Bilinç nedir?

Yer çekimi bir kuvvettir yani bir büyüklüğü vardır fakat düşünceler bize etki etmez, büyüklükleri yoktur.

Kırmızı bir araba hayal et. Nasıl hayal ettin onu? O düşünce nasıl oluştu zannediyorsun? Beyninde sinir var mı? Var. Sinirler arası elektriksel iletim var mı? Var. Elektrik somut mu? Somut. Ne duruyorsun? Helva yapsana...

Bir nesnenin soyut olabilmesi için sadece 5 duyu organıyla algılayamamak yetmez.

Edebiyat ve felsefe alanında evet yeter. Bilim zaten materyalist.

Bilim zaten madde ile ilgili araştırma yaptığı için soyut kavramlara yoğunlaşmaz.

Yoğunlaşmaz değil. Soyut şeyler bilim için yok.

Bilim mutluluğu ya da düşünceyi açıklamaz çünkü açıklayamaz. Bilime göre mutluluk yoktur.

Düşüncenin ve mutluluğun tanımını bilim yapar. Mutluluğun oluşum aşamaları ve oluşum anı, sonrası vs. her şey bilimin ilgilendiği ve halihazırda açıklamayı başardığı bir alandır. Edebiyat kitaplarında "havalara uçmak" tarzı şeylerin mutluluğu açıkladığını söyleyemezsiniz.

Yani bilim bilinci açıklayamaz onun yerine bilincin nereden çıktığını açıklayabilir. Beyin ile ilgili araştırmalar yapabilir akılla ilgili araştırmalarda bulunamaz.

Bilim diyor ki: Senin frontal lobunu alalım. Bakalım aklın yerinde kalabiliyor mu?

Hem gayet de akılla ilgili araştrmalar yapıyorlar. Çatır çatır. Ve bunlar başarılı. Beynin bazı bölgelerine minik elektriksel uyarılar vererek kişinin mutlu, mutsuz, sinirli, vicdansız, korkak... Hallere bürünmesini sağlıyorlar. Bilinç dediğin şey bunların bütünü değil mi? Bunlar değiştirilebiliyorsa bilincin de değişiyor. Bilimin bilinci açıklayamadığını söyleyemezsin. Bilinci tanımlamayı geç üzerinde neredeyse tam kontrole sahipler. Hem bilinci beyinden ayrı bir şey gibi düşünemezsin.
 
Kırmızı bir araba hayal et. Nasıl hayal ettin onu? O düşünce nasıl oluştu zannediyorsun? Beyninde sinir var mı? Var. Sinirler arası elektriksel iletim var mı? Var. Elektrik somut mu? Somut. Ne duruyorsun? Helva yapsana...
Elektrik sadece kırmızı arabayı düşünmemi sağlayan bir araç. Gerçek düşünce soyuttur.
Edebiyat ve felsefe alanında evet yeter. Bilim zaten materyalist.

Yoğunlaşmaz değil. Soyut şeyler bilim için yok.
Ben de aynısını söylüyorum zaten.
Düşüncenin ve mutluluğun tanımını bilim yapar. Mutluluğun oluşum aşamaları ve oluşum anı, sonrası vs. her şey bilimin ilgilendiği ve halihazırda açıklamayı başardığı bir alandır. Edebiyat kitaplarında "havalara uçmak" tarzı şeylerin mutluluğu açıkladığını söyleyemezsiniz.
Mutluluk ve düşünce soyutken bilimin nasıl tanım yapmasını beklersin.
Hem gayet de akılla ilgili araştrmalar yapıyorlar. Çatır çatır. Ve bunlar başarılı. Beynin bazı bölgelerine minik elektriksel uyarılar vererek kişinin mutlu, mutsuz, sinirli, vicdansız, korkak... Hallere bürünmesini sağlıyorlar. Bilinç dediğin şey bunların bütünü değil mi? Bunlar değiştirilebiliyorsa bilincin de değişiyor. Bilimin bilinci açıklayamadığını söyleyemezsin. Bilinci tanımlamayı geç üzerinde neredeyse tam kontrole sahipler. Hem bilinci beyinden ayrı bir şey gibi düşünemezsin.
Bilinç beynin soyut bir parçası. Somutluk içindeki soyutluk. Beyne verilen elektriksel uyarılar senin hormon seviyeni belirler. Hormonlar da düşüncenin konusunu belirler. Düşünce de senin olaylar karşısındaki tutumunu belirler. Hormonun tek görevi budur. Düşüncenin konusuna etki etmek düşünceyi somutlaştırmaz. Şimdi şöyle düşünüyor olabilirsin: Düşünce soyutsa somut bir nesneyle ona nasıl etki edebilirsin ki? Soyutluğa etki edebilmek mümkündür. Her daim içinde bulunduğumuz toplum gerek benliğimizi gerek kişiliğimizi gerekse de düşüncelerimizi etkiler. Zaten düşüncelere etki etmek kadar kolay birşey de yoktur.
 
Elektrik sadece kırmızı arabayı düşünmemi sağlayan bir araç. Gerçek düşünce soyuttur.

Fen alanında düşünce tamamen somut. Edebiyat ve felsefe alanında soyut. İkisi arasında dağlar kadar fark var ve ne yazık ki bu farkı ayırt edemiyorsunuz.

Mutluluk ve düşünce soyutken bilimin nasıl tanım yapmasını beklersin.

Fen alanından mı bahsediyoruz yoksa edebiyat mı? Bunu bir netleştirip konuya devam edersek daha sağlıklı bir iletişim kuracağımıza inanıyorum. Şayet fen alanında her şey somuttur.

Beyne verilen elektriksel uyarılar senin hormon seviyeni belirler.

Özel olarak A noktası beynin korku merkezi olsun. Burada yapılacak elektriksel bir müdahale korku algınızı tamamen değiştirebilecek güçtedir. Korkusu olmayan bir insan ya da herhangi bir şey yüzünden korkudan bayılacak kadar korkak biri seviyesine gelebilirsiniz. Burada bahsettiğim şeyin hormonlarla bir ilgisi yok. Her şey hormonlarla yönetilmiyor.
Ancak burada bahsettiğiniz hormon salınımlarını belirleyen bölgeler. Ben bundan bahsetmiyorum ancak evet, bu bölgelerde yapılacak müdahaleler hormon salınım seviyelerinizi değiştirir.

Hormonlar da düşüncenin konusunu belirler.

Yanlış. Hormonlar hortlamaya hazır düşüncelerin ortaya çıkma hızlarını belirler. Tabii her hormon bu görevde değildir. Burada cinsellik hormonlarının etkilerinden biri olarak örnek verebilirim.

Hormonun tek görevi budur.

Hayır. Sinir sistemi olmayan bitkilerde bile envai çeşit hormon salınımı gözleniyor. Bu canlılarda bilinç olduğunu öne süremezsiniz. Hormonların görevi sandığınız gibi "düşüncenin konusunu belirlemek" değil. Hormon olayı çok başka. Ve bir sürü görevi var.
Bu biyolojik bilgileri sadece lise düzeyi bir eğitim ile öğrenmeniz mümkün. 2 ihtimal... Ya 9 ve 10. sınıftasınız. Ya da henüz liseye başlamadınız.

Düşüncenin konusuna etki etmek düşünceyi somutlaştırmaz.

Hangi alanın tanımına göre somut ve soyuttan bahsediyorsunuz olay orada bitiyor. Ben fen alanından bahsediyorum. Eğer siz edebiyat alanındaki soyuttan bahsediyorsanız anlattıklarınızda hiçbir hata yok. Ancak iki farklı dalın tanımlarına göre aynı şeyi tartışmak mantıksız olacak.
 
Fen alanında düşünce tamamen somut. Edebiyat ve felsefe alanında soyut. İkisi arasında dağlar kadar fark var ve ne yazık ki bu farkı ayırt edemiyorsunuz.
Siz galiba beni anlamıyorsunuz. Düşünce sadece soyuttur bu yüzden fen alanı düşünceyi tanımlamaz. Bir kavramın karşıt iki nesnel doğruluk değeri olamaz. Bir araba hem kırmızı hem mavi olamaz. O zaman çelişikliğe düşersiniz. Sizin Fen alanında düşünce olarak tanımladığınız somut kavram aslında gerçek düşünce değil siz burada adlandırmayı yanlış yapıyorsunuz ve burada zaten zıt düşüyoruz.
Fen alanından mı bahsediyoruz yoksa edebiyat mı? Bunu bir netleştirip konuya devam edersek daha sağlıklı bir iletişim kuracağımıza inanıyorum.
Ben gerçek düşünce kavramının fen alanı içinde tanımlanamayacağını düşünceye yalnızca soyut bir akıl yürütmeyle ulaşılacağını bu yüzden materyalist olan bilimin bu kavramı açıklayamayacağını söylüyorum.
Şayet fen alanında her şey somuttur.
İşte tam da bu yüzden düşünce bilim ile tanımlanamaz.
Özel olarak A noktası beynin korku merkezi olsun. Burada yapılacak elektriksel bir müdahale korku algınızı tamamen değiştirebilecek güçtedir. Korkusu olmayan bir insan ya da herhangi bir şey yüzünden korkudan bayılacak kadar korkak biri seviyesine gelebilirsiniz. Burada bahsettiğim şeyin hormonlarla bir ilgisi yok. Her şey hormonlarla yönetilmiyor.
Ancak burada bahsettiğiniz hormon salınımlarını belirleyen bölgeler. Ben bundan bahsetmiyorum ancak evet, bu bölgelerde yapılacak müdahaleler hormon salınım seviyelerinizi değiştirir.
Zaten ben bilimin soyutluğa etki edebileceğini düşünüyorum. Ama belli sınırlamalar ile. Fakat bu etkiler yine kişinin istemesiyle ortadan kaldırılabilir.
Yanlış. Hormonlar hortlamaya hazır düşüncelerin ortaya çıkma hızlarını belirler. Tabii her hormon bu görevde değildir. Burada cinsellik hormonlarının etkilerinden biri olarak örnek verebilirim.
Burada düşüncenin konusundan kastım şudur: Mesela serotonin hormonu vücudumuzda çok salgılanırsa düşüncelerimiz de mutlulukla ilgili olur ya da aynı şekilde korktuğumuz şeylerle ilgili olur düşüncelerimiz. Yani hormonlar düşüncelerimize sandığından daha çok etki ediyor.
Hayır. Sinir sistemi olmayan bitkilerde bile envai çeşit hormon salınımı gözleniyor. Bu canlılarda bilinç olduğunu öne süremezsiniz. Hormonların görevi sandığınız gibi "düşüncenin konusunu belirlemek" değil. Hormon olayı çok başka. Ve bir sürü görevi var.
Bu biyolojik bilgileri sadece lise düzeyi bir eğitim ile öğrenmeniz mümkün. 2 ihtimal... Ya 9 ve 10. sınıftasınız. Ya da henüz liseye başlamadınız.
Sandığınızdan çok daha fazla şey biliyorum. Ben normal bir eğitimle yetinebilecek insanlardan değilim. Evet, biliyorum ki hormonlar sadece duygularla ilgili değil bunun en basit örneği büyüme hormonu olan somatotropindir. Fakat burada demeye çalıştığım hormonların düşünceler üzerindeki etkisi bu kadardır. Lakin düşüncenin konusunu ve şiddetini belirlemek cidden büyük bir etkidir. Fakat hormonlar geçici olarak etki eder düşüncelerimize. Açmam gerekirse bir alanda başarılı olduğunda belirli bir süreyle ortalamanın üstünde mutluluk hormonu salgılanır. Bundan sonraki her düşüncemiz mutlulukla alakalı olmaz. Bu arada 10. sınıfım seneye 11 olacağım inşallah.
iki farklı dalın tanımlarına göre aynı şeyi tartışmak mantıksız olacak.
Benim demeye çalıştığım Fen düşünceyi sadece belli bir kapsamda değerlendirebilir. Gerçek düşünce zaten soyuttur. Göremez, dokunmaz ya da hissedemezsin. Düşünceyi görebilmek bir şekilde mümkündür o da beyin üzerinden akıp geçen elektriksel sinyalleri çözümlemektir. Ama bu elektriksel sinyaller düşünce değil sadece beynin düşünmek için vücudun belli bölümlerinden gelen verilerin işlenmesi ya da düşünce sonucu oluşan verilerin vücuda gönderilmesidir. Yani ya mutluluk düşünceye etki eder ya da düşünce mutluluğa. Bu iki yönlü bir ilişkidir. özetle mutluluk sonucu oluşan düşünce veya düşünce sonucu oluşan mutluluk.
 
İnsanın kendi varlığını, aldığı duyguları sezmesidir. Heyecan, düşünme, hissetme gibi ruh hallerinin hepsi birer bilinç halidir.
 

Yeni konular

Geri
Yukarı