamaya çalışmak pratikte hiçbir fayda getirmez. Çünkü bir bilgiyi doğrulamak yerine onun doğru olmadığını kanıtlayana kadar yanlışlayan verilere ulaşmak daha verimli bir yoldur ve yanlışlanabilirliği arttıkça bilginin içeriğinde de bir artış gözlemlenir.

Misal bir buçuk dakikalık bir güç kaynağı test videosu hayal edin ve başlığı: "Güç kaynağını patlatmayı denedik" olsun. Videoya girip izlemeye başladığınızda eğer güç kaynağı patlamaz ise bu bilgi artık yanlışlanmıştır. Bu önerme yaptığımız yanlışlama sayesinde aslında bize "hangi durumda yanlışlanıyor?" sorusunu sordurarak güç kaynağının hangi durumlarda patlayacağı bilgisini (bir başka kaynaktan dahi) öğrenmemizi sağlıyor. Örneğin: "şu şu koruması devreye girmediği zaman güç kaynağı patlar."

Farkındaysanız bu bilginin içeriği ilk bildiğimiz "güç kaynağının patlaması" bilgisinin içeriğine göre daha fazladır ve bu böyle uzayıp gider. Yukarıdaki paragraftan çıkan çok önemli bir sonuç var aslında ve yakındığın konudaki cevabı veriyor:

Eldeki teknolojinin manipülasyona elverişli olduğu da bir diğer gerçek iken, bilginin kontrolü

Bir bilginin kesinlik niteliği arttıkça yanlışlanabilirlik oranı da artar. Yukarıdaki örnek de tam olarak bunu gösteriyor. Bir bilginin üzerinde ne kadar çok deney uygularsanız, yanlışlanabilirliğini de o kadar arttırmış olursunuz.

Buradaki asıl olay fark ettiğin üzere bilgideki ulaştığın sonucun doğru veya yanlış olması değil. O ulaştığın en son sonucun yanlışlanabilir olması. Daha fazla yanlışlanamadığını fark ettiğimiz noktaya kadar devam etmemiz gerekir ki "doğru" bilgiye ulaşalım. Asıl amaç yanlış bilgiye ulaşmak değil, metodolojik olarak onu yanlışlamaya çalışmak. Aradaki farkı umarım anlatabilmişimdir.

göz ardı edilmesindeki insani faktörler nelerdir?

Yani demek istiyorum ki göz ardı etmek zorunda değiliz. Bilginin doğruluğundan emin olmak için bu şekilde bir yol mevcut.

Lakin gerçek denilenin bir buçuk dakikaya sığması mümkün müdür?

Hayır bu imkansızdır. Bilginin değer niteliği arttıkça kapladığı alan eninde sonunda bahsettiğin süre limitini mutlak zamanda aşacaktır.

Neden insan, kararına destek olan kaynakları öncelerken diğerlerini göz ardı edebilmektedir?

Bu konu ise arkadaşımızın belirttiği üzere insanın işine gelmesinden kaynaklı olabilir. Göz ardı etmek biraz geniş bir konu ve spesifik bir ölçütü yok. Olabilir diyorum sadece.

Çok yazmışım. Saçmaladığım bir nokta olduysa affola.

anlatamam, anlayabildiğiniz vakit cevap verirsiniz.

Hoş bir yaklaşım değil. Geçen bahsettiğin "şu şu kişinin felsefe ile alakalı kafasında yargılar oluşmasına sebep olmaz mı?" şeklindeki yaklaşımına ters düşüyor. Bu şekilde bir cevap da arkadaşımızın kafasında benzer bir şeyi oluşturur.
 
@Oreki, basit şekli ile; yanlışlanamayan bilgiye ulaşmaya çalışmak, doğruyu bulmamızda daha faydalı ve sonuca ulaşmamızı kolaylaştıran bir yoldur dersem, anlattıklarınıza yanlış bir anlam vermiş olmam sanırım.

Hoş bir yaklaşım değil. Geçen bahsettiğin "şu şu kişinin felsefe ile alakalı kafasında yargılar oluşmasına sebep olmaz mı?" şeklindeki yaklaşımına ters düşüyor. Bu şekilde bir cevap da arkadaşımızın kafasında benzer bir şeyi oluşturur.

Doğru, zaman zaman düşüncesiz hareketlerde bulunabiliyorum.
 
@Karşıt Madde zaten konunun özü, bunun tercih edilmesi. Akademik makale okumayı bırakın, herhagi bir şeyin okunmasi bile gayet az oranlarda. Ayrıca, her videonun aynı kefede olmadığı da başka bir konu.
 
Son düzenleme:
Olay video izlemek veya izlememek değil. Edindiğin herhangi bir bilginin kaynağının doğrulanması. (Benim anlatımıma göre yanlışlanması)

Akademik bir makalenin içeriğinin doğruluğu ile videonun içeriğinin doğruluğu arasında bir fark yok. Asıl olay, platform fark etmeksizin bunun kaynağına ulaşacak adımı atmak. Konunun özünü anlayamamışsınız, tekrar okuyun.
 
Akademik bir makalenin içeriğinin doğruluğu ile videonun içeriğinin doğruluğu arasında bir fark yok. Asıl olay, platform fark etmeksizin bunun kaynağına ulaşacak adımı atmak. Konunun özünü anlayamamışsınız, tekrar okuyun.
Var. YouTube videoları öznel olur kendi görüşlerini ön planda tutar, akademik çalışmalar nesnel olur gözlemlerin sonuçlarını yazar.
 
Var. Videolar öznel olur kendi görüşlerini ön planda tutar, akademik çalışmalar nesnel olur.

Görüşlere kapılıp kapılmamak kullanıcının bilincine bağlı. Bilinçsiz kullanıcıyı yanlış makaleler ile kandırabilirsin. Bilinçli bir kullanıcı zaten neyin görüş, neyin bilimsel olduğunu kavrayabilecek bir seviyeye çıkmıştır.

Ayrıca nesnel olup olmaması bir şeyi değiştirmez. Bilgi özünde nesnel bir kavram değildir. Bilim hiç değildir. Daima değişim içerisindedir, deneye ve gözleme dayanan bilgi zaten nesnel olamaz. Deney ve gözlemler başlı başına yorumlanırlar zaten.
 
Görüşlere kapılıp kapılmamak kullanıcının bilincine bağlı. Bilinçsiz kullanıcıyı yanlış makaleler ile kandırabilirsin. Bilinçli bir kullanıcı zaten neyin görüş, neyin bilimsel olduğunu kavrayabilecek bir seviyeye çıkmıştır.
İşte insnanların görüşleri bilgi olmuyor canım benim.
 

Geri
Yukarı