Özgür irade yanılsaması

  • Konuyu başlatan acv
  • Başlangıç Tarihi
  • Mesaj 28
  • Görüntüleme 4B
Garip olan nedir, biliyor musun? Matematik ve mantıktan, üstüne bir de felsefeden dem vuruluyor; sözüm ona ortada bir çelişki varmış gibi bu yol izleniyor ama asıl çelişki buradan doğuyor.

- Tanrı dediğin varlık mükemmel demektir; kusurlardan azade yani uzak demektir. Bu yüzden tüm seçimlerini önceden bilir. Ama sen ne diyorsun? Seçimler önceden biliniyorsa o seçimleri biz yapmıyoruz. Ne alaka? Onların önceden bilinmesiyle onları yapan, tercih eden varlığın sen olması aynı şeyler değil ki. Birbiriyle çelişen şeyler de değil. Söz konusu Tanrı dediğimiz varlık kusurdan azade olduğu için senin tüm yapacaklarını önceden bilir; keza senin yapacağın seçimleri de her an kendisi yaratır. Sen seçersin; o da yaratır. Sen seçersin; o bilir.

Bu ne demek? Sen arabaya bindiğinde emniyet kemerini takıp sonra arabayı çalıştırdıysan, bu iki eylemi de o sırada sen seçtin; fakat Allah bu eylemlerin gerçekliğini yarattı demek. Neye göre yarattı? Senin seçimlerine göre. Peki bu işi böyle yapacağını önceden biliyor muydu? Evet. Ama buna rağmen ortada değişmeyen diğer gerçek ne? Onun bilmesine rağmen emniyet kemerini takmak isteyen de sonrasında arabayı çalıştırmak isteyen de sendin. Haliyle ters yola gidip o yol üzere ölene ceza; düz yola gidip o yol üzere ölene sefa. Ortada bir terslik yahut çelişki yok; düzen var.

Bak kendin söylüyorsun: "Eger secimlerim ve sonuclari onceden belliyse, bu secimlerden sorumlu tutulmasi gereken ben olmamaliyim." Cümlenin başında ne diyorsun? "...önceden belliyse..." Yani "Benim yerime seçimleri o yaptıysa..." demiyorsun ki dersen zaten yalan olur, yanlış olur. Tanrı, acizlik de dahil olmak üzere kusurdan azade olduğu için bilmek noktasında da noksansız bilir. Tam da bu yüzden der ki "Herkesin yaptığı iyilik kendi yararına; yaptığı kötülük kendi zararınadır."

Diğer bir husus; acizlik meselesi. "Direkt olarak Tanri'nin acziyetidir. Kotuluk olacagini biliyor, engel olacak guce sahip ancak hic bir sey yapmiyor. - O halde iyi degil. Kotuluk olacagini biliyor, bir seyler yapmak da istiyor ancak kotuluk olmaya devam ediyor. - O halde aciz."

Sen Allah'ı haşa insan gibi düşünürsen tabii ki mantık böyle olur. Fakat ortada gözardı ettiğin bir gerçek var: Tanrı dediğin varlığın o noktada, o sıfatta olabilmesi demek, hiçbir acizliğinin olmaması demektir. Aksi halde ya tanrı diye addettiğin varlık ilah değildir ya da sen çelişiyorsun demektir.

Peki madem aciz değil, o zaman niye kötülükler devam ediyor? Hah işte tam olarak yukarıdaki mesele yüzünden: Çünkü imtihan dünyasındasın. Haliyle kimileri iyiliği seçecek, kimileri kötülüğü. Sonunda da Allah ceza yahut mükafat vereceği zaman seçimleri kim yapmış, ne seçim yapmış belli olacak. Bir yandan yukarıdaki acizlik hususundaki sözleri belirtip öbür yandan "Seçimler önceden biliniyorsa niye ceza var?" dersen, işte Allah'ın aciz olmadığını kendin ispat etmişsin demektir. O halde niçin bir şey yapmıyor ya da yapmadığını sanıyorlar?

Allah, Es-Sabûr sıfatına sahiptir. "Yani çok sabreden, hemen hüküm vermeyen." anlamı taşıyan sıfat. Sahip olduğu nice sıfattan yalnızca biri. Öte yandan El-Kahhâr sıfatı da onundur. "Dilediğini kahreden, harap eden." anlamı taşır. (Ancak burada "dilediği" kısmını alıp tamam işte kendisi yapıyor, niye ceza var deme; çünkü aynı yere dönersin; kişinin yaptığı seçimler sonucunda hak ettiğinin ne olduğuna.) Yani hiçbir şeyden aciz değildir; her şeyin bir zamanı vardır. O da acelecilikten azade olduğu için, yaratılmış varlıklar gibi duygularla hareket etmesi söz konusu değildir. Bağlantılı olarak şöyle der: "İmtihan dünyasında sıkıntı da çekersiniz, eğlenceye da dalarsınız. Ancak hesap günü geldiğinde kurtuluşa eremeyenler, dünyada yaşadıkları tüm zevki, eğlenceyi, güzellikleri unuturlar. Yani hiç yaşanmamış gibi olur. İşte o zaman nasıl bir hüsran içine düştüklerini anlarlar ama iş işten geçmiş olur. Yine mahşer günü kurtuluşa erdiği belli olanlarınsa dünyada çekmiş olduğu bütün sıkıntılar unutturulur, hiç yaşanmamış gibi olur ve artık sonu sıkıntı, kötülük veya benzeri bir rahatsızlık olmayan sonsuz bir saadete ermiş olurlar." Öyle ya; bugün spor yaparak forma girmeyi isteyen bir kişi tüm o zorluklara göğüs gerip arzuladığına ulaşınca öyle bir rahatlar ki, bütün sıkıntıları ve zor zamanları unutur. İyi ki yapmışım der. Keza dünya işleriyle ilgili pek çok zorluk ve mücadelede de benzer bir durum söz konusudur. Sonunda saadet varsa, zorluğa katlanmak gerekir denir. Ama iş dünya ve ahiret meselesine gelince sanki öbür tarafta bir şey yokmuş gibi dünyada Allah'ın emir ve yasakları insana çelişki doluymuş gibi gelir.

Hakikat apaçık ortadadır. Kimi bunu görmeyi seçer, kimiyse baktığı halde görmemeyi. Kimi görenler anlamaktan uzak kalır ve gördüğü kendine fayda etmez; kimi bilmeyenler de bulma ümidiyle aramaya koyulur bu hakikati. Tüm yaşamı yalnızca bu dünyadan ibaret kabul ettiğin zaman bu ne hiddet, bu ne şiddet, bu ne sefat diyor insan kendi kendine. Ancak buradaki her şey geçici. Tıpkı sınavda yaşanılan stres gibi. Sınav bitince, sonucuna göre stres bitiyor ve rahatlama geliyor ya da başarısız olunmuş ise daha kötü hissedilebiliyor. Hepimizi yaratan varlık "Bu işin bir de öbür tarafı var." diyor. "Hiç kimseye zerre kadar haksızlık edilmez. Kim ne kazandı ise onun karşılığını alır." diyor. Ama sana tüm seçimlerinin bütün karşılıklarını burada alacaksın, ölümden sonra bir şey yok gibi şeyler demiyor. Bu işin bir de öbür tarafı var diyor. İşte bu ayrıntıyı unutmamak gerek. Aksi halde iki parçanın biri yokmuş gibi davranıp bu ne çelişki, bu ne dengesizlik; nerede adalet falan demeye başlarız. Halbuki El-Adl ism-i şerifi, adaletle hükmeden, asla zulmetmeyen anlamlarını taşır.

Uzun uzun aciklamissin, tesekkurler oncelikle bunun icin.

Bir kere sunu soyleyeyim en basta, ben Allah demiyorum, tanri diyorum. Allah yerine tanri demiyorum, sadece tanri diyorum cunku spesifik olarak bir dinin tanrisi uzerinden tartismak istemiyorum. Genel olarak tanri kavrami uzerinden tartismak istiyorum ki mesele Islam ozelinde olmasin, kimse de bundan "benim dinime laf ediyor" diye alinmasin.

Bana gore sen de, bu mesele hakkinda yanilan cogu insan gibi irade ile ozgur irade kavramini karistiriyorsun. Biz insanlar bir seye karar verirken, rasyonel ya da irrasyonel bir temele gore karar aliyoruz. Bu karari alirken hissettiklerimize ya da dusuncelerimize gore sonuca gidiyoruz. Emniyet kemeri takip takmama kararini bize aldiran sey irade , ancak bu gercekte ne kadar ozgur?

Eger, daha onceden tahmin edilebilir bir seyden bahsediyorsak, evrendeki fizik yasalari gibi, gozlemden direkt olarak sonuca giden bir denklem var demektir. Yani suyun 1 atm basinc altinda 100 derecede kaynamasi gibi. Biliyoruz bunun olacagini. Cunku suyun, ozgur iradesi yok. Belirli bir kurala gore hareket ediyor demektir.

Her ne kadar sofistike olursa olsun, senin emniyet kemeri takip takmayacagin onceden bilinebiliyorsa, biz insanlar da Tanri gibi her seyi onceden hesaplayabilen, bilen bir ustun akil tarafindan bizim algilayamadigimiz bir denkleme oturtulabiliyor demektir. Iste tam da bu yuzden irademiz ozgur degil diyorum. Her sey bilinebiliyorsa, ozgurluk yoktur. Anlatmak istedigim bu.

"Sen secersin, o bilir" demissin ya. Zaten ben secimi yapan o demiyorum. ( Onu birazdan diyecegim ) Secimi yapan bensem bile, secimin sonucunu bilebildigine gore aslinda ben de belirli bir duzene gore hareket eden, programlanmis bir varligim demektir ki bu durum irademi ozgur olmaktan cikariyor. Ornegin kime asik olacagimizi secemeyiz. Goruruz ve begeniriz. Begendigimiz insanlarin belirli ortak ozellikleri olabilir ama sonucta bu karari bizim hislerimizin, bizim verdigimizi dusunuruz. Ancak onceden tahmin edilebiliyorsa, aslinda bizim farkinda olmadigimiz bir denklem calisiyor demektir arkada. Deterministik bir gozle evrene yaklasirsan, her etkinin sebep olacagi sonucu onceden bilirsin ve bireyler sadece kendilerine dusen rolu yerine getirirler anlami cikar ki, tam olarak bu sebepten iradenin varligindan soz edilebilir ancak ozgurlugunden soz edilemez eger her seyi onceden bilen bir tanri var ise.

Tum bundan yola cikarsak, her seyi var eden kuvvet ile; her seyi onceden bilen kuvvet ayni ise; o halde bu kuvvet dunyadaki tum kotuluklerin de meydana gelmesinin en temel kaynagidir. Bana, secim yapacak akli, secenekleri sunan odur. Onumdeki bu duzenegi, bu tiyatroyu olusturan odur. O halde benim tercihim, aslinda sadece ve sadece onun tercihidir. Ben yalnizca bir aktorum bu sahnede, daha fazlasi degil. Beni, bana verdigi akil yoluyla; kendisini reddettigim icin ya da yanlis bir seyi tercih ettigim icin yargiliyorsa; aslinda kendi ortaya koydugu nesneyi yargilamis olmakta ve dolayisiyla kendisinin yarattigi bir kotulukten dolayi beni cezalandirmis olmakta. Sacma olan nokta burasi.

Acziyetin de sebebi su; eger ustte iddia ettiklerim dogruysa; kotuluge engel olabilecek guce sahip olmasina ragmen bunu engelleyebilecegi bir duzeni yaratmamistir kendisi. Istese pekala yapabilirdi. Su halde esas amac kotulugu engellemek degil. Sen buna "sinav" diyorsun. Ben oyle dusunmuyorum. Cunku "sinav" kavrami bu dunyanin, oteki dunyadaki konumunu belirleyen bir gecis donemi oldugu on kabulu ile ortaya atilan bir kavram. Semavi bir dine inanan kisinin perspektifine gore ortaya atilmis bir iddia bu. En basta dedigim gibi, ben olayi bir din ozelinde degerlendirmek istemiyorum.

Eger amac gercekten kotuluge engel olmaktiysa, ortalikta hala kotuluk olduguna gore ikinci ihtimal de bunu engelleyecek gucunun olmamasindan ileri geliyor.

Benim bu konudaki yaklasimim cok net, ya tanri bizim bu dunyada yasadigimi kotulukleri umursamiyor, ya umursuyor ve engellemek icin bir sey yapmiyor ya da engelleyemiyor.

Baska bir ihtimal olsaydi, "sinav" gibi bir aciklamaya basvurmayacakti insanlar zaten.

Sana sunu sorayim, Islam inancindan bagimsiz yaklastiginda; yalnizca ve yalnizca bu dunya ile sinirli bir pencereden baktiginda olaya, yasanilan kotuluklerin, hastaliklarin, adaletsizliklerin var oldugunu bilerek; her seye gucu yeten bir Tanri'nin aciz ya da umursamaz oldugunu dusunmezmiydin?
 
Son düzenleme:
Secim olmadan sonuc yani kader olmaz demissin.

Eger irade ozgur ise, benim ne sececegim onceden bilinemez. Dolayisiyla her seyi olmadan bilen bir tanridan soz edersek, iradenin de ozgurlugunden soz edemeyiz.

Bir olayin, n tane farkli sekilde sonuclanme ihtimali varsa ve benim hareketim bu sonuclardan birine yol aciyorsa; tanrinin bu ihtimallerin tamamini biliyor olmasinda bir sorun yok. Cunku her seyi biliyor.

Ancak her seyi biliyor ise, benim nasil davranacagimi da biliyor olmali, o halde benim ozgur iradem diye bir sey yok, n tane ihtimal de yok. Tek bir sonuc var ( Tanri icin ).

Eger secimlerim ve sonuclari onceden belliyse, bu secimlerden sorumlu tutulmasi gereken ben olmamaliyim. O halde neden ceza?



Direkt olarak Tanri'nin acziyetidir.

Kotuluk olacagini biliyor, engel olacak guce sahip ancak hic bir sey yapmiyor. - O halde iyi degil.

Kotuluk olacagini biliyor, bir seyler yapmak da istiyor ancak kotuluk olmaya devam ediyor. - O halde aciz.

(bkz: epikür)
Dünyada kötülük olması Tanrı'nın acziyetini göstermez. İnsanın acziyetini gösterir. Olaya şöyle bak. Diyelim ki ben Elon Musk gibi büyük bir teknoloji şirketinin sahibiyim. Sen de bu şirketi iş başvurusu yapmış binlerce kişiden birisin. Ancak benim işe almak için uyguladığım çok enteresan bir yöntemim var. Binlerce başvuran insanın beynini bir cihaz yardımıyla bir simulasyona bağlıyorum. Sen de gözlerini bir ıssız adada açıyorsun. Bedenin gerçek dünyada şuursuz şekilde yatıyor ancak beynin benim yaptığım sanal simulasyon dünyasında. Binlerce kişi 1 haftalığına bu simulasyon içinde, ıssız bir adada hayatta kalacak ve ben herkesin yaptıklarını izleyip ona göre işe alım yapıcam.

Diyelim ki 1 haftalık hayatta kalma mücadelesinde aç gözlü biri kalktı seni öldürdü. Eee nolacak? Bişey olacağı yok. Simulasyondan uyanıp mağdur olarak gerçek hayata geri döneceksin. Diğeri de 1 haftayı (ömrünü) doldurup aramıza katılacak. Bu durumda işe alınacak olan sensin, def olup gidecek olan da o kişi. Sadece def olup gitmekle kalmayacak. İşlediği cinayeti kayıt altına aldığım için sosyal medyadan tüm dünyaya yayınlayacağım için tüm dünyaya rezil olacak, ömür boyu iş bulamayacak, sokakta insanlar suratına tükürecek. Gerçek hayatı mahfolacak.

Tanrı demiş ki ben sizi sonsuz hayatla yarattım. Bedeniniz çürüyüp toprak olacak ama ruhunuz sonsuza kadar yaşayacak. İşte şu dünya hayatı, sonsuz hayatımızın yanında, göz açıp kapamak gibi kısa bir zaman.

Ben şimdi siz simulasyondayken senin öldürülmene engel olmadım diye kötü olan ben mi oluyorum? 1 haftalığına simulasyona sokmuşum, adamın biri ötekini öldürüyor. Onda beyin yoksa ben ne yapabilirim? Ben uyarmışım, yaptıklarınız kayıt altına alınacak, kimsenin yaptığı kötülük yanına kar kalmayacak, herkes yaptıklarının hesabını verecek. Ama adam gitmiş cinayet işlemiş.

Şu 3 günlük dünya hayatını sonsuz hayata tercih edenler, kendi ahmaklıklarının bedelini öder.
 
Uzun uzun aciklamissin, tesekkurler oncelikle bunun icin.

Bir kere sunu soyleyeyim en basta, ben Allah demiyorum, tanri diyorum. Allah yerine tanri demiyorum, sadece tanri diyorum cunku spesifik olarak bir dinin tanrisi uzerinden tartismak istemiyorum. Genel olarak tanri kavrami uzerinden tartismak istiyorum ki mesele Islam ozelinde olmasin, kimse de bundan "benim dinime laf ediyor" diye alinmasin.

Bana gore sen de, bu mesele hakkinda yanilan cogu insan gibi irade ile ozgur irade kavramini karistiriyorsun. Biz insanlar bir seye karar verirken, rasyonel ya da irrasyonel bir temele gore karar aliyoruz. Bu karari alirken hissettiklerimize ya da dusuncelerimize gore sonuca gidiyoruz. Emniyet kemeri takip takmama kararini bize aldiran sey irade , ancak bu gercekte ne kadar ozgur?

Eger, daha onceden tahmin edilebilir bir seyden bahsediyorsak, evrendeki fizik yasalari gibi, gozlemden direkt olarak sonuca giden bir denklem var demektir. Yani suyun 1 atm basinc altinda 100 derecede kaynamasi gibi. Biliyoruz bunun olacagini. Cunku suyun, ozgur iradesi yok. Belirli bir kurala gore hareket ediyor demektir.

Her ne kadar sofistike olursa olsun, senin emniyet kemeri takip takmayacagin onceden bilinebiliyorsa, biz insanlar da Tanri gibi her seyi onceden hesaplayabilen, bilen bir ustun akil tarafindan bizim algilayamadigimiz bir denkleme oturtulabiliyor demektir. Iste tam da bu yuzden irademiz ozgur degil diyorum. Her sey bilinebiliyorsa, ozgurluk yoktur. Anlatmak istedigim bu.

"Sen secersin, o bilir" demissin ya. Zaten ben secimi yapan o demiyorum. ( Onu birazdan diyecegim ) Secimi yapan bensem bile, secimin sonucunu bilebildigine gore aslinda ben de belirli bir duzene gore hareket eden, programlanmis bir varligim demektir ki bu durum irademi ozgur olmaktan cikariyor. Ornegin kime asik olacagimizi secemeyiz. Goruruz ve begeniriz. Begendigimiz insanlarin belirli ortak ozellikleri olabilir ama sonucta bu karari bizim hislerimizin, bizim verdigimizi dusunuruz. Ancak onceden tahmin edilebiliyorsa, aslinda bizim farkinda olmadigimiz bir denklem calisiyor demektir arkada. Deterministik bir gozle evrene yaklasirsan, her etkinin sebep olacagi sonucu onceden bilirsin ve bireyler sadece kendilerine dusen rolu yerine getirirler anlami cikar ki, tam olarak bu sebepten iradenin varligindan soz edilebilir ancak ozgurlugunden soz edilemez eger her seyi onceden bilen bir tanri var ise.

Tum bundan yola cikarsak, her seyi var eden kuvvet ile; her seyi onceden bilen kuvvet ayni ise; o halde bu kuvvet dunyadaki tum kotuluklerin de meydana gelmesinin en temel kaynagidir. Bana, secim yapacak akli, secenekleri sunan odur. Onumdeki bu duzenegi, bu tiyatroyu olusturan odur. O halde benim tercihim, aslinda sadece ve sadece onun tercihidir. Ben yalnizca bir aktorum bu sahnede, daha fazlasi degil. Beni, bana verdigi akil yoluyla; kendisini reddettigim icin ya da yanlis bir seyi tercih ettigim icin yargiliyorsa; aslinda kendi ortaya koydugu nesneyi yargilamis olmakta ve dolayisiyla kendisinin yarattigi bir kotulukten dolayi beni cezalandirmis olmakta. Sacma olan nokta burasi.

Acziyetin de sebebi su; eger ustte iddia ettiklerim dogruysa; kotuluge engel olabilecek guce sahip olmasina ragmen bunu engelleyebilecegi bir duzeni yaratmamistir kendisi. Istese pekala yapabilirdi. Su halde esas amac kotulugu engellemek degil. Sen buna "sinav" diyorsun. Ben oyle dusunmuyorum. Cunku "sinav" kavrami bu dunyanin, oteki dunyadaki konumunu belirleyen bir gecis donemi oldugu on kabulu ile ortaya atilan bir kavram. Semavi bir dine inanan kisinin perspektifine gore ortaya atilmis bir iddia bu. En basta dedigim gibi, ben olayi bir din ozelinde degerlendirmek istemiyorum.

Eger amac gercekten kotuluge engel olmaktiysa, ortalikta hala kotuluk olduguna gore ikinci ihtimal de bunu engelleyecek gucunun olmamasindan ileri geliyor.

Benim bu konudaki yaklasimim cok net, ya tanri bizim bu dunyada yasadigimi kotulukleri umursamiyor, ya umursuyor ve engellemek icin bir sey yapmiyor ya da engelleyemiyor.

Baska bir ihtimal olsaydi, "sinav" gibi bir aciklamaya basvurmayacakti insanlar zaten.

Sana sunu sorayim, Islam inancindan bagimsiz yaklastiginda; yalnizca ve yalnizca bu dunya ile sinirli bir pencereden baktiginda olaya, yasanilan kotuluklerin, hastaliklarin, adaletsizliklerin var oldugunu bilerek; her seye gucu yeten bir Tanri'nin aciz ya da umursamaz oldugunu dusunmezmiydin?
Uzun uzun aciklamissin, tesekkurler oncelikle bunun icin.

Bir kere sunu soyleyeyim en basta, ben Allah demiyorum, tanri diyorum. Allah yerine tanri demiyorum, sadece tanri diyorum cunku spesifik olarak bir dinin tanrisi uzerinden tartismak istemiyorum. Genel olarak tanri kavrami uzerinden tartismak istiyorum ki mesele Islam ozelinde olmasin, kimse de bundan "benim dinime laf ediyor" diye alinmasin.

Bana gore sen de, bu mesele hakkinda yanilan cogu insan gibi irade ile ozgur irade kavramini karistiriyorsun. Biz insanlar bir seye karar verirken, rasyonel ya da irrasyonel bir temele gore karar aliyoruz. Bu karari alirken hissettiklerimize ya da dusuncelerimize gore sonuca gidiyoruz. Emniyet kemeri takip takmama kararini bize aldiran sey irade , ancak bu gercekte ne kadar ozgur?

Eger, daha onceden tahmin edilebilir bir seyden bahsediyorsak, evrendeki fizik yasalari gibi, gozlemden direkt olarak sonuca giden bir denklem var demektir. Yani suyun 1 atm basinc altinda 100 derecede kaynamasi gibi. Biliyoruz bunun olacagini. Cunku suyun, ozgur iradesi yok. Belirli bir kurala gore hareket ediyor demektir.

Her ne kadar sofistike olursa olsun, senin emniyet kemeri takip takmayacagin onceden bilinebiliyorsa, biz insanlar da Tanri gibi her seyi onceden hesaplayabilen, bilen bir ustun akil tarafindan bizim algilayamadigimiz bir denkleme oturtulabiliyor demektir. Iste tam da bu yuzden irademiz ozgur degil diyorum. Her sey bilinebiliyorsa, ozgurluk yoktur. Anlatmak istedigim bu.

"Sen secersin, o bilir" demissin ya. Zaten ben secimi yapan o demiyorum. ( Onu birazdan diyecegim ) Secimi yapan bensem bile, secimin sonucunu bilebildigine gore aslinda ben de belirli bir duzene gore hareket eden, programlanmis bir varligim demektir ki bu durum irademi ozgur olmaktan cikariyor. Ornegin kime asik olacagimizi secemeyiz. Goruruz ve begeniriz. Begendigimiz insanlarin belirli ortak ozellikleri olabilir ama sonucta bu karari bizim hislerimizin, bizim verdigimizi dusunuruz. Ancak onceden tahmin edilebiliyorsa, aslinda bizim farkinda olmadigimiz bir denklem calisiyor demektir arkada. Deterministik bir gozle evrene yaklasirsan, her etkinin sebep olacagi sonucu onceden bilirsin ve bireyler sadece kendilerine dusen rolu yerine getirirler anlami cikar ki, tam olarak bu sebepten iradenin varligindan soz edilebilir ancak ozgurlugunden soz edilemez eger her seyi onceden bilen bir tanri var ise.

Tum bundan yola cikarsak, her seyi var eden kuvvet ile; her seyi onceden bilen kuvvet ayni ise; o halde bu kuvvet dunyadaki tum kotuluklerin de meydana gelmesinin en temel kaynagidir. Bana, secim yapacak akli, secenekleri sunan odur. Onumdeki bu duzenegi, bu tiyatroyu olusturan odur. O halde benim tercihim, aslinda sadece ve sadece onun tercihidir. Ben yalnizca bir aktorum bu sahnede, daha fazlasi degil. Beni, bana verdigi akil yoluyla; kendisini reddettigim icin ya da yanlis bir seyi tercih ettigim icin yargiliyorsa; aslinda kendi ortaya koydugu nesneyi yargilamis olmakta ve dolayisiyla kendisinin yarattigi bir kotulukten dolayi beni cezalandirmis olmakta. Sacma olan nokta burasi.

Acziyetin de sebebi su; eger ustte iddia ettiklerim dogruysa; kotuluge engel olabilecek guce sahip olmasina ragmen bunu engelleyebilecegi bir duzeni yaratmamistir kendisi. Istese pekala yapabilirdi. Su halde esas amac kotulugu engellemek degil. Sen buna "sinav" diyorsun. Ben oyle dusunmuyorum. Cunku "sinav" kavrami bu dunyanin, oteki dunyadaki konumunu belirleyen bir gecis donemi oldugu on kabulu ile ortaya atilan bir kavram. Semavi bir dine inanan kisinin perspektifine gore ortaya atilmis bir iddia bu. En basta dedigim gibi, ben olayi bir din ozelinde degerlendirmek istemiyorum.

Eger amac gercekten kotuluge engel olmaktiysa, ortalikta hala kotuluk olduguna gore ikinci ihtimal de bunu engelleyecek gucunun olmamasindan ileri geliyor.

Benim bu konudaki yaklasimim cok net, ya tanri bizim bu dunyada yasadigimi kotulukleri umursamiyor, ya umursuyor ve engellemek icin bir sey yapmiyor ya da engelleyemiyor.

Baska bir ihtimal olsaydi, "sinav" gibi bir aciklamaya basvurmayacakti insanlar zaten.

Sana sunu sorayim, Islam inancindan bagimsiz yaklastiginda; yalnizca ve yalnizca bu dunya ile sinirli bir pencereden baktiginda olaya, yasanilan kotuluklerin, hastaliklarin, adaletsizliklerin var oldugunu bilerek; her seye gucu yeten bir Tanri'nin aciz ya da umursamaz oldugunu dusunmezmiydin?

Sondaki mesajına evet yada hayır cevabını geleceğe dönük olarak vermem doğru olmaz. Çünkü önüme ne geleceğini bilmediğim için büyük konuşamam. Ancak şu an için söylersek; ortada bir umursamazlık ya da acizlik görmüyorum. Sebebi daha önce de söylediğim gibi, bir varlığa tanrı demen onun tüm kusurlardan uzak olması anlamına gelir; aksi halde bir varlığa tanrı diyerek kendini kandırmış olursun. Eski kavimlerden bazılarının Güneş'e yahut ateşe tapması gibi.

Bir olaya hangi çerçeveden bakarsan, mantığının kaynağı o çerçeve olur ve haliyle ona göre bir sonuç ortaya çıkar. Ancak kimi gerçekler vardır ki bakış açısına göre değişmez; değişen yalnızca yorumdur, algıdır ama işin özündeki gerçek, yaratılandan bağımsız olduğu için onun düşüncelerine göre değişkenlik göstermez. Sınav olduğuna katılmadığın için zaten işin içinden çıkamıyorsun. Çünkü öne sürdüğün mantık, dinler özelinde olsa da olmasa da gerçeğin kendisini yanlış şekilde algılamana yol açıyor.

Bir önceki mesajımda söylediğim gibi; bir varlığa tanrı diyorsak, aciz diyemeyiz; aciz diyorsak da tanrı diyemeyiz. Kendimizle çelişiriz. "Eğer amaç gerçekten kötülüğe engel olmaksa..." demişsin ki amaç o değil. Öte alemde "Bizi imtihan etmeden nasıl yargılıyorsun?" dememeleri için insanlar imtihan ediliyorlar. İrade göstermek ile özgür irade dediğimiz seçim yapabilme hakkı aynı şey değildir. İrade; istikrar ve kararlılık noktasında iş görür; fakat özgür irade, atılacak adıma dair seçim yapmaya gönderme yapar. Olayı din özelinde değerlendirmek istemiyor olman da gayet doğal; çünkü değerlendirip üzerine gidersen mantık da peşinden gelir ve işler değişmeye başlar. Seni bundan alıkoyan bir mantığa şu an için sahip olduğundan ötürü bunun aksini düşünmek istemiyorsun. Doğal bir içgüdü sadece.

"gercekte ne kadar ozgur" demişsin. Sonunda ceza ya da mükafat olması, bu işin yeteri kadar özgür olduğunu gösterir. Aslında bugün tanrının sözde aciz olduğunu öne sürdüğün o kötülükler de onları yapan insanların özgürlüğünü ortaya koymaktadır. Önceden bilinebilirlik bunu değiştirmez. Örneğin; sen araca bineceğin zaman emniyet kemeri takıp takmayacağını önceden öngörebilirsin ama o an geldiğinde ikisinden birini yaparsın. Kesin olarak hangisini yapacağını, eylemi gerçekleştirene kadar bilemezsin. Tanrının bilgisi de burada devreye gidiyor işte; ya onu ya bunu seçersin demiyor; neyi ne zaman seçeceğini biliyorum diyor. Ama insan nasıl bilir? A sonucunda b; c sonucunda d şeklinde bilir. Yalnızca olasılık dahilinde konuşabilirsin ama kesin bilgi ancak ona eriştiğinde mevzu bahis olur. Zaten bu yüzden matematik gibi birtakım bilimlerde işlem öncesinde hesaplama yapıyorlar. Çünkü o alanın imkanlarına göre, işi eyleme dökmeden kağıt üzerinde de kesin bilgiye ulaşabiliyorsun. Ve lakin gerçeği değiştirmiyor; yöntem değişse de ancak o bilgiye ulaşabildiğin anda ondan söz edebilirsin. İster kağıt üzerinde, ister pratikte. O yüzden, insanın bir şeyleri önceden bilmesiyle tanrının bilmesi bambaşka şeylerdir.

Bir de herhalde benim anlatamadığım nokta şurası: Tanrı dediğin varlığı, onun yarattığı bir başka varlığın hal ve tavrı üzerine düşünmek doğru olmaz. Evet, belirli bir düzene göre yaratılmışsın. Doğrudur. Ancak gözden kaçırdığın nokta şu ki özgür irade dediğimiz seçim yapabilme ayrıcalığı tam da o düzenin bir parçası şeklinde ortaya çıkıyor. Ondan ayrı ya da onu yok eden bir detay değil. Gerçekten birbirine karıştırmamalısın: Seçimin önceden tanrı dediğimiz varlık tarafından bilinmesiyle bizim o seçimi kendi isteğimize göre yapabiliyor olmamız birbirini tamamlayan bütündür; karşılıklı çelişki değildir.
 
Dünyada kötülük olması Tanrı'nın acziyetini göstermez. İnsanın acziyetini gösterir. Olaya şöyle bak. Diyelim ki ben Elon Musk gibi büyük bir teknoloji şirketinin sahibiyim. Sen de bu şirketi iş başvurusu yapmış binlerce kişiden birisin. Ancak benim işe almak için uyguladığım çok enteresan bir yöntemim var. Binlerce başvuran insanın beynini bir cihaz yardımıyla bir simulasyona bağlıyorum. Sen de gözlerini bir ıssız adada açıyorsun. Bedenin gerçek dünyada şuursuz şekilde yatıyor ancak beynin benim yaptığım sanal simulasyon dünyasında. Binlerce kişi 1 haftalığına bu simulasyon içinde, ıssız bir adada hayatta kalacak ve ben herkesin yaptıklarını izleyip ona göre işe alım yapıcam.

Diyelim ki 1 haftalık hayatta kalma mücadelesinde aç gözlü biri kalktı seni öldürdü. Eee nolacak? Bişey olacağı yok. Simulasyondan uyanıp mağdur olarak gerçek hayata geri döneceksin. Diğeri de 1 haftayı (ömrünü) doldurup aramıza katılacak. Bu durumda işe alınacak olan sensin, def olup gidecek olan da o kişi. Sadece def olup gitmekle kalmayacak. İşlediği cinayeti kayıt altına aldığım için sosyal medyadan tüm dünyaya yayınlayacağım için tüm dünyaya rezil olacak, ömür boyu iş bulamayacak, sokakta insanlar suratına tükürecek. Gerçek hayatı mahfolacak.

Tanrı demiş ki ben sizi sonsuz hayatla yarattım. Bedeniniz çürüyüp toprak olacak ama ruhunuz sonsuza kadar yaşayacak. İşte şu dünya hayatı, sonsuz hayatımızın yanında, göz açıp kapamak gibi kısa bir zaman.

Ben şimdi siz simulasyondayken senin öldürülmene engel olmadım diye kötü olan ben mi oluyorum? 1 haftalığına simulasyona sokmuşum, adamın biri ötekini öldürüyor. Onda beyin yoksa ben ne yapabilirim? Ben uyarmışım, yaptıklarınız kayıt altına alınacak, kimsenin yaptığı kötülük yanına kar kalmayacak, herkes yaptıklarının hesabını verecek. Ama adam gitmiş cinayet işlemiş.

Şu 3 günlük dünya hayatını sonsuz hayata tercih edenler, kendi ahmaklıklarının bedelini öder.

Her seyi olmadan bilmiyorsun sen, oyle olsaydi simulasyona ihtiyac duymazdin; bilirdin.

Eger her seyi olmadan biliyorsan ve yine de simulasyona ihtiyacin var bir sebepten oturu ise almak icin; o halde benim simulasyonda ne yapacagimi da biliyor olurdun. Bu da simulasyon icinde "ozgur irade" kavraminin olmadigini ispatliyor zaten.

Bak bu dediklerin arasinda kocaman bir varsayim var, o da bu dunyadan sonra baska bir dunyanin daha oldugu iddiasi.

Bu dogru dahi olsa, her seyi olmadan birinin sinava ihtiyac duymasi sacmaligini aciklamakta yetersiz kaliyor.

Ben zaten Islam'dan bagimsiz konusmaya calisiyorum.

Eger yalnizca bu dunyadan ibaret dusunursen her seyi, sadece bu evren var ve evrenin otesinde bir guc olarak tanri var gibi dusunursen; bu hayatta yasadigin kotuluklerin makul aciklamasi Tanri'nin umursamaz veya gaddar veya aciz veya bunlarin kombinasyonlari seklinde yapilabilir yalnizca.

Sen, inanclarini kesin ve tek gercek gozuyle kabul edip onun ustune arguman uretirsen tartismis olmuyorsun. "Şu 3 günlük dünya hayatını sonsuz hayata tercih edenler, kendi ahmaklıklarının bedelini öder." -> Kimse buna inanmak zorunda degil, bu bir inanc yalnizca.
Sondaki mesajına evet yada hayır cevabını geleceğe dönük olarak vermem doğru olmaz. Çünkü önüme ne geleceğini bilmediğim için büyük konuşamam. Ancak şu an için söylersek; ortada bir umursamazlık ya da acizlik görmüyorum. Sebebi daha önce de söylediğim gibi, bir varlığa tanrı demen onun tüm kusurlardan uzak olması anlamına gelir; aksi halde bir varlığa tanrı diyerek kendini kandırmış olursun. Eski kavimlerden bazılarının Güneş'e yahut ateşe tapması gibi.

Bir olaya hangi çerçeveden bakarsan, mantığının kaynağı o çerçeve olur ve haliyle ona göre bir sonuç ortaya çıkar. Ancak kimi gerçekler vardır ki bakış açısına göre değişmez; değişen yalnızca yorumdur, algıdır ama işin özündeki gerçek, yaratılandan bağımsız olduğu için onun düşüncelerine göre değişkenlik göstermez. Sınav olduğuna katılmadığın için zaten işin içinden çıkamıyorsun. Çünkü öne sürdüğün mantık, dinler özelinde olsa da olmasa da gerçeğin kendisini yanlış şekilde algılamana yol açıyor.

Bir önceki mesajımda söylediğim gibi; bir varlığa tanrı diyorsak, aciz diyemeyiz; aciz diyorsak da tanrı diyemeyiz. Kendimizle çelişiriz. "Eğer amaç gerçekten kötülüğe engel olmaksa..." demişsin ki amaç o değil. Öte alemde "Bizi imtihan etmeden nasıl yargılıyorsun?" dememeleri için insanlar imtihan ediliyorlar. İrade göstermek ile özgür irade dediğimiz seçim yapabilme hakkı aynı şey değildir. İrade; istikrar ve kararlılık noktasında iş görür; fakat özgür irade, atılacak adıma dair seçim yapmaya gönderme yapar. Olayı din özelinde değerlendirmek istemiyor olman da gayet doğal; çünkü değerlendirip üzerine gidersen mantık da peşinden gelir ve işler değişmeye başlar. Seni bundan alıkoyan bir mantığa şu an için sahip olduğundan ötürü bunun aksini düşünmek istemiyorsun. Doğal bir içgüdü sadece.

"gercekte ne kadar ozgur" demişsin. Sonunda ceza ya da mükafat olması, bu işin yeteri kadar özgür olduğunu gösterir. Aslında bugün tanrının sözde aciz olduğunu öne sürdüğün o kötülükler de onları yapan insanların özgürlüğünü ortaya koymaktadır. Önceden bilinebilirlik bunu değiştirmez. Örneğin; sen araca bineceğin zaman emniyet kemeri takıp takmayacağını önceden öngörebilirsin ama o an geldiğinde ikisinden birini yaparsın. Kesin olarak hangisini yapacağını, eylemi gerçekleştirene kadar bilemezsin. Tanrının bilgisi de burada devreye gidiyor işte; ya onu ya bunu seçersin demiyor; neyi ne zaman seçeceğini biliyorum diyor. Ama insan nasıl bilir? A sonucunda b; c sonucunda d şeklinde bilir. Yalnızca olasılık dahilinde konuşabilirsin ama kesin bilgi ancak ona eriştiğinde mevzu bahis olur. Zaten bu yüzden matematik gibi birtakım bilimlerde işlem öncesinde hesaplama yapıyorlar. Çünkü o alanın imkanlarına göre, işi eyleme dökmeden kağıt üzerinde de kesin bilgiye ulaşabiliyorsun. Ve lakin gerçeği değiştirmiyor; yöntem değişse de ancak o bilgiye ulaşabildiğin anda ondan söz edebilirsin. İster kağıt üzerinde, ister pratikte. O yüzden, insanın bir şeyleri önceden bilmesiyle tanrının bilmesi bambaşka şeylerdir.

Bir de herhalde benim anlatamadığım nokta şurası: Tanrı dediğin varlığı, onun yarattığı bir başka varlığın hal ve tavrı üzerine düşünmek doğru olmaz. Evet, belirli bir düzene göre yaratılmışsın. Doğrudur. Ancak gözden kaçırdığın nokta şu ki özgür irade dediğimiz seçim yapabilme ayrıcalığı tam da o düzenin bir parçası şeklinde ortaya çıkıyor. Ondan ayrı ya da onu yok eden bir detay değil. Gerçekten birbirine karıştırmamalısın: Seçimin önceden tanrı dediğimiz varlık tarafından bilinmesiyle bizim o seçimi kendi isteğimize göre yapabiliyor olmamız birbirini tamamlayan bütündür; karşılıklı çelişki değildir.

Ben bu noktada anlasamayacagimizi dusunuyorum. Cunku ayni seyleri yeniden yazmamin anlami yok.

Eger benim hareketim onceden bilinebiliyorsa, secimlerimde ozgur oldugumu iddia etmenin sacmaligini goremiyorsun ya da ben anlatamiyorum.

Tanri, aciz olmayan demek degildir. Boyle bir tanimi yok. Sen Islam tanrisi Allah ile, insan ustu bir varlik olan Tanri'yi birbirine karistiriyorsun. Sen inandigin dine gore oyle tanimliyorsun.
Ben evreni yaratabilecek guce sahip olan varlik olarak tanimliyorum. Her seyiyle kusursuz olmak zorunda degil. Cogu mitolojide ve cok tanrili dinlerde bunun orneklerine rastlarsin.

Insani bir ozellik uzerinden Tanri'yi degerlendiremeyeceksek eger; insani degerler olan sinav/ceza/odul gibi seyler uzerinden de tasvir yapmamamiz gerekir. Ayrica eger insani degerlerle yargilanamaz ve insan akli ile sorgulanamaz oldugunu iddia edeceksek bosa tartisiyoruz. ( ki oyle )

Sonuc olarak ben bu konuda yazacak farkli bir seyim kalmadigi ve ortak paydada bulusma ihtimali gormedigim icin susuyorum : ) Hayatta basarilar.
 
Son düzenleme:
Özgür İrade Sorunsalı çözülemeyen bir sorundur ve bir yanılsama değildir. Şöyle ki:
a) Eğer Tanrı insanı yaratmadan önce ne yapacağını, neleri seçeceğini ve bunun sonucunda cennet cehenneme gideceğini biliyorsa her şey Tanrının bildiği gibi gerçekleşmek zorundadır. Eğer siz hala kendi özür iradene bağlı derseniz o zaman Tanrı yanlış biliyordur bu durumda Tanrı kusurludur. Eğer her şeyi Tanrı belirliyorsa cennet cehennem yoktur çünkü insan yaptıklarından sorumlu değildir.
b) Eğer Tanrı insanı tamamen özgür iradede yaratmışsa ve her şeyi insan kendi seçiyorsa işte o zaman insan yaptıklarından sorumludur. Ancak o zaman da Tanrı insanın neleri seçeceğini bilemez. Tanrının bilmediği şeylerin olması da Tanrı fikrine terstir.

Bu sorunsal hiçbir şekilde çözülemez. Ortaya attığınız iddialar geçersizdir çünkü bu sorunsal İslam Felsefe Tarihinde de sıkça tartışılmıştır ve alimler fikir ayrılıklarına düşmüştür. Ömer Hayyam gibi bir alimin bir rubaisi:

Beni özene bezene yaratan kim? Sen!
Ne yapacağımı da yazmışın önceden.
Demek günah işleten de sensin bana:
Öyleyse nedir o cennet cehennem?


Lafı eveleyip gevelemeyin soruyu başka yerlere çekmeyin. Bu sorunsalı çözdüğünü sananlar hep başka yerlere çekiyor ve alakasız anlamsız yanıtlar veriyor. Sonra da sorunu çözdüğünü sanıyorlar.
 
Her seyi olmadan bilmiyorsun sen, oyle olsaydi simulasyona ihtiyac duymazdin; bilirdin.

Eger her seyi olmadan biliyorsan ve yine de simulasyona ihtiyacin var bir sebepten oturu ise almak icin; o halde benim simulasyonda ne yapacagimi da biliyor olurdun. Bu da simulasyon icinde "ozgur irade" kavraminin olmadigini ispatliyor zaten.

Bak bu dediklerin arasinda kocaman bir varsayim var, o da bu dunyadan sonra baska bir dunyanin daha oldugu iddiasi.

Bu dogru dahi olsa, her seyi olmadan birinin sinava ihtiyac duymasi sacmaligini aciklamakta yetersiz kaliyor.

Ben zaten Islam'dan bagimsiz konusmaya calisiyorum.

Eger yalnizca bu dunyadan ibaret dusunursen her seyi, sadece bu evren var ve evrenin otesinde bir guc olarak tanri var gibi dusunursen; bu hayatta yasadigin kotuluklerin makul aciklamasi Tanri'nin umursamaz veya gaddar veya aciz veya bunlarin kombinasyonlari seklinde yapilabilir yalnizca.

Sen, inanclarini kesin ve tek gercek gozuyle kabul edip onun ustune arguman uretirsen tartismis olmuyorsun. "Şu 3 günlük dünya hayatını sonsuz hayata tercih edenler, kendi ahmaklıklarının bedelini öder." -> Kimse buna inanmak zorunda degil, bu bir inanc yalnizca.


Ben bu noktada anlasamayacagimizi dusunuyorum. Cunku ayni seyleri yeniden yazmamin anlami yok.

Eger benim hareketim onceden bilinebiliyorsa, secimlerimde ozgur oldugumu iddia etmenin sacmaligini goremiyorsun ya da ben anlatamiyorum.

Tanri, aciz olmayan demek degildir. Boyle bir tanimi yok. Sen Islam tanrisi Allah ile, insan ustu bir varlik olan Tanri'yi birbirine karistiriyorsun. Sen inandigin dine gore oyle tanimliyorsun.
Ben evreni yaratabilecek guce sahip olan varlik olarak tanimliyorum. Her seyiyle kusursuz olmak zorunda degil. Cogu mitolojide ve cok tanrili dinlerde bunun orneklerine rastlarsin.

Insani bir ozellik uzerinden Tanri'yi degerlendiremeyeceksek eger; insani degerler olan sinav/ceza/odul gibi seyler uzerinden de tasvir yapmamamiz gerekir. Ayrica eger insani degerlerle yargilanamaz ve insan akli ile sorgulanamaz oldugunu iddia edeceksek bosa tartisiyoruz. ( ki oyle )

Sonuc olarak ben bu konuda yazacak farkli bir seyim kalmadigi ve ortak paydada bulusma ihtimali gormedigim icin susuyorum : ) Hayatta basarilar.
Tamam hadi dediğin gibi olsun. Bana bir de geleceği görme yeteneği ekleyelim. Diyelim ki elimde geleceği gören bir sihirli küre var. Simulasyon yapmaya, sınav yapmaya ne gerek var? Sen de benim şirkete iş başvurusu için geliyorsun. Ben de sana diyorum ki seni işe almıyorum, çünkü sen bir katilsin. Hayda noldu şimdi? Ne katili lan, sen kime katil diyosun? Al diyorum sana videosunu da gösteriyorum. Bu videoyu sosyal medyada yayıp seni dünyaya rezil edicem, ömür boyu iş bulamıyacaksın, sokakta yürürken insanlar suratına tükürecek.

Oldu mu şimdi? Yaşanmamış geleceğin görüntüsü nasıl olur? Ee sen diyosun ki yaşamam lazım o zaman. Beni simulasyonda sok. E bu sefer simulasyona girince aynısını yapar mısın? Öldürseler yapmazsın. Ama senin dediğin üzere sınav yapmaya gerek yok. Al sana paradoks. Yapmadığın şey yüzünden yargılanmak. Hem yapmadığın şeyin görüntüsü nasıl var olabilir? Hem de yaşanmamış bir gelecekte özgür iradenin nasıl kullanmış olabilirsin?

Tanrı sana diyor ki sana özgür irade verdim ve bu dünya hayatında özgür iradenle kararlar vereceksin. Tanrı sana geleceği yaşatmadan, özgür iradenle karar vermeni sağlamadan seni sınava sokar mı, ya da sokabilir mi? Özgür iradenle yaşayacağın sınav süreci, Tanrı neticesini bilse de gerçekleşme zorunda. Kaldı ki sen de özgür iradenle kararlar vererek yaşadığın sürecin neticeleri yaşayabilesin.

Bir diğer mevzu inançlar mevzusu. Kendi inancına göre konuşma demişsin. Peki hangi inanca göre konuşacak mışız? Hristiyanlığa bakarsan, Katolik mezhebinde dünyadaki sınavın adaletlendirilmesi mekanizması ahirete kalmadan, bu dünyada gerçekleştiriliyor. Ruhban sınıfına mensup papazlar, Tanrı adına affetme yetkisine sahip olduğunu iddia ediyor. Orta çağda rahipler, papazlar para karşılığı cennetten arsa satıyor, parayı basan adamın günahını affediyor. Sonra Martin Luther diye bir adam çıkıyor, bu üçkağıtçı rahiplere para yedirip aldanmayın, bağışlanma Tanrı ile kendiniz arasındadır, araya aracı koymayın diyor, protestanlık mezhebini kuruyor. Ancak o da saçmalıyor, cehennem diye bişey yoktur diyor. Yani sonuçta hristiyansan cehennemden yırtmanın çok kolay yolları var. Ya gider bi papaza rüşvet verip günahlarını bağışlatırsın, baktın olmuyo protestanlığa ya da ortdoksluğa transfer olursun. 2002 yılında bir papaz eğer beni belediye başkanı seçmezseniz hepimizin günahlarını açıklarım demiş. Şimdi sene olmuş 2018. Adam hala belediye başkanı.

Yahudiliğe gelince Tevratta ahiret hayatından bahsedilmediği iddia ediliyor. Bazıları da cehennemde sadece günahları kadar kalacaklarını, sonra cennete gideceklerini iddia ediyor. Oh ne güzel memleket, cezamız neyse yaz hakim bey, paşa paşa yatıp çıkalım diyen kapkaççı gibi istediğin haltı ye. Sonunda cennet garanti. Ama Kuran-ı Kerim yahudileri kast ederek, onlar diyorlar ki cehennem sonsuz değildir. Halbuki cehennemin sonsuz olduğunu bilmiyorlar diyor. Bizi uyarıyor.

Öldükten sonra böcek olarak dünyaya geri geleceğimiz, nirvanaya ulaşacağamız şeklindeki saçmalıklardan bahsetme gereği duymuyorum bile. Yani sınavı ve ahireti konuşacaksan islam dışındaki saçmalıklar üzerinden tartışmanın gereği bile yok.
 
Tamam hadi dediğin gibi olsun. Bana bir de geleceği görme yeteneği ekleyelim. Diyelim ki elimde geleceği gören bir sihirli küre var. Simulasyon yapmaya, sınav yapmaya ne gerek var? Sen de benim şirkete iş başvurusu için geliyorsun. Ben de sana diyorum ki seni işe almıyorum, çünkü sen bir katilsin. Hayda noldu şimdi? Ne katili lan, sen kime katil diyosun? Al diyorum sana videosunu da gösteriyorum. Bu videoyu sosyal medyada yayıp seni dünyaya rezil edicem, ömür boyu iş bulamıyacaksın, sokakta yürürken insanlar suratına tükürecek.

Oldu mu şimdi? Yaşanmamış geleceğin görüntüsü nasıl olur? Ee sen diyosun ki yaşamam lazım o zaman. Beni simulasyonda sok. E bu sefer simulasyona girince aynısını yapar mısın? Öldürseler yapmazsın. Ama senin dediğin üzere sınav yapmaya gerek yok. Al sana paradoks. Yapmadığın şey yüzünden yargılanmak. Hem yapmadığın şeyin görüntüsü nasıl var olabilir? Hem de yaşanmamış bir gelecekte özgür iradenin nasıl kullanmış olabilirsin?

Tanrı sana diyor ki sana özgür irade verdim ve bu dünya hayatında özgür iradenle kararlar vereceksin. Tanrı sana geleceği yaşatmadan, özgür iradenle karar vermeni sağlamadan seni sınava sokar mı, ya da sokabilir mi? Özgür iradenle yaşayacağın sınav süreci, Tanrı neticesini bilse de gerçekleşme zorunda. Kaldı ki sen de özgür iradenle kararlar vererek yaşadığın sürecin neticeleri yaşayabilesin.

Bir diğer mevzu inançlar mevzusu. Kendi inancına göre konuşma demişsin. Peki hangi inanca göre konuşacak mışız? Hristiyanlığa bakarsan, Katolik mezhebinde dünyadaki sınavın adaletlendirilmesi mekanizması ahirete kalmadan, bu dünyada gerçekleştiriliyor. Ruhban sınıfına mensup papazlar, Tanrı adına affetme yetkisine sahip olduğunu iddia ediyor. Orta çağda rahipler, papazlar para karşılığı cennetten arsa satıyor, parayı basan adamın günahını affediyor. Sonra Martin Luther diye bir adam çıkıyor, bu üçkağıtçı rahiplere para yedirip aldanmayın, bağışlanma Tanrı ile kendiniz arasındadır, araya aracı koymayın diyor, protestanlık mezhebini kuruyor. Ancak o da saçmalıyor, cehennem diye bişey yoktur diyor. Yani sonuçta hristiyansan cehennemden yırtmanın çok kolay yolları var. Ya gider bi papaza rüşvet verip günahlarını bağışlatırsın, baktın olmuyo protestanlığa ya da ortdoksluğa transfer olursun. 2002 yılında bir papaz eğer beni belediye başkanı seçmezseniz hepimizin günahlarını açıklarım demiş. Şimdi sene olmuş 2018. Adam hala belediye başkanı.

Yahudiliğe gelince Tevratta ahiret hayatından bahsedilmediği iddia ediliyor. Bazıları da cehennemde sadece günahları kadar kalacaklarını, sonra cennete gideceklerini iddia ediyor. Oh ne güzel memleket, cezamız neyse yaz hakim bey, paşa paşa yatıp çıkalım diyen kapkaççı gibi istediğin haltı ye. Sonunda cennet garanti. Ama Kuran-ı Kerim yahudileri kast ederek, onlar diyorlar ki cehennem sonsuz değildir. Halbuki cehennemin sonsuz olduğunu bilmiyorlar diyor. Bizi uyarıyor.

Öldükten sonra böcek olarak dünyaya geri geleceğimiz, nirvanaya ulaşacağamız şeklindeki saçmalıklardan bahsetme gereği duymuyorum bile. Yani sınavı ve ahireti konuşacaksan islam dışındaki saçmalıklar üzerinden tartışmanın gereği bile yok.

"İslam dışındaki saçmalıklar" ifadesi diğer inançlara ne kadar hoşgörülü ve objektif baktığınızı gösteriyor. Dediğim gibi, lafı eveleyip gevelemişsiniz her müslümanın yaptığı gibi.

Bu sorunsal çözülemez. İslam Felsefe Tarihinde yıllarca tartışılmıştır. Yukarıda da yazdım. Bunu her müslümana sorsan farklı bir cevap verir. Herkes farklı şeyler söyler çünkü İslam dini Nas'tır. Kişiden kişiye değiştiğinden herkes farklı anlam yükleyebilir.
 
"İslam dışındaki saçmalıklar" ifadesi diğer inançlara ne kadar hoşgörülü ve objektif baktığınızı gösteriyor. Dediğim gibi, lafı eveleyip gevelemişsiniz her müslümanın yaptığı gibi.

Bu sorunsal çözülemez. İslam Felsefe Tarihinde yıllarca tartışılmıştır. Yukarıda da yazdım. Bunu her müslümana sorsan farklı bir cevap verir. Herkes farklı şeyler söyler çünkü İslam dini Nas'tır. Kişiden kişiye değiştiğinden herkes farklı anlam yükleyebilir.

Ne istiyorsunuz, neyi eleştiriyorsunuz belli değil. Bir de beni lafı eveleyip gevelemekle suçluyorsunuz. Tanrı geleceği bildiği için sınav gereksiz diyorsunuz. Yaratıldığını anda Tanrı'nın huzuruna çıkıp katil olduğunu öğrendikten sonra cehennemi mi boylamak isterdin? Ne yani? Derdimiz nedir, bi anlatabilsek? Ama benim anladığım dert islamda açık aramak ve boşuna çaba sarf ediyorsunuz.

Diğer inançları neden eleştirmeyelim? Kendim gibi insan olan birini kutsal varsayıp günahlarımı bağışlatmak için yalvarmayı neden eleştirmeyelim? Cennete kesin gideceğim, sınavı en başından kazandığım inanç sistemine neden eleştiri yapmayayım? Görülüyor ki İslam inancı dışında elle tutulur bir inanç sistemi yok.

Bu dünyayı geliş amacımız belli. Yaşayıp, görüp, anlayıp varlığımızın amacını keşfetmek, doğru olan yolu seçmek. Bal gibi de özgür irademiz var. Görüp, anlayıp, muhakeme edebilme yeteneğine sahip bir beynimiz var. Sorun beyni kullanmakta. Bazıları beynini peynir ekmekle yer, düşüncelerini bastırır, görmezden gelir. Bazıları ise varlık amacını sorgular, doğruyu bulur.
 
Ne istiyorsunuz, neyi eleştiriyorsunuz belli değil. Bir de beni lafı eveleyip gevelemekle suçluyorsunuz. Tanrı geleceği bildiği için sınav gereksiz diyorsunuz. Yaratıldığını anda Tanrı'nın huzuruna çıkıp katil olduğunu öğrendikten sonra cehennemi mi boylamak isterdin? Ne yani? Derdimiz nedir, bi anlatabilsek? Ama benim anladığım dert islamda açık aramak ve boşuna çaba sarf ediyorsunuz.

Diğer inançları neden eleştirmeyelim? Kendim gibi insan olan birini kutsal varsayıp günahlarımı bağışlatmak için yalvarmayı neden eleştirmeyelim? Cennete kesin gideceğim, sınavı en başından kazandığım inanç sistemine neden eleştiri yapmayayım? Görülüyor ki İslam inancı dışında elle tutulur bir inanç sistemi yok.

Bu dünyayı geliş amacımız belli. Yaşayıp, görüp, anlayıp varlığımızın amacını keşfetmek, doğru olan yolu seçmek. Bal gibi de özgür irademiz var. Görüp, anlayıp, muhakeme edebilme yeteneğine sahip bir beynimiz var. Sorun beyni kullanmakta. Bazıları beynini peynir ekmekle yer, düşüncelerini bastırır, görmezden gelir. Bazıları ise varlık amacını sorgular, doğruyu bulur.
İslam dininde açık bulmak için aramaya gerek yok. Giriş seviye Felsefe bile okumanız araştırmanız yeterli. Ayrıca Kur'an'ın türkçesini de okuyun.

"Diğer inançları neden eleştirmeyelim?" evet sen İslam dinine mensup olarak her dini eleştirirsin ama başkası benim gibi İslam'ı eleştirince tehdit edersiniz hakaret edersiniz. Şeriatla yönetilseydik idam edersiniz. Çok komiksiniz.
 
Son düzenleme:
Uyarı! Bu konu 6 yıl önce açıldı.
Muhtemelen daha fazla tartışma gerekli değildir ki bu durumda yeni bir konu başlatmayı öneririz. Eğer yine de cevabınızın gerekli olduğunu düşünüyorsanız buna rağmen cevap verebilirsiniz.

Yeni konular

Geri
Yukarı