ArdaFRKN
Hectopat
- Katılım
- 18 Temmuz 2020
- Mesajlar
- 2.064
- Makaleler
- 7
- Çözümler
- 16
Konunun öncesi için: Nesnel ve öznel doğru
Kierkegaard ise bir insanın yobazlıktan ziyade gerçek dindar formuna ulaşmasını ister ve bu forma "iman şövalyesi" ismini verir. Bir insanın iman şövalyesi olması için sırasıyla 3 fazdan geçmesi gerekiyordur ve bunlardan ilki estetik aşama. Estetik aşamada olan kişi hayatı zevk ve acı penceresinden yaşar. Bu kişi zevki maksimize etmeye çalışırken acıyı minimize etmeye çalışır fakat Kierkegaard için bu hayat tarzı kötü bir olguyu da yanında getirir. "can sıkıntısı" zevk peşinde koşan biri arzu ettiği zevke ulaştığında bu zevkin oldukça kısa süre etkili olduğunu fark eder ve zevk sonrası kendisini yoğun bir can sıkıntısı halinde bulur. Kierkegaard ise can sıkıntısının bir insan için çok tehlikeli olduğunu düşünür. Çünkü ona göre canı sıkılan bir insan kendisine ve hatta çevresine zarar verebilme potansiyeli taşır, kötülüğe olan yatkınlığı arttırır. Estetik aşamada olan kişinin bir üst kademeye geçebilmesi zevk peşinden koşup acıdan kaçmak yerine kendisini acının içine atmalıdır. Kierkegaard bir insanın ruhsal gelişiminde acı çekmenin oldukça önemli olduğunu belirtir. Çünkü Kierkegaard'a göre acı insana "farkındalık" katar. Dönüp kendi arkasına bakmasını sağlar ve "ben ne haldeyim?" sorgulamasını yaptırır. Bu sorgulamayı yapan kişi ise artık etik aşamaya geçmek için hazırdır. Etik aşamada olan kişi eylemlerini zevk ve acı olarak ayırmaktansa doğru ve yanlış diye ayırır. Doğru bir eylem acı verebilir ama halen yapılmalıdır. Yanlış bir eylem ise zevk vermesine rağmen uzak durulmalıdır ama Kierkegaard etik aşamanın bile bir insanın son formu olmadığını düşünür. Etik aşama bir insanı daha iyi biri yapsa da anlamlı bir hayat sunmakta eksik kalır. Çünkü Kierkegaard artık anlamlı bir yaşama akıl ile ulaşamayacağımızı düşünür. Aklı bir kenara koyup son basamağa geçmek gerekiyordur ve o da dinsel aşama. Etik aşamada olan birinin dinsel aşamaya geçmesi pek kolay bir olay değil. Sonuçta doğru ve yanlış kavramlarını ayırabilen ahlak anlayışı gelişmiş ve aklını kullanabilen birinin bu hayatta daha ne eksiği var ki? Aslında Kierkegaard'a göre eksiği yok, hatta fazlası var. "akıl" Kierkegaard için etik aşama bile bir insanı kendini gerçekleştirmesi için yeterli değildir. Çünkü etik aşamada olan insan hayattaki her şeyi akıl yoluyla anlamlandırmaya çalışır. Oysa Kierkegaard "anlam kavramına sorgulayarak değil inanarak ulaşabileceğimizi düşünür." ve kendisi bu olaya "inanç sıçraması" der. İnanç sıçraması anlama kavuşmak adına aklı devre dışı bırakıp direkt inancı seçmektir. Burada Kierkegaard'ın aklı devre dışı bırakmasına kastı sorgusuz sualsiz inanmak veya bir yobaza dönüşmek değildir. Hatta Kierkegaard dindar birinin inancına karşı şüphe duymasının gerekli olduğunu savunur. Kierkegaard'a göre asıl dindarlık şüphe duymasına rağmen inanmaya devam etmektir. İnanç sıçramasında aklı bir süreliğine devre dışı bırakmamızı ister. Çünkü Kierkegaard'a göre hayat nasıl ki aklın ermediği acılar sunuyorsa bu acılarla savaşmak için yine aklın ermediği bir inanca sahip olmalıyız. Buraya kadar Kierkegaard'ın doğruluk ve din hakkındaki görüşlerinden bahsettim. Bu konseptler onun felsefesinin önemli bir kısmını oluşturuyor ama kendisinin bir konu hakkında oldukça ilginç bir görüşü daha var ve o konu "anksiyete" neden anksiyete duyarız? Mesela yüksek bir binanın tepesinden aşağı baktığımızı düşünelim bu durumda içimizin titremesine ne sebep olur? Bu tarz bir soruya verilen genel cevap insanın aşağıya düşmeyi ve feci bir şekilde ölmeyi düşünmesidir. Fakat Kierkegaard'a göre anksiyetemizin asıl sebebi aşağı atlayıp ölmek korkusundan ziyade içimizde bir yerlerde buradan atlamaya karşı arzu duymamızdır. Bu karanlık arzumuzu fark etmemiz bizi anksiyeteye sokar. Kierkegaard fark eder ki insanın arzuları her zaman kendi iyiliği için değildir. Bazı durumlarda insan kendi kötülüğü için bile arzulara sahip olabilir. Anksiyete dediğimiz olayın "başımıza kötü bir şey gelmesi korkusundan ziyade kötü şeyleri yaşamak istiyor oluşumuzda yattığını söyler." fakat Kierkegaard burada kalmaz kendisi bu problemi daha da kurcalar ve anksiyetenin diğer bir nedeni olarak "özgürlük" konseptini sürer. İnsan istediğini yapmakta özgürdür. İyi eylemlerinde de kötü eylemlerinde de kararı sadece kendisi verir ama nasıl ki insan kendini geliştirmekte özgürse binadan aşağı atlama kararı almakta tamamen özgürdür. Binadan atlamak istersek bizi durduracak hiçbir gücün olmaması ve bu ölümcül kararda tamamen serbest olduğumuzu fark etmemizde bizi anksiyeteye sokan sebeplerden biridir.
Fark ettiyseniz Kierkegaard diğer filozoflara kıyasla oldukça farklı fikirlere sahip. İlk Çağ filozoflarından başlayan akıl ve mantığı hayatın merkezine koyan anlayış yerine kendisi cevabın inanç yolunda yattığına inanan birisi ama bu fikirlerinde yobazlık ve bağnazlığa asla kaymıyor. Ayrıca insan ruhuna karşı yaptığı gözlemler kendisinin bu işte ne kadar iyi olduğunu ortaya koyuyor.
Bu yazıda geçen konseptlerin işlendiği kitaplar:
Ya/Ya da
Ölümcül Hastalık Umutsuzluk
Korku ve Titreme
Kaygı Kavramı
Sesli bir şekilde dinlemek isterseniz konuya mesaj yazıp belirtebilirsiniz.
Kierkegaard ise bir insanın yobazlıktan ziyade gerçek dindar formuna ulaşmasını ister ve bu forma "iman şövalyesi" ismini verir. Bir insanın iman şövalyesi olması için sırasıyla 3 fazdan geçmesi gerekiyordur ve bunlardan ilki estetik aşama. Estetik aşamada olan kişi hayatı zevk ve acı penceresinden yaşar. Bu kişi zevki maksimize etmeye çalışırken acıyı minimize etmeye çalışır fakat Kierkegaard için bu hayat tarzı kötü bir olguyu da yanında getirir. "can sıkıntısı" zevk peşinde koşan biri arzu ettiği zevke ulaştığında bu zevkin oldukça kısa süre etkili olduğunu fark eder ve zevk sonrası kendisini yoğun bir can sıkıntısı halinde bulur. Kierkegaard ise can sıkıntısının bir insan için çok tehlikeli olduğunu düşünür. Çünkü ona göre canı sıkılan bir insan kendisine ve hatta çevresine zarar verebilme potansiyeli taşır, kötülüğe olan yatkınlığı arttırır. Estetik aşamada olan kişinin bir üst kademeye geçebilmesi zevk peşinden koşup acıdan kaçmak yerine kendisini acının içine atmalıdır. Kierkegaard bir insanın ruhsal gelişiminde acı çekmenin oldukça önemli olduğunu belirtir. Çünkü Kierkegaard'a göre acı insana "farkındalık" katar. Dönüp kendi arkasına bakmasını sağlar ve "ben ne haldeyim?" sorgulamasını yaptırır. Bu sorgulamayı yapan kişi ise artık etik aşamaya geçmek için hazırdır. Etik aşamada olan kişi eylemlerini zevk ve acı olarak ayırmaktansa doğru ve yanlış diye ayırır. Doğru bir eylem acı verebilir ama halen yapılmalıdır. Yanlış bir eylem ise zevk vermesine rağmen uzak durulmalıdır ama Kierkegaard etik aşamanın bile bir insanın son formu olmadığını düşünür. Etik aşama bir insanı daha iyi biri yapsa da anlamlı bir hayat sunmakta eksik kalır. Çünkü Kierkegaard artık anlamlı bir yaşama akıl ile ulaşamayacağımızı düşünür. Aklı bir kenara koyup son basamağa geçmek gerekiyordur ve o da dinsel aşama. Etik aşamada olan birinin dinsel aşamaya geçmesi pek kolay bir olay değil. Sonuçta doğru ve yanlış kavramlarını ayırabilen ahlak anlayışı gelişmiş ve aklını kullanabilen birinin bu hayatta daha ne eksiği var ki? Aslında Kierkegaard'a göre eksiği yok, hatta fazlası var. "akıl" Kierkegaard için etik aşama bile bir insanı kendini gerçekleştirmesi için yeterli değildir. Çünkü etik aşamada olan insan hayattaki her şeyi akıl yoluyla anlamlandırmaya çalışır. Oysa Kierkegaard "anlam kavramına sorgulayarak değil inanarak ulaşabileceğimizi düşünür." ve kendisi bu olaya "inanç sıçraması" der. İnanç sıçraması anlama kavuşmak adına aklı devre dışı bırakıp direkt inancı seçmektir. Burada Kierkegaard'ın aklı devre dışı bırakmasına kastı sorgusuz sualsiz inanmak veya bir yobaza dönüşmek değildir. Hatta Kierkegaard dindar birinin inancına karşı şüphe duymasının gerekli olduğunu savunur. Kierkegaard'a göre asıl dindarlık şüphe duymasına rağmen inanmaya devam etmektir. İnanç sıçramasında aklı bir süreliğine devre dışı bırakmamızı ister. Çünkü Kierkegaard'a göre hayat nasıl ki aklın ermediği acılar sunuyorsa bu acılarla savaşmak için yine aklın ermediği bir inanca sahip olmalıyız. Buraya kadar Kierkegaard'ın doğruluk ve din hakkındaki görüşlerinden bahsettim. Bu konseptler onun felsefesinin önemli bir kısmını oluşturuyor ama kendisinin bir konu hakkında oldukça ilginç bir görüşü daha var ve o konu "anksiyete" neden anksiyete duyarız? Mesela yüksek bir binanın tepesinden aşağı baktığımızı düşünelim bu durumda içimizin titremesine ne sebep olur? Bu tarz bir soruya verilen genel cevap insanın aşağıya düşmeyi ve feci bir şekilde ölmeyi düşünmesidir. Fakat Kierkegaard'a göre anksiyetemizin asıl sebebi aşağı atlayıp ölmek korkusundan ziyade içimizde bir yerlerde buradan atlamaya karşı arzu duymamızdır. Bu karanlık arzumuzu fark etmemiz bizi anksiyeteye sokar. Kierkegaard fark eder ki insanın arzuları her zaman kendi iyiliği için değildir. Bazı durumlarda insan kendi kötülüğü için bile arzulara sahip olabilir. Anksiyete dediğimiz olayın "başımıza kötü bir şey gelmesi korkusundan ziyade kötü şeyleri yaşamak istiyor oluşumuzda yattığını söyler." fakat Kierkegaard burada kalmaz kendisi bu problemi daha da kurcalar ve anksiyetenin diğer bir nedeni olarak "özgürlük" konseptini sürer. İnsan istediğini yapmakta özgürdür. İyi eylemlerinde de kötü eylemlerinde de kararı sadece kendisi verir ama nasıl ki insan kendini geliştirmekte özgürse binadan aşağı atlama kararı almakta tamamen özgürdür. Binadan atlamak istersek bizi durduracak hiçbir gücün olmaması ve bu ölümcül kararda tamamen serbest olduğumuzu fark etmemizde bizi anksiyeteye sokan sebeplerden biridir.
Fark ettiyseniz Kierkegaard diğer filozoflara kıyasla oldukça farklı fikirlere sahip. İlk Çağ filozoflarından başlayan akıl ve mantığı hayatın merkezine koyan anlayış yerine kendisi cevabın inanç yolunda yattığına inanan birisi ama bu fikirlerinde yobazlık ve bağnazlığa asla kaymıyor. Ayrıca insan ruhuna karşı yaptığı gözlemler kendisinin bu işte ne kadar iyi olduğunu ortaya koyuyor.
Bu yazıda geçen konseptlerin işlendiği kitaplar:
Ya/Ya da
Ölümcül Hastalık Umutsuzluk
Korku ve Titreme
Kaygı Kavramı
Sesli bir şekilde dinlemek isterseniz konuya mesaj yazıp belirtebilirsiniz.
Son düzenleme: