Ben genele yazdım sen kendi üzerine alınmışsın ve beni alıntılamışsın.Çarpıtmak diye bir şey yok.
Konu troller tarafından baltalanıyor maalesef. Ben burada noktayı koyuyorum.
			
				Son düzenleme: 
			
		
	
								
								
									
	
		
			
		
		
	
	
	
	
		
			
		
		
	
								
							
							Ben genele yazdım sen kendi üzerine alınmışsın ve beni alıntılamışsın.Çarpıtmak diye bir şey yok.
Aslına bakarsak ruh veya bilinç ve gibi soyut kavramlar frontal lobun fonksiyonları tarafından ortaya çıkmış ve anlamlandırılmamış mıdır? Ve davranışların kontrolü üzerine de etkisi yok mudur? Söylemek istediğim beynin ana yapılarının fonksiyonları -temporal lob, neokorteks gibi- kendi başına yeterli değil midir de bir ruha veya bilince ihtiyaç duyuyor? Bunlar yalnızca soru mahiyetinde, karşıt görüş olarak algılanmasın. Estağfurullah, özürlük bir şey yok ortadaDostum, önce ruh kelimesi ile kastedilen nesnenin, aslında bireyin kişiliği veya hükmî şahsiyeti anlamına geldiğini belirteyim. Yâni ruh, insanın hukuksal sorumluluk taşıyan bireysel benliği demektir. Düşünüp karar veren varlık budur. Fakat, bireyin aslında anatomik bedeni ile eşdeğer veya özdeş bir canlı varlık olmadığı zamanla anlaşıldığı içindir ki, Psikoloji-Psikiyatri ve Sosyoloji gibi bilimler ortaya çıkmıştır. Çünkü bireyin bedeni maddesel bir varlık olduğu için gözle görülebilse de, bireyin kişiliği, maddesel bir varlık olmadığı için yâni gözle görülememesi bir yana zaten başka hiç bir şekilde de fiziksel olarak izole edilemeyeceği için elbette maddesel olmayan bir varlıktır. Bireyin kişiliği yâni ruhu, anatomik bedeni değil işte bu soyut varlıktır yâni sizin "kesinkes bir ifadeyle yok" dediğinizdir! Kısacası her bireyin kişiliği, o bireyin ruhu demektir ve kesinlikle anatomik bedene özdeş veya eşdeğer değildir. Anatomik beden, ruhun bu dünyadaki "avatarı" konumunda olup çok gelişmiş ve değerli bir mobil biyolojik araç olarak düşünülebilir.
Anlayamadığınız nokta işte burasıdır ve bu da çok doğaldır. Çünkü meselenin başlangıcı, dünyaya gelen bireylerin, öğrenilmiş gerçeklik ve kimlik algısı ile yetişmeleri ve dolayısıyla kendi kişiliklerini, "erkek" veya "kadın" olarak yâni anatomik beden yapısına göre konumlandırmaları ve buna göre bir yaşantı sürmeleridir. Bu yanlış değildir ve gereklidir de, aksi halde insan medeniyeti zaten kurulamazdı. İnsanın, ruh ve beden olarak iki bileşenden oluşmasının nedeni, belki teknik olarak Yaratıcının tercih ettiği bir tasarım ve yaratım seçeneği olarak düşünülebilir. Fakat bizim bu iki bileşenin nasıl birarada tutulduğunu incelememiz ve anlamamız imkânsızdır, eğer var olsaydı onu her halde ancak başka bir Yaratıcı, bizim Yaratıcımız ona izin verseydi, inceleyebilirdi. Bizim bilebileceğimiz, bu bileşenlerden sadece anatomik bedenin nasıl meydana geldiğidir, çünkü fiziksel varlık olduğu için inceleme ve anlama imkânımız vardır ve Biyoloji biliminin temel konusudur. Fakat diğer bileşen olan ruhun yâni bireyin kişiliğinin, nasıl var olduğu ve anatomik bedene nasıl bağlandığı ise inceleme ve anlama imkânına sahip olmadığımız metafizik süreçlerdir. Dolayısıyla cevabını bulamayacağımız iki soru şunlardır: (1) Bireyin bedeni maddesel olduğuna göre atomlardan yapılmıştır. Bireyin kişiliği yâni ruhu maddesel olmadığına göre acaba yapıldığı soyut nesne nedir, nasıldır? (2) Bireyin kişiliği maddesel bir varlık olmadığına göre, bireyin bedeni ile yâni maddesel bir varlıkla nasıl bütünleşmiştir?
Cevabım çok uzun olduğu için özür dilerim, umarım yararlı olur.
Kendinin yasamasi degil. Siz anlattigimi anlamamissiniz. "Hastasi olan" dedim, hastalanan degil. Annem yillarca Alzheimer hastasi olarak yasadi. Yillar icinde kisiliginde olan degisimleri gozumle gordum. Zaten bu tur sacma seylere inanmam ama boyle bir hastasi olan hic bir insan bu tur dogaustu bir sacmaligi kabul etmez.
Çok sayın hocam, son cümlenizin ilk yarısı, sanki "Otomobil diye bir şey yoktur, araba vardır ama millet hâlâ otomobil diyor" veya bunun tersi gibi oldu. Eşanlamlı kelimeler üzerinden yâni terminoloji anlaşmazlığından doğan bir tartışmadır bu. Sonuçta bilinç ile ruh, belki bazıları aralarında nüans olduğunu iddia edebilir ama, farklı değil aynı varlığı işaret etmiyor mu?Ben 20 yıllık profesörüm ve artık şu şeye son noktayı basıyorum. Ruh diye bir şey yoktur bilinç vardır ama bilincimiz bunun farkında değildir.
Dostum, beyin denilen organ, duyu organları ile algılanan dış dünyadan gelen her türlü bilginin sinaptik veriler şeklinde kodlanarak sinir sistemi aracılığıyla aktarıldığı ve nöronların oluşturduğu "konnektom" denilen hiper-kompleks ağ ile taşındığı ve gruplanarak çeşitli merkezlerde tutulduğu ultra-kompleks bir veri merkezine benzetilebilir. Tıbbî kaynaklar, insanın zihinsel faaliyetlerinin burada gerçekleştiğini ifade etmekte bir ölçüde haklı sayılabilirler elbette ama bilmedikleri husus, bilincin beyinde yerleşik olmadığı ve beynin fonksiyonel çıktısı olmadığıdır. Beynin ana yapılarının fonksiyonu, işte o toplanan veri akışını bilincin dikkatine sunmaktır, çünkü kullanıcı olan yâni verileri "değerlendiren-analiz/sentez yapan-karar veren" varlık, bilinç yâni ruhtur. Bilinci, o veri merkezinde "ekranlardaki bilgileri değerlendirip ona göre denetim tuşlarına basan" tekil bir operatör/yönetici gibi düşünebilirsiniz. Beyin maddesel bir varlıktır ama bilinç maddesel bir varlık değildir, gözlemlenemez. Eni-boyu-yüksekliği-ağırlığı-rengi-kokusu vs. fiziksel ölçüsü yoktur. Frekans, akım şiddeti, voltaj gibi diğer fiziksel ölçüleri de yoktur. Beynin çalışmasından kaynaklanan biyo-elektrik vardır ama bunun bilince ait olduğu söylenemez, o, beyne aittir. Bilincin maddesel olmadığı halde maddesel olan beyin ile nasıl, ne şekilde bir kullanıcı-araç ilişkisi şeklinde faaliyet gösterdiği sorusu, bilimin duymak istemediği ve reddettiği bir sorudur, çünkü cevabını vermesi mümkün değildir.Aslına bakarsak ruh veya bilinç ve gibi soyut kavramlar frontal lobun fonksiyonları tarafından ortaya çıkmış ve anlamlandırılmamış mıdır? Ve davranışların kontrolü üzerine de etkisi yok mudur? Söylemek istediğim beynin ana yapılarının fonksiyonları -temporal lob, neokorteks gibi- kendi başına yeterli değil midir de bir ruha veya bilince ihtiyaç duyuyor? Bunları yalnızca soru mahiyetinde, karşıt görüş olarak algılanmasın. Estağfurullah, özürlük bir şey yok ortada![]()
Dostum, beyin denilen organ, duyu organları ile algılanan dış dünyadan gelen her türlü bilginin sinaptik veriler şeklinde kodlanarak sinir sistemi aracılığıyla aktarıldığı ve nöronların oluşturduğu "konnektom" denilen Hiper-kompleks ağ ile taşındığı ve gruplanarak çeşitli merkezlerde tutulduğu Ultra-kompleks bir veri merkezine benzetilebilir. Tıbbî kaynaklar, insanın zihinsel faaliyetlerinin burada gerçekleştiğini ifade etmekte bir ölçüde haklı sayılabilirler elbette ama bilmedikleri husus, bilincin beyinde yerleşik olmadığı ve beynin fonksiyonel çıktısı olmadığıdır. Beynin ana yapılarının fonksiyonu, işte o toplanan veri akışını bilincin dikkatine sunmaktır, çünkü kullanıcı olan yâni verileri "değerlendiren-analiz/sentez yapan-karar veren" varlık, bilinç yâni ruhtur. Bilinci, o veri merkezinde "ekranlardaki bilgileri değerlendirip ona göre denetim tuşlarına basan" tekil bir operatör/yönetici gibi düşünebilirsiniz. Beyin maddesel bir varlıktır ama bilinç maddesel bir varlık değildir, gözlemlenemez. Eni-boyu-yüksekliği-ağırlığı-rengi-kokusu vs. fiziksel ölçüsü yoktur. Frekans, akım şiddeti, voltaj gibi diğer fiziksel ölçüleri de yoktur. Beynin çalışmasından kaynaklanan biyor-elektrik vardır ama bunun bilince ait olduğu söylenemez, O, beyne aittir. Bilincin maddesel olmadığı halde maddesel olan beyin ile nasıl, ne şekilde bir kullanıcı-araç ilişkisi şeklinde faaliyet gösterdiği sorusu, bilimin duymak istemediği ve reddettiği bir sorudur, çünkü cevabını vermesi mümkün değildir.
“Beyindeki herhangi bir arıza kişiliğin tamamen değişmesine neden olamıyorsa ruhun ancak o zaman anlamı vardır” mı demek istiyorsunuz?Beyindeki herhangi bir arıza kişiliğin tamamen değişmesine neden olabiliyorsa ruhun ne anlamı var? Ruh ne işe yarar? Tanrı diye bir şey olmadığı gibi ruh diye bir şey de yok. Bedendeki hasarlar ya da değişimler bu ruhu tamamen değiştirebiliyor mu yani? O zaman kafasına darbe alıp geçmişini unutan bir adam işlediği bütün suçlardan muaf mı olacak? Dinler insanları kontrol etme amaçlı, Sümerler tarafından kurulmuş yönetim sistemleridir. Devamı olan Yahudilik ve onun çakması olan dinler bunun ucuz kopyalarıdır sadece.
Bu sitenin çalışmasını sağlamak için gerekli çerezleri ve deneyiminizi iyileştirmek için isteğe bağlı çerezleri kullanıyoruz.