Depremde yaşadıklarım

Mr. Daredevil

Decapat
Katılım
26 Temmuz 2022
Mesajlar
1.542
Çözümler
14
Yer
Hatay
Aile apartmanında oturuyorduk.

5 Şubat akşamı her şeyden habersiz okul için çantamı hazırladım. Bilgisayar ve çalışma masamı düzenledim, yatağa geçtim ve uyudum.

6 Şubat saat 4.15 civarında kardeşimin yarı uyur halde "Abi ranzayı sallama." demesine uyandım. Babamla annem koşarak kardeşimle ortak odamıza girdiler. Babam "Oğlum deprem." diye bağırdı ve masamda duran telefonu kaptı. Kardeşimi hemen ranzadan indirdim. Ranzanın yanına çömeldik. Aniden elektrikler kesildi ve oda zifiri karanlığa gömüldü. Sallantı çok seri bir şekilde arttı, birden ev üstümüze çöktü. O çöküş anında üstüme bir şey düştü ve onunla beraber sallana sallana çöktük. Uyandığımda kalçamdaki kemiklerden takır tukur sesler geliyordu. Annemin kolu ranzalar arasında sıkışmıştı, babamın 3 parmağı ranza ile tabanın arasında sıkışmıştı, kardeşim sapasağlamdı. 112 yi aradım, çalmadı. Ardından bir demir parçası buldum ve babamın parmaklarını kurtarmak için ranzanın tahtasını kırmaya çalıştım, kıramadım. Böyle geçen bir 15 dakikanın sonunda aynı mahalledeki akrabalarımızın sesini duyduk, kuzenim kaynakçı olduğu için kamyon taşıyan krikoları vesaire vardı. İlk önce sesimizi duyurduk, yanımızdaki duvarı çıkardılar, ardından babamın parmaklarının üstündeki tahta levhayı kırdılar. Ardından kardeşimi çıkardılar, beni çıkarmak için önce annemi çıkarmalıydılar, sıra anneme gelmişti. Annemi çıkarmak hiç kolay olmadı normalde kamyon kaldıran kriko, o ranzayı ve üstündekileri kaldıramadı, 3 saat boyunca elimizde ne varsa annemi çıkarmak için kullandılar, 1 milimetre bile hareket ettirdiklerinde destek koymak için araya ne bulurlarsa koyuyorlardı (kitap, parke...). 3 saatlik bir çalışmanın sonunda annemin kolunu çıkardık, ilk çıktığında çok kötü görünüyordu, sarı, mor, kırmızı her renk vardı kolda. Bu sırada elbise dolabınin çöken tarafından arada bir cebime çorap atıyordum. Sıra bana gelmişti, ilk kendim çıkmayı denedim fakat o zaman bir şeyi fark ettim "Bacaklarımı hareket ettiremiyordum.". Kuzenimle babam bacaklarımdan çekerek beni enkazdan çıkardılar. İlk olarak beni ayağa kaldırmaya çalıştılar fakat ayaklarım tutmuyor, bel aşağısının tümü ağırıyordu. Amcam geldi ve beni taşıyaraktan minibüse götürdü, minibüse bindiğimde kardeşimi gördüm ve ona cebimdeki çorabı verdim. Her yerim ağrıyordu, uzanmam lazımdı, bu yüzden beni başka bir arabaya taşıdılar, eniştemin arabasına bindim. Ve sabah oldu...

6 Şubat saat 8 civarı her yerim ağrıyordu, yalın ayaktım, depremin bu kadar büyük olduğunu bilmiyordum, birkaç bina yıkılmıştır diye düşünüyordum. Bu sırada enkazda hala 2 kuzenim (Biri tıp 5. sınıf, diğeri fizik tedavi 3. sınıf öğrencisi), anneleri ve babalarıyla beraber enkaz altındaydılar, büyük kuzenlerim ve amcaların onları çıkarmaya çalışıyorladı. Hastaneye gitmek için benzin lazımdı. Fakat bulunduğum arabada benzin yoktu. 1 saat süren bir benzin arayışından sonra Antakya'da hiçbir yerin benzin satmadığını anladık, eve döndük. Beni, amcamı (kaburgaları yarılmış), annemi ve yaşıtım kuzenimi(9. sınıf) büyük kuzenimin arabasına taşıdılar. Yeni devlet Hastanesi'ne gittik, yollar çok kötüydü her yer kırılmıştı hastaneye vardığımızda yürüyen sandalye bulup beni oturttular, amcam, annem, kuzenim ve diğer kuzenimle hastaneye geçtik. Hiçbir doktor yoktu, elektrik yoktu her yer morg gibiydi, yerlerde vefat edenler, cenazelerini ağlayanlar, sahipsiz cenazeler, yaralılar... Ardından üniversitenin hastanesine gittik, orada da durum çok kötüydü fakat birkaç hemşire kırıklara yarım yamalak alçı yapıyordu. Alçı yapılan yer dediğim girişin orası, oda falan yok onlarca insan bağırıyor, ağlıyor, kolu kopanlar mi dersiniz, bacağı yarilanlar mı dersiniz. Neyse, anneme yarım yamalak bir alçı yapıldı ve arabaya geri geçtik, fakat arabanın arkasına biri park etmiş bu yüzden 1 buçuk saate yakın hastaneden çıkamadık.

6 Şubat saat 14 civarı enkazda kalan kuzenlerimden önce tip okuyan çıkarıldı ardından hastaneye getirildi. Fakat dediğim gibi hastanede hiçbir şey yoktu. Enkazdan çıkarıldığında konuşuyordu, babamın elini öptü ve "Amca Allah senden razı olsun." dedi. Hastanede iç kanama ve kalp krizinden vefat etti. Bu sırada fizik tedavi okuyan kuzenim enkazdan çıkarıldı ve o da hastaneye getirildi, ayağının kesilmesi gerekiyordu fakat hastanede bunu yapabilecek kimse yoktu, hemen özel bir araç bulup Adana'ya doğru yola çıktılar. Kuzenim top boğazına varmadan ritim bozukluğundan vefat etti. Ardından vefat eden kuzenlerimin annesi enkazdan çıkarıldı, fakat çoktan ölmüştü.

6 Şubat saat 15-16 civarlarında eve doğru yola almaya başlamıştık hepimiz suskunduk. Eve vardığımızda saat 16 civarlarıydı. Beni minibüse yatırdılar, ayaklarımız hala yalın üstümüz sırılsıklam, battaniyeler sırılsıklam ve acayip tozlu. Herkes suskun. Yavaş yavaş gün kararıyordu. Sonra minibüsün kapısını biri açtı, diğer amcam gelmişti. Daha depremin ilk dakikalarında otostop çekerek hastaneye 6. sınıf kuzenimi götürmüş, fakat kuzenim de hastanede vefat etmişti. Ardından günün yorgunluguyla 2 saat sızmışım.

6 Şubat saat 18 19 civarlarında uyandım. Sırtım kasılıyor ve ağırıyordu. Hastalar arabada kalamazdı, bir akrabanın tek katlı evine gittik. O gece ölümle yaşam arasındaki çizginin inceliğinin farkına vardım. Her 5 dakikada bir deprem oluyordu en az 4-5 büyüklüğünde depremler, ayağa kalkamadığım için kaçamazdım. Beklemekten başka yapabileceğim bir şey yoktu.

7 Şubat sabah 7 civarı uyandık, kaldığımız yerde yemek vardı, günün geçmesini bekledim.

8 Şubat akşamı helikopter sesleri gelmeye başladı, o güne kadar hiçbir yardım yoktu.

10 Şubat sabahı cenazelerimizi defnettikten sonra Çarşamba - Perşembe kurulan sahra hastanesine gittik ve Adana'ya sevk edildik.

Öylesine içimi dökmek için yazdım. Belki de ilk saatlarden sahra hastaneleri kurulsaydı bu ölenlerin yarısı ölecekti. Zaten ilk 3 gün AFAD gelmedi fakat halk kendi çıkardıklarını da hastane olmamasından kaybetti.
 
Söylenecek kelime bulmak ve bunları bir cümle haline getirmek inanılmaz zor. Yaşamadan kimse bu acıyı bilemez. Başınız sağ olsun, umarım aynı şeyler bir daha olmaz.
Teşekkürler, gerçekten doğru söylüyorsunuz. Devletimiz gerekli önlemleri alırsa bir daha olacağını düşünmüyorum.
 
Aile apartmanında oturuyorduk.

5 şubat akşamı her şeyden habersiz okul için çantamı hazırladım. Bilgisayar ve çalışma masamı düzenledim, yatağa geçtim ve uyudum.

6 şubat saat 4.15 civarında kardeşimin yarı uyur halde "abi ranzayı sallama." demesine uyandım. Babamla annem koşarak kardeşimle ortak odamıza girdiler. Babam "oğlum deprem." diye bağırdı ve masamda duran telefonu kaptı. Kardeşimi hemen ranzadan indirdim. Ranzanın yanına çömeldik. Aniden elektrikler kesildi ve oda zifiri karanlığa gömüldü. Sallantı çok seri bir şekilde arttı, birden ev üstümüze çöktü. O çöküş anında üstüme bir şey düştü ve onunla beraber sallana sallana çöktük. Uyandığımda kalçamdaki kemiklerden takır tukur sesler geliyordu. Annemin kolu ranzalar arasında sıkışmıştı, babamın 3 parmağı ranza ile tabanın arasında sıkışmıştı, kardeşim sapasağlamdı. 112'yi aradım, çalmadı. Ardından bir demir parçası buldum ve babamın parmaklarını kurtarmak için ranzanın tahtasını kırmaya çalıştım, kıramadım. Böyle geçen bir 15 dakikanın sonunda aynı mahalledeki akrabalarımızın sesini duyduk, kuzenim kaynakçı olduğu için kamyon taşıyan krikoları vesaire vardı. İlk önce sesimizi duyurduk, yanımızdaki duvarı çıkardılar, ardından babamın parmaklarının üstündeki tahta levhayı kırdılar. Ardından kardeşimi çıkardılar, beni çıkarmak için önce annemi çıkarmalıydılar, sıra anneme gelmişti. Annemi çıkarmak hiç kolay olmadı normalde kamyon kaldıran kriko, o ranzayı ve üstündekileri kaldıramadı, 3 saat boyunca elimizde ne varsa annemi çıkarmak için kullandılar, 1 milimetre bile hareket ettirdiklerinde destek koymak için araya ne bulurlarsa koyuyorlardı (kitap, parke...). 3 saatlik bir çalışmanın sonunda annemin kolunu çıkardık, ilk çıktığında çok kötü görünüyordu, sarı, mor, kırmızı her renk vardı kolda. Bu sırada elbise dolabınin çöken tarafından arada bir cebime çorap atıyordum. Sıra bana gelmişti, ilk kendim çıkmayı denedim fakat o zaman bir şeyi fark ettim "bacaklarımı hareket ettiremiyordum.". Kuzenimle babam bacaklarımdan çekerek beni enkazdan çıkardılar. İlk olarak beni ayağa kaldırmaya çalıştılar fakat ayaklarım tutmuyor, bel aşağısının tümü ağırıyordu. Amcam geldi ve beni taşıyaraktan minibüse götürdü, minibüse bindiğimde kardeşimi gördüm ve ona cebimdeki çorabı verdim. Her yerim ağrıyordu, uzanmam lazımdı, bu yüzden beni başka bir arabaya taşıdılar, eniştemin arabasına bindim. Ve sabah oldu...

6 şubat saat 8 civarı her yerim ağrıyordu, yalın ayaktım, depremin bu kadar büyük olduğunu bilmiyordum, birkaç bina yıkılmıştır diye düşünüyordum. Bu sırada enkazda hala 2 kuzenim (biri tıp 5. sınıf, diğeri fizik tedavi 3. sınıf öğrencisi), anneleri ve babalarıyla beraber enkaz altındaydılar, büyük kuzenlerim ve amcaların onları çıkarmaya çalışıyorladı. Hastaneye gitmek için benzin lazımdı. Fakat bulunduğum arabada benzin yoktu. 1 saat süren bir benzin arayışından sonra Antakya'da hiçbir yerin benzin satmadığını anladık, eve döndük. Beni, amcamı (kaburgaları yarılmış), annemi ve yaşıtım kuzenimi(9. sınıf) büyük kuzenimin arabasına taşıdılar. Yeni devlet hastanesi'ne gittik, yollar çok kötüydü her yer kırılmıştı hastaneye vardığımızda yürüyen sandalye bulup beni oturttular, amcam, annem, kuzenim ve diğer kuzenimle hastaneye geçtik. Hiçbir doktor yoktu, elektrik yoktu her yer morg gibiydi, yerlerde vefat edenler, cenazelerini ağlayanlar, sahipsiz cenazeler, yaralılar... Ardından üniversitenin hastanesine gittik, orada da durum çok kötüydü fakat birkaç hemşire kırıklara yarım yamalak alçı yapıyordu. Alçı yapılan yer dediğim girişin orası, oda falan yok onlarca insan bağırıyor, ağlıyor, kolu kopanlar mi dersiniz, bacağı yarilanlar mı dersiniz? Neyse, anneme yarım yamalak bir alçı yapıldı ve arabaya geri geçtik, fakat arabanın arkasına biri park etmiş bu yüzden 1 buçuk saate yakın hastaneden çıkamadık.

6 şubat saat 14 civarı enkazda kalan kuzenlerimden önce tip okuyan çıkarıldı ardından hastaneye getirildi. Fakat dediğim gibi hastanede hiçbir şey yoktu. Enkazdan çıkarıldığında konuşuyordu, babamın elini öptü ve "amca Allah senden razı olsun." dedi. Hastanede iç kanama ve kalp krizinden vefat etti. Bu sırada fizik tedavi okuyan kuzenim enkazdan çıkarıldı ve o da hastaneye getirildi, ayağının kesilmesi gerekiyordu fakat hastanede bunu yapabilecek kimse yoktu, hemen özel bir araç bulup Adana'ya doğru yola çıktılar. Kuzenim top boğazına varmadan ritim bozukluğundan vefat etti. Ardından vefat eden kuzenlerimin annesi enkazdan çıkarıldı, fakat çoktan ölmüştü.

6 şubat saat 15-16 civarlarında eve doğru yola almaya başlamıştık hepimiz suskunduk. Eve vardığımızda saat 16 civarlarıydı. Beni minibüse yatırdılar, ayaklarımız hala yalın üstümüz sırılsıklam, battaniyeler sırılsıklam ve acayip tozlu. Herkes suskun. Yavaş yavaş gün kararıyordu. Sonra minibüsün kapısını biri açtı, diğer amcam gelmişti. Daha depremin ilk dakikalarında otostop çekerek hastaneye 6. sınıf kuzenimi götürmüş, fakat kuzenim de hastanede vefat etmişti. Ardından günün yorgunluguyla 2 saat sızmışım.

6 şubat saat 18 19 civarlarında uyandım. Sırtım kasılıyor ve ağırıyordu. Hastalar arabada kalamazdı, bir akrabanın tek katlı evine gittik. O gece ölümle yaşam arasındaki çizginin inceliğinin farkına vardım. Her 5 dakikada bir deprem oluyordu en az 4-5 büyüklüğünde depremler, ayağa kalkamadığım için kaçamazdım. Beklemekten başka yapabileceğim bir şey yoktu.

7 şubat sabah 7 civarı uyandık, kaldığımız yerde yemek vardı, günün geçmesini bekledim.

8 şubat akşamı helikopter sesleri gelmeye başladı, o güne kadar hiçbir yardım yoktu.

10 şubat sabahı cenazelerimizi defnettikten sonra çarşamba - perşembe kurulan sahra hastanesine gittik ve Adana'ya sevk edildik.

Öylesine içimi dökmek için yazdım. Belki de ilk saatlarden sahra hastaneleri kurulsaydı bu ölenlerin yarısı ölecekti. Zaten ilk 3 gün AFAD gelmedi fakat halk kendi çıkardıklarını da hastane olmamasından kaybetti.

Çok geçmiş olsun hocam. Başınız sağ olsun. Yaşadığım yer İstanbul'un riskli semtleri arasında eğer önlem alınmazsa burada olacakları düşünmek bile istemiyorum.:(
 
Ne diyeceğimi bilemiyorum gerçekten, bir bireyin veya ailesinin başına gelebilecek en kötü şey sayılabilir. Bir isteğiniz veya ihtiyacınız var mı? Olur ise irtibat bırakın.
Çok teşekkürler hocam, söylemeniz yeterli. Benim tek isteğim devletimizin gerekli önlemleri acilen alması. Yoksa bunun gibi daha çok şey olacak.

Çok geçmiş olsun hocam. Başınız sağ olsun. Yaşadığım yer İstanbul'un riskli semtleri arasında eğer önlem alınmazsa burada olacakları düşünmek bile istemiyorum.:(
Eğer biri depremden bir gün önce bana "Yarın deprem olacak." deseydi gülüp geçerdim fakat olanları yaşayınca deprem yarından bile yakın olabilir diyorum. Gerekli önlemler hala alınmıyor maalesef.
 

Yeni konular

Geri
Yukarı