Neyse sana hak verdiğim kısma geleyim. Zaten doğal arka planımız, ışık, canlılar, Dünya'nın çekirdeği, kozmik ışıma gibi doğal radyasyon kaynakları varken bizim yaptığımız yapay kaynaklar olmasa daha mı iyi olurdu? Evet. Sonuçta her yeni radyasyon kaynağı demek bizi beden olarak radyasyonu absorbe etme kabiliyetimizin üst sınırlarına çıkılması demek olabilir. Şu an için 2.4 - 5.9 GHz arası boydaki mikrodalgaların etkisi bu doğal radyasyon düzeylerinden çok daha aşağıda.
Yalnız şu anda bile çok düşük yoğunluklu, çok düşük enerji ve etkileşim düzeyine sahip olan bu kablosuz sistemlerle ve elektrikli her cihazın yarattığı elektromanyetik radyasyonla birlikte bu sınırın uzağındayız. Şu an için hiçbir "akademik çalışma" şu anda maruz kaldığımız bu yapay radyasyonun negatif bir etkisi olduğunu kanıtlayamadı. Şunu unutmamak lazım, bu sistemler çeyrek asırdır hayatımızda yaygın denilebilecek durumda. Bundan 20-25 yıl sonra bir araştırmacı grup çıkıp bu yapay radyasyon kaynakları 70+ yıl olan ortalama insan ömrünü 2 yıl (mesela) kısaltıyor sonucunu kanıtlayabilecek bir çalışma yaparsa o zaman zararlıymış denilir.
Şu an için sadece "şüpheliler" listesinde mikrodalga radyasyonu. O listenin en başlarında şeker vardı, artık o şüpheliler listesinde değil çünkü fazla tüketimin kanser ve diğer sağlık sorunlarına neden olduğu kesinleşti. O listede şu anda daha önce de örneklerini verdiğim turşu ve domates bile var.
Tersi kanıtlanana kadar, hem kendi yaptığım çalışmaya hem de başkalarınınkine şu anda güveniyorum. 20-25 yıl sonra elektrikli şarj bile büyük oranda manyetizma üzerinden gerçekleştiğinde bu radyasyon miktarları kat kat yüksek olacak günümüze göre. O zaman o dönemin şartlarına göre araştırma zaten yapılır, sonuç pozitif çıkarsa da binalara radyasyon kalkanı yapmak çok zor bir iş değil.