İnsanlık tip 3 medeniyet seviyesine ulaşabilir mi?

Schweigger

Picopat
Katılım
29 Haziran 2023
Mesajlar
96
Çözümler
1
Bence insanlık tip 1 medeniyet seviyesine dahi ulaşamadan yok olacaktır. İlerleyen zamanlarda çıkan nükleer savaşlar belki de koca bir ulusu yeryüzünden silecektir. Nükleer bombaların ne kadar etkili olduğunu zaten Japonya'ya atılanlardan anlayabilirsiniz. Ki o nükleer bombalar 1945 yılında yapılan bombalardı. Şu anda hiroşima ve Nagazaki'ye atılan nükleer bombalardan kat ve kat daha güçlü nükleer bombalar mevcut. Mesela tsar bombası. Bu güçte bir bombanın New York'ya da Paris'e atıldığını düşünün. Gerçekten insana çok korkunç geliyor. Böyle bir ortamda insanlığın neslini devam ettireceğini düşünmüyorum. Sizler bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz? Cevaplarsanız sevinirim.
 
Son düzenleyen: Moderatör:
Bence insanlık tip 1 medeniyet seviyesine dahi ulaşamadan yok olacaktır. İlerleyen zamanlarda çıkan nükleer savaşlar belki de koca bir ulusu yeryüzünden silecektir. Nükleer bombaların ne kadar etkili olduğunu zaten Japonya'ya atılanlardan anlayabilirsiniz. Ki o nükleer bombalar 1945 yılında yapılan bombalardı. Şu anda hiroşima ve Nagazaki'ye atılan nükleer bombalardan kat ve kat daha güçlü nükleer bombalar mevcut. Mesela tsar bombası. Bu güçte bir bombanın New York'ya da Paris'e atıldığını düşünün. Gerçekten insana çok korkunç geliyor. Böyle bir ortamda insanlığın neslini devam ettireceğini düşünmüyorum. Sizler bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz? Cevaplarsanız sevinirim.
Bomba teknolojileri bizim Kardeşev ölçeğine göre sınıflandırmamızı belirlememekte, sanırım ölçeklendirmeyi tekrar okuman gerekiyor.

1940'ların bomba teknolojileri ise, ICBM/KABF'lerle beraber hayale gömüldü, patlama yer yüzüne yakın bir mesafede olmak zorunda ve günümüz savunma sistemleri bahsettiğin boyutlarda nükleer başlık taşıması gereken silahları etki sınırlarının çok üzerinde yok edebiliyor. Daha da kötüsü, nükleer silah kullanmak "son çare"den de öte, tümüyle yok olmak demek kullanıcı için de - çünkü nükleer silah kullanılan bölgeye elini kolunu sallayıp oradaki su, hava, yiyecek, teknoloji, değerli maden ve minerallere ulaşamazsın radyasyon ve radyasyon kalıntıları sebebiyle. Bu yüzden mantıklı bir çözüm olarak uygulanmamakta.

Çok basit şekilde anlaşılacağı üzere, üçünçü dünya savaşını, dördüncü taş ve sopayla yapılmasın diye, terörizm, ekonomik tetikçilik, kimyasal ve biyokimyasal (su, yiyecek, giysi v.b) psikolojik savaş gibi sistemlerle 1960-2000 arası alt yapıları yaparak geçirdik, 2001'de neredeyse şizofrenik bir eylem sonucu 23 yıldır üçüncü dünya savaşı geniş çapta devam etmekte.
 
Bomba teknolojileri bizim Kardeşev ölçeğine göre sınıflandırmamızı belirlememekte, sanırım ölçeklendirmeyi tekrar okuman gerekiyor.

1940'ların bomba teknolojileri ise, ICBM/KABF'lerle beraber hayale gömüldü, patlama yeryüzüne yakın bir mesafede olmak zorunda ve günümüz savunma sistemleri bahsettiğin boyutlarda nükleer başlık taşıması gereken silahları etki sınırlarının çok üzerinde yok edebiliyor. Daha da kötüsü, nükleer silah kullanmak "son çare"den de öte, tümüyle yok olmak demek kullanıcı için de - çünkü nükleer silah kullanılan bölgeye elini kolunu sallayıp oradaki su, hava, yiyecek, teknoloji, değerli maden ve minerallere ulaşamazsın radyasyon ve radyasyon kalıntıları sebebiyle. Bu yüzden mantıklı bir çözüm olarak uygulanmamakta.

Çok basit şekilde anlaşılacağı üzere, üçünçü dünya savaşını, dördüncü taş ve sopayla yapılmasın diye, terörizm, ekonomik tetikçilik, kimyasal ve biyokimyasal (su, yiyecek, giysi vb) psikolojik savaş gibi sistemlerle 1960-2000 arası altyapıları yaparak geçirdik, 2001'de neredeyse şizofrenik bir eylem sonucu 23 yıldır üçüncü Dünya Savaşı geniş çapta devam etmekte.

Dostum ne dediğimi anlamamışsın bile. Ben nükleer bombalar Kardeşev ölçeğinde demedim. Eğer nükleer bombalar kullanılırsa insanlık yok olur ve bilim gelişemez dedim. Teknoloji konusuna gelirsek 1945 yılında yapılan bombaların zamanında ne kadar etkili olduğunu söylemek istedim. Şu anda çoğu büyük ülke radar sistemlerini delen bombalar üretiyor. Amerika'nın henüz dünyaya açıklamadığı bir sürü silah ve bomba olabilir. Bunlar savaş zamanı ortaya çıkınca senin söylediğin olay tamamen saf dışı kalıyor. Ayrıca ABD ve diğer ülkelerin yaşanabilir gezegen arayışı da var malum. Bu adamlar neden böyle bir arayış içinde son 50 senedir? Böyle bir savaşın çıkacağını biliyorlar. Yani iki tarafta nükleer kullanırsa Dünya yok olacak, zenginler ve soylular direk başka gezegene kaçacak. Bunun olma olasılığı şu anki teknoloji ile çok düşük. Ama ilerleyen zamanlarda elbette Mars'ta veya diğer gezegenlerde yaşam bulunacak ve koloni kurulacaktır. Geride kalan insanlarda yok olup gidecek. Söylemek istediğim şey buydu aslında.
 
Dostum ne dediğimi anlamamışsın bile. Ben nükleer bombalar Kardeşev ölçeğinde demedim. Eğer nükleer bombalar kullanılırsa insanlık yok olur ve bilim gelişemez dedim. Teknoloji konusuna gelirsek 1945 yılında yapılan bombaların zamanında ne kadar etkili olduğunu söylemek istedim. Şu anda çoğu büyük ülke radar sistemlerini delen bombalar üretiyor. Amerika'nın henüz dünyaya açıklamadığı bir sürü silah ve bomba olabilir. Bunlar savaş zamanı ortaya çıkınca senin söylediğin olay tamamen saf dışı kalıyor. Ayrıca ABD ve diğer ülkelerin yaşanabilir gezegen arayışı da var malum. Bu adamlar neden böyle bir arayış içinde son 50 senedir? Böyle bir savaşın çıkacağını biliyorlar. Yani iki tarafta nükleer kullanırsa Dünya yok olacak, zenginler ve soylular direk başka gezegene kaçacak. Bunun olma olasılığı şu anki teknoloji ile çok düşük. Ama ilerleyen zamanlarda elbette Mars'ta veya diğer gezegenlerde yaşam bulunacak ve koloni kurulacaktır. Geride kalan insanlarda yok olup gidecek. Söylemek istediğim şey buydu aslında.
Yazından bu anlamları çıkartmak/anlamak için biraz daha fazla sen olmak gerekiyor, , ben de kendi çerçevemde pek çok cümleyi düşünüp ona göre yazmamaya özen gösteriyorum. Benim söylediğim herhangi bir şeyi saf dışı edecek bir açıklaman olmamış.

Radar sistemleri ile kast ettiğin şey standart radarlar, onların işlevselliği F117 beraber son bulmuştu ki 1999 yılında S-125 Neva/Pechora yerden havaya füze ile bitti. Hava ve yer savunma sistemleri yerine hacimsel savunma sistemleri geliştirilmeye çalışılıyor, bunun örneği Israil'in "Iron Dome" sisteminin gece ve gündüz başarıları quantity-over-quality karşısında yetersiz kaldı. DEW'ler ise şimdilik yangın çıkartma dışında hareketli/mobil platformlarda kullanılamıyor - yansıtıcılı sistemler deneme aşamasında başarılı sonuçlar elde ettiler, duran hedeflere karşı. Yani şu an savaş zamanı ortaya çıkacak, beklediğim iki teknoloji var, biri genetik olarak (kimyasal deney/aşı) seçici biyokimyasal silahlar, diğeri beyin ve organ işlevsizliğinde görevi sürdürmeye programlanabilir sinir sistemi bağlantılarına sahip çipler (neural interlink, drone veya cyborg insan) bu ikisi dışında; sosyo-ekonomik, politik, psikolojik olarak herhangi bir şey saf dışı kalmaz, alt yapıyı hazırlayan (+/- yönlendirebilen) ve halihazırda işe yarayan, oturmuş bir silah sistemini (mesela sosyal medya diye adlandırdığımız tiktok/insta/fb/twitter/whatsapp... kısaca hayatı kolaylayan kullanıcıdan akıllı telefon) ortadan kaldırabilmen için gerçekten her telepati gibi bir mantıkta tüm beyinleri bağlamak ve yönetmen gerekiyor, bu da süpriz bir teknoloji olarak kalsın kenarda.

Tip 1'in tip 1 olması için gezegenindeki enerji kaynaklarını yönetiyor olması gerek. The Great Filter'a gelirsek, 8. aşamada sayılırız ki 9. aşama kendi gezegeni dışında yakın gezegenlere erişim sağlamak oluyor. Bu bölümde Tip 1'lerin kolonileşmesinin ters tepmesi ve gezegensel boyutta savaşlar konusu var. Tabi hiçbir bilimkurgu yazarı gezegenler üzerine konumlanmış galaksiyi koruyan bir şeyler hayal etmiyor, çünkü ederse, savaş çıkmadan tahminen 200 Dünya yılı öncesinden konuya o silahı sabote etmek için çalışan birilerinin hikayelerini yazmaları gerekecek ve bu Bond kadar eğlenceli olmayacak.

Yaşanabilir gezegen arayışına dönersek... Senin söylediklerini saf dışı bırakan argüman şu mu olacak, kolonileşme zamanında yaşamsal alanı destekleyen, yerli bir halk barındıran veya barındırmayan her yere gemilerle gidip bir geçiş noktası, karakol, ikmal istasyonu kurduk. Oysa yer yüzünden uzaya çıkmak bir mesele, alt yörüngede gezmek bir mesele, operasyonel açıdan en başarılı üs kurulacak yer olan Ay'a 55 yıl sonra hala kalıcı olarak gidilmedi/dönülmedi ve yenilenen teknolojilerle bir üs kurulmadı. 55 yılda bir üs kurulmuş olsa, burada ve orada bulunacak teknolojilerle çoktan en yakın komşumuz Mars'a gidilmez miydi, geçmişi konusunda ilginç düşüncelerimiz olan bir gezegen de olsa. İnsanlığın bilinci, teknolojisi ve genetik yapısı henüz bir yerlere gitmeye uygun değil mi, gidince ne olacağı da kestirilebilir durumda değil mi, gönderdik ve başarılı olamadık mı, bu son 3 soru en tatlısı konuyla ilgili. Komiktir, herkes bir 3 boyutlu yazıcı ile bir şeyler yapma - mesela gezegensel anlamda barınma ihtiyacı, ev, hevesinde, oysa 1960'tan beri bilinen bir teknoloji, patenti 2010'larda düştüğü için bu konularda deneniyor.

Yani şu anki teknolojilerle şu ana ve yakın gelecek için çözümler buluyoruz, ilerideki tahminler sonucu insanlığın tümüyle şu an bildiğimiz halinden uzaklaşması, evrimleşmesi - zorla değiştirilmesi veya sibernetik bir şeylere dönüşmesi sonucu bugün bildiğimiz insanlık ortadan kalkabilir.

İnsanlık ortadan kalktığında, şu an devam etmekte olan doğal yaşam düzeninde bir değişiklik olmayacak, o devam edecek, insanlık ise çiçeğe böceğe döngüye girecek...

Tabi istersen galaksimizin assolisti, parlayan yıldızımız Güneş'in ömrünün sonunda bir ara (5-8 milyar yıl) gelecek, büyüyüp şu anki gezegenimizi yutacak, ve o zamanki varlık ve/veya teknolojiler bunu sorun olarak görüyorlarsa çözebilirler herhalde.

Oynamadıysan Fallout'un tadına bak, tabiki önerim sıralamayı bozmaman, ama en azından bir oyundan sonra dizisinin ilk sezonu, insanlığın kendini yok etme yeteneğini yabana atılmayacak bir kusur/error olduğunu güzel anlatıyor.
 

Geri
Yukarı