Aklım almıyor, Tanrı veya madde nasıl ezeli olabilir?

Ezeli olmasının mantıksız olmadığını açıklıyorum bana bunu sorma nedenini anlamadım. Bence tanrının var olma sebebini sormak veya cevabını düşünmek fazla gereksiz. İnsanlar hayatlarını anlamlandırmak için tanrıya inanıyor, tanrıyı anlamlandırmaya çalışmak fantastik bir şey oluyor. İnanırsın veya inanmazsın beni ilgilendirmez ama inanmama sebebin niye var olduğunu bilmemekse :/.
Var diyemeyiz. Neye dayanarak var diyeceğiz?

Kendi ağzınla söylüyorsun inanç diye. Uçan maymunların dünyayı yarattığına inanan bir kabile öyle inanıyor diye ona da mı var diyeceğiz?

İnanç var olma sebebi değildir.
 
4 kenarlı bir üçgen çizin desem mantıklı olmaz ama kudreti her şeye yeten bunu da yapar
Üçgen dediğin şey aslında anlamsız çizgiler, sesler, noktalar bütünüdür. Almanya'ya git o Dreieck olur, İngiltere'ye git triangle olur. Allah 4 kenarlı üçgen de yaratmıştır ama sen ona gidip dörtgen demeye karar vermişsindir. Kelimelere anlam yükleyen insanlardır, kelimeler anlamlarla gökten inmez. İngiliz'e üçgen dersen adam sana f.off der mesela.

Tanrı ezelidir, çünkü zamanın yaratıcısıdır. Başlangıç gibi kavramlar zamanla ilişkilidir, zamanı yaratan bir varlığın başlangıcı olamaz.
Genel Görelelik teorisine göre de zaman; genişlik, yükseklik ve derinlikten sonra gelen 4.boyuttur, büyük patlama sonrasında ortaya çıkmıştır. Yani büyük patlama öncesinde de zaman kavramı yoktu. Buradan hareket edersek madde de ezelidir, başlangıcı yoktur sonucu çıkıyor. Tanrı'nın aksine genel görelelik teorisini kanıtlayabiliriz. Einstein bu teoriyi ortaya atalı 117 yıl oluyor ve hala yanlış olduğuna dair bir kanıt ortaya atılamadı. 🙂 Teorinin anlamına aşağıdan ulaşabilirsin:

"Stephen Hawking'e göre bu ân, en önemli şeydir. Hawking, Büyük Patlama'dan önce olayların ölçülemeyeceğini ve bu nedenle tanımsız olduğunu söylüyor. Hawking bunu "sınırsızlık önerisi" olarak adlandırıyor. Ona göre zaman ve mekan sonludur; fakat Evren'in herhangi bir sınırı, başlangıcı veya bitiş noktası yoktur.

Şöyle düşünün: Dünya yüzeyi nerede başlar? Nerede biter? Dünya yüzeyi, sonsuz değildir; ancak sınırsızdır. Evren de işte böyledir. Sonsuz değildir; ancak bir başlangıcı ya da sonu yoktur, dolayısıyla sınırsızdır. Hawking, 2018'de National Geographic tarafından sunulan Star Talk'ta yaptığı söyleşide şunları söylüyor:

Büyük Patlama öncesindeki olayların gözlemsel olarak anlamlı bir sonucu olmadığı için, bu olayları teorinin sınırları dışına atıp, zamanın kendisinin Büyük Patlama'da başladığını söyleyebiliriz.
"
 
Son düzenleme:
Tanrı yada ilahi güç olgusunu kabul ettiğimizi varsayarsak:
-Zaman yaratılan birşeydir, bizim algıladığımız gibi olayları neden sonuç üzerinde oturtabileceğimiz tek yönlü bir düzlem değildir.
-Tekillik gözlemdiğimiz (teorik olarak) kara deliklerin olay ufuklarında kütle çekim o kadar yoğun olurki fizik kurallarının birçoğuyla beraber zaman da geçersiz kalır.

Genel kanının aksine kara delik maddeyi yutmaz, olay ufkunda hapseder. Şuana kadar kara deliklerden ciddi ölçekli bir madde transferi gözlemlenemedi.( Hawking radyasyonu madde transferine örnek verilebilir ancak kara deliğin hapsettiği madde miktarının yanında hawking ışımasında etrafa yayılan madde miktarı çok düşük kalmaktadır) Sadede gelirsek ben bu "zamandan önce ne vardı?" problemine şöyle bir bakış açısı sağlayabilirim. Olay ufkunda hapsedilen madde yoğun kütle çekimi tarafından tabiri caizse yamultulmuş bir uzay zaman düzleminde duruyor. Temel niteliğini kaybetmiyor, iletilemiyor, etkileşime giremiyor, hareket edeceği bir zaman düzlemi olmadığından yok bile olmuyor. Bu durumda bu madde için zaman kavramı yok oluyor. Maddenin ezeli olabilme kavramı kendimce bu mantıktan doğuyor, büyük patlamadan önceki yokluk halini kara deliğe benzetirseniz; big bang teorisindeki "başlangıçta evren çok yoğun bir madde kütlesiydi" ifadesini de olay ufkunda takılmış çok yoğun madde kütlesiyle eşleştirebiliriz.

Zaten kara delik teorisiyle big bang teorisini birleştiren bazı fikirler ortaya atıldı. Maddenin ezeli olması kendimce bu şekilde mümkün.

Tanrının ezeli olması düşüncesine gelecek olursak olay aslında çok basit. Bazı arkadaşların da belirttiği gibi varlığını da yokluğunu da kanıtlayamadığımız için bu tamamen inanç meselesi:
Tanrıya inanıyorsan zaten tanımı gereği ezelidir.
Tanrıya inanmıyorsan olmayan birşey zaten ezeli olamaz.
 
Üçgen dediğin şey aslında anlamsız çizgiler, sesler, noktalar bütünüdür. Almanya'ya git o Dreieck olur, İngiltere'ye git triangle olur. Allah 4 kenarlı üçgen de yaratmıştır ama sen ona gidip dörtgen demeye karar vermişsindir. Kelimelere anlam yükleyen insanlardır, kelimeler anlamlarla gökten inmez. İngiliz'e üçgen dersen adam sana f.off der mesela.


Genel Görelelik teorisine göre de zaman; genişlik, yükseklik ve derinlikten sonra gelen 4.boyuttur, büyük patlama sonrasında ortaya çıkmıştır. Yani büyük patlama öncesinde de zaman kavramı yoktu. Buradan hareket edersek madde de ezelidir, başlangıcı yoktur sonucu çıkıyor. Tanrı'nın aksine genel görelelik teorisini kanıtlayabiliriz. Einstein bu teoriyi ortaya atalı 117 yıl oluyor ve hala yanlış olduğuna dair bir kanıt ortaya atılamadı. 🙂 Teorinin anlamına aşağıdan ulaşabilirsin:

"Stephen Hawking'e göre bu ân, en önemli şeydir. Hawking, Büyük Patlama'dan önce olayların ölçülemeyeceğini ve bu nedenle tanımsız olduğunu söylüyor. Hawking bunu "sınırsızlık önerisi" olarak adlandırıyor. Ona göre zaman ve mekan sonludur; fakat Evren'in herhangi bir sınırı, başlangıcı veya bitiş noktası yoktur.

Şöyle düşünün: Dünya yüzeyi nerede başlar? Nerede biter? Dünya yüzeyi, sonsuz değildir; ancak sınırsızdır. Evren de işte böyledir. Sonsuz değildir; ancak bir başlangıcı ya da sonu yoktur, dolayısıyla sınırsızdır. Hawking, 2018'de National Geographic tarafından sunulan Star Talk'ta yaptığı söyleşide şunları söylüyor:


"
Tanrı big bang ile maddeyi ve zamanı yarattı. Zaman yaratılınca başlangıç kavramı ortaya çıktı. Tanrı varken zaman yoktu, tanrı varken başlangıç kavramı yoktu bu yüzden tanrının başlangıcı olamaz ve bu genel görelilikle ters düşmüyor. Anlattığın başlangıç, yüzey alanı ile ilgili zamanla ilgili değil konuyla alakası yok.
 
Tanrı big bang ile maddeyi ve zamanı yarattı. Zaman yaratılınca başlangıç kavramı ortaya çıktı. Tanrı varken zaman yoktu, tanrı varken başlangıç kavramı yoktu bu yüzden tanrının başlangıcı olamaz ve bu genel görelilikle ters düşmüyor. Anlattığın başlangıç, yüzey alanı ile ilgili zamanla ilgili değil konuyla alakası yok.
Senin o söylediğin "tanrı" kavramı BENİM mesajıma SENİN eklediğin GEREKSİZ bir parça. Neden gereksiz? Bütün teori kendi mesajımda da anlattığım gibi o tanrı kavramı olmadan da mantıklı şekilde açıklanabiliyor. Bir şeyin varlığıyla yokluğu herhangi bir şeyi değiştirmiyorsa o şey gereksizdir. Senin yok zamandan münezzeh mekandan münezzeh kıvırmaların da hiçbir şeyi değiştirmiyor. Gereksizler. Onlar olmadan da teori aynı şekilde çalışıyor onlar varken de aynı şekilde çalışıyor.
 
Çelişiyorsunuz. Kendinizce inanca dayalı bir şey söylüyorsunuz. Söylediğiniz şeyde bir mantık yok. Neye dayandırarak söylediğiniz de belli değil. Sadece "ben öyle inanıyorum çünkü" demekten öteye gidemiyorsunuz.

Yaratıcının kendi başına varolabileceğini size kim söyledi? Maddenin neden varolduğunu bile bilmiyoruz daha. Yaratıcı kendi başına varolabiliyorsa, madde de varolabilir. Buradan bunu çıkarmamak için bir sebep var mı?

Evren neden var?
-Buna aklımız ermiyor. Kendi başına varolmuş olamaz.

Tanrı neden var?
-Buna aklımız ermiyor. Kendi başına varolmuş olamaz.

Bu ikisi arasındaki fark nedir? Ayrıca maddeyi inceleme gibi bir imkanımız var. Tanrıyı inceleyemiyoruz bile. Varolduğuna dair hiçbir şey ortada yokken nasıl var diyebiliriz?

Sizin mantığınıza göre "Evreni 120 tane görünmez fil yarattı" dediğimde buna yok diyebilir misiniz? Ben öyle inandığım için öyle dersem aksini nasıl ispatlayacaksın?

İspatı olmayan şeye var diyemeyiz.

Var olanı açıklayan bilim değil felsefedir. Var olan bir olgunun varlığını gözümüzle görmesek bile çok rahat bir şekilde onaylayabiliriz.

Boş bir oda düşünün ve içinde 1 yaşında bir bebek var. Ve oda çok dağınık, yatak toplanmamış, oyuncaklar yerlerde saçılmış, her şey her yere dağılmış bir bebek odası. Odayı kapatıyorsunuz, aradan 1 gün geçiyor ve giriyorsunuz. Bir de ne göresiniz, oda toplanmış, yatak düzgün, oyuncaklar kutusunda, hatta oda temizlenmiş bile. Burada gözümüzle görmediğimiz halde aklımıza direk bu odayı bu 1 yaşındaki bebek toplayamaz, bunu yapan yetişkin birisi vardır deriz. Bu durumda görmediğimiz bir olaya inanmış oluruz.

Şimdi çıkıp ben senden 1 milyon dolar istesem, sen bana verebilir misin? Eğer varsa tabi ki de verirsin. Ama sende yoksa veremezsin değil mi? Kendimde olmayanı karşımdakine veremem! Bunu açıklayalım şimdi.

Evrene baktığımız zaman binlerce çeşit canlılık, bitkiler, hayvanlar ve en üstün canlı olan insanın yaratılışını görüyoruz. Maddenin en küçük yapı birimi atomdur. Yukarıda belirttiğim gibi kendinde olmayanı karşımızdakine veremiyorsak, nasıl oluyor da görmeyen atom gören gözü, duymayan atom duyan kulağı, duygusu olmayan ve canlılığı olmayan atomlar duygularla yaratılmış canlı bir varlığı yaratabiliyor? Kendinde olmayan özellikleri, karşısındakine verebiliyor? O halde bu sorunun cevabı ilk verdiğim bebek örneğinde olduğu gibi, bu olayları yapan birisi vardır olur. Nasıl ki 1 yaşındaki bebek odayı toplayamazsa, bebekle kıyaslanması imkan dahilinde bile olmayan maddenin en küçük yapı birimi olan atomlar, bu kadar çeşitliliğin ve canlılığın olmasını sağlayamaz.

İnsan beyni manipülasyona açıktır. İçinde yaşadığınız toplum, bulunduğunuz çevre, kendi yanlış veya doğru düşüncelerini size çok kolay bir şekilde inandırabilir. Manipüle edilmemiş hiç bir akıl, bir yaratıcının varlığını inkar edemez. Siz adına ne derseniz deyin, Allah, Rab, Tanrı, Yaratıcı, God, vs... Eğer içinde bulunduğunuz çevrenin telkinlerinden sıyrılıp, kendi öz benliğinizle düşünebilirseniz bir yaratıcı olduğunu anlayabilirsiniz. Yok eğer siz hala daha görmediğim bir varlığa inanmam diyorsanız, ben size Tanrı'yı elimle tutup gösteremeyeceğim için daha fazla konuşmamıza da gerek yok. Eğer bir Tanrı'nın varlığını kabul ederseniz o zaman durum değişir tabi.
 
Var olanı açıklayan bilim değil felsefedir. Var olan bir olgunun varlığını gözümüzle görmesek bile çok rahat bir şekilde onaylayabiliriz.

Boş bir oda düşünün ve içinde 1 yaşında bir bebek var. Ve oda çok dağınık, yatak toplanmamış, oyuncaklar yerlerde saçılmış, her şey her yere dağılmış bir bebek odası. Odayı kapatıyorsunuz, aradan 1 gün geçiyor ve giriyorsunuz. Bir de ne göresiniz, oda toplanmış, yatak düzgün, oyuncaklar kutusunda, hatta oda temizlenmiş bile. Burada gözümüzle görmediğimiz halde aklımıza direk bu odayı bu 1 yaşındaki bebek toplayamaz, bunu yapan yetişkin birisi vardır deriz. Bu durumda görmediğimiz bir olaya inanmış oluruz.

Şimdi çıkıp ben senden 1 milyon dolar istesem, sen bana verebilir misin? Eğer varsa tabi ki de verirsin. Ama sende yoksa veremezsin değil mi? Kendimde olmayanı karşımdakine veremem! Bunu açıklayalım şimdi.

Evrene baktığımız zaman binlerce çeşit canlılık, bitkiler, hayvanlar ve en üstün canlı olan insanın yaratılışını görüyoruz. Maddenin en küçük yapı birimi atomdur. Yukarıda belirttiğim gibi kendinde olmayanı karşımızdakine veremiyorsak, nasıl oluyor da görmeyen atom gören gözü, duymayan atom duyan kulağı, duygusu olmayan ve canlılığı olmayan atomlar duygularla yaratılmış canlı bir varlığı yaratabiliyor? Kendinde olmayan özellikleri, karşısındakine verebiliyor? O halde bu sorunun cevabı ilk verdiğim bebek örneğinde olduğu gibi, bu olayları yapan birisi vardır olur. Nasıl ki 1 yaşındaki bebek odayı toplayamazsa, bebekle kıyaslanması imkan dahilinde bile olmayan maddenin en küçük yapı birimi olan atomlar, bu kadar çeşitliliğin ve canlılığın olmasını sağlayamaz.

İnsan beyni manipülasyona açıktır. İçinde yaşadığınız toplum, bulunduğunuz çevre, kendi yanlış veya doğru düşüncelerini size çok kolay bir şekilde inandırabilir. Manipüle edilmemiş hiç bir akıl, bir yaratıcının varlığını inkar edemez. Siz adına ne derseniz deyin, Allah, Rab, Tanrı, Yaratıcı, God, vs... Eğer içinde bulunduğunuz çevrenin telkinlerinden sıyrılıp, kendi öz benliğinizle düşünebilirseniz bir yaratıcı olduğunu anlayabilirsiniz. Yok eğer siz hala daha görmediğim bir varlığa inanmam diyorsanız, ben size Tanrı'yı elimle tutup gösteremeyeceğim için daha fazla konuşmamıza da gerek yok. Eğer bir Tanrı'nın varlığını kabul ederseniz o zaman durum değişir tabi.
O kadar açıklamışsınız ama söylediklerinizin tamamını evren üzerinden değil de tanrı üzerinden konuşursak teziniz çürüyor. Yaratıcı dediğin bu kadar mükemmel bir şey kendiliğinden nasıl var olabilir? O zaman onun da bir yaratanı olması gerekir. Bu sizin mantığınız.

Elinize bir telefon alın ve kendiliğinden varolamayacağını düşünün. Muhakkak yapan birisi vardır deyip insana yönelirsiniz. İnsana bakıp ne kadar da karmaşık ve kendiliğinden var olamayacak bir şey deyip tanrıya yönelirsiniz. Tanrıya bakıp, evreni yaratabilecek bu kadar yüce ve kusursuz bir varlık kendiliğinden varolamaz deyip nereye yöneleceğiz?

Bu bakış açısının yanlış olabileceğini hiç hesaba katmıyor musunuz? İş tanrıya gelince ona aklımız ermez diyorsunuz. E böyle kolay bir kaçış mı var?

O kadar açıklayıp açıklayıp "bakın sonuç tanrıya çıkıyor" diyorsunuz. Hayır efendim çıkmıyor.

(!)Bu kadar açıkladım. Sonuç olarak tanrı varsa eğer, muhakkak görünmez bir kürdan tarafından var edilmiştir.(!) dersem eğer, sizin mantığınıza göre bunu yalanlayamazsınız ve doğru olduğunu kabul etmemiz gerekir.
 
O kadar açıklamışsınız ama söylediklerinizin tamamını evren üzerinden değil de tanrı üzerinden konuşursak teziniz çürüyor. Yaratıcı dediğin bu kadar mükemmel bir şey kendiliğinden nasıl var olabilir? O zaman onun da bir yaratanı olması gerekir. Bu sizin mantığınız.

Elinize bir telefon alın ve kendiliğinden varolamayacağını düşünün. Muhakkak yapan birisi vardır deyip insana yönelirsiniz. İnsana bakıp ne kadar da karmaşık ve kendiliğinden var olamayacak bir şey deyip tanrıya yönelirsiniz. Tanrıya bakıp, evreni yaratabilecek bu kadar yüce ve kusursuz bir varlık kendiliğinden varolamaz deyip nereye yöneleceğiz?

Bu bakış açısının yanlış olabileceğini hiç hesaba katmıyor musunuz? İş tanrıya gelince ona aklımız ermez diyorsunuz. E böyle kolay bir kaçış mı var?

O kadar açıklayıp açıklayıp "bakın sonuç tanrıya çıkıyor" diyorsunuz. Hayır efendim çıkmıyor.

(!)Bu kadar açıkladım. Sonuç olarak tanrı varsa eğer, muhakkak görünmez bir kürdan tarafından var edilmiştir.(!) dersem eğer, sizin mantığınıza göre bunu yalanlayamazsınız ve doğru olduğunu kabul etmemiz gerekir.

Usta yarattığının türünden olabilir mi? Marangoz ağaçtan mobilya yapar, peki marangoz ağaçtan mıdır? İnsan zamana ve mekana bağlıdır, insanı yaratan tanrıdır. Peki tanrı insan türünden olabilir mi? Tabi ki de olamaz. Tanrıyı zamana ve mekana bağımlı düşünmek mantık hatasıdır. İnsanın yaratılışını düşünebilirsiniz ama tanrının yaratılışını düşünemezsiniz. İnsan yaratılandır, tanrı yaratandır. Bir bardak suyu halıya dökerseniz ıslanır, ama denize dökerseniz ıslanmaz. Deniz zaten o suyun kendisidir. Tanrı da aynı bu şekilde yaratmanın kendisidir. Nasıl ki denizin ıslanmasını düşünemeyeceğimiz gibi tanrının da yaratılmasını düşünemeyiz.

Üstteki mesajımda dediğim gibi siz adına görünmez bir kürdan da deseniz, tanrının varlığı değişmez. Şahsen ben, dediğin gibi iş tanrıya gelince aklım ermez demiyorum. Tanrının yarattıklarına bakarak tanrı hakkında bilgi sahibi oluyorum. Yarattıklarına vermiş olduğu ikramlara bakarak ne kadar cömert olduğunu anlıyorum. Canlılara hayat, akıl, ilim, irade verdiği için hayat, akıl, ilim, irade sahibi olduğunu anlıyorum. Yarattığı canlıların bu kadar fazla olmasından dolayı onun yaratma gücünün çok fazla olduğunu anlayabiliyorum. Yani dediğin gibi kolaya kaçmıyorum. Yaratılana baktıkça, yaratanın özelliklerini görebiliyorum.
 
Usta yarattığının türünden olabilir mi? Marangoz ağaçtan mobilya yapar, peki marangoz ağaçtan mıdır? İnsan zamana ve mekana bağlıdır, insanı yaratan tanrıdır. Peki tanrı insan türünden olabilir mi? Tabi ki de olamaz. Tanrıyı zamana ve mekana bağımlı düşünmek mantık hatasıdır. İnsanın yaratılışını düşünebilirsiniz ama tanrının yaratılışını düşünemezsiniz. İnsan yaratılandır, tanrı yaratandır. Bir bardak suyu halıya dökerseniz ıslanır, ama denize dökerseniz ıslanmaz. Deniz zaten o suyun kendisidir. Tanrı da aynı bu şekilde yaratmanın kendisidir. Nasıl ki denizin ıslanmasını düşünemeyeceğimiz gibi tanrının da yaratılmasını düşünemeyiz.

Üstteki mesajımda dediğim gibi siz adına görünmez bir kürdan da deseniz, tanrının varlığı değişmez. Şahsen ben, dediğin gibi iş tanrıya gelince aklım ermez demiyorum. Tanrının yarattıklarına bakarak tanrı hakkında bilgi sahibi oluyorum. Yarattıklarına vermiş olduğu ikramlara bakarak ne kadar cömert olduğunu anlıyorum. Canlılara hayat, akıl, ilim, irade verdiği için hayat, akıl, ilim, irade sahibi olduğunu anlıyorum. Yarattığı canlıların bu kadar fazla olmasından dolayı onun yaratma gücünün çok fazla olduğunu anlayabiliyorum. Yani dediğin gibi kolaya kaçmıyorum. Yaratılana baktıkça, yaratanın özelliklerini görebiliyorum.
Sizinki bir şey anlamak değil. Sizinki yorumlamak. Adı üstünde "inanç". Bunu kanıtlayamazsınız. Öyle olduğuna inanırsınız ama asla kanıtlayamazsınız. İnanç da kişiye göre değişir.

Mantığınızı bir yere bağlamıyorsunuz. İnancınızı bir mantığa uyarlamaya çalışıyorsunuz ama elinizde bir şey olmadan dilediğiniz örneği verseniz de bir sonuca çıkamazsınız.

İnsan üstü o, asla anlayamayız, asla doğanın mantığıyla düşünerek onu algılayamayız diyorsunuz ama deniz örneği veriyorsunuz. İnsansal ve doğasal örneklerle açıklayıp bir yere bağlamaya çalışmayın. Çünkü sizin mantığınıza göre bu öyle açıklanabilir bir şey değil. O zaman o şekilde örnek vermeyin. Siz bana maddesel örnek verdikçe ben de size maddesel çelişkilerinizi sormaya devam ederim.

"Ne kadar iyi ve cömert tanrımız var" diyorsunuz. Madem gördüklerimizi yorumluyoruz, doğanın şiddetini ve kaosunu, bütün canlıların yaşamak için bir diğerini canlı canlı öldürüp yediğini ve bütün bunların üstüne yerlerde tapınırcasına ibadet istediğini göz önünde bulundurursak; kibirli, kendini beğenmiş, vahşet seven, canlıların birbirine acı çektirmesini izleyerek keyif alan bir sonuca da çıkabilirim.

Tekrar söylüyorum. Bir yere bağlayarak konuşmuyorsunuz. Sadece öyle inanıyorsunuz diye öyle olmasını diliyorsunuz. Ancak bu bizi bir sonuca veya cevaba çıkarmaz.
 

Geri
Yukarı