Foton, Elektron, Uzay Boşluğu, Evrenin Bilinmezlikleri

Katılım
7 Şubat 2017
Mesajlar
3.032
Makaleler
4
Çözümler
64
Daha fazla  
Cinsiyet
Erkek
Meslek
müh.
Merhaba, değerli arkadaşlar.

Fotonlarla elektronların etkileşimlerinde tersinir olayların çoğu zaman ortaya çıkabildiğini bizler çok iyi biliyoruz. Fotoelektrik olay (Einstein’a Nobel ödülünü kazandıran en büyük buluşu) ) ve ışık veren diyotlarda P-N arayüzünden (LED) kolayca ışığa dönüşen elektron (elektrik akıımın) bu hareketi kuantum yasaları içinde kalınıp buna örnek olarak verilebilir.

Fotonların ışık hızında gidebilmesinin tek mantıklı açıklaması hiç bir kütlelerinin bulunmamasıyla ilgilidir ve bu sayede de hem uzay boşluğunda ve hem de havada kolayca 300 bin km.’lik çok yüksek hızlara kadar çıkabilmeleri gerçeğidir.

Bizim de bir kütlemiz ve onu kütleçekim kuvvetiyle yere doğru kuvvetle çeken bir yerçekimi kuvveti (ağırlığımız) olmasaydı kolayca 300 bin km.lik hızlara ışık gibi ulaşabilir, zamanı geriye veya ileriye doğru çevirmemiz (zaman makinesiyle) kuvvetle muhtemel mümkün olabilirdi. Ancak kütleli bir organizma (canlı) olduğumuz için bu olasılık şimdilik bizlerden çok uzak görünüyor.

Ayni anda hem tanecik hem dalga formunda ilerlediği bilimsel olarak laser destekli çekilen bazı fotograflarla kanıtlanan ışığın fotonları (quantları) elektrik akımında 300 bin km. olan ışık hızıyla hareketi bulunan elektronların da sıfır kütleli olabileceklerini kolayca akıllara getirebiliyor. İhmal edilecek kadar çok küçük bir kütlesi (bazı ders kitaplarında elektronun kütlesi bu şekilde de tanımlanıyor) olsaydı veya kütleleri varsayımsal olarak bu şekilde kabullenilseydi ışık hızına veya ona çok yakın hızlara iletkenlerde ilerlerken erişebilmesi mümkün olamazdı, düz mantıkla düşünüldüğünde.

Uzay denilen boşluk salt bir boşluk, maddesiz bir ortam olmayıp içerisinde fermiyon, müyon, vb. çok çeşitli maddeler bulunur. Havası boşaltılarak çalışan vakum tüplerinde de belirli bir miktar hava veya madde kalır, tam bir boşluk oluşrulmuş olamaz, ancak havası vakum pompasıyla iyice boşaltılıp tam bir uzay boşluğu ortamı (uzay da aslında salt bir boşluk olamayıp içinde bazı enerji yüklü parçacıklarla doludur) sağlanmış içerisinde bir miktar hava mutlaka kalmış olur.

Evren ve uzay boşluğu sürekli genişlemekte ve hacim olarak da gittikçe daha da artmakta. Bilim insanlarının yaptığı son tespitler dünyanın ilk oluşumu (Big bang'dan hemen sonra) bunu net olarak ortaya çıkarabilmiştir. Evren hakkında sorular sorulup düşünülecek ve kafa yorulacak çok fazla soru vardır.

Ancak insanoğlu yeni teknolojik gelişmeler ve bilimsel buluşların ışığında evrenin keşfedilmeyen veya çok karanlıkta kalmış tüm bilinmeyenlerini (karadeliklerin sadece Einstein'ın teorisinde kalamayıp resmen fotoğraflanabildiği gibi) bir gün mutlaka tam olarak da açıklığa kavuşturarak evrenin tamamına yakınını çözebilecektir. Kendi bilim felsefemde kesin olarak ben buna inanıyorum. Kolay gelsin.
2019 yılında çok da yanlış hatırlamıyorsam eğer ekim veya kasım aylarında Rus bilim adamları laboratuvar araştırma ortamında başka bir bilimsel bilinmezi araştırırken tesadüfen zamanın da geriye alınabildiğini tespit edebildiklerini resmen duyurdular. Bu bilgi haber olarak çok dikkat çekmeden medyadan verilmişti, ne kadar doğru olduğu kendimizce de termodinamik kanunları nazarında düşünülerek tartışılabilir. Zamanın geriye alınabilmesi konusunda şimdiye kadar tüm dünya ve Türkiye'deki fizik akademisyenleri termodinamik kanunları bağlamında bunun hiç bir zaman mümkün olamayacağını zamanın sadece ileriye doğru alınabileceğini ileri sürmüşlerdi. Ancak başka amaçla yapılan bir araştırma sırasında tesadüfen görülüp bulunan bu tespit bu yüzden oldukça da ilginçtir, eğer gerçekten doğru ise. Kolay gelsin.
 
Son düzenleme:
Zamanı geriye almak bildiğim kadarıyla kuantum bilgisayarlar üzerinde yapılan deneme yanılma yöntemlerine dayanıyor, ötesi yok. Zaman geçtikçe daha çok ilgi görecek bir şey bulabilirler belki.

Evreni tam manasıyla keşfetme konusunda da senin kadar iyimser değilim maalesef, en azından günümüz ve şu anki teknolojiye göre konuşacak olursam. Evren'in çok çok küçük kısmını keşfetmiş ve ayak basmış insanoğlu için evren ve uzay konusunda şu an için imkansız çok konu var.

Güneş Sistemi dışına çıkmayı başaran uydulardan birinde yolculuk yapabileceğimizi hayal edelim. Tüm imkanlar sınırsınız, sadece zaman ve hızımız gerçek. Saatte 56.000 kilometre hızla bile Ay'a ulaşmanız 6-7 saat, Güneş'e ulaşmak 110-120 gün, en yakın yıldız olan Proxima Centauri'ye ulaşmak 77.000 yıl, Kutup Yıldızı'na ulaşmanız 8.000.000 (8 milyon) yıl sürecektir. En yakın galaksi olan Andromeda'ya ulaşmak ise 48 milyar yıl sürecektir.

Son kısmı sayısal değerleri net belirtebilmek için alıntıladım.
 
Fotonların ışık hızında gidebilmesinin tek mantıklı açıklaması hiç bir kütlelerinin bulunmamasıyla ilgilidir ve bu sayede de hem uzay boşluğunda ve hem de havada kolayca 300 bin km.’lik çok yüksek hızlara kadar çıkabilmeleri gerçeğidir.

Işığın en yüksek hızına ulaşması sadece uzaydaki vakum ortamında hiçbir etkiye maruz kalmadığında mümkün olmaktadır. Ancak "havada" derken dünyadaki normal hava ortamını kastediyorsan çeşitli etkenlere maruz kaldığı için en yüksek hızına çıkamıyor.

Bizim de bir kütlemiz ve onu kütleçekim kuvvetiyle yere doğru kuvvetle çeken bir yerçekimi kuvveti (ağırlığımız) olmasaydı kolayca 300 bin km.lik hızlara ışık gibi ulaşabilir, zamanı geriye veya ileriye doğru çevirmemiz (zaman makinesiyle) kuvvetle muhtemel mümkün olabilirdi. Ancak kütleli bir organizma (canlı) olduğumuz için bu olasılık şimdilik bizlerden çok uzak görünüyor.

Kütlesiz bir varlığın zaman üzerinde kontrolü olacağını nereden çıkardın ki? Işığın geçmişi göstermesinin sebebi, kaynağından çıktıktan sonraki haliyle kalması. Işığın zamanı olmadığı için kaynağından ne şekilde çıkıyorsa o şekilde kalıyor. Bu yüzden bildiğin üzere gök cisimlerinde her zaman geçmişi görüyoruz.
 
Işığın en yüksek hızına ulaşması sadece uzaydaki vakum ortamında hiçbir etkiye maruz kalmadığında mümkün olmaktadır. Ancak "havada" derken dünyadaki normal hava ortamını kastediyorsan çeşitli etkenlere maruz kaldığı için en yüksek hızına çıkamıyor.



Kütlesiz bir varlığın zaman üzerinde kontrolü olacağını nereden çıkardın ki? Işığın geçmişi göstermesinin sebebi, kaynağından çıktıktan sonraki haliyle kalması. Işığın zamanı olmadığı için kaynağından ne şekilde çıkıyorsa o şekilde kalıyor. Bu yüzden bildiğin üzere gök cisimlerinde her zaman geçmişi görüyoruz.

Parti Şapkası, Işığın uzaydaki veya atmosferdeki (havadaki) hızını tabi ki ayni hızda kabul edemeyiz, içinden geçiş ortamları çok farklı olduğu için bunu elbette kabul edemeyiz.

İnsanın kütlesiz kalan fantazik haliyle bu zamanı salt kontrol edebilmesii şeklinde değil, dış müdahelerle (makina ve cihazlar yardımıyla, desteğiyle) çok ileride belki bunların olabileceğini, bu konuyu, bilim-kurgu biraz da bilim-mizah yönünden özellikle foruma bir renk katabilmek amaçlı ileri sürmüştüm, ifade şeklinden bu yanlış anlaşılmış veya ben yanlış ifade etmiş olabilirim bunu. Yani buradaki kısmının gerçek olup olamadığını en az benim kadar sen de veya herkes çok iyi biliyor, amacım bir bilinmezliğin olduğu noktalara biraz daha fazla dikkat veya ilgiyi çekebilmekti.

Zaten bilimde özellikle de kuantum mekaniğiyle ilgili büyük belirsizlikler halen bulunmasaydı ders kitaplarında örneğin voltun elektronların (kendi düşünceme göre) bunun kinetik enerjisi şeklinde olan fazlalığının ne şekilde (ileri doğru hareket hızıyla mı yoksa kendi ekseni etrafında aşırı spin atarak mı, dönen mermi örneğindeki gibi) olduğu, volt denilen fiziksel (sayısal) büyüklüğün en gerçek oluş nedeni çok net açıklanırdı, şimdiye kadar bunun net açıklanamaması aslında kuantum mekaniğinin alanına, elektronla ilgili her hareketin girmiş olabilmesi gibi voltun tanımlamasının da girebilmiş olabilmesidir, kendi düşünceme göre. Bu nedenle onu çok derin düşünen bazı kişilerin zor yorumları onların doğrudan bazı fantezik düşüncelerine bırakılarak kalmış bulunuyor.

Amperin elektron sayısı olarak fazlalığında, elektron sayısı olarak daha çok sayıda geçtiğini I=Q/t'den net olarak biliyor ancak voltun büyüklük veya küçüklüğünün gerçek nedenini hala kendi düşüncemizle veya "öyle olması da gerekir" şeklindeki varsayımımızdan daha ötesini çok net belirtemiyoruz. Yani jira'nın da belirttiği gibi bilim halen bazı büyük belirsizliklerle (en büyük nedeni kuantum mekaniğidir) gebedir ve kapsının halen tam veya yarım bile aralanamadığı çok sayıda soru işaretleriyle doludur. Ancak insanoğlunun bitmeyen araştırma azmi ve yılmayan araştırma hevesi bu bilinmezliklerin kapılarını çok ileride yavaş yavaş aralayacaktır diye düşünüyorum, çok iyimser olarak yine. Kolay gelsin.
 
Son düzenleme:

Yeni konular

Geri
Yukarı