Kaspersky Kullanıcısı
Kilopat
Daha fazla
- Sistem Özellikleri
- Anakart: ECS H81H3-M7
İşlemci: Intel Core i7 4790
HDD: Western Digital WD10EZEX 1 TB 7200 RPM
RAM: Crucial CT102446BA160B.C16FER 1x8GB DDR3 1600MHZ
Kasa: Casper NSH.4790-8T75A-W (CD.VTI4790A) Hazır kasa.
Ekran kartı: Galaxy GT730
PSU: Casper Fsp250-50hmn
Monitör: AOC G2868PQU 28" 4K 3840×2160 1 MS 60 Hz TN panel
UPS: Tunçmatik TSK5208
Mouse: Casper B309
Klavye: Casper K1500
Akım korumalı priz: Monster MPEXP100U
Yazıcı: Epson L4160
- Cinsiyet
- Erkek
- Meslek
- Espiri Ondan Sorulur!
Yazıcı değil. Yazmayıcı!
Dünyanın ilk yazmayıcısı; Epson Stylus DX4850!
-Peki neden “yazmayıcı”?
Konumuza başlamadan önce, bilgisayar yazıcısısının tanımına bir göz atalım.
Yazıcının tanımı nedir?
Yazıcı; fotoğrafta da görüldüğü üzere, bilgisayardaki fotoğrafların kağıda basılmasını sağlayan araçtır.
Peki, ya bilgisayardaki bilgileri istendiği zaman basmıyorsa?
En acil zamanınızda, baskı kafasını bile milim kımıldatmıyorsa…
O zaman, o cihaza “Yazıcı” demek, sorunsuca (çatır çutur) çıktı alabilen, “Yazıcı” isminin hakkını veren, “gerçekten” yazıcı denebilecek yazıcılara hakaret olmaz mı?
Eğer o aygıttan çıktı alınamıyorsa ben o cihaza, “Yazıcı değil”. Yazmayıcı derim!
Dünyanın ilk yazmayıcısı; Epson Stylus DX4850!
Görünüşü şöyle;
Bilgisayarınızı yeni aldınız, takır takır kullanıyorsunuz.
Çok güzel. İşlerinizi kolayca yapıyorsunuz. Bilgi parmaklarınızın tam da ucuna geldi.
Çoğu şeyinizi bir “tık”la halleder hale geldiniz.
Saniyeler içinde merakınızı giderdiniz. Bilmediğiniz bir konuda bilgilendiz.
Hayatınız kolaylaştı, dünya kadar biriken işleriniz buharlaştı…
Aa! O da ne!
Sanki bir eksiklik var bu işte.
“İyi, tamam da.” Dediniz. Ve devam ettiniz; “her işimi bir tıkla hallediyorum, peki çıktı almak için neden kırtasiyelere sürekli para döküyorum?”
Araştırma yapmaya başladınız.
Ve yazıcı almaya karar verdiniz.
Alacağınız yazıcıyı, günlük işleriniz için kullanacaktınız. Yazıcıda bulunan tarayıcı ile de tarama da yapacaktınız.
Bilgisayarda hazırladığınız bir belgeyi, saniyeler içinde basacaktınız.
Bu ne güzel bir buluştu!
Hangi modeli alacağınızı araştırdınız.
En kalitelisinin, en ekonomiğinin Epson olduğunu öğrendiniz.
Alınması gereken modelini araştırıp, öğrendiniz.
Özelliklerini araştırdınız.
Abovv. Hem de alacağınız yazıcı, renkli imiş!
Çok iyi!
Modeli de kararlaştırdınız.
Yığınla parayı hazırladınız.
Mağazaya gittiniz…
Mağaza çalışanları da; yazıcının şöyle güzel, böyle güzel olduğunu, alanların çok aşırı derecede memnun olduğunu söyleyip durdu.
-Yazıcının pigment mürekkep özelliği bulunuyor.
Müthiş!
-Her kartuşun kendine özel yeri var. Bulunduğu, yer o kartuşa özel. Yani, Pembe kartuşun yerine maviyi takmanız mümkün değil. Kazaları önlemek için yazıcının özel sistemi var.
Ooo harika!
-Yazıcı, stüdyo kalitesinde renkli baskı yapıyor.
Vay be!
-Yazıcının önünde, flash bellek girişi bulunuyor. Bilgisayarınıza hiç dokunmadan, sadece birkaç tuşa basıp çıktı alabilirsiniz!
Çok kullanışlı!
-Yoo, devamı da var. Yazıcımızla güncel telefonlarda, telefonu USB girişine bağlayıp telefondan çıktı bile alabilirsiniz!
“Vağğy” adamlar yapmış.
-Bu kadar mı? Hayır! Yazıcıda, kart okuyucu da bulunuyor. Fotoğraf makinenizden çektiğiniz fotoğrafları bilgisayara dokunmadan basabilirsiniz!
Çok havalı!
- Bitti miiiiii, bitmedi! Yazıcıdan yüzlerce sayfa baskı yapabilirsiniz! Çok ekonomik bir yazıcı modeli. Yıllarca kullanabilirsiniz!
Vay vay vay vay. Tam ihtiyaç duyulan özellikler. Hem de yıllarca kullanabileceğim! Gerçekten müthiş!
Eh. Fiyatı biraz pahalı olsa da dişinizi sıktınız.
Sonuçta, kırtasiyelere tonla para dökmek hiç akıllıca değildi.
Yazıcınızı aldınız. Evinize götürdünüz.
Çok lazım olan belgelerin çıktısını aldınız. Tarama da yaptınız, her işinizi gördünüz, yıllarca kullandınız, çok memnun kaldınız…
Diye devam etmek isterdim ama...
Maalesef işler öyle gitmiyor!
Büyük umutlar ile aldığınız yazıcınız, birkaç çıktı aldıktan sonra…
Yazmayıcıya dönüşüyor!
“+Haydaa. Ya ben kaç çıktı aldım ki bundan? Ne oldu ki şimdi buna?”
“-Kartuşu bitmiş!”
“+ Aa! Mağazadaki görevliler bana kartuşun uzun ömürlü olduğunu söyledi.”
“- O demo kartuşuydu ondan bitti.”
(Bu arada demo kartuşu nedir ya? Yazıcıyı bedavaya mı veriyorlar sanki? Saçmalık!)
“+Yazıcımı aldığım haliyle yıllarca kullanabileceğini söyledi!”
“- Dili sürçmüştür onun, şöyle olmuştur, böyle olmuştur… (uzayıp giden saçma sapan bahaneler.)”
Aldığınız çıktı sayısı daha iki elin 10 parmağını geçmemişken, yazıcınız yazmıyor!
Tüm kartuşları bittiği için yazmasa, yine iyi.
Sadece mavi kartuşu bittiği için siyah beyaz çıktı bile alamıyorsunuz!
Mavi kartuş ya, mavi! Siyah beyaz ile ne alakası var?
Renkli bir kartuşun siyah beyaz ile ne alakası olabilir?
“Sen de, yazıcıdan fazla çıktı çıkarmayacaktın. Sadece, en ihtiyacın olduğu zaman baskı yapmalıydın.”
Diyebilirsiniz.
Maalesef o öneri çözüm değil.
Bahsettiğim yazıcı, pardon! Yazmayıcı cihaz, sadece kapatılıp açılırken bile mürekkep harcıyor!
Kapatıp açarken ya!
Çıktı almıyorsunuz, sadece açıp kapatıyorsunuz. Mürekkep harcıyor!
Hiç çıktı almasanız bile, sadece açıp kapatma ile mürekkep harcıyorsunuz!
Bu da, kartuşunuzun çabucak boşalmasına sebep oluyor!
“Amaaaan. Bu da dert mi şimdi? Biten kartuşlar, köşedeki bilgisayarcılardan doldutulabiliyor.”
Diyeceksiniz.
Maalesef bu öneri de bizi hiçbir çözüme ulaştıramıyor. Kartuşlarda bulunan çipler, sizin kartuşu doldurttuğunuzu biliyor.
Yazıc… Pardon yazmayıcıya, kartuşun boş olduğunu söylüyor.
Yani para verip, doldurtma bile yapsanız çıktı alamıyorsunuz!
Ayrıca, bu çipler sizin kaç kere çıktı aldığınızı bile hesaplayabiliyormuş.
Ve yazıcıya, “ben bittim” şeklinde sinyal gönderip, içinde mürekkep olsa dahi çıktı almanızı engelliyorlarmış!
“Limit koyuyorlar, doldurtma yapmayı engelliyorlar, alakasız bir kartuş bitse bile çıktı almayı engelliyorlar ama, belki de kartuş fiyatları uygundur.” Diyeceksiniz.
Maalesef, hayat o şekilde de gitmiyor.
Buyurun fiyatlar;
Yorumlarda da gördüğünüz üzere diğer mağazalara göre “çok ucuz” olan fiyatmış bu!
Yorumun anlattığına göre; Bir de, kartuşun fiyatı diğer mağazalarda çok daha fazlaymış!
Ucuzu buysa, pahalısını da siz düşünün artık!
Bir de bu kartuş setindeki, bir kartuşun mürekkebinin 8mL kadar az olduğunu unutmayın.
“Bir öneri daha aklıma geldi. Madem yazmayıcının, çıktı işi sıkıntılı. Bu aygıtta çıktı dışında, başka özellikler de var. Mesela tarayıcı da var. Onu kullansana” Diyeceksiniz.
Yukarıda; sevgili yazmayıcımızın renkli kartuştan biri dahi bitse, siyah beyaz çıktı almayı bile engellediğini öğrenmiştik.
Keşke, yazmayıcımız sadece çıktı almayı engellese!
Yazıcının bir tane kartuşu bitse, tüm yazıcı hatta tarayıcı bile kilitleniyor!
Bilgisayara bile tarama yaptıramıyorsunuz!
Tarayıcınız, “taramayıcı”ya dönüşüyor!
Bir daha kartuş alsanız bile kartuşlar kısa sürede bitiyor.
Fotokopi değil rezillik makinası,
Dünyanın ilk yazmayıcısı; Epson Stylus DX4850!
Bana göre dünyanın ilk yazmayıcısı, ama maalesef son olmayacak. Bu yüzden yazıcı alırken çok dikkat etmelisiniz.
Konuya, sizlerin de eklemek istediği bir şey varsa eklemekten çekinmeyin!
Peki, sizler “Dünyanın ilk yazmayıcısı” olan Epson Stylus DX4850 hakkında ne düşünüyorsunuz? Cevap yazmayı unutmayın!
Dünyanın ilk yazmayıcısı; Epson Stylus DX4850!
-Peki neden “yazmayıcı”?
Konumuza başlamadan önce, bilgisayar yazıcısısının tanımına bir göz atalım.
Yazıcının tanımı nedir?
Yazıcı; fotoğrafta da görüldüğü üzere, bilgisayardaki fotoğrafların kağıda basılmasını sağlayan araçtır.
Peki, ya bilgisayardaki bilgileri istendiği zaman basmıyorsa?
En acil zamanınızda, baskı kafasını bile milim kımıldatmıyorsa…
O zaman, o cihaza “Yazıcı” demek, sorunsuca (çatır çutur) çıktı alabilen, “Yazıcı” isminin hakkını veren, “gerçekten” yazıcı denebilecek yazıcılara hakaret olmaz mı?
Eğer o aygıttan çıktı alınamıyorsa ben o cihaza, “Yazıcı değil”. Yazmayıcı derim!
Dünyanın ilk yazmayıcısı; Epson Stylus DX4850!
Görünüşü şöyle;
Bilgisayarınızı yeni aldınız, takır takır kullanıyorsunuz.
Çok güzel. İşlerinizi kolayca yapıyorsunuz. Bilgi parmaklarınızın tam da ucuna geldi.
Çoğu şeyinizi bir “tık”la halleder hale geldiniz.
Saniyeler içinde merakınızı giderdiniz. Bilmediğiniz bir konuda bilgilendiz.
Hayatınız kolaylaştı, dünya kadar biriken işleriniz buharlaştı…
Aa! O da ne!
Sanki bir eksiklik var bu işte.
“İyi, tamam da.” Dediniz. Ve devam ettiniz; “her işimi bir tıkla hallediyorum, peki çıktı almak için neden kırtasiyelere sürekli para döküyorum?”
Araştırma yapmaya başladınız.
Ve yazıcı almaya karar verdiniz.
Alacağınız yazıcıyı, günlük işleriniz için kullanacaktınız. Yazıcıda bulunan tarayıcı ile de tarama da yapacaktınız.
Bilgisayarda hazırladığınız bir belgeyi, saniyeler içinde basacaktınız.
Bu ne güzel bir buluştu!
Hangi modeli alacağınızı araştırdınız.
En kalitelisinin, en ekonomiğinin Epson olduğunu öğrendiniz.
Alınması gereken modelini araştırıp, öğrendiniz.
Özelliklerini araştırdınız.
Abovv. Hem de alacağınız yazıcı, renkli imiş!
Çok iyi!
Modeli de kararlaştırdınız.
Yığınla parayı hazırladınız.
Mağazaya gittiniz…
Mağaza çalışanları da; yazıcının şöyle güzel, böyle güzel olduğunu, alanların çok aşırı derecede memnun olduğunu söyleyip durdu.
-Yazıcının pigment mürekkep özelliği bulunuyor.
Müthiş!
-Her kartuşun kendine özel yeri var. Bulunduğu, yer o kartuşa özel. Yani, Pembe kartuşun yerine maviyi takmanız mümkün değil. Kazaları önlemek için yazıcının özel sistemi var.
Ooo harika!
-Yazıcı, stüdyo kalitesinde renkli baskı yapıyor.
Vay be!
-Yazıcının önünde, flash bellek girişi bulunuyor. Bilgisayarınıza hiç dokunmadan, sadece birkaç tuşa basıp çıktı alabilirsiniz!
Çok kullanışlı!
-Yoo, devamı da var. Yazıcımızla güncel telefonlarda, telefonu USB girişine bağlayıp telefondan çıktı bile alabilirsiniz!
“Vağğy” adamlar yapmış.
-Bu kadar mı? Hayır! Yazıcıda, kart okuyucu da bulunuyor. Fotoğraf makinenizden çektiğiniz fotoğrafları bilgisayara dokunmadan basabilirsiniz!
Çok havalı!
- Bitti miiiiii, bitmedi! Yazıcıdan yüzlerce sayfa baskı yapabilirsiniz! Çok ekonomik bir yazıcı modeli. Yıllarca kullanabilirsiniz!
Vay vay vay vay. Tam ihtiyaç duyulan özellikler. Hem de yıllarca kullanabileceğim! Gerçekten müthiş!
Eh. Fiyatı biraz pahalı olsa da dişinizi sıktınız.
Sonuçta, kırtasiyelere tonla para dökmek hiç akıllıca değildi.
Yazıcınızı aldınız. Evinize götürdünüz.
Çok lazım olan belgelerin çıktısını aldınız. Tarama da yaptınız, her işinizi gördünüz, yıllarca kullandınız, çok memnun kaldınız…
Diye devam etmek isterdim ama...
Maalesef işler öyle gitmiyor!
Büyük umutlar ile aldığınız yazıcınız, birkaç çıktı aldıktan sonra…
Yazmayıcıya dönüşüyor!
“+Haydaa. Ya ben kaç çıktı aldım ki bundan? Ne oldu ki şimdi buna?”
“-Kartuşu bitmiş!”
“+ Aa! Mağazadaki görevliler bana kartuşun uzun ömürlü olduğunu söyledi.”
“- O demo kartuşuydu ondan bitti.”
(Bu arada demo kartuşu nedir ya? Yazıcıyı bedavaya mı veriyorlar sanki? Saçmalık!)
“+Yazıcımı aldığım haliyle yıllarca kullanabileceğini söyledi!”
“- Dili sürçmüştür onun, şöyle olmuştur, böyle olmuştur… (uzayıp giden saçma sapan bahaneler.)”
Aldığınız çıktı sayısı daha iki elin 10 parmağını geçmemişken, yazıcınız yazmıyor!
Tüm kartuşları bittiği için yazmasa, yine iyi.
Sadece mavi kartuşu bittiği için siyah beyaz çıktı bile alamıyorsunuz!
Mavi kartuş ya, mavi! Siyah beyaz ile ne alakası var?
Renkli bir kartuşun siyah beyaz ile ne alakası olabilir?
“Sen de, yazıcıdan fazla çıktı çıkarmayacaktın. Sadece, en ihtiyacın olduğu zaman baskı yapmalıydın.”
Diyebilirsiniz.
Maalesef o öneri çözüm değil.
Bahsettiğim yazıcı, pardon! Yazmayıcı cihaz, sadece kapatılıp açılırken bile mürekkep harcıyor!
Kapatıp açarken ya!
Çıktı almıyorsunuz, sadece açıp kapatıyorsunuz. Mürekkep harcıyor!
Hiç çıktı almasanız bile, sadece açıp kapatma ile mürekkep harcıyorsunuz!
Bu da, kartuşunuzun çabucak boşalmasına sebep oluyor!
“Amaaaan. Bu da dert mi şimdi? Biten kartuşlar, köşedeki bilgisayarcılardan doldutulabiliyor.”
Diyeceksiniz.
Maalesef bu öneri de bizi hiçbir çözüme ulaştıramıyor. Kartuşlarda bulunan çipler, sizin kartuşu doldurttuğunuzu biliyor.
Yazıc… Pardon yazmayıcıya, kartuşun boş olduğunu söylüyor.
Yani para verip, doldurtma bile yapsanız çıktı alamıyorsunuz!
Ayrıca, bu çipler sizin kaç kere çıktı aldığınızı bile hesaplayabiliyormuş.
Ve yazıcıya, “ben bittim” şeklinde sinyal gönderip, içinde mürekkep olsa dahi çıktı almanızı engelliyorlarmış!
“Limit koyuyorlar, doldurtma yapmayı engelliyorlar, alakasız bir kartuş bitse bile çıktı almayı engelliyorlar ama, belki de kartuş fiyatları uygundur.” Diyeceksiniz.
Maalesef, hayat o şekilde de gitmiyor.
Buyurun fiyatlar;
Yorumlarda da gördüğünüz üzere diğer mağazalara göre “çok ucuz” olan fiyatmış bu!
Yorumun anlattığına göre; Bir de, kartuşun fiyatı diğer mağazalarda çok daha fazlaymış!
Ucuzu buysa, pahalısını da siz düşünün artık!
Bir de bu kartuş setindeki, bir kartuşun mürekkebinin 8mL kadar az olduğunu unutmayın.
“Bir öneri daha aklıma geldi. Madem yazmayıcının, çıktı işi sıkıntılı. Bu aygıtta çıktı dışında, başka özellikler de var. Mesela tarayıcı da var. Onu kullansana” Diyeceksiniz.
Yukarıda; sevgili yazmayıcımızın renkli kartuştan biri dahi bitse, siyah beyaz çıktı almayı bile engellediğini öğrenmiştik.
Keşke, yazmayıcımız sadece çıktı almayı engellese!
Yazıcının bir tane kartuşu bitse, tüm yazıcı hatta tarayıcı bile kilitleniyor!
Bilgisayara bile tarama yaptıramıyorsunuz!
Tarayıcınız, “taramayıcı”ya dönüşüyor!
Bir daha kartuş alsanız bile kartuşlar kısa sürede bitiyor.
Fotokopi değil rezillik makinası,
Dünyanın ilk yazmayıcısı; Epson Stylus DX4850!
Bana göre dünyanın ilk yazmayıcısı, ama maalesef son olmayacak. Bu yüzden yazıcı alırken çok dikkat etmelisiniz.
Konuya, sizlerin de eklemek istediği bir şey varsa eklemekten çekinmeyin!
Peki, sizler “Dünyanın ilk yazmayıcısı” olan Epson Stylus DX4850 hakkında ne düşünüyorsunuz? Cevap yazmayı unutmayın!
Son düzenleyen: Moderatör: