Tanrının bir kişiliği olsaydı nasıl olurdu?

Arkadaşlar ben size zaten tanrının olduğunu ve bir kişiliğe sahip olduğunu söylemiyorum. :)
Gözlemleriniz ile tanrıya nasıl bir kişilik uyduruyorsunuz.
 
Kıskanç, sinirli, kaostan beslenen, cani, adaletsiz biri olması muhtemeldir.
Linç yersem diye yazayım önceden, ateist veyahut tanrıtanımaz değilim.
Eski Ahit ve Kuran'ın Tanrısı tamamen insanları ayrıştıran ve taraf tutan bir tanrıdır. Hakaret etmeden konuşacak biriyle bunu tartışabilirim lakin önceden Eski Ahit'i okumanız lazım.
 
Yaratıcının gücü sonsuzsa yeterince evren olduğu ve bu evrendeki tek canlının sen olduğunu ve senin dışında kalanların simülasyon olmadığını nereden biliyorsun?
Ben senin söylediğini zamanında çok düşünmüştüm. Yalnız değilmişim.😃
 
@PORSHİUS Merhaba, sorunuza aradığınız cevap oldukça zor. Konuyu dine yada tanrının varlığına getirmeyin diyorsunuz, bunu yapmadan tanrı hakkında konuşmak belki de imkansızdır, konu eninde sonunda dine ve tanrının varlığına gelecektir. Tanrının kişiliği hakkında yazdığım bir yazımı burada paylaşmak istiyorum, belki hoşunuza gider.

""Bunu sadece aptallar yada şeytanlar yapar:

Bir taş atarsınız, o taş bir can alır. o canı siz almış olursunuz. Bunu inkar edemezsiniz değil mi? Ederseniz kesinlikle saçmalarsınız. Peki kendinizi nasıl aklarsınız? Deli numarası yapmak bir seçenektir, yada yanlışlıkla, yani bilmeden bir ahmaklık yaptım da diyebilirsiniz tabii pişman olduğunuzu da dile getirmelisiniz. Bunlar suçunuzu az da olsa hafifletecektir. Kötü niyetli olmayışınız sizi kurtarır ama sonuçta siz bir aptalsınızdır ve aptallar saygı görmez. Peki deli yada aptal değilseniz bu durumda nesiniz? Tabii ki kötü niyetli bir cani! Bunu inkar etmek için öldürdüğünüz kişinin ölümünün gerekli olduğunu söylemeniz ve bunu göstermeniz gerekir. Bunu kesinlikle yapmalısınız değil mi?

Hayatın amacını aramak, tüm bu yaşadıklarımızın nedenini merak etmek insan aklının gereğidir. Tabii ki hayatta kalıp üremek dışında yeni uğraşlar aramamızın önemli sebeplerinden biri de tembelleşme lüksünü elde etmemizdir. Bu taa tarım devrimine dayanır, hatta belki daha eskiye... Peki o zamandan beri bu amacı bulabildik mi? Bunca zamanda ortak bir fikre, mutlak doğruya ulaşmamız gerekmez miydi? Daha gidecek çok yolumuz mu var yoksa? Peki o mutlak doğruya ulaşacağımıza inanıyor musunuz? Biz o mutlak doğruyu yaratıp baskıcı bir şekilde tüm insanlara dayatmadığımız sürece böyle bir şey olmayacak.

Eğer bu hayatın yaratıcısı insanları sınıyor olsaydı bu hayatta mutlak bir doğru olurdu ve her insan o doğruya ulaşabilecek yetenekte olurdu. Adalet için bu çok önemlidir. Herkesin kapasitesi yeterli olmazsa adalet mümkün olamaz. Peki bu hayat böyle midir? Bu hayatta adalet yoktur. Eğer bu hayatta adalet olsaydı, biz insanların; "ilahi bir gücün ölümden sonra bu hayattaki adaletsizlikleri telafi edeceğine" inanmamız gerekmezdi. Çok iyimser ama inandırıcılıktan uzak bir fikirdir bu. Kutsal kitaplara bakarsak ölümden sonraki adalet bile aslında hiç adil değil. Böylesine adaletsiz ve insan iradesinin etkisiz olduğu, birilerinin avantajlı diğerlerinin sefil durumda bulunduğu bir hayatın yaratıcısından ölümden sonra adalet beklemek çaresizliktir.

En başta bir taş atmıştık ve taşı atmanın sorumluluklarından bahsetmiştim. Bu hayatı yaratmanın getirdiği sorumluluk, bir taş atmanın getirdiği sorumlulukla karşılaştırılamayacak kadar büyüktür. Bir taş atmak bile bu kadar büyük bir sorumlulukken hayatı yaratmak ne kadar büyük bir sorumluluktur siz hayal edin. Hayatın yaratıcısı hayattaki her şeyden ve dolayısıyla tüm hastalıklardan, ölümlerden, savaşlardan, tecavüzlerden ve daha birçok acıdan sorumludur. Bu sorumluluğu insan iradesine atmak bir şeyi değiştirmez. İnsan iradesinin yaratıcısı, insan iradesinin yaptıklarından sorumludur.*** Peki iyi şeyler hiç mi olmaz bu hayatta? Evet olur, hem de çok. bunu bir örnekle anlatmak gerekir. Dümdüz bir yolda yürürken sizi durdurup şunu teklif etsem; hastalanacaksınız, sakat kalacaksınız, açlıkla mücadele etmeniz gerekecek ve hiçbir sevdiğiniz insan yanınızda olmayacak. Bir yıl boyunca bu acıları çekeceksiniz ve hemen sonrasında dertleriniz bitecek ve bir yıl süre ile güzel bir hayat yaşayacaksınız, istediğiniz kadar paranız var ve sevdikleriniz de yanınızda. Bir yıl sonra yine her şey bitecek ve sonra tekrar yolunuza devam edeceksiniz. Güzel şeylere de kötü şeylere de bir yıl ayırdım, bu pek gerçekçi olmasa bile yine de bu teklifimi kabul etmekte zorlanırsınız. Böyle bir teklifi değerlendirirken "buna değer mi" sorusunu sorarız. Bir yıllık acıya karşı bir yıllık güzel hayat, buna değer mi? Örneği bir kenara bırakıp şu soruyu soralım; hayattaki tüm bu güzellikler için bunca savaşa, hastalığa, yokluğa ve derde katlanılır mı? Hem de bu her insan için geçerli değil, bazıları ömür boyu sefalet çekerken bazıları harika hayatlar yaşıyor. Bunu kimin vicdanı kabul eder? İşte bu yüzden hayatın yaratıcısı çok büyük bir sorumluluk altına girmiş, hayattaki tüm acıların sebebi olmuştur.

Eğer tanrı bu sorumluluğu aldıysa, hayatı yaratıp tüm bu saydığım kötülüklerin yaşanmasına sebep olduysa bunun çok büyük bir sebebi olmak zorunda değil midir? Tecavüzlerin, şiddetin, çıkar ilişkisinin, açgözlülüğün ve bencilliğin hüküm sürdüğü bu hayatı yaratmak için gerekli olan sebebin büyüklüğünü idrak edebiliyor musunuz? Tek bir çocuğun bile susuzluktan ölmesini haklı çıkaracak sebep çok çok büyük olmalıdır ki bu acı tüm hayat için küçük bir acı.

Tanrı nasıl aklayacak kendini? Ben deliyim diyerek mi? Yada aptalım diyerek mi? Aptala ibadet edilir mi? Aptal birinin hayatı yaratacak gücü olabilir mi? Tanrı bir cani mi? Yoksa, insan tüm bunları hak mı etti? Tanrı bizi yarattı ve bu hayata attı, kim hatırlıyor yaratılışından öncesini? Kim yaratılmadan önce suç işledi de tüm bu acıları hak ettik?(!) Tanrı suçu insana atamaz. ""

***Özgür irade konusu bambaşka bir konu ve üzerine uzun uzun yazılması gerekir.
 
Yaratıcının gücü sonsuzsa yeterince evren olduğu ve bu evrendeki tek canlının sen olduğunu ve senin dışında kalanların simülasyon olmadığını nereden biliyorsun?
Bu ifadeye kesinlikle katılmıyorum. Yanlışlıkla CERN deneylerinde var olmuş evrende yaşıyoruz. Bu da bizi simüle bir hayata değil; boyutların adlandırmasında kendi yerini bulamayan insanın kapıldığı bir kuşkudur.
 
Arkadaşlar bir şey soracağım;

Tanrı'yı neden sorgular olduk biz ülke olarak? Cidden kime baksam artık O'nu sorguluyor..
 

Yeni konular

Geri
Yukarı