Tanrı Sadist mi?

Durum
Mesaj gönderimine kapalı.
Hocam insanlara daha önce hiç görülmemiş bir ödül olduğunu bir kağıt parçasına yazıp, hiç kimseye göstermeden o kadar şey yapmasını beklemek acımasızca değil mi?

Merhabalar hocam öncelikle. Ben bu konuyu normal tartışmak için açtım ama biraz içerlemiş gibisiniz, lütfen sakinleşin. Birine merhamet göstermeniz için illa diğerini cezalandırmanız gerekmez. Sana 5 verip de senden daha az mertebeye olan kişiye 1 verebilir. O cezalandırmadan önce merhamet dediğiniz için bu size masumca geliyor olabilir. Eğer kişinin doğasında o uçurumdan atlamak varsa, sen ne kadar söylesen de o kişi uçurumdan atlar. Uçurumdan atlayacağı kaderinde yazıyordur çünkü. Aynı şekilde ateş sana veriliyorsa senin ateş ile ne yapacağın da bellidir. Eğer ateş ile yemek yapmak, pişirmek normal gözüyle bakılıyor ise bunun sebebi insanlara göre ateşle ev yakmanın kötü olduğudur ki bunun kötü olduğu da insan yaşayışlarına göre sonradan belirlenmiştir. Bu arada "Felsefe" kategorisine sabitlenmiş konuyu okumanızı tavsiye ederim. Devletteki hukuk diğer insanların sakin kalması için yapılan bir şeydir ama senin insanların her şeyini değiştirebilecek gücün varken ona rağmen onu iyi insan yapmak yerine cezalandırıyorsan...
Uslup için çok teşekkür ederim, bir günde üst üste aynı konulara maruz kalmak insanı yıpratıyor. Eğer sert algılandıysam, affola.
Kader mevzusu çok uzun ve Yaratıcıyı tasdikleyip onu tanıtmadıktan sonra anlaşılabilecek bir mevzu değildir. Ben bunun için gerçekten çok uzun bir zaman ayırdım. Kader Risalesi okumanı tavsiye ederim. Hatta bunun video serisi de var;
Uzunluğunu görünce meselenin ciddiyetini anlarsın umarım, birde bunu cilt cilt kitap mevzusunu düşün :)


Bu kadar uzun bir mevzuyu sana nasıl kısa anlatırım bilmiyorum ama çalışacağım;
Şöyle ki: İnsanın kaderi onun yönetileceği bir şey değildir. Allah'ın bilmesi ile kudretini birbiri içerisine karıştırmaktan dolayı bu sorun ortaya çıkıyor. Kader önüne çıkacak mevzuları da kapsar senin iradenle oluşabilecek olguları da. Allah'ın kaderinde olanı bilmesi onun senin iradene müdahale ettiği anlamına gelmiyor. Kaderin çeşitleri var dostum. Izdırari ve Cüz'i. Senin anne baban, doğduğun şehir vs. gibi değiştiremeyeceğin ve mesul olmadıklarına ızdırari diyoruz. Cüz'i ise senin iradene bırakılanlara deniliyor. Senin kaderin evet yazılmıştır fakat yazılmış ile programlanmış aynı şey değildir. Allah'ın geleceği bilmesidir.
Örneğin ben muazzam bir fizik mühendisiyim. Bir dağın tepesine oturuyor ve aşağıdaki yolu izliyorum. Aşağıdaki otobanda iki tane araç hızla birbirlerine yaklaşıyor. Bunların hızlarını, tekerlerinin sürtünme katsayılarını, araçların motor beygirlerini... gibi bütün olguları hesaplayıp 24.3 saniye sonra çarpışacaklar diyorum. Bunu da dağın tepesinde bulunan bir tabelaya yazıyorum. Bu adamlar gerçekten 24.3 saniye sonra çarpışıyorlar ve bana gelip sen oraya yazdığın için çarpıştık diyorlar. Sence mantıklı mı? Tabi ki de hayır ben yazdığım için değil. İlmime ve sizin gidişatınıza dayanarak bir hesaplama yaptım ve çarpışacağınız zamanı buldum. Kader'de bu şekildedir. Bahsettiğim kişi sıradan bir sınırlı ilmi bulunan fizik mühendisiydi. Allah ise sonsuz kudretli ve sonsuz ilim sahibidir. Senin 10 yıl sonra yaşayacağın, iradenle işlediğin günah ve sevapları bilir ve bunlar yazılıdır. Allah'ın yazması senin iradeni kısıtlamaz, onun bildiğini gösterir. Sen sadece önüne çıkan olayları seçemezsin fakat bunu seçememen iradeyi yoksaymıyor. Her durumda harama yüz çevirmen gerekiyor. Ateşle birinin evini yakmanda kaderi suçlayamazsın. Üstelik varsayarak böyle diyorsun yoksa sende böyle olmadığını biliyorsun. Kötülük hiçbir zaman çevre şartlarını bağlamaz. Sen bir suç mahalinde yaşayan insan ile elit mekanlarda yetişmiş bir insan tecavüz suçuna karıştığında ortamı kötü olanı affediyor musun? Etmiyorsun çünkü onu tecavüze zorlayan hiçbir şey yoktur. İnsan özgür iradelidir, bütün suçlarından kendi sorumludur.


Ben teşekkür ederim.
 
Uslup için çok teşekkür ederim, bir günde üst üste aynı konulara maruz kalmak insanı yıpratıyor. Eğer sert algılandıysam, affola.
Kader mevzusu çok uzun ve Yaratıcıyı tasdikleyip onu tanıtmadıktan sonra anlaşılabilecek bir mevzu değildir. Ben bunun için gerçekten çok uzun bir zaman ayırdım. Kader Risalesi okumanı tavsiye ederim. Hatta bunun video serisi de var;
Uzunluğunu görünce meselenin ciddiyetini anlarsın umarım, birde bunu cilt cilt kitap mevzusunu düşün :)


Bu kadar uzun bir mevzuyu sana nasıl kısa anlatırım bilmiyorum ama çalışacağım;
Şöyle ki: İnsanın kaderi onun yönetileceği bir şey değildir. Allah'ın bilmesi ile kudretini birbiri içerisine karıştırmaktan dolayı bu sorun ortaya çıkıyor. Kader önüne çıkacak mevzuları da kapsar senin iradenle oluşabilecek olguları da. Allah'ın kaderinde olanı bilmesi onun senin iradene müdahale ettiği anlamına gelmiyor. Kaderin çeşitleri var dostum. Izdırari ve Cüz'i. Senin anne baban, doğduğun şehir vs. gibi değiştiremeyeceğin ve mesul olmadıklarına ızdırari diyoruz. Cüz'i ise senin iradene bırakılanlara deniliyor. Senin kaderin evet yazılmıştır fakat yazılmış ile programlanmış aynı şey değildir. Allah'ın geleceği bilmesidir.
Örneğin ben muazzam bir fizik mühendisiyim. Bir dağın tepesine oturuyor ve aşağıdaki yolu izliyorum. Aşağıdaki otobanda iki tane araç hızla birbirlerine yaklaşıyor. Bunların hızlarını, tekerlerinin sürtünme katsayılarını, araçların motor beygirlerini... gibi bütün olguları hesaplayıp 24.3 saniye sonra çarpışacaklar diyorum. Bunu da dağın tepesinde bulunan bir tabelaya yazıyorum. Bu adamlar gerçekten 24.3 saniye sonra çarpışıyorlar ve bana gelip sen oraya yazdığın için çarpıştık diyorlar. Sence mantıklı mı? Tabi ki de hayır ben yazdığım için değil. İlmime ve sizin gidişatınıza dayanarak bir hesaplama yaptım ve çarpışacağınız zamanı buldum. Kader'de bu şekildedir. Bahsettiğim kişi sıradan bir sınırlı ilmi bulunan fizik mühendisiydi. Allah ise sonsuz kudretli ve sonsuz ilim sahibidir. Senin 10 yıl sonra yaşayacağın, iradenle işlediğin günah ve sevapları bilir ve bunlar yazılıdır. Allah'ın yazması senin iradeni kısıtlamaz, onun bildiğini gösterir. Sen sadece önüne çıkan olayları seçemezsin fakat bunu seçememen iradeyi yoksaymıyor. Her durumda harama yüz çevirmen gerekiyor. Ateşle birinin evini yakmanda kaderi suçlayamazsın. Üstelik varsayarak böyle diyorsun yoksa sende böyle olmadığını biliyorsun. Kötülük hiçbir zaman çevre şartlarını bağlamaz. Sen bir suç mahalinde yaşayan insan ile elit mekanlarda yetişmiş bir insan tecavüz suçuna karıştığında ortamı kötü olanı affediyor musun? Etmiyorsun çünkü onu tecavüze zorlayan hiçbir şey yoktur. İnsan özgür iradelidir, bütün suçlarından kendi sorumludur.
Yazınız için çok teşekkür ederim. Bu konuyu açmamın sebebi insanların birbiriyle tartışıp herkesin kendi düşüncesini görmek, böylece bir konuya birden çok bakış açısıyla yaklaşabilmekti.

Hocam verdiğiniz örnekte arabalar normal hızla gidiyor, bir aksama olmuyor ve en sonunda çarpışıyorlar, ama gerçek hayatta o araçların durma, çarpışmama veya birinin ona çarpmak yerine duvara çarpması gibi beklemenmeyen olaylar da oluyor. Bunların da önceden bilinmesi o dediğiniz fizikçi örneğinden çok daha geniş bir açıya yükseliyor. Fizikçi örneğinde fizikçinin olabilecekleri bilmesi için milyonlarca, hatta milyarlarca hesap yapması gerekli. Hocam diğer konuda ise haram veya helal insanın zihninde sonradan oluşan kavramlardır, farz-ı misal hayatı boyunca ormanda yaşamış, hiçbir şey hakkında bilgisi olmayan bir çocuk insan öldürmenin kötü bir şey olduğunu nereden bilebilir? Bize çocukluğumuzdan beri hiç ateş kullandırtılmasaydı, kimse nasıl kullanacağımız söylemeseydi ve ateşi ilk kullanacağımız zaman evi yaksaydık bu bizim hatamız mı olurdu?
O verdiğiniz elit ve suç mahalli örneğinde, birisi etrafında hep o şekilde görmüş, kendisini eğitme imkanı verilmemiş iken aynı şeyi elit insan yaptığında verilen cezanın aynı olması normal midir?
 
Yazınız için çok teşekkür ederim. Bu konuyu açmamın sebebi insanların birbiriyle tartışıp herkesin kendi düşüncesini görmek, böylece bir konuya birden çok bakış açısıyla yaklaşabilmekti.

Hocam verdiğiniz örnekte arabalar normal hızla gidiyor, bir aksama olmuyor ve en sonunda çarpışıyorlar, ama gerçek hayatta o araçların durma, çarpışmama veya birinin ona çarpmak yerine duvara çarpması gibi beklenenmeyen olaylar da oluyor. Bunların da önceden bilinmesi o dediğiniz fizikçi örneğinden çok daha geniş bir açıya yükseliyor. Fizikçi örneğinde fizikçinin olabilecekleri bilmesi için milyonlarca, hatta milyarlarca hesap yapması gerekli. Hocam diğer konuda ise haram veya helal insanın zihninde sonradan oluşan kavramlardır, farz-ı misal hayatı boyunca ormanda yaşamış, hiçbir şey hakkında bilgisi olmayan bir çocuk insan öldürmenin kötü bir şey olduğunu nereden bilebilir? Bize çocukluğumuzdan beri hiç ateş kullandırtılmasaydı, kimse nasıl kullanacağımız söylemeseydi ve ateşi ilk kullanacağımız zaman evi yaksaydık bu bizim hatamız mı olurdu?
O verdiğiniz elit ve suç mahalli örneğinde, birisi etrafında hep o şekilde görmüş, kendisini eğitme imkanı verilmemiş iken aynı şeyi elit insan yaptığında verilen cezanın aynı olması normal midir?
Bu fıtrata terstir. Bunu avret yerini en ilkel kabilenin kapatmasıyla bile anlarsın. Kötülük problemi mevzusuna girerek anlatırım. Öncelikle bu mesajları hangi kişilik profili ile yazıyorsun? Ateist, deist vs.? Aslında yaratıcının milyarlarca hesap yapması gerekli mevzusu ofsayt, bu cümleyi tasdiklersen asla hiçbir şeyi kabul edemezsin.
 
Bu fıtrata terstir. Bunu avret yerini en ilkel kabilenin kapatmasıyla bile anlarsın. Kötülük problemi mevzusuna girerek anlatırım. Öncelikle bu mesajları hangi kişilik profili ile yazıyorsun? Ateist, deist vs.? Aslında yaratıcının milyarlarca hesap yapması gerekli mevzusu ofsayt, bu cümleyi tasdiklersen asla hiçbir şeyi kabul edemezsin.
Müslümanım hocam. Sadece felsefi bir düşünce ile, her şeyi sorgulayarak yazıyorum. (Öyle Müslümanım dediğime bakmayın, uzun zamandır namaz kılmıyorum.)
 
Akıl sağlığı yerinde olsa işte kimseye hakaret etmez, moderatör abilerin aslında iyi bir ceza vermesi lazım. Forum ortamında hiçbir kullanıcıya hakaret edilmemesi gerekli, tartışmalar saygı ve sevgi çerçevesinde olmalı.
 
Mükemmelsin, sana numaramı verebilirim veya Discorddan uzun uzun sohbet edebiliriz. Ülkede sorgulayan Müslüman yok denecek kadar az ve hepsi kendini cennetlik zannediyor. Forumda aynı karakterime yakın birini gördüğüme çok sevindim. Bende çok uzun zaman önce dinleri araştırmaya başlamıştım, aklı sorularla dolu olan ve sorularım senin sorduğun sorulardan farksızdı. Dini kanalların instagram sayfalarında uzun uzun yazışıp, Müslümanlığı tasdikledikten sonra instagram hesabımı silmişliğim bile var :) .
Senin için uzun uzun yazacağım.
Şimdi konuya gelirsek aklındaki kader anlayışı önce imtihanı anlamakta geçiyor.

Dostum, imtihan meselesini yaratıcıya tam anlamıyla inanmadan ne kadar doğru kavrarsın bilmiyorum. Veyahut emin ol ki imtihan meselesini kavrayıp sonra yaratıcı yok demekle de bağ kuramazsın. Bu yüzden müslümanlıktan uzaklaşmak için bir sebep değil. Bu mevzu gidip sana gaddar bir zeus profiline bile iman ettirir, ucu çok geniş bir mevzu sonucunda. Şöyle ki;

İnsanlar çeşitli yaratılmıştır. Burada senin "imtihanları eşit değilse, adaletsizliktir" itirazın giriyor. Yani en azından zamanında ben böyle düşünmüştüm. Daha da genişleteyim, ikinci olarak "imtihanları eşit olsa bile, insanlar eşit değilse yine adaletsizliktir" diyorsun. Önce soyut bir olgu da bir insanın eşitliği tartışması asla kabul edilemez. Fıtratına ters, ilah değilsin. İnsanların hayatında yol aldığı mevzuları eleştirip dış kuvvetleri reddediyorsun.

Eğer eşitlikten bahsediyorsan, adaleti yok sayarsın. İmtihanlar eşit olursa aksine adaletsizlik olur. Bir çocuğun balonunun patlamasındaki duyduğu acı ile sendeki teslanın kaza yapmasındaki duyduğu acı birbirine çok yakın olabilir. Ama sen buradaki fıtrat çeşitliliğini görmezden gelip "Benim arabam gitti, onunsa sadece bir balonu. Bu nasıl adalet!" diyemezsin. Bu yüzden imtihanların eşit olması beklenemez.

Bir yaratıcının olduğunu varsayıp, insanın imtihandaki rolünü de yaratıcıdan bağımsız kabul edemezsin. Eğer yaratıcıyı kabul ediyorsan benim iman ettiğim, İslamiyetteki imtihan olgusunu da tam kabul etmelisin. Kendi oluşturduğun imtihan ve eşitlik profiliyle kendini çürütme teşebbüsünde olmamalısın.

İmtihan veya kader mevzusu senin anlattığın gibi hiç değil. Üstelik insanda Latife-i Rabbaniye bulunur. Nefis ise daima kötülüğü emreder. İmtihanın ağırlığına ve imanının üstünlüğüne göre Allah'tan yardım alırsın. Yaşadığı ortam, dayatılan ideoloji, çevre şartları tabi ki de düşünceyi etkiler. Burada Latife-i Rabbaniye iş görür. Fakat insandaki 3 şey bunu yok eder ve asla bunlar çevreye bağlanamaz, bizzat insanın kendi sorumluluğundadır.

Yalancılık, kibir ve riyâkârlık.

Ortaya attığın mevzu, suçtan insan değil yaratıcı sorumlu demek ile aynı şey. Çünkü onun kalbini de beynini de etrafını da o yarattı diyorsun. Suçu çevreye bağlarsan birisi bir çocuğa tecavüz ettiğinde onu asla hapse atamazsın, onun değil çevresinin suçu demelisin ki bunda ikimizinde suçluyu bizzat irade ile gerçekleştirdiğini biliyoruz da cezalandırıyoruz. Yaratıcının sana verdiği ahlak yasası olmadan kendin bir ahlak yasası inşa edemezdin bu durumda. Sen bugün Afrika'da da kibirlenip ben her şeyi biliyorum, benim dediğim doğrudur havasına kapılırsan da kötü bir insan rolüne bürünürsün, Amerika'da da. Bunları direten bir insanda da latifeler çalışmaz. Allah'tan gelen latifeler sürekli onu sorgulamaya, merak etmeye ve iyiliğe yönlendirir. Bu araştırmalarla da sabittir ki en çok sorgulamaya itildiğin dönem ergenliktir. Bu yüzden İslam'da ergenliğe girdikten sonra günahların yazılmaya başlanır. Sen bir insana zarar vermenin kötü olduğunu bile bile suçunda ileri gidersen hapse atılırsın. Aynı şekilde, Allah inkârında ileri gidenlerin artık iman etme potansiyelini ellerinden alır.

"Zira Allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir. Gözlerinde de perde vardır ve büyük azap onlar içindir."

Burada bir insan 100 yıl yaşasa cehennemlikti belki biraz şans tanısaydı 120 yıl yaşasaydı cennetlikti diyemezsin. Demek ki kalbi mühürlenene kadar yaşamış ve ölmüştür. Onun için dine yol açacak kapılar yeterince açılmış fakat vakti verene vakit ayırmayıp dini terslediği için kalbi mühürlenmiştir. 1000 sene de yaşasaydı aynı gaflette yaşayacaktı. Tam tersini düşünüp belki cehennemlikti ama zaman tanındı ve cennetlik oldu düşüncene gelirsek. Şuan senin Mü'min olmayıp inkârında sana zaman tanınması da buna delalettir. (Namaz kılmıyorsun, mü'min dememi bekleme :) ) Belki bugün, belki yıllar sonra bahsettiğim aynı duruma düşecek olan sende, bende olabiliriz. Burada biz insan olarak kimsenin akıbetini, cennetlik olup olmayacağını asla bilemeyiz.

Şu yazıyı uzun uzun yazmayabilirdim. Çünkü senin mevzun Yaratıcı değil, eğer yaratıcı varsa adaleti neden bu şekilde vs. gibi alt daldaki sorular.

Çok basit bir mantık kurabilirsin;

Elimde 1000 elemanlı bir tam sayı kümesi var. Sana bazı deliller getirip bu kümenin sayıları yaratan ile aynı kişi tarafından hazırlandığını ispatlarsam ve sende bunu kabul edersen artık o küme senin için bir hakikattir. Bu durumda artık kümenin içindeki elemanları tek tek sorgulamayı bırakırsın çünkü hakikatin içinden hakikat fışkırır. Demek istediğim, kafandaki kötülük problemi, yaratılma amacı, adalet, ideoloji, ahlak yasaları, toplumsal hukuk, iman gibi mevzuları teker teker araştırıp altından kalkmak zorunda değilsin.

Bilmiyorum felsefe okudun mu hiç? Spinoza okuyan bilir. Tanrı bu bu kadar zor bişey olamaz. Ben saatlerce bu niye böyle diye sorgulayamam. Bana böyle bir sorumluluk neden yüklüyor ki? demem gerekir. Şuan senin bahsettiğin mevzu binlerce mevzulardan biri. Eğer sorduğun soruyu Islamiyette bir filtreleme işlemine soksaydık;

Yaratıcı > İslamiyet > İman esasları > Kaza ve Kadere iman > İrade > İmtihan

Şeklinde herhalde örnek bir şey yapabilirdik. Sen bu dalları ve kendi içinde her altdalı araştıracak bir ömür de akıl sahibi de değilsin. Üstelik zorunda da değilsin. Örnek olarak sadece bu imtihan mevzusunu saatlerce konuşabiliriz. Yukarıda sana açıkladığım bir aciz insandan çıkan cümlelerin ötesine geçemez, sende bende insanız. Belki yine tatmin değilsin ve yine sorular soracaksın. Bu ise çok yorucu. Bu bilgi öğrenme metodunun ne kadar saçma ve zor olduğunu anlatmaya çalışıyorum. Spinoza'nın dediği gibi, Bu gerçekten bu kadar zor olmamalı. Ben bir kümenin her elemanını sorgulayacak takatte değilim. Ki Allah'ta seni bundan sorumlu tutmuyor.

"Sana kitabı indiren O’dur. Onun (Kur’an) bir kısım âyetleri muhkemdir, ki bunlar kitabın esasıdır, diğerleri ise müteşâbihtir. Kalplerinde sapma meyli bulunanlar, fitne çıkarmak ve onu (kişisel arzularına göre) te’vil etmek için ondaki müteşâbihlerin peşine düşerler. Hâlbuki onun te’vilini ancak Allah bilir; bir de ilimde yüksek pâyeye erişenler. Derler ki: Ona inandık, hepsi rabbimiz katındandır. (Bu inceliği) yalnız aklıselim sahipleri düşünüp anlar."

Ayetten insanların bir mevzuyu uzun uzun tartıştığının saçmalığını ve aklı selim olanların kitabı Rabbimizin katından olduğunu öğrendikten sonra müteşabih ayetlerden sapma meylinin kalkacağı yorumunu çıkarabiliriz.

Bir kümenin hakikat olduğunu öğrendikten sonra artık içi de hakikattir. Hakikatten, hakikat fışkırır.

Deliller doğrultusunda, Kuran'ın gerçekten bir ilahi kitap olduğunu ve Hz. Muhammed'in (sav) ne deli ne de sahtekâr olmadığı hakkında hiç şüphen kalmazsa zaten kafandaki soruların da elbet bir cevabı olduğunu bilirsin. Çünkü bu gerçekten ilahi bir kitapsa artık içindeki mevzularda ilahi olduğu için hakikattir.

Alıntı yaptığım başkası için yazdığım mesajımdaki tavsiye kanalı izlemen gerek. Hristiyanlık gibi sana bu kitapta doğrudur yazıyor diye doğru kabul ediyoruz demiyorum.

Her türlü kaynaktan, müslüman, hristiyan, ateist farketmez ortak tarihten getirilen örneklerle ispatlanan ve sadece bir günlük araştırmayla müslüman olunabilir. Çünkü Allah asla bunu böyle zor kılmaz. Zor kılan vakti verene vaktini ayırmayan insanlardır.


ALINTI;

Benim hayatımı altını üstüne getiren ve Youtube'taki tek adam akıllı kaynak olan bu videoydu. Öbürleri gibi, bu böyleyse böyle olabilir gibi nedensellik kullanarak ispat ediyorum vs. demek yerine somut delillerle peygamberlik ispatını yapan tek video bu herhalde.

Videoyu durdurarak izle ve her bilgiyi batılı kaynaklarda da geçip geçmediğini araştır.

Ya bak şunu düşün;
Kendini 600'lü yıllarda hayal et ve şu anki düşüncelerin o zaman da olsun.
Ardından bir adam gelip bu "Kuran", size Yaratıcının sözünü getirdim gibi garip şeyler söylüyor. Ben bizzat ilk lafım deli olurdu, açıkça söyleyeyim. İlk inananlardan olmayacağımı söylemek isterim.

Fakat bakıyorum ki bu adam arkasında büyük bir kitleyi takmaya başladı, o zaman işler değişmeye başlardı. Ekonomi yönetimi, devlet ve hukuk gibi mevzularda hükümler veriyor ve insanlar itimat gösteriyor. Sahtekar olabilir derdim en azından. Milleti din diye ayakta uyutup, mal mülk peşinde koşuyor derdim.

Bunun mümkün olmadığını (videoyu izleyince bu kanıya ulaşmanı temenni ediyorum) son seçenek gerçekten bir peygamber olduğu çağrışımlarını bana uyandırırdı. Sen kaç yıldır araştırıyorsun bilmiyorum ama ben felsefede yaptığım aptalca hataları 1 sene önce farkettim.



Ve şunu söylemek isterim, gerçekten anlam arayışı içinde bulunan hiçbir insana Allah hidayetini esirgemez. Şu an her ne kadar tam anlamıyla inanmasan da gördüklerim ve sezdiğime dair amacın ve gayen ideolojileri yaftalamak değil kendi şahsi ideolojini oturtmak. Zamanını ayırırsan devamı kesinlikle gelir. Altay Cem Meriç'i izlemeni tavsiye ederim. Eminim hiçbir İslami kaynaklarda kendi kaynağı dışına çıkıp batılı tarihlerden delil getiren görmemişsindir.

asdfdf.PNG


dsfgdsf.PNG



Reklam gibi oldu lakin ben belki tüm Youtube'u gezmiş biri olarak, adam akıllı ve okuduğum kitaplardan esinlenen aynı karakterime yakın bir insan bulamamıştım. Her zaman bir ateizm veya tezim videosunda "Ulan bu öyleyse şu şu niye böyle" demekten videoyu izleyemezdim. Senin de böyle biri olduğuna inanıyorum.
Öncelikle çok teşekkür ederim hocam, bu kadar yazı yazıp bunca vaktinizi ayırdığınız için. Ben de bu yazdıklarınız hakkında detaylı bir araştırma yapacağım ama içimde hâlâ sorular var. Ben şahsen insanların değişeceğine inanmıyorum ve dürüst olmak gerekirse (şu andaki aklım ile) öyle direkt olarak insan bir şeye direkt olarak bağlanamaz. Bana göre insanlar değişmez, aklındaki sorular hâlâ aklında kalmakta devam eder fakat tanrıya direkt bağlandığı zaman o sorular gitmez, içinde derinlere gömülür ve ona inanan o soruyu sormaya cesaret edemez, vazgeçer. Allah insanlardan o kadar şeyi düşünmesini, sorgulaması istemiyor/sorumlu tutmuyor ise insandan nasıl ona direkt olarak bağlanmasını bekleyebilir ki? Geçmişten bugüne toplamda binlerce, hatta milyonlarca din ortaya çıkmış, hepsi de "bana inanmazsan sonunda ceza var" demiş iken nasıl olur da herkesten kendine inanmasını bekler? Hocam bir de delillere baktığım zaman İslam ile ilgili deliller var tamam, diğerlerinin de olduğuna dair deliller oluyor. Hiçbir şey tam olarak kesin ve net olmuyor. "Allah inkârında ileri gidenlerin artık iman etme potansiyelini ellerinden alır." hocam insanın doğasında hata yapmak, doğruyu öğrenmek ve sorgulamak yatıyor iken bu yazdığınızın olması da absürt değil mi? Belki de birkaç gün sonra, belki de son nefesinden önce Allah'a inanacak.
 
"Allah inkârında ileri gidenlerin artık iman etme potansiyelini ellerinden alır." hocam insanın doğasında hata yapmak, doğruyu öğrenmek ve sorgulamak yatıyor iken bu yazdığınızın olması da absürt değil mi? Belki de birkaç gün sonra, belki de son nefesinden önce Allah'a inanacak.
Doğruyu öğrenmek isteyen değil, öğrenmemek isteyen. Ayın yarılma mucizesini görüp inanmayanlardan bahsediyorum sizden değil. Belki öyle olur vs. değil. Üstelik metninizin %80'i Tanrı gibi düşünme metoduna girmekten sapıyor. Olasılıkları baş tacı etmeyin, bu böyle ise şu şöyle olmalıydı demeyin. Eğer gerçekten etrafındaki olguların amacını oturtmak istiyorsan yaratıcının sana öğrenme metodu ile araştır. Attığım videoyu izlemen gerekiyor. Buradan aynı organizma düşüncelerini siz sadece olasılık veya aciz bir insan düşüncesiyle reddedince ilme olan iştahım kapanıyor. Tanrı gibi düşünmeye çalışıp onu reddetmeyin. Ve kendinize şunu sorun, eğer öyle olmasaydı ne olurdu? Ki ilminiz yetmeyip ilahi kitaba başvurmak zorunda kalacaksınız.
Videoyu izleyip, konulardaki kaynakları tartışabiliriz.
 
Merhabalar, aklıma eğer tanrı'nın (varsa) sadist olabileceği fikri geldi. Eğer varsa İslam dinine inananlara göre dünya'yı "o" yarattı ve O'nun istediklerini yapanlar cennete, yapmayanlar ise cehenneme gidecek. Hiçlikten bir şey canlı yaratıp sonrasında olacakları sen belirlemişken o yarattığın şeyin acı çekmesi hoşuna gider mi? Vikipedi tanımına baktığım zaman "sadist, başkalarına acı çektirerek zihnen doyum sağlayan kimse anlamına gelir. Sadist sözcüğü, sadizmin fikir babası fransız aristokrat ve yazar marquis de Sade'nin isminden türetilmiştir. Fransızca kökenli bir kelimedir." yazıyor. Ama doyum sözcüğü tanrı için geçerli olmamalı, çoktan doyuma ulaşmış olması gerekli. Siz ne düşünüyorsunuz?

Bazı kitaplarda insanları cehennemle korkutan tanrı var.
 
Son düzenleyen: Moderatör:
Bazı kitaplarda insanları cehennemle korkutan tanrı var.
Seni hapisle korkutmasalardı belki tecavüz haberlerinde en önde olacaktın, kim bilir...
Korkutmak merhamet mi, gaddarlık mı?
Annenin elini çaydanlığa dokunma diye uzaktan tüm gücüyle bağırması ve hatta başına şaplatması merhametinden mi, gaddarlıktan mı?
 
Doğruyu öğrenmek isteyen değil, öğrenmemek isteyen. Ayın yarılma mucizesini görüp inanmayanlardan bahsediyorum sizden değil. Belki öyle olur vs. değil. Üstelik metninizin %80'i Tanrı gibi düşünme metoduna girmekten sapıyor. Olasılıkları baş tacı etmeyin, bu böyle ise şu şöyle olmalıydı demeyin. Eğer gerçekten etrafındaki olguların amacını oturtmak istiyorsan yaratıcının sana öğrenme metodu ile araştır. Attığım videoyu izlemen gerekiyor. Buradan aynı organizma düşüncelerini siz sadece olasılık veya aciz bir insan düşüncesiyle reddedince ilme olan iştahım kapanıyor. Tanrı gibi düşünmeye çalışıp onu reddetmeyin. Ve kendinize şunu sorun, eğer öyle olmasaydı ne olurdu? Ki ilminiz yetmeyip ilahi kitaba başvurmak zorunda kalacaksınız.
Videoyu izleyip, konulardaki kaynakları tartışabiliriz.
Araştıracağım hocam. Ben bir insanım, bende olan düşünme yeteneği ve kabiliyeti bu kadar. Eğer bir tanrı varsa onu kavrayabilmek için onun gibi düşünmek gerekmesi normal bir şey mi?
Olasılıkları baş tacı etmeyin, bu böyle ise şu şöyle olmalıydı demeyin.
Hocam eğer her şeyde düzen ve nizam var ise, her şey olasılıklardan oluşuyor olmaz mı?
 
Durum
Mesaj gönderimine kapalı.

Yeni konular

Geri
Yukarı