Şu mesajıma cevap vermedin. Onu da bekliyorum senden sayın ateist kardeşim benim. Bu yazdıklarımı bilim çürütebiliyor mu açıkla bana bekliyorum.
Bir tanede benden gelsin(yazım yanlışlarını yapay zekaya düzeltirdim ceza almayayım diye)
Embriyolojik Gelişim Süreci
Kur’an-ı Kerim'de:
"Andolsun, biz insanı süzme çamurdan yarattık. Sonra onu bir nutfe (sperm) olarak sağlam bir yere yerleştirdik. Sonra nutfeyi alaka yaptık. Alakayı mudğa yaptık. Mudğayı da kemiklere çevirdik; kemiklere de et giydirdik..."
— Müminun Suresi, 12-14. Ayetler
Terimler:
Nutfe: Sperm ve yumurtanın birleştiği damla (zigot)
Alaka: Asılı duran, yapışık şey (embriyonun rahim duvarına yapışması)
Mudğa: Çiğnenmiş et parçası gibi (somitlerle şekillenen embriyo)
Kemik ve et: Gelişim evresinde önce kemiklerin, sonra kasların oluştuğu aşama
Bilim Ne Diyordu?
ve 19. yüzyılda embriyoloji biliminde hâkim görüş, embriyonun önceden tamamen şekilli olarak var olduğu (preformasyon teorisi) yönündeydi.
Ancak bu teori yanlıştı. Modern bilim, embriyonun aşamalı olarak geliştiğini ortaya koydu.
Modern Bilim Ne Diyor?
yüzyılda ultrason teknolojisi, mikroskobik gözlemler ve modern embriyoloji sayesinde, embriyonun gerçekten de Kur’an’daki sırayla geliştiği anlaşıldı:
Zigot (nutfe)
Rahme tutunma (alaka)
Şekilsiz yapıların belirmesi (mudğa)
Kemik oluşumu
Kasların (et) kemiğe sarılması
Bu konuda çalışmaları olan uzmanlar:
Prof. Keith L. Moore – Dünyaca ünlü embriyolog. Kur’an’daki bu ayetlerin modern bilimle çarpıcı uyumunu gördükten sonra şu sözleriyle dikkat çekti:
“Bu bilgiler, 7. yüzyılda(Kur'an'ın indiği yıllarda)bilimsel olarak mümkün değildi. Kur’an’daki embriyoloji açıklamaları ancak çok ileri teknolojilerle anlaşılabilecek düzeyde.”
Yüz yıla kadar Kur'an ve bilim farklı diyordu
Bilimin yanlış olduğu ortaya çıktı
Bir tane daha vereyim:
2015 yılında İngiltere'de birmingham üniversitesi kütüphanelerinde (devasa bir kütüphane) bir kâğıt parçası bulunuyor.
Bu kâğıt parçasında kur'an-ı Kerim'in birkaç sayfası yazılı.
Sonrasında bu kâğıt, bilimin en gelişmiş teknolojileriyle test ediliyor ve peygamber efendimiz Hz. Muhammed (s. A. V.) Dönemine ait olduğu, yani yaklaşık 1400 yıl öncesine dayandığı ortaya çıkıyor.
Ve o kâğıtta yazılı olan ayet ve surelerin hepsi, günümüzdeki kur'an'la birebir aynı.
Harfi harfine aynı!
Bu, kur'an-ı Kerim'in değişmediğinin bilimsel bir kanıtıdır.
Kur'an-ı Kerim'in indiriliş şekli şöyledir:
Peygamber efendimiz Hz. Muhammed (s. A. V.), 40 yaşında peygamber olmuş ve 63 yaşında vefat edene kadar, yani 23 yıl boyunca kur'an kendisine parça parça indirilmiştir.
Bazı kişiler, “allah bütün Kur'an'ı bir anda Hz. Muhammed'in zihnine verdi, o da birkaç gün içinde yazdı” sanıyor; ancak bu yanlıştır.
Gerçekte kur'an şöyle indi:
Melek (cebrâil), Hz. Muhammed'e inecek sureyi veya ayeti bildirirdi.
Hz. Muhammed (s. A. V.) Bunu ezberler, sahabelerine söylerdi.
Sahabeler de bunları kâğıtlara yazarlardı.
(Hz. Muhammed [s.a.v.] okuma yazma bilmiyordu.)
Sonrasında bu kâğıtların hepsi parça parça toplanıp birleştirildi.
Bu üniversitenin bulduğu kâğıt, muhtemelen bir sahabenin yazısıydı.
600 sayfalık bir kitap, 23 yılda, binlerce farklı kâğıda yazılıyor...
Binlerce kâğıdı bir araya getirip bir kitap hâline getirmek, insan gücüyle imkânsız görünüyor.
Ama buna rağmen sureler ve ayetler hiç karışmadı.
Üstelik (hâşâ) peygamber efendimiz yalancı olsaydı, 23 yıl boyunca söylediği her şeyi harfi harfine hatırlaması mümkün olmazdı.
Örneğin, diyelim ki 2. yılda “ateş kırmızıdır” dedi; aradan 10 yıl geçtikten sonra ateşle ilgili bir şey söylese, aynı kelimeleri nasıl hatırlayabilirdi?
600 sayfalık bir kitabı, binlerce ayeti, yüzlerce sureyi… üstelik okuma yazma bilmeden!
Ne söylediğini “eski notlara bakarak” kontrol etme imkânı da yoktu.
Yine de, her şey bir harf bile değişmeden aynı şekilde korunmuştu.
Üstelik o dönemde her ayet indiğinde, peygamber efendimiz bunu tek bir sahabeye değil, yüzlerce sahabeye söylerdi.
Her biri aynı ayeti ayrı ayrı kâğıtlara yazar ve ezberlerdi.
Sahabeler bu kâğıtları canlarından ve ailelerinden daha değerli şekilde korurdu.
Elbette Allah da onları bu konuda destekledi.
Sonuçta, 23 yıl sonra binlerce kâğıt bir araya getirildi ve bir kitap oluşturuldu.
Bu kitap, o dönemde yazılan kâğıtlarla birebir aynıydı.
Ve 1400 yıldır, kur'an-ı Kerim'in bir harfi bile değişmedi.