Eğer öyleyse Allah neden Kuran'da inanmanız için apaçık deliller vardır diyor? Eğer Allah'ı aklımız almayacaksan imtihandan tabii olamayız ki bu 5 yaşında çocuğa türev sormakla aynı.
Hocam bu konuda size katılıyorum, sorum şu eğer öyleyse Allah neden kesin kanıtlar var diyor ve bu imtihan ne kadar adaletli.
Bu kesin kanıtlar nerede? Eğer cidden bir kanıt olsaydı sizin dediğiniz gibi herkes Müslüman olurdu, ben insanın mucize olduğuna inanmıyorum açıkçası o yüzden o biraz kişisine bağlı.
Merhabalar, öncelikle mesaj sayım yetersiz olduğu için sanırım: profilden cevap yazma yetkim yok. O yüzden buradan yazmak durumunda kaldım, nitekim konu olarak benzer konular olduğunu gördüm.
Sorunuza dair, benim Allah'a ve İslam'a nasıl inandığıma gelirsek:
Kur'an'a genel olarak baktığımızda Allah kendisine inanmamız için daimi şekilde yaratılışın kusursuzluğunu ele alıyor ve bunu her yaptığında "akletme yeteneğimizi" vurgulayarak sunuyor. Akletme yeteneğini, "sağlıklı bir insan için varsayılan bir ayar olarak" düşünürsek (ki bizleri "diğer canlılardan ayıran yegâne özellik" olarak herkesin bildiği/kabul ettiği bir şey bu) : "kendi haline/tarafsız şekilde bırakılmış" bir insan beyni, belli bir gelişim düzeyine (ve düşünmek için imkâna/zamana) ulaştıktan sonra ister istemez sorguluyor. Ve ben de ilk gençlik yıllarımda bu sorgulamalarda bulundum ve zihnen ulaştığım sonuç: kainatta tesadüfle açıklanamayacak bir şekilde kusursuz bir işleyiş/düzen var ve bunun üzerinde "tarafsız/detaylı/geniş" şekilde düşünüldüğünde "işleyiş mantığındaki kusursuzluk" gözden kaçırılabilecek gibi değil. Benim ve benzerlerim için düşünürsek, kısaca: tüm bunların kendi kendine oluşma ihtimalini zihin kabul etmiyor. Evrim yoluyla oluştuğunu ifade etsek dahi, ortaya çıkan sonuca bakınca "Hücreler zekâ sahibi miymiş de, bu şekilde evrimleşmiş?" diye zihin yine reddediyor.
Misal vererek anlatayım, önceki gün bir karıncayiyen videosuna denk geldim ve ilk tepkim: bu hayvan karınca yiyor. Karınca yiyebilmek için böyle uzun bir ağız ve dile ihtiyacı var. Peki bu hayvan bu tasarımını kendisi mi yaptı? Hayır, o bu şekilde doğdu, bunu o seçmedi. Peki evrim? Hücreler "karınca yemek için daha uzun bir ağız ve dile sahip olmaları gerektiğini" nereden bildi ve bilse dahi, bu yönde fiziki gelişimi nasıl başlattı? (Bu arada bir Müslüman olarak evrimi açıklayan bazı versiyonlara inanıyorum, ancak ilk ortaya çıkışları ile ilgili bir şeyler eksik kalıyor/mantıkla net örtüşmüyor. Zaten sadece bir tezden ibaret olduğu için ve hep öyle kalacakları için de inancımı etkileyebilecek bir öneme sahip görmüyorum ve bu yüzden bunun üzerinde kafa da yormuyorum.)
Devamen, kendi bedenimizi düşündüğümde:
Şu an parmaklarımı kullanarak zihnimdeki düşüncelerimi burda ifade ediyorum. Düşünmemi beynime borçluyum, yazmamı ise parmaklarıma. Zihnimdeki düşünceleri, beni ben yapan soyut duyguları "birer hücre topluluğundan ibaret, somut bir doku parçası olan" beyin nasıl oluşturuyor ayrı; isteklerini/komutlarını parmaklarıma kadar nasıl ulaştırıyor ayrı... Bilim, beyin ve parmaklarım arasındaki sinir ağının işleyişini açıklayabilir, ancak "bu bağı kurmayı beynim mi akıl etti, parmaklarım mı?" bunu açıklayamaz. Bunları ben yapmadım, hücreler de akıl sahibi olamaz, öyleyse kim?
Ve: solunum... Bedenim için oksijene ihtiyacım var; ve tesadüf o ki, bakın şu işe: çevremdeki havada oksijen ve oksijeni işlemek için ciğerlerim var. İhtiyacım olan şey doğada ve doğadaki havayı işlemek için de bir organım var. Bunu da ben yapmadım, hücreler de yapamaz, öyleyse kim?
Ve: sindirim... Bedenim için gıdaya ihtiyacım var ve tesadüf o ki çevremde kimi topraktan yetişen, kimi toprak üzerinde dolanan hayvanlardan oluşan bir gıda çeşitliliği ve bunları işlemek için midem, karaciğerim, bağırsaklarım, içerisinde çeşitli bakteriler, süreç içinde salınan bir dolu hormon/enzim var.
Ve işte genel olarak biz sanarız ki: sadece nefes alıyor ve yemek yiyoruz. Oysa içeride tıkır tıkır, bizim kontrolümüz dışında kendiliğinden işleyen bir labaratuar var. Mide asidi misal, her gıdaya göre farklı olabiliyor ve aranızda kaç kişi bunun formülünü biliyor? "Falan filandan oluşuyor", tamam; peki bu karışımları biz mi yapıyoruz? Hayır mide. Peki mide bunları nereden öğrendi? Üstelik de asit yemediğimiz halde, hammaddelerini temel gıdalarımız olan ekmek, süt, yumurta gibi şeylerden ayrıştırarak elde ediyor. Rastgele bir işleyişi yok, o ne yapacağını hep biliyor. Ama nereden biliyor? Soru bu.
Kalp dolaşım sistemi, çoğalmak için gereken ne varsa kadın-erkek arasında iki yönlü dağıtılmış oluşu, göz gibi karmaşık işleyişli muhteşem bir organın dizaynı, beynin hafıza yeteneği, dilin tat alması, soluk borusunun yutkunma esnasında kapanması, el eklemlerimizin bükülme yerlerinden, tırnakların konumu ve uzama mantığına kadar ne varsa her şey ...
Ezcümle; gerek bedenimiz, gerek bedenimizle etrafımızdaki doğa arasındaki alışverişi/uyumu genel olarak düşündüğümüzde: ortada net şekilde zekâ/mantık işi bir sanat var. Ve nerede bir sanat varsa: ardında bir sanatçı vardır. Misal "Mona Lisa tablosu kendiliğinden oluştu." dense nasıl ki mantık kabul etmeyecektir, ki ortada görünen bir zekâ, yetenek var; işte aynı mantıkla: doğa/kainat ve bizler de açıkça bir mantığın/yeteneğin eseriyiz.
İşte bunu görmek, tarafsız ve derin şekilde düşününce: benim için Allah'ın varlığına çok açık bir delil; bu şekilde Allah'a, O'nun var oluşuna inandım.
Ardından İslam'a inanışım ise kolay olan kısım oldu. "Duydum ki var olduğuna mantıken inandığım Allah bir kitap göndermiş; bir melek aracılığı ile, bir peygambere..." Düşününce "Bunca şeyi yapan, bunu da yapabilir." diye beyin otomatik kabul ediyor. Ancak neden diğer dinler değil de İslam? Çünkü baktığımız zaman, önceki dinlerin insan eliyle değiştirildiğini görüyoruz ve hiçkimse herhangi bir kitabın orjinali dururken, üzerinde oynanmışını istemez. Haliyle seçimim, tabiri caizse "en güncel sürüm" olan "son din İslam" oldu.
Not:
Yalnız tam burada, "değiştirilmek" denince, genel olarak uyarmak isterim ki: kıyamete dek korunacağı "bizzat Kur'an tarafından" müjdelenen Kur'an'ın "net güvenilir/bozulmamış hali" sadece Arapçası. Demek istediğim: Önceki dinlerin başına gelenler, şu an Kur'an'ın "meallerinin" başına da "kısmen" gelmiş durumda. (Ve bu dediğimi kısa bir araştırma sonucunda herkes fark edebilir; Ahmet ile Mehmet, aynı ayete "kendi görüşlerine göre" farklı mealler verebiliyor.)
Bu arada Müslümanlar için fazlaca endişe oluşturmak istemem, meallerin kendi içlerinde bakarsak (genel ahlaka dair ayetler başta olmak üzere) çoğunluğu iyi durumda. Ancak bazı ayetler kimi batıl tarikatlerin ekmeğine yağ sürecek şekilde çevrilmiş ve bunun dışında da en çok "bilimle çeliştiği söylenen" ayetlerde çeviri hatası oluyor. (Veya tersi yönde, bilimin yanılıyor olma ihtimali de mevcut; nitekim bilinmektedir ki: bilim sabit değil, sürekli gelişim halinde ve birçok konuda sundukları sadece birer tez)
"Bunlar nelerdir?" diye sorulursa: Şahsen öğrenmek için özel bir çaba sarfetmenize gerek olmadığını söyleyebilirim. Sadece bazı ayetlerin yanlış çevrilmiş olma ihtimalini bilin ve gerçek hayatta veya internet ortamında bu konularda uyarı yapan kişileri görmezden gelmeyin, ne duysanız araştırın. Bu şekilde 1-2 yıla kalmaz olağan şekilde, cemaat/tarikatler vs dahil: "kim kimdir, hakikat nedir?" net bilinir hale gelecektir.