Türkiye ve geleceği

Öncelikle insan haklarının güvence altına alındığı, bağımsız bir hukuk işleyişinin sağlandığı, katılımcı demokrasi anlayışının hakim olduğu bir gelecek için, bu değerlere aykırı eylemlerin odağı haline geldiği sabit görülmüş politikacıların, yasama, yürütme ve yargıda söz sahibi olmamaları gerekir. Fakat bahsi geçen ülke ister Türkiye olsun, isterse başka bir gelişimini tamamlamamış ülke olsun, malesef şu dünyanın düzeninde uzun yıllardır değişmeyen bir gerçek var ki o da bu gibi ülkelerin makro ölçekte yönetiminin hala büyük beşli (P5) diye bilinen BM güvenlik konseyi daimi üye ülkelerinin elinde olmasıdır. Hal böyle olunca devlet yönetiminin başına ge(tiri)len isimlerin yaptığı her icraatın, halkın aleyhine, büyük oyuncuların ve sermaye sahiplerinin ise lehine sonuçlar doğurması şaşırtmıyor.
 
Geleceğe kazasız belasız uzanmanın tek yolu birlik sağlamak. Birlik, eşitlikle, hukukla olur. Derin dış güçler, ayrışmamızı ister ve bunun için çabalar. Ayrıştırıcı söylemlerde bulunanlar, dış güçlerin emellerine hizmet eder. Türkiye'nin geleceği pek aydınlık değil. Coğrafik bataklığın hemen kıyısında, yeraltı zenginlikleri olmayan, halkı daima zıt görüşlü 2 eşit parçaya ayrılabilen vasat bir ülkeyiz. Direkt komşularımızdan bir istila tehdidi yok ama terörün kendisi var.
Tarım, hayvancılık, sanayi gibi, katma değer yaratan tüm sektörlerin durumu; ülkenin geleceği üzerine konuşulması gereken ana maddeler olmalıyken halk arasındaki kamplaşmanın sonucu yapay gündemlerle vakit kaybediyoruz.
 
Türkiye'de her geçen gün hayat pahalılaşıyor, halkın refah seviyesi düşüyor insanlar bilhassa gençler gelecek kaygısı taşıyor daha da vahim olan Türkiye'de demokrasi ve demokrasinin temel değerlerinden biri olan adalet mekanizmasına olan güven sarsılmış bir vaziyette.

Eşitliğin olmadığı,yargının adalet dağıtamadığı bir toplumda huzur ve barış ortamının sürdürülebilmesi de kolay değil.

Ülkece yaşadığımız bu zorlu süreçte yeter ki birlik ve beraberlikten, kültürümüzün özündeki dayanışma duygusundan asla vazgeçmeyelim. Her şey çok güzel olacak.
 
+ Her şeyden önce eğitim şart.
+ Demokratik ve hukuki temelleri sağlam yönetim.
+ Kendi kendine yetebilen üretim/tüketim dengesi.
+ Endüstri 4.0
+ Uluslararası ilişkiler.
+ Teknoloji yatırımları.
+


Gibi uzayıp giden bir liste var. Bu maddeler olmadığı sürece pek iyi görmüyorum. 3. Dünya ülkesi olmaktan çıkamayız.
 
Hangi birimiz uğraşıyoruz peki, ben ne insanlar tanıyorum sosyal medyada telefonda kararını belirtmiyor hayatım kayar diye. Korkaklık ile ilerlersek sonumuz Suriye olacağı kesin. Ne güzel demiş Başbuğ Atatürk 'Umutsuz olay yoktur, umutsuz insan vardır.' Niye çalışmıyoruz, neden oy atmaktan başka işe yaramıyoruz da topu muhalefete verip oturup bekliyoruz; kalkalım, çalışalım, ülke için bir olalım. Sadece işimizi biz namusuyla yapalım. Birileri desin ki demek ki hala umut var. İstanbul'da seçim yenilenmiş. Hemen yak ağa bea artık hukuk yok artık son geldi. Böyle bir şey yok. Ülke battı diyen padişah yalamaları dolu iken kimsenin umudu yok iken düşman ana vatan topraklarına girdi derken Atatürk nasıl da kazandı? 'Ordu Yok' dediler, Kurulur dedi. 'Para Yok' dediler, Bulunur Dedi. 'Düşman Çok' dediler, Yenilir dedi. Benim dünyada umudum hiçbir zaman bitmeyecek, tek bir kişi kalsa bile hala umudum olacak. Ta ki ölene kadar. Realist olun ve tarihten ders çıkarın. Anlayın artık eski Osmanlı yok. Eline kılıcı alıp toprak alma devri bitti. Bilim devri başladı kim anlatacak bunları. Teknolojiyi kim gösterecek yeni nesillere. A partisi B partisini geçin.
 
Aklıma bu görsel geldi.
393594
 
Uyarı! Bu konu 5 yıl önce açıldı.
Muhtemelen daha fazla tartışma gerekli değildir ki bu durumda yeni bir konu başlatmayı öneririz. Eğer yine de cevabınızın gerekli olduğunu düşünüyorsanız buna rağmen cevap verebilirsiniz.

Technopat Haberler

Geri
Yukarı