Sizinki bir şey anlamak değil. Sizinki yorumlamak. Adı üstünde "inanç". Bunu kanıtlayamazsınız. Öyle olduğuna inanırsınız ama asla kanıtlayamazsınız. İnanç da kişiye göre değişir.
Felsefe bölümündeyiz fakat felsefeden bihabersiniz. Bir şeyin varlığını belirleyen şey bilim değil felsefedir. Gözle görünen veya görünmeyen her şeyin varlığını felsefe açıklar. Elinizde tuttuğunuz bardağın varlığını bilim değil felsefe açıklar. Veya bir yaratıcının varlığını bilim değil felsefe açıklar.
Mantığınızı bir yere bağlamıyorsunuz. İnancınızı bir mantığa uyarlamaya çalışıyorsunuz ama elinizde bir şey olmadan dilediğiniz örneği verseniz de bir sonuca çıkamazsınız.
İnancımı mantığıma değil, mantığımla düşündüğüm zaman zaten inancım ortaya çıkıyor. Siz sadece madde gözüyle baktığınızdan dolayı, inanmanız için sadece gözünüzün görmesi gerektiğini düşünüyorsunuz. Ben ise inanmak için gözümüzle görmemize gerek olmadığını söylüyorum. Sanat varsa sanatçısı olmak zorundadır. Canlılık sanat eseri ise, bu canlılığın sanatçısı yani tanrısı olmak zorundadır.
İnsan üstü o, asla anlayamayız, asla doğanın mantığıyla düşünerek onu algılayamayız diyorsunuz ama deniz örneği veriyorsunuz. İnsansal ve doğasal örneklerle açıklayıp bir yere bağlamaya çalışmayın. Çünkü sizin mantığınıza göre bu öyle açıklanabilir bir şey değil. O zaman o şekilde örnek vermeyin. Siz bana maddesel örnek verdikçe ben de size maddesel çelişkilerinizi sormaya devam ederim.
Tanrının insan üstü olduğu kesin, fakat anlaşılamaz değil. Yarattıklarına bakarak tanrının özelliklerini görebilirsiniz. Benim mantığıma göre açıklanabilir bir şey olmadığını nereden çıkardınız bunu da anlamadım. Ben ilk mesajımdan beri açıklanabilir olduğunu söyleyip açıklıyorum zaten. Fakat sizin anlamadığınız olay, tanrının zamana ve mekana bağlı olmaması. Önceki postumda da dediğim gibi usta yarattığının cinsinden olamaz. Tanrı zamanı ve mekanı yarattıysa, zamandan ve mekandan/maddeden münezzeh olmak zorundadır. Siz tanrıya görmeden inanmam diyorsunuz fakat ne kadar uğraşırsanız uğraşın onu göremeyeceksiniz.
"Ne kadar iyi ve cömert tanrımız var" diyorsunuz. Madem gördüklerimizi yorumluyoruz, doğanın şiddetini ve kaosunu, bütün canlıların yaşamak için bir diğerini canlı canlı öldürüp yediğini ve bütün bunların üstüne yerlerde tapınırcasına ibadet istediğini göz önünde bulundurursak; kibirli, kendini beğenmiş, vahşet seven, canlıların birbirine acı çektirmesini izleyerek keyif alan bir sonuca da çıkabilirim.
Evrende her şey zıttı ile bilinir. İyi-kötü, doğru-yanlış, vahşi-uygar vs... Mesela kötülüğün tanımı iyiliğin olmamasıdır. Yanlışın tanımı doğru olmayandır. Eğer tanrıya atfetmeniz gereken özellikler varsa bunlar cömert, iyi, doğru, uygar gibi kavramlar olmalıdır. Eğer bu kavramlar olmasaydı zaten kötü, yanlış, vahşet gibi kavramları hiç bilemeyecektik.
Tekrar söylüyorum. Bir yere bağlayarak konuşmuyorsunuz. Sadece öyle inanıyorsunuz diye öyle olmasını diliyorsunuz. Ancak bu bizi bir sonuca veya cevaba çıkarmaz.
Söylediklerimin hepsinin anlaşılır olduğunu düşünüyorum. Her söylediğimi bir bağlamda açıklayarak söylüyorum. Söylediklerimi inancım ile yorumlayarak değil, akıl ve mantık süzgecinden geçirerek söylüyorum. Anlaşılır olması için anlayacağımız türden tasvirler ile örneklendiriyorum. Yine de anlayıp anlamamak kişinin kendi iradesine kalmış.