Evren Yaratıldı mı?

Durum
Mesaj gönderimine kapalı.
Tanrı insanlığa kendini tanıtarak hata mı yapmıştır?
Hayır. Allah yani Kuran Tanrı'sı hata yapıyor. Evren'i yaratanın Kuran Tanrı'sı(Allah) olduğunu iddia eden Kuran'ın kendisi. Dolayısı ile Kuran'da yazan ayetler incelemeye alınır. Hatalı, yanlış ayet olmaması zorunludur.
 
Hayır. Allah yani Kuran Tanrı'sı hata yapıyor. Evren'i yaratanın Kuran Tanrı'sı(Allah) olduğunu iddia eden Kuran'ın kendisi. Dolayısı ile Kuran'da yazan ayetler incelemeye alınır. Hatalı, yanlış ayet olmaması zorunludur.
Ben de onu diyorum. Hatalı yanlış ayet mi gördünüz de kuran tanrısı hatalı dediniz?
 
Son düzenleyen: Moderatör:
  • Beğen
İfadeler: GCN

Okumaya üşenenler için öneri: Microsoft Edge'de sesli okuma özelliği var.

Eki Görüntüle 1352568 Eki Görüntüle 1352572

Tanrı, yoktan bir şey var edemeyeceği gibi, var olan bir şeyi de yok edemez.​


Büyük patlama hipotezine göre bir zamanlar Evren diye bir yer yoktu. Bence kozmik mitolojidir.

Evren'in başlangıcını kabul edersek ki şimdilik elimizde daha iyi bir hipotez yok. O halde bir yaratılış söz konusu olmalıdır ve bunu yapan bir güç aramak akıl dışı değildir. Tek sorun bunu insan gibi düşünen ve tıpkı insan gibi olan süper gücün kasıtlı olarak yaptığı mıdır? Yoksa bunun arkasında bilmediğimiz ve anlamlandıramadığımız bir gücün mü olduğudur. Peki o kim?

Yazılı tarihten bildiğimiz kadarıyla bunu yapan süper güçler olduğuna inanılan insan benzeri bir varlık.

Bir ara Tanrı'dan sayfalar dolusu mesajlar aldığımızı düşünüyoruz. Anlattığına göre o sınırsız güç ve bilgiye sahip. Hiçbir şey yokken buna Evren'de dahil o daima vardı. O halde Evren'i yaratan da bu Tanrı'ydı.

İyi ama burada bir sorun var. Bilgi, doğası gereği var oluşu temsil eder. O halde Tanrı: Evren'i ve bizi yoktan var etmeye karar vermiş ise; Tanrı sınırsız güç ve bilgeliği gereği zaten bu kararı verdiğini de biliyor olması gerekir. Bu durumda bildiği bir kararı zaten veremez. Hatta o bir şey bilemez. Çünkü bileceği şey öncesinde bilmediği bir şey olacağından, bir şeyi bilmeleri onun aslında her şeyi bilmediğini gösterir. O her şeyi biliyorsa; her şeyi bildiğini nereden biliyor olabilir?

Tanrı, kutsal kitapta anlatıldığı gibi ise; yani sınırsız güç ve bilgiye sahipse, o bizim gibi karar verebilecek değil aslında herhangi bir karar veremeyecek olması gerekir. Bir karar veremiyor olması da onu noksan yapar. Her şeyi bilen Tanrı, Evren'i yaratamaz. Çünkü bu durumda yaratılış Tanrı'ya göre bir yenilik olur. Yoktan var etmek Tanrı'nın bir özelliği gibi inanılsa da aslında Tanrı olmayan bir şeyi var edemez. Olmayan bir şey var ettiğinde örneğin Evren'i yarattığında bu onun için yeni bir şey olacaktır. Yani öncesinde var olmayan şey onun daha önce sahip olmadığı yeni bir şey olacaktır.

Yeni bir şey sonsuz bilgelikteki Tanrı için olamayacağına göre; o halde yeni, olmuş, olan ve olacak olan bir şey yoktur. Demek ki Evren'in yaratılması diye bir şey yoktur. Üstelik Evren'i yaratmak Tanrı'nın bir kaderi olacağından, fakat inanılan Tanrı'nın da bir kaderi olamayacağından, bu durumda Tanrı, Evren'i kesin yaratmamış olduğu gibi Evren'de yaratılmış olamaz.

Şöyle düşünebiliriz: Bilgeliği ve hüneri sonsuz Tanrı için Evren'in yaratılışı bir sürpriz ve bir yenilik olamaz. O halde Evren' yaratılmış olamaz. Dahası Tanrı, Evren'i 14 milyar yıl önce yaratmış olamaz. Çünkü eğer hiçbir şey Tanrı için yenilik değil ise; Evren kesin olarak yeni değildir ve hiçbir zaman yaratılmamış demektir.

Bu şekilde Evren'den ayrı ve bize benzeyen Tanrı fikri her açıdan kendi kendini bitirerek çürür.

Onun sınırsız gücü gereği, örneğin vahiy göndermesi, aynı gücün kendisini de yok etmesini sağlar. Çünkü o yetenekli Tanrı, vahiy gönderip göndermeyeceğini de zaten biliyor olmalıdır.

Doğru cevap: Tanrı'ya inanmak basit olduğu kadar, onun hiçbir koşulda bilinemez olduğudur. O yüzden onu övmeye kalkmak, onun adına konuşmak dahi mümkün değildir. Onu bu Dünya işleri ile kıyaslayarak iyi veya kötü diye tanımlayabiliriz fakat bu yine de bizim ulaştığımız bir vargı olacaktır. Çünkü biz insanlar o iyi ve kötünün içindeyiz. İçeride olduğumuz sürece de neyin iyi veya kötü olduğu konusunda emin olamayız. Bu paradoks veya çelişki olduğu düşünülebilir fakat bu yanlış bir kanı ve yanlış bir inanç olduğunun göstergesidir.

Örneğin: Tanrı'nın merhametli olduğuna inanılır. Fakat onun bunu nasıl test ettiğini bilmenin imkanı yoktur. Dindarlar insanda olan her şeyin her özelliğin Tanrı'da da ya da bilgisi dahilinde olması gerektiğine inanırlar. Bu aslında çokta önemli değil. Şayet Tanrı bize merhametli olduğunu bildiriyorsa, bu inanca göre o bu Evren'i yaratmadan önce de merhamete sahip olmalıdır. Yani insanlara göre merhametli olmaları, onun öncesinde de merhamet donanımına sahip olmasını zorunlu kılar. Çünkü o bilmediği bir şeyi nasıl olur da barındırır?

Peki Tanrı, merhameti nereden biliyor olabilir ve az ya da çok olmasını nasıl ayarlamış olabilir? Şayet insanı yaratırken ilk defa merhameti icat etmiş ise; o halde Tanrı'nın hala öğreneceği ya da bilmediği bir şeyler var demektir. Hiç yaratmadığı ve bilmediği bir şeyler. O yaratana kadar var olmayan ve var olmadığı için bilmediği ama bilmediği halde var ettiği bir şeyler. Bu durumda o tüm bilgilere sahip olmadığı gibi hiçliğin içerisinde gezinen eli sopalı sihirbazlardan farkları kalmaz ve hiçlik Evren'i ve Tanrı'yı da kapsayan bir sonsuzluk oluverir. Bu durumda Evren'in ve Tanrı'nın sonsuzluğu; hiçliğindendir.

Bazı insanlar bu tür sorular karşısında kendileri ile kıyas yaparlar ve mesela yeni bir elementin keşfini örnek gösterirler. Oysa Evren bilgi yumağıdır. İnsanların yeni keşfettiği şeyler öncesinde de zaten vardır. İnsanoğlu ancak var olan şeylerden bir şeyler yaratabilir. İnsanlar sadece keşfetmişlerdir. Peki Tanrı orada neyi nasıl keşfetmiştir?

15 milyar yıl önce, sonsuzlukta hiç insan ve Evren yokken, hangi bilgi ile insanın nasıl olacağına ya da Evren'i yaratmaya karar vermişti? Şayet insanı ilk defa yaratıyorsa, o yaratmadan önce insan yoktu demektir. Haliyle onun da olmayan şeyi bilmemesi gerekirdi ama sonsuz bilgi sahibi Tanrı'nın bilmediği hiçbir şey yoksa, demek ki insan en kötü ihtimalle bile Tanrı'nın bilgisinde daima vardı, sonradan yaratılmadı. Belki sonradan Dünya'ya gönderildi ki bu durumda bu inançta kendiliğinden çürür, fakat o insan aslında hiçbir zaman diliminde ne topraktan ne de kilden hiç yaratılmadı ve hiç yok olmadı demektir. O halde bizi Tanrı'dan ayıran hiçbir şey yok.

Peki nerede hata yapıyoruz? Cevap basit aslında. Nasıl ki insanın yaşamak için birkaç damla suya, biraz Güneş'e ihtiyacı varsa, insanın ölmesi için de aynı suyun ve Güneş'in biraz fazlası yeterli. İnsan aklı ile yaratılan Tanrı'yı yok eden de ona yapılan işte bu orantısız aşırı övgüler. Bu abartılar yüzünden sıklıkla Tanrı'nın kendini öldürüp öldüremeyeceği, yani yok edip edemeyeceği sorulur. Bence bu kadar zor bir soruya hiç gerek yok. Daha basit bir soru sorabiliriz.

Mesela sonsuz güç sahibi olan Tanrı, benim gibi birini tamamen yok edebilir mi? Şayet edebilirse Ben onun sonsuz bilgi denizinde bir girdap açmış olurum. Haliyle şayet Tanrı benim gibi değersiz bir varlığı kendileri de hatırlayamayacak şekilde yok etmeği başarırsa, bu durumda kendisinden bir parçayı da kaybetmiş olur. O halde kendisi eksilebiliyorsa; demek ki ölebilir de. Doğmadan önce yaşarken ve öldükten sonra GCN diye birisini hatırlayamayacak bir Tanrı, ancak bunak ya da alzaymır hastası olabilir.

Bu şu anlama geliyor: Tanrı, yoktan bir şey var edemediği gibi, aslında var olan bir şeyi de yok edemez. Çünkü yok edeceği herhangi bir şey onun bilgisinde ve kudretinde de noksanlık oluşturacaktır.

Peki bu olanları, şu etrafımızı saran şeyleri nasıl açıklayabiliriz? Bana göre Tanrı'nın burada yaptığı şey, seyircisi biz olmayan bir tür gösteri. Bir illüzyondur mesela ve Evren sahnesinde sergilemiş olduğu hünerler, bize yokluk ve varlık olarak yansır. Fakat gerçekte şapkadaki tavşan sadece kutunun içine düşmüştür.
Sayın @GCN, daha önce hiç rastlamadığım ama yer yer sorunlu bir sorgulama mantığı kullandığınız yazınız için teşekkürler, çünkü bizleri tekrar düşünmeye sevk ettiniz. Bununla birlikte Tanrı’nın yoktan var etmesi veya var olanı yok etmesi eyleminin öncesi ve sonrası ile ilgili yaptığınız mantıksal çıkarımlar, birtakım hatalar barındırıyor düşüncesindeyim.

Öncelikle Tanrı, tanımı gereği madde veya enerji formunda bir varlık olamayacağı için kesinlikle Evrenden ayrıktır. Teoloji ile incelenir. Evren ise madde ve enerji formunda varlıkların oluşturduğu 3 boyutlu uzay ve onlara eşlik eden 1 boyutlu zamandan oluşan fiziksel bir kümedir. Kozmoloji ile incelenir.

Tanrı’nın varlığı doğrudan yâni gözlem-ölçüm-hipotez-teori aşamaları ile yâni bilimsel bilgi ile ispatlanamaz ama dolaylı olarak mantıksal çıkarım yapılabilir. Mesela ünlü fizikçi Michio Kaku 1992 tarihli Hyperspace adlı eserinde “Cisimler hareketlidir, o halde bir ilk hareket ettirici vardır. Cisimler sebeplerle var olurlar, o halde bir ilk sebep olucu vardır. Cisimler mevcuttur, o halde bir Yaratıcı vardır.” şeklinde yazmıştır.

Fakat bu Yaratıcı, Deizm ile iddia edildiği gibi insanlara sorumluluk yüklemeyen bir yaratıcı olmayabilir. Hatta tam tersine insanlara sorumluluk yükleyen ve onlara öldüklerinden sonra ceza veya ödül vereceğini belirten ve adının Allah olduğunu dolaylı olarak insanlara bildiren bir Yaratıcının olduğu bildiğiniz gibi İslam dini yâni inanç sistemi ile ifade edilmiştir. Onun varlığı ve birliği, bilimsel bilgi ile değil ancak dinî inanç ile kabûl edilebilir. Bunun sebebi ise Onun, bilimsel bilgi ile erişilemeyecek olan meta-fizik varlık alanında olmasındandır. Fizik ile, fizik ötesinin sınırının başladığı meta-fizik varlık alanı hakkında tek bir kelime bile söylenemeyeceği açıktır. İşte tam da bu yüzden yâni insanların bilmesi mümkün olamayacağı, ancak inanmaları mümkün olabileceği için İslam dinî, dolaylı olarak elçi ile bildirilmiştir. Bu bildirimin gerçekten meydana gelmiş olduğunu gösteren tarihsel kayıtlar ve bazı dolaylı kanıtlar vardır. İslam dinînin tek yazılı dayanağı olan öyle hacimli ve karmaşık bir kitabı o elçinin kaleme almış olduğu veya başkalarına yazdırmış olduğu iddiasının geçersiz olması bile yeterince önemli bir kanıttır.

Belirtmemiş olsanız da İslam dininde belirtilen Allah isimli Yaratıcı ile ilgili olduğu anlaşılan düşünce jimnastiğiniz, çelişkili ve hatalı çıkarımlar üretmiş gözüküyor. Öncelikle Allah’ın varlığının Evren’in varlığı gibi olmadığını belirtmek gerekir. Tanım gereği Allah, yaratılmamıştır ve hep vardır. Sonradan var olmuş olabileceği itirazı geçersizdir çünkü bu zaten başlangıç tanımına aykırıdır. Kendisi hakkında Kendisinin bildirdiği ise, ne Kendisinin başka bir şeyden meydana geldiği ne de Kendisinden başka bir şeyin meydana geldiğidir. Ayrıca Kendisinin, mekânın mekânı olduğunu da bildirmiştir. O, Kendi Kendine var olan ve yanında Kendine denk başka bir varlığın olmadığı çünkü zaten Onun yanı denilebilecek bir mekânın var olmadığı, öncesi ve sonrası olmayan ve varlık alanı Kendi varlığından ibaret olan TEKtir.

Bu doğaüstü TEK varlığın sahip olduğu bilgi ve eylem alanı için klasik mantıksal çıkarım yöntemlerini kullanmak hatalı ve geçersiz sonuçlar üretebilir, tıpkı sizin yaptığınız gibi. İnsanlar için geçerli birçok oluş ve eylem onun için geçersizdir. En basitinden Onun gidebileceği bir yer yoktur. Onun yemesi içmesi yoktur. Böyle bir varlığın bilişsel yetenekleri hakkında yetersizlik olabileceği iddianız birçok bakımdan da hatalı ve geçersizdir. “Evreni yok iken var ettiği ve bunu yaptığına göre tekrar yok edebileceği ve edeceği” ifadesi pek de insanların sorgulayıp sınayabileceği bir ifade olmasa gerektir. En başta Onun yoktan var etmesi veya var olanı yok etmesini bir defalık bir eylem olarak düşünmek bile hatalıdır, çünkü öncesi ve sonrası olmayan ve sürekli var olan doğaüstü TEK varlığın bilgi kaybı veya kazancından hiç bahsedilemez bile. Bildiklerinde bir değişme asla meydana gelmez ama olsa olsa ancak, sonsuz kombinasyonları kullanarak farklı farklı yaratılışlar gerçekleştiriyor olabileceğini tahmin edebiliriz. Yâni yazınızda belirttiğiniz gibi Allah’ın insanlar gibi unutma hastalığı taşıması gibi bir iddia gerçekten geçersiz ve hatalıdır. Seyircisi olmayan bir tür gösteri iddianız da hatalıdır. Kendi ifadesine göre bilinmeyi istediği için akıllı varlıkları yarattığını ifade ediyor, o halde bizler de geçici bir süreliğine zaten seyirciyiz. Cevabını Onun da bilmediği soru tahminimce, Onun neden var olduğu sorusudur.

Size önerim, din istismarı yapan dinci kişi, topluluk, vakıf, örgüt ve siyasî partilerin aslında ahlâka ve dine aykırı kötü ve suç olan işlerine bakarak İslam dinini değerlendirmemenizdir. İşin özü en başta Allah'ın varlık ve birliğini kabûl etmek ve doğru bir araştırma ile şüphelerden kurtulmak ve doğru önerileri yerine getirmektir. Dincî ile dindar aynı değildir. İyi günler.
 
Son düzenleme:
Size önerim, din istismarı yapan dinci kişi, topluluk veya örgütlerin aslında ahlâka ve dine aykırı kötü ve suç olan işlerine bakarak İslam dinini değerlendirmemenizdir.
Kesinlikle öyle bir değerlendirme içerisinde değilim.
İşin özü en başta Allah'ın varlık ve birliğini kabûl etmek
ve doğru bir araştırma ile şüphelerden kurtulmak
Önce inanmayı tercih etmem gerekir, bu inancımı doğrulamak için kanıt aramam gerekir, bulduğum kanıtlar arasında işime gelen inancımı destekleyen kanıtları seçmem gerekir. (Buna teoloji yani inanç çemberi denir.)

Birkaç haftadır park halindeki arabanızı hiç görmediniz ve gören de olmadı. Öyle ıssız insanın uğramadığı/uğrayamayacağı bir yerde. Sonunda biri çıkıp araban çalındı dedi. Sen tabii ki çalınmasını asla istemezsin. Çalınmış olduğu fikri bile seni korkutuyordur.

Hemen çalınıp çalınmadığını araştırmak için harekete geçersin. Karman-çorman bilgiler, veriler ve söylentiler arasında gezinirsin. Bazıları çalındığını imgeler, bazıları ise çalınmadığını. Siz çalınmadığı imgeleri taşıyan bilgi, veri ve söylentilerin peşine takılırsınız. Ulaşmak istediğiniz nihai sonuç çalınmamış olmasını istemenizdir çünkü.


Herhangi bir teistik dine inananlar dokuz bin dokuz yüz doksan sekiz tane dine inanmıyor. Dinsizler ise +1 tane yani dokuz bin dokuz yüz doksan dokuz tane dine inanmıyor. Aramızda pek bir fark yok.
 
Son düzenleme:
Kesinlikle öyle bir değerlendirme içerisinde değilim.


Önce inanmayı tercih etmem gerekir, bu inancımı doğrulamak için kanıt aramam gerekir, bulduğum kanıtlar arasında işime gelen inancımı destekleyen kanıtları seçmem gerekir. (Buna teoloji yani inanç çemberi denir.)

Birkaç haftadır park halindeki arabanızı hiç görmediniz ve gören de olmadı. Öyle ıssız insanın uğramadığı/uğrayamayacağı bir yerde. Sonunda biri çıkıp araban çalındı dedi. Sen tabii ki çalınmasını asla istemezsin. Çalınmış olduğu fikri bile seni korkutuyordur.

Hemen çalınıp çalınmadığını araştırmak için harekete geçersin. Karman-çorman bilgiler, veriler ve söylentiler arasında gezinirsin. Bazıları çalındığını imgeler, bazıları ise çalınmadığını. Siz çalınmadığı imgeleri taşıyan bilgi, veri ve söylentilerin peşine takılırsınız. Ulaşmak istediğiniz nihai sonuç çalınmamış olmasını istemenizdir çünkü.
Aslında konu başlığı "Evren yaratıldı mı?" olmasına rağmen ilgili olduğu için Allah ve gönderdiği dini kabul edip etmeme konusuna geliyoruz.

Yanlış anlamadıysam insanlar inanmak istedikleri şeylere inanırlar demek istemişsiniz gibidir. Şahsen şu anda öyle yaptığımı hiç düşünmüyorum. Belki önceden büyüklerimizden görüp taklit ederek inanmış olabiliriz ama daha sonra araştırıp kabûl edilebilir mantıksal nedenlere dayandığını görerek inanmak gerektiği için şahsen öyle yaptım, bundan eminim. Yâni inanmak istediğim için değil, inanmamı gerektirecek dolaylı kanıtların oldukça güçlü olduğunu anladığım için inanıyorum.

Siz belki de, "İnanmak istemiyorum, bilmek istiyorum." şeklinde hatalı bir şekilde Carl Sagan'a atfedilen ama aslında eşi ve editörü Ann Druyan'ın onun görüşünü özetlemek amacıyla kullandığı meşhur cümleden etkilenmiş olabilirsiniz ama önceki cevabımda bu cümleye karşı bir açıklamam da vardı. Buna göre zaten Allah'ı varlığını doğrudan bilmek mümkün olamayacağı için ve Allah da bunu bildiği için insanlara inanmaları için dini göndermişti. Bilmek mümkün değilse ya inanırsınız ya da inanmazsınız. Sizin sınayabileceğiniz şeyler, o elçiye gerçekten bir şey bildirilmiş olabilir mi ve o elçinin kendisine bildirildiğini söyleyip insanlara ilan ettiği şeyler gerçekten kabûl edilebilir mi sorularının cevaplarıdır.

Ben de bunları sınadım ve mesela İslam dinînin tek yazılı dayanağı olan öyle hacimli ve karmaşık bir kitabın, o elçinin kaleme almış olduğu veya başkalarına yazdırmış olduğu iddiasının geçersiz olması bile benim için önemli bir kanıt oldu. Okuması ve şairliği olmadığı bilinen bir elçinin o kitabın cümlelerini oluşturabilmesi hiç mümkün değildi. Hiç bilgi sahibi olamayacağı eski tarihi olayları o cümlelerle aktarması sizce de bir kanıt değil midir? Ayrıca Allah'ın neden bir elçi aracılığıyla dini bildirdiğinine dair önceki cevabımda belirtmiş olduğum açıklamanın bana göre de mantıklı olması ve onu bir elçi ile bildirme şeklindeki doğaüstü yaşanmışlığı belirten ciddî anlatıların ve tarihsel kayıtların mevcut olması ve dinin tarihi gelişimi ile verdiği mesajların da gayet akla uygun olması sebebiyle Allah'a ve dine inanıyorum, inanmayı istediğim için değil. Ciddi ve güçlü mantıksal çıkarımlar ve dolaylı kanıtlara dayalı dini inanç, ölümden sonrası için tek doğru seçenektir. Çünkü din, asıl olarak ölümden sonrası hakkında uyarmak için bildirilmiştir.

Bir defa girip oynayabildiğimiz bir oyunu kazanmak için gerekli kurallara uyup oyunu kazanmak mümkündür, çünkü bu oyun bir yarışma şeklinde değil puan toplama şeklindedir. Kaybettikten sonra oyuna tekrar girmek mümkün olamayacağına göre bu şansı harcamamak gerekiyor.😟
İyi günler.
 
Evrenin nasıl oluştuğunu bize anlatacak şey bilimdir. Biliminde yaptığı açıklamalar zamanla değişebilir. O yüzden şu anda ne dersek boş olur, tanrının yarattığına inanmak bir inançtır. Bilimsel açıdan nasıl olacağını bize dinler açıklayamaz, açıkladığını iddia etmeleri de bilim gözünde değersizdir.

Şu anda bu sorunun cevabını bekleyebilirsiniz. Zamanla ortaya çıkacak bir cevaptır ama bu ne kadar sürer? Bunu bilemiyoruz. Şu anda bile belli düşünceler mevcut, bazıları sağlam temellere dayanıyor. Fakat hala tam bir açıklama yapılabilmiş değil.

Ben de onu diyorum. Hatalı yanlış ayet mi gördünüz de kuran tanrısı hatalı dediniz?

Acaba şu bölümlere mesaj yazmadan önce kuralları okusanız daha güzel olmaz mı?
 
şansı harcamamak gerekiyor.
İşte bütün mesele bu. Bu yüzden inanmayı bıraktıracak delilleri otomatik olarak reddedersin ve diğer işine gelenleri kabul edersin ve dersin ki bunlar gerçekler.

İnancının bile sahte olduğunu sana kanıtlayabilirim.
İslam dinînin tek yazılı dayanağı olan öyle hacimli ve karmaşık bir kitabın, o elçinin kaleme almış olduğu veya başkalarına yazdırmış olduğu iddiasının geçersiz olması
Bu kanıya nasıl vardın?
 
Bilimsel açıdan nasıl olacağını bize dinler açıklayamaz, açıkladığını iddia etmeleri de bilim gözünde değersizdir.
@Ecmel, Evren yaratıldı mı? sorusunun cevabı

(a) Hayır yaratılmadı, o halde kendiliğinden vardır (Ateizm)
(b) Evet yaratıldı, o halde bir Tanrı var ama insanları başıboş
bırakmış (Deizm)
(c) Evet yaratıldı, adının Allah olduğunu bildiren TEK varlık yarattı ama insanları başıboş bırakmamış (İslam)

seçeneklerinden bence (c) seçeneğidir. Zaten din bir inanç sistemi olduğu için kısa ve öz bir şekilde inanmamızı istiyor, çünkü bilmemiz asla mümkün değil.

Bilimsel bilgi ile Evrenin ilk anına ulaşılamaz. Büyük Patlama teorisi var ama bilimsel bilginin ilk anın öncesi için tek kelime bile söylemesi zaten hiç mümkün değil. Bilimsel bilgi ile Evreni yaratan olası bir dış nedenin bilinmesi de mümkün değil çünkü O neden, Evreni oluşturan madde ve enerji formları gibi fiziksel değil, fizik ötesi olan Allah'tır. Elbette bu durumda gözlem-ölçüm-hipotez-teori aşamalarını izleyerek Allah'ın varlığını bilmek mümkün olamayacağı için bilimsel bilgi yöntemi ile, fiziksel bir kanıt bulunamayacak ve cevap "bir dış neden tespit edilemedi olacaktır." Sizler de ancak bunu bilebileceksiniz çünkü daha fazlası bilinemez.

Lütfen komik olmayalım, gelecek bir zamanda bir bilim kuruluşunun mesela meşhur NASA'nın, "Evreni meğerse Allah yaratmış, sonunda koordinatlarını tespit ettik, iletişim kurmayı deniyoruz, niye yarattığını kendisine soracağız" gibi bir TV haberinin olması hiç mümkün mü acaba?

Sonuç: bilimsel bilgi, "Evren yaratıldı mı?" sorusuna cevap verebilecek yeterli ve doğru bir araç veya yöntem olmayabilir.
 
Durum
Mesaj gönderimine kapalı.

Technopat Haberler

Yeni konular

Geri
Yukarı